https://islamansiklopedisi.org.tr/zuhuri-i-tursizi
944 (1537) yılında Horasan’ın Türşîz şehrine bağlı Cemend köyünde doğdu. Mahlası “Zuhûrî”dir. Hayatına dair yeterli bilgi bulunmamakla birlikte Horasan’da iyi bir eğitim aldığı ve edebiyatla yakından ilgilendiği bilinmektedir. Şiire olan yeteneğini ilerletmek ve bu alanda bilgilerini arttırmak için seyahate çıktı. İlk önce Yezd Valisi Gıyâseddin Muhammed Mîr-i Mîrân’ın sarayına intisap etti, orada Vahşî-i Bâfkī ile tanıştı. Daha sonra yedi yıl kaldığı Şîraz’da tarihçi, şair, hattat ve müzehhip Molla Dervîş Hüseynî-i Şîrâzî’den hat dersleri aldı. Buradan İsfahan’a geçip kısa bir süre Safevî Hükümdarı Şah I. Abbas’ın sarayında bulundu. Dönüşte Hindistan’a gitti. Bazı kaynaklarda Hindistan’dan önce hac için Mekke’ye gittiği kaydedilir. Hindistan’a varınca (1572 veya 1580) Ahmednagar’a uğradı ve Nizamşâhîler’den Sultan II. Burhân Nizâmşah’ın (1591-1595) hizmetine girdi. Saray şairlerinden Melik-i Kummî ile dostluk kurdu. Onun yanında şiirini ilerleterek Sâḳīnâme adlı mesnevisini yazdı ve “Melikü’ş-şuarâ” unvanını aldı. Birkaç kasidesini gönderdiği Takī-i Kâşî bunları çok beğenip Ḫulâṣatü’l-eşʿâr adlı eserinde nakletti. Ekber Şah sarayının şairlerinden Feyzî-i Hindî ile mektuplaştı, ardından onunla görüşüp sohbetlerine katıldı. Bir müddet sonra hac için tekrar Mekke’ye gitti; orada iken II. Burhân Nizâmşah’ın vefatını haber alınca Bîcâpûr’a geçerek Âdilşâhîler’in sarayında II. İbrâhim Âdilşah’ın hizmetine girdi. Kendisi gibi hac dönüşü Bîcâpûr’a gelip saraya intisap eden Melik-i Kummî ile dostluğunu sürdürdü ve kızıyla evlendi. Ortak eserler de yazan bu iki şair II. İbrâhim Âdilşah adına Gülzâr-ı İbrâhîm adlı bir mesnevi kaleme aldı. II. İbrâhim Âdilşah’ın sarayında iken yazdığı mensur eserlerle de tanınan Zuhûrî, 1025 (1616) yılında Dekken’de çıkan bir isyan sonucu kayınpederi Melik-i Kummî’yi kaybetti, iki ay kadar sonra da kendisi vefat etti. Dihhudâ vefat tarihini 1026 olarak gösterirse de (Luġatnâme, IX, 13793) Bedîüzzaman Fürûzanfer, 1024, 1025 ve 1026 (1617) yıllarını verir (Süḫan ü Süḫanverân, s. 596).
Zuhûrî Sebk-i Hindî tarzında şiirler söylemiş, bu konuda başarılı sayılmakla birlikte kaynaklara göre döneminin önemli şairlerinden Örfî-i Şîrâzî’nin seviyesine ulaşamamış, daha çok gazel ve mesnevi türünde başarı göstermiştir. Zuhûrî, Fars edebiyatında Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Sâib-i Tebrîzî, Emîr Hüsrev-i Dihlevî, Molla Câmî ve Ehlî-i Şîrâzî’nin ardından 1224 gazelle en çok gazel söyleyen şairler arasında altıncı sırada yer alır (Sîrûs Şemîsâ, s. 227). Uzun kasidelerinin çoğunda on iki imamı ve II. İbrâhim Âdilşah’ı övmüştür. Rubâîleri ve bazı gazellerinde âşıkane ve ârifane mazmunların bulunmasından dolayı Abdülhüseyin Zerrînkûb’a göre Zuhûrî mutasavvıf şairler arasında sayılabilir (Seyrî der Şiʿr-i Fârsî, s. 112).
