https://islamansiklopedisi.org.tr/zulmecaz
Câhiliye döneminde Arap yarımadasında kurulan başlıca panayırlardan biridir. Arafat’a 1 fersah mesafede Kebkeb yakınlarında bulunmaktaydı. Zülmecâz’ın Mekke ile Arafat arasındaki Mina’da yer aldığına dair görüşler de vardır (Yâkūt, V, 55; Cevâd Ali, VII, 380). Panayır bu adı, İslâm’dan önce hac esnasında hacıların Arafat’tan belli bir düzene göre ayrılması izninin (icâzet) özel görevli tarafından bu mevkide verilmesi dolayısıyla almıştır (Lisânü’l-ʿArab, “cvz” md.; Tâcü’l-ʿarûs, “cvz” md.).
Yılın son panayırı olan Zülmecâz, Ukâz ve Mecenne panayırlarının ardından zilhicce ayının ilk günü kurulur ve sekizinci güne kadar devam ederdi. Hac ibadetinin yapıldığı günlerin hemen öncesinde ve Mekke yakınlarında düzenlenmesi sebebiyle bu panayırın ayrı bir önemi vardı. Özellikle diğer panayırlara iştirak edemeyen Araplar, hac mevsimi dolayısıyla Arabistan’ın çeşitli bölgelerinden Kâbe’yi tavaf için Mekke’ye gelen hacı kafileleriyle birlikte bu panayıra katılır ve alışveriş yapma fırsatı bulurlardı. Hacı adayları önce zilkadenin başında kurulup yirmi gün devam eden Ukâz panayırına, oradan zilkadenin son on günü kurulan Mecenne’ye katılır, ardından bu panayıra iştirak ederlerdi. Zilhiccenin sekizinci günü (terviye günü) panayırın sona ermesi ve Arafat’a çıkış izni verilmesiyle de buradan ayrılırlardı (Ezrakī, I, 129-130). Arafat’ta ve Müzdelife’de su bulunmadığından Zülmecâz’da su ikmali yapılır, bir rivayete göre insanların Zülmecâz’da suya kanmasından dolayı bu güne terviye (suya kandırma) günü denilirdi. İbn Abbas’tan gelen bir rivayete göre Câhiliye devrinde hac mevsiminde Ukâz, Mecenne ve Zülmecâz gibi panayırlardan alışveriş yapan Araplar, İslâm’ın zuhuruyla bundan geri durmuş, fakat “-Hac mevsiminde ticaret yaparak- rabbinizden gelecek bir lutfu aramanızda sizin için bir günah yoktur” meâlindeki âyetin (el-Bakara 2/198) nâzil olmasıyla yeniden eski âdetlerine dönmüşlerdir (Taberî, II, 295).
Zülmecâz panayırında Ukâz panayırında olduğu gibi edebî ve kültürel faaliyetler de gerçekleştirilirdi. Bu fuar da kabileler arası övünmelerle (müfâhare) antlaşmalara, haram aylarda kurulmasına ve fuara katılanların ihramlı olmasına rağmen (İbn Habîb, el-Münemmaḳ, s. 228-229) zaman zaman kısas ve kabileler arası savaş gibi kanlı olaylara da sahne olmaktaydı. Muallaka şairi Hâris b. Hillize, şiirlerinde Zülmecâz panayırında kendi kabilesi Bekir b. Vâil ile Benî Tağlib arasında ahid ve kefalete dayalı bir antlaşma imzalandığını belirtir (a.g.e., XI, 44-46; Lisânü’l-ʿArab, “cvz” md.). İbn İshak’tan aktarılan bir rivayete göre, Bedir Gazvesi’nin ardından ölen Velîd b. Mugīre’nin vasiyeti üzerine oğlu Hişâm b. Velîd, Devs kabilesine mensup Ebû Üzeyhir’i Zülmecâz panayırında yakalayarak katletmiştir. Çünkü Ebû Üzeyhir kızını Velîd b. Mugīre ile evlendirip, mehrini aldığı halde onu Velîd’in yanına göndermemişti (İbn Hişâm, I, 413-414; İbn Habîb, el-Münemmaḳ, s. 200-202). Medineli şair Kays b. Hatîm dedesi Adî’nin Abdülkayslı kātilini Zülmecâz panayırında iken öldürmüştür (Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, III, 3-7). Ekonomik öneminin yanı sıra edebî ve kültürel yönden de ehemmiyet arzeden Zülmecâz, özellikle şairleriyle ünlü Hüzeyl kabilesinin topraklarında kurulduğundan İslâm öncesi Arap şiirlerinde buradan söz edilmektedir.
