https://islamansiklopedisi.org.tr/zubeyd-beni-zubeyd
Benî Mezhic’in kollarından birini teşkil eden kabileye adını veren Zübeyd’in şeceresi Zübeyd (Münebbihü’l-ekber) b. Sa‘b b. Sa‘dü’l-Aşîre b. Mâlik (Mezhic) b. Üded b. Zeyd b. Yeşcüb b. Arîb b. Zeyd b. Kehlân b. Sebe’ (Abdüşems) b. Yeşcüb b. Ya‘rub b. Kahtân şeklindedir. Zübeyd b. Sa‘b’ın Rebîa ve Hâris adlı iki oğlu vardı. Kabilenin soyu Rebîa ile (Zübeydü’l-asgar) onun iki oğlu Mâzin ve Hâris yoluyla devam etmiştir. Hem yerleşik hem bedevî hayat süren Benî Zübeyd’in yerleşim alanları içinde Yemen ve çevresindeki Fergan, Sâze, Rayeme, Teslîs ve Terc sayılabilir. Yâkūt el-Hamevî Yemen’deki Fean, Usm, Enseb, Mesve ve Heyve’nin Zübeyd kabilesinin kaleleri olduğunu zikreder (Muʿcemü’l-büldân, I, 265; III, 115; IV, 128, 268; V, 55, 422). Arim selinden sonra Arap yarımadasına dağılan Benî Zübeyd ile diğer Arap kabileleri arasında mücadelelere sıkça rastlanır. Câhiliye döneminde Cerm b. Rabbân’la ittifak kuran Benî Zübeyd ile (Bekrî, I, 41-42) Hâris b. Kâ‘b’ın kollarından Benî Ziyâd arasında cereyan eden Yevmü’l-Erneb adıyla meşhur savaş şiirlere konu olmuştur (Taberî, V, 466). Aynı şekilde neşet ettikleri Benî Mezhic ile birlikte Âmir b. Sa‘saa kabilesiyle yaptıkları Feyfürrîh savaşı da kabile tarihlerinde önemli bir yer işgal etmiş, bu da şiirlere yansımıştır (Bekrî, III, 1038).
Araplar’ın meşhur putlarından Zülhalesa’ya tapan ve Hums’a dahil kabileler arasında yer alan Benî Zübeyd mensuplarının İslâm öncesinde Mekke ile ticarî ve dinî ilişkileri vardı. Hilfü’l-fudûl topluluğunun kurulmasında Zübeyd kabilesi mensuplarının uğradığı haksızlıklar büyük rol oynadı. Câhiliye döneminde Kureyş’in kollarından Benî Sehm’in müttefiki olan ve ilk Habeşistan hicretine katılan Mahmiye b. Cez gibi İslâmiyet’e erken girenler varsa da kaynaklarda hakkında çeşitli rivayetlerin bulunduğu Benî Zübeyd’in Müslümanlığı kabul etmesi Medine döneminde gerçekleşti. Zübeyd kabilesinin reisi Muhadramûn şairlerinden Amr b. Ma‘dîkerib, Mezhic’in diğer kolu Benî Murâd’ın ileri gelenlerinden Kays b. Mekşûh’a Hz. Muhammed’in nübüvvet haberini araştırmasını ve doğru olduğu takdirde toplu halde İslâm’a girmeyi teklif etti. Kays’ın bu teklifi kabul etmemesi üzerine Amr, kabilesinden on kişi ile beraber 10 (631) yılında Medine’ye gitti ve Sa‘d b. Ubâde’nin evinde misafir kaldı. Hz. Peygamber’le görüşen Amr b. Ma‘dîkerib ile beraberindekiler İslâmiyet’i kabul ettiler ve şehirde birkaç gün kaldıktan sonra kendilerine verilen hediyelerle birlikte yurtlarına döndüler. Amr, Medine’den dönerken kabilesinin reisi olarak kaldı, ardından, daha önce Müslümanlığı benimseyen ve Zübeyd kabilesinin de yaşadığı bölgeye vali tayin edilen Ferve b. Müseyk’e bağlandı (İbn Sa‘d, I, 248; Taberî, III, 132). Diğer bir rivayete göre ise Resûl-i Ekrem, 10 (631) yılında Medine’ye gelip İslâmiyet’i kabul eden Yemen’in Benî Murâd kabilesi reisi Ferve b. Müseyk’in geri dönmesi sırasında onunla birlikte Hâlid b. Saîd b. Âs’ı Yemen bölgesine zekât âmilliği göreviyle yolladı. Hâlid, yolda Amr b. Ma‘dîkerib’in adamlarından bir grupla karşılaşarak onlarla mücadeleye girişti. Hâlid’in, Amr’ın karısını ve Zübeyd kabilesinden bazı kimseleri esir alması üzerine Amr ondan esirleri geri vermesini istedi ve İslâmiyet’i kabul edeceklerini bildirdi. Hâlid buna rıza gösterince onlar da müslüman oldular.