Eserleri. A) Manzum. 1. Dîvân. Çok sayıdaki yazma nüshası birbirinden farklı olan divan (Münzevî, III, 2419-2421) türlü şekillerde tertip edilmiş, bazılarında mesneviler hariç gazel, kaside, kıta, terkibibend ve rubâîleri bir araya getirilip 10.400 beyit olarak neşredilmiş (Kanpûr 1296, 1315, 1317; nşr. Asgar Bâbâ Sâlâr, Tahran 1390 hş.), mesnevileri dahil edilip Külliyât adıyla da basılmış (Kanpûr 1315), rubâîleri ayrıca Ekber Bihdârvend tarafından yayımlanmıştır (Tahran 1389 hş.).
2. Sâḳīnâme. Şairin II. Burhân Nizâmşah adına kaleme aldığı en tanınmış mesnevisidir. “Feûlün feûlün feûl” veznindeki mesnevinin beyit sayısı nüshalara göre 4000 ile 4500 arasında değişir (a.g.e., IV, 2875). Zuhûrî bu mesnevisinde kayınpederi Melik-i Kummî ile Safevî Sultanı Şah I. Abbas’ın da adlarını anıp kendilerine övgüde bulunmuştur. Hindistan’da çeşitli baskıları yapılan eser (Leknev 1263; Kanpûr 1293, 1298) İran’dan daha çok tanınmış ve ilgi görmüştür.
3. Gülzâr-ı İbrâhîm. 9000 beyitlik bir mesnevi olup ilk yarısı Melik-i Kummî, ikinci yarısı Zuhûrî tarafından II. İbrâhim Âdilşah adına kaleme alınmıştır (Madras 1309). Eserin mensur mukaddimesini Zuhûrî yazmış, mesnevi üslûp ve içerik bakımından oldukça ilgi görmüştür.
4. Ḫân-ı Ḫalîl. Yine Zuhûrî ile Melik-i Kummî’nin ortak bir mesnevisi olup bu da II. İbrâhim Âdilşah adına telif edilmiştir. Eser ayrıca Âdilşah’ın sarayında bulunan sanatçılardan söz ettiği için aynı zamanda bir tezkire niteliği taşımaktadır (Madras 1268).
5. Nevres. II. İbrâhim Âdilşah’ın Hintçe yazdığı mûsikiyle ilgili mesnevinin (Leknev 1955) Zuhûrî ve Melik-i Kummî tarafından Farsça’ya tercümesi ve şerhidir. Nizâmî-i Gencevî’nin Maḫzenü’l-esrâr’ı üslûbunda ve “müfteilün müfteilün fâilün” vezninde kaleme alınan bu eserin başına da Zuhûrî mensur bir mukaddime yazmıştır. Nevresnâme ve Menbaʿu’l-enhâr adlarıyla da anılan mesnevinin beyit sayısı nüshalarına göre 4000 ile 9000 arasında değişmektedir. Birçok nüshası bulunan eser (a.g.e., IV, 3287; V, 3647) ayrıca basılmış (Kanpûr 1294), mukaddimesi de ayrı bir risâle halinde neşredilmiştir.
B) Mensur. 1. Se Nes̱r. Zuhûrî’nin Gülzâr-ı İbrâhîm, Ḫân-ı Ḫalîl ve Nevres adlı mesnevilere yazdığı mukaddimelerden oluşur. Çok sayıda nüshası bilinen eser (a.g.e., V, 3558, 3580, 3647) Se Nes̱r-i Ẓuhûrî, Muḳaddimât-i Se Nes̱r-i Zuḥûrî ve Muḳaddimât-i Ẓuhûrî adlarıyla Hindistan’da defalarca basılmış (Leknev 1266, 1281; Kanpûr 1269, 1272, 1285, 1294, 1300), İmambahş Sahbâî-yi Dihlevî bu eseri şerhetmiştir (Şerḥ-i Se Nes̱r, Leknev 1298).
