https://islamansiklopedisi.org.tr/zeml-b-amr
Kuzey Arabistan’da özellikle Suriye-Filistin civarında ikamet eden Kudâa kabilesine bağlı Uzreoğulları’nın Hind b. Harâm boyundandır. Adı Ziml ve Zümeyl şeklinde de okunmakta, babasının adı Rebîa olarak da zikredilmektedir. Zeml, 9 yılının Safer ayında (Mayıs-Haziran 630) Hz. Peygamber’le görüşmek üzere on iki kişilik Benî Uzre heyetiyle birlikte Medine’ye geldi ve onunla görüştü. Heyetle beraber ensardan Remle bint Hâris en-Neccâriyye’nin evinde misafir edildi. Medine’de kaldığı süre içerisinde mescide devam ederek Resûl-i Ekrem’in sohbetlerini dinledi. Burada Resûlullah’a Medine’ye gelmelerine sebep olan ilginç bir olay anlattı ve izahını istedi. Buna göre kendisi kabilesinin, çok eskiden beri var olan Humâm adlı putunun bulunduğu yerden yeni bir peygamberin çıktığını, bu peygamberin yeni bir dinle gönderildiğini ve ona uyulması gerektiğini bildiren bir ses duymuş, aynı ses birkaç gün sonra tekrar duyulmuş, bu arada put devrilerek yüzüstü yere kapanmış, bunun üzerine Resûlullah ile görüşmeye karar vermiştir. Hz. Peygamber duyulan sözlerin müslüman bir cin tarafından söylenmiş olabileceğini bildirdi ve onları İslâm’a davet etti (Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, II, 322). Aynı zamanda şair olan Zeml bu daveti hemen kabul etti ve müslüman olduğunu yazdığı bir şiirle ilân etti (İbn Sa‘d, I, 332). Resûl-i Ekrem heyetin önde gelenleri arasında yer aldığı anlaşılan Zeml’e bir sancak verdi ve onu kabilesinin sancaktarı yaptı. Bu arada Zeml’in ve arkadaşlarının müslüman olduklarını, kabilelerini İslâm’a davet etmekle görevlendirildiklerini ve kendilerine uyanların kurtuluşa ereceklerini bildiren bir mektup yazdırarak ona teslim etti (Muhammed Hamîdullah, el-Ves̱âʾiḳu’s-siyâsiyye, s. 282-283).
Memleketine dönen Zeml b. Amr burada kabile halkına İslâm’ı öğretmekle meşgul oldu. Hz. Ebû Bekir, Ömer ve Osman dönemlerinde Medine’den uzakta yaşadığı ve bu sebeple yeterince tanınmadığı için kendisine bir görev verilmedi. Bu sırada onun Dımaşk’a göç edip oraya yerleştiği anlaşılmaktadır. Hz. Ali’nin hilâfeti devrinde (656-661) adı çokça duyulmaya başlandı. Hz. Ali ile Muâviye b. Ebû Süfyân arasında çıkan anlaşmazlıkta Muâviye’nin yanında yer aldı. Sıffîn Savaşı’na onun saflarında katıldı ve Resûlullah’ın kendisine verdiği sancağı açarak sancaktarlık yaptı. Savaşın ardından gerçekleşen tahkîm olayında (37/657) Muâviye’nin temsilcisi olarak bulundu. Muâviye, hilâfete geçtikten (41/661) sonra onu emniyet kuvvetlerinin başına getirdi ve uzun zaman bu görevde kaldı. Bu arada Dımaşk’ta ona mülk tahsis edildi. Yezîd b. Muâviye döneminde kâtiplik ve mühürdarlık yaptı (680-683). Birkaç ay yönetimde kalan Muâviye b. Yezîd döneminde de (683-684) aynı görevde kaldı. Muâviye’nin ölümünden sonra yönetimde ortaya çıkan karışıklık sırasında Mervân b. Hakem’in yanında yer aldı ve Câbiye’de ona biat etti (64/684). Zeml b. Amr, I. Mervân’ın yönetim aleyhtarlarına karşı başlattığı mücadelede savaşlara fiilen katıldı ve Dımaşk yakınlarındaki Mercirâhit’te Dahhâk b. Kays el-Fihrî ile yapılan savaşta öldürüldü.
BİBLİYOGRAFYA
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, I, 331-332.
İbn Habîb, el-Muḥabber, s. 293.
Ali b. Hüseyin el-Mes‘ûdî, et-Tenbîh ve’l-işrâf (nşr. M. J. de Goeje), Beyrut, ts. (Dâru Sâdır), s. 306-307.
İbn Abdülber, el-İstîʿâb (Bicâvî), II, 564.
İbn Asâkir, Târîḫu Dımaşḳ (Amrî), XIX, 76-79.
İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe, Beyrut, ts. (Dârü’l-fikr), II, 107-108.
Radıyyüddin es-Sâgānî, Derrü’s-seḥâbe fî beyâni mevâżiʿi vefeyâti’ṣ-ṣaḥâbe (nşr. Târık et-Tantâvî), Kahire, ts. (Mektebetü’l-Kur’ân), s. 42.
Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-nihâye (nşr. Ahmed Ebû Mülhim v.dğr.), Beyrut 1409/1989, II, 322.
İbn Hacer el-Askalânî, el-İṣâbe (nşr. Âdil Ahmed Abdülmevcûd v.dğr.), Beyrut 1415/1995, II, 469-470.
Muhammed Hamîdullah, el-Ves̱âʾiḳu’s-siyâsiyye, Beyrut 1405/1985, s. 282-283, 543.
a.mlf., İslâm Peygamberi (trc. Salih Tuğ), İstanbul 1991, I, 524.