Zübeydîler’in bir kısmı reisleri Amr b. Ma‘dîkerib ile birlikte, Resûl-i Ekrem’in rahatsızlığını fırsat bilerek peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkan Esved el-Ansî’yi desteklediler ve irtidad hareketleri içinde yer aldılar (Taberî, III, 326). Kabilenin ileri gelenlerinden Amr b. Fuhayl ile Amr b. Haccâc’a bağlı bazı Zübeydîler, Amr b. Ma‘dîkerib’e muhalefet edip irtidad olaylarına karışmadılar. Ancak onların irtidad hareketlerine katılmasında kabile rekabetinin etkili olduğu anlaşılmaktadır. Bunlar bölgenin idaresini kaptırdıkları vali Ferve b. Müseyk’i çekemedikleri için Esved’e katılmışlardı. Esved el-Ansî’nin ortadan kaldırılmasından sonra Zübeydîler, esir alınarak Medine’ye gönderilen ve halife Ebû Bekir tarafından affedilen Amr b. Ma‘dîkerib ile birlikte tövbe edip İslâmiyet’e döndüler ve ilk İslâm fetihlerine iştirak ettiler. Bazı Şiî kaynaklarında, Resûl-i Ekrem’in irtidad eden Amr b. Ma‘dîkerib üzerine Tebük Gazvesi’nin ardından Hz. Ali kumandasında bir seriyye gönderdiği rivayet edilmektedir (Mahmudov, s. 382-383). Daha sonra Zübeydîler’in bir kısmı anavatanları olan Güney Arabistan’da kalmaya devam ederken diğer bir kısmı yerleştikleri Irak, Suriye, Mısır, Filistin ve Endülüs’te siyasî ve askerî bakımdan etkili rol oynadılar; Kādisiye Savaşı’na katıldılar. Sıffîn Savaşı’nda Muâviye b. Ebû Süfyân’ın ordusundaki Mezhicliler’in başında Muhârik b. Hâris ez-Zübeydî vardı. VI. (XII.) yüzyılda Şerât ve Belkā bölgesinde bir hânedan kurmaya çalışan Müferric b. Dağfel et-Tâî’nin soyundan Fazl b. Rebîa’yı destekleyenler arasında Benî Zübeyd de vardı. Osmanlı Devleti ile İran arasında 14 Muharrem 1049’da (17 Mayıs 1639) imzalanan Kasrışîrin Antlaşması’ndan sonra Bağdat ve çevresinde huzursuzluklara yol açan ve İranlılar’ın Basra’yı ele geçirmesine katkıda bulunan kabileler içinde Benî Zübeyd de bulunuyordu.
Mahmiye b. Cez, Abdullah b. Hâris ez-Zübeydî ve Safiyye bint Mahmiye gibi sahâbîlerin mensup olduğu Benî Zübeyd ile Zebîd şehrine mensup olanların nisbeleri aynı şekilde yazıldığından bunlar birbirine karıştırılmıştır. Zübeyd kabilesinin meşhur şahsiyetleri arasında Mısır’ın fethine katılan Ziyâd b. Cez’, Kûfe eşrafından Amr b. Haccâc, hadis âlimleri Muhammed b. Velîd b. Âmir ile Yezîd b. Amr, meşhur dil ve edebiyat âlimi Ebû Bekir ez-Zübeydî, fakihlerden Ebû Abdullah ez-Zübeydî ile Muhammed b. Hüseyin ez-Zübeydî, dil bilgini Muhammed b. Abdullah b. Mezhic el-İşbîlî sayılabilir. Benî Zübeyd günümüzde neşet ettiği Benî Mezhic içinde Yemen ile Arap yarımadasının çeşitli bölgelerinde, Körfez ülkelerinde, Irak ve Suriye’de varlığını sürdürmektedir. Abbas el-Azzâvî ʿAşâʾirü’l-ʿIrâḳ adlı eserinde Benî Zübeyd’in XII. (XVIII.) yüzyılda Irak’ta faaliyet gösteren kolları ve reisleri hakkında bilgi verir (bk. bibl.).
BİBLİYOGRAFYA
İbn Hişâm, es-Sîre (nşr. Ömer Abdüsselâm Tedmürî), Kahire 1987, I, 356; IV, 309.
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt (nşr. M. Abdülkādir Atâ), Beyrut 1410/1990, I, 238, 247-248, 281; IV, 40; VI, 58-59; VII, 345.
Halîfe b. Hayyât, et-Târîḫ (Zekkâr), s. 147.
Ezrakī, Aḫbâru Mekke (Melhas), I, 179.
İbn Abdülhakem, Fütûḥu Mıṣr (nşr. Muhammed el-Huceyrî), Beyrut 1416/1996, s. 301, 507-509.
Belâzürî, Ensâb (Zekkâr), II, 279.
a.mlf., Fütûh (Fayda), s. 171.
Taberî, Târîḫ (Ebü’l-Fazl), III, 132, 326, 484; V, 106, 466.
İbn Hazm, Cemhere, s. 386-387.
Bekrî, Muʿcem, I, 31, 41-42, 196, 305, 309; II, 650-651; III, 1038.
Yâkūt, Muʿcemü’l-büldân, I, 3, 265; III, 115; IV, 128, 253, 268; V, 55, 422.
Abbas el-Azzâvî, ʿAşâʾirü’l-ʿIrâḳ, Bağdad 1365-66/1946-47, I, 31, 33, 48, 135, 139, 181, 186, 190, 267, 268; II, 83, 110, 140, 193, 206, 209.
Cevâd Ali, el-Mufaṣṣal, IV, 456-457; VI, 270, 363.
Mustafa Fayda, İslâmiyetin Güney Arabistan’a Yayılışı, Ankara 1982, s. 20, 58-61, 117-118.
Muhammed b. Ahmed el-Hacerî, Mecmûʿu büldâni’l-Yemen ve ḳabâʾilihâ (nşr. İsmâil b. Ali el-Ekva‘), Beyrut 1404/1984, I, 391-394.
Elşad Mahmudov, Sebepleri ve Sonuçları Açısından Hz. Peygamber’in Savaşları, İstanbul 2011, s. 382-383.
H. Ahmet Sezikli, “Amr b. Ma‘dîkerib”, DİA, III, 88.