Zülmecâz panayırı gerek Mekke yakınlarında kurulması, gerekse kurulduğu bölgenin sakinleriyle Hüzeyl kabilesi arasındaki yakın akrabalık ve komşuluk ilişkilerinin getirdiği emniyet dolayısıyla Mekke tâcirleri için Ukâz’dan sonra ikinci önemli panayır sayılmaktaydı. Zira “îlâf” adı verilen ticaret antlaşmalarıyla ticarette belli bir yer edinen Kureyşli tâcirler, burada diğer bölgelerden temin ettikleri ticarî ürünlerini satabildikleri gibi Arap kabilelerinin beraberlerinde getirdikleri çeşitli ürünleri Suriye ve Irak’a götürerek bölge halkının ihtiyacı olan ticarî emtia karşılığında satma fırsatı bulmaktaydı. Dûmetülcendel, Muşakkar, Suhâr, Debâ, Aden ve San‘a gibi belli bir kabilenin veya siyasî hâkimiyetin nüfuzu altında bulunan Arap panayırlarına katılanların ticaret vergisi (uşûr) ödediğini bildiren kaynaklarda Zülmecâz panayırının, topraklarında kurulduğu Benî Hüzeyl’e herhangi bir vergi ödendiğinden bahsedilmemektedir.
Bu panayırın ilk devir İslâm tarihindeki önemi, Hz. Peygamber’in Kureyş dışındaki Arap kabilelerine İslâm’ı tebliğ etme fırsatı bulmasıydı. Nübüvvetin dördüncü yılında İslâm’ı açıkça tebliğ etmeye başladıktan sonra diğer Arap kabilelerine de ulaşabilmek için her yıl Mekke yakınlarında kurulan Ukâz, Mecenne ve Zülmecâz panayırlarına gitmekteydi. Zülmecâz panayırında insanlara Müslümanlığı anlatırken Ebû Leheb kendisini takip ederek onu yalanlar, hatta vücudu kanayıncaya kadar üzerine taş atardı (İbn İshak, s. 215; İbn Sa‘d, VI, 42). Resûlullah, Zülmecâz’da da her kabilenin yanına ayrı ayrı giderek İslâm’a davet faaliyetini sürdürmesine rağmen bundan olumlu bir sonuç alamadı. İbn Sa‘d, hicretten önce Evs kabilesinin önemli bir kolu olan Abdüleşheloğulları’ndan on beş kişilik bir grubun Ebü’l-Hayser Enes b. Râfi‘ başkanlığında Medine’den Mekke’ye gelip Hz. Peygamber’le Zülmecâz panayırında görüştüğünü ve Hz. Peygamber’in onları İslâm’a davet ettiğini belirtmektedir (eṭ-Ṭabaḳāt, I, 216-217; III, 438).
Genel olarak İslâm döneminde Arabistan panayırlarının iktisadî, siyasî ve içtimaî sebeplerle Câhiliye devrindeki canlılıklarını kaybetme sürecinden Zülmecâz da etkilendi. Özellikle Emevîler dönemindeki iç karışıklıklar yüzünden Hicaz bölgesinde yaşanan güven sorunlarının Zülmecâz’a katılanların önemli miktarda azalmasına yol açtığı anlaşılmaktadır. Belâzürî’nin rivayetine göre 66 (685-86) yılında Kâ‘b b. Rebîa kabilesinden bir grup, Kilâb b. Kurre b. Hübeyre el-Kuşeyrî ile birlikte Zülmecâz’a saldırmış, ancak bölgede etkili olan Hâricî lideri Necde b. Âmir onları bertaraf etmiş, Zülmecâz yakınlarında konaklayan Benî Cerm’in Benî Kuşeyr tarafından yağmalanan mallarını da kendilerine iade etmiştir (Ensâb, VII, 175, 186). Hâricîler’in de etkisiyle bölgede artan güvenlik sorunları daha sonraki dönemlerde de sürmüş ve panayırın tamamen kapanmasına yol açmıştır. Ezrakī’nin rivayetine göre 129 (747) yılında Hâricî lideri Ebû