2. Mînâbâzâr. II. İbrâhim Âdilşah tarafından inşa ettirilen pazar yerinin tasviri ve sultanın methine dair olan bu eserde (Leknev 1259, 1274; Kanpûr 1324) İmambahş Sahbâî-yi Dihlevî tarafından şerhedilmiştir (Şerḥ-i Mînâbâzâr, Kanpûr 1303).
3. Ruḳaʿât. Penç Ruḳʿa ve Tebessüm-i Şühedâ adlarıyla da kaydedilen eser aşkı ve aşk uğruna can verenleri ele alır (Kanpûr 1287, 1299). İmambahş Sahbâî-yi Dihlevî bu eseri de şerhetmiştir (Şerḥ-i Penç Ruḳʿa, Leknev 1297). Bunların dışında kaynaklarda Zuhûrî’ye Teşhîr (Lahor 1278), Şerḥ-i Ẓuhûrî (Kanpûr 1296), Vâḳıʿât-ı Kerbelâ (Leknev 1305, 1307), Âyîne-i Râz, ʿAbdeliyye, Bahâriyye, Ḫazân u Bahâr, Ḳasemnâme, Kitâb-ı Münşeʾât adlı manzum eserlerle mensur bir Ḥüsn ü ʿAşḳ nisbet edilir.
BİBLİYOGRAFYA
Abdünnebî Fahrüzzamânî-i Kazvînî, Meyḫâne (nşr. Ahmed Gülçîn-i Meânî), Tahran 1340 hş., s. 363 vd.
Abdülbâkī Nihâvendî, Meʾâs̱ir-i Raḥîmî (nşr. Abdülhüseyin Nevâî), Tahran 1381 hş., s. 238-264.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 973, 974.
Münzevî, Fihrist, III, 1880, 2419-2421; IV, 2875, 3068, 3287; V, 3558, 3580, 3647.
Hânbâbâ, Fihrist, I, 950, 1355; II, 1930, 2335; III, 2881, 3097-3098, 3240; IV, 5097.
Ahmed Gülçîn-i Meânî, Teẕkîre-i Peymâne, Meşhed 1359 hş., s. 114, 525, 567.
Abdülhüseyin Zerrînkûb, Seyrî der Şiʿr-i Fârsî, Tahran 1371 hş., s. 112.
Ferheng-i Fârsî, V, 1117.
Sîrûs Şemîsâ, Seyr-i Ġazel der Şiʿr-i Fârsî, Tahran 1362 hş., s. 227.
Âgā Büzürg-i Tahrânî, eẕ-Ẕerîʿa ilâ teṣânîfi’ş-Şîʿa, Beyrut 1403/1983, IX, 656-657, 1099; XIX, 327; XXIV, 368.
Şiblî Nu‘mânî, Şiʿrü’l-ʿAcem (trc. M. Takī Fahr-i Dâî-yi Gîlânî), Tahran 1368 hş., III, 42, 52.
Bedîüzzaman Fürûzanfer, Süḫan ü Süḫanverân, Tahran 1369 hş., s. 596, 597.
Adnan Karaismailoğlu, İran Edebiyatında Sâkînâmeler (yüksek lisans tezi, 1991), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 35.
J. Rypka v.dğr., Târîḫ-i Edebiyyât-ı Îrân (trc. Keyhüsrev Kişâverzî – Vîrâster Behmen-i Hamîdî), Tahran 1370 hş., s. 436.
“Ẓuhûrî-i Türşîzî”, Dânişnâme-i Edeb-i Fârsî (nşr. Hasan Enûşe), Tahran 1380 hş., IV, 1659-1660.
Dihhudâ, Luġatnâme (Muîn), IX, 13793.
Nazif Şahinoğlu, “Zuhûrî”, İA, XIII, 626-629.
P. E. Losensky, “Ẓuhūrī Turs̲h̲īzī”, EI2 (İng.), XI, 566-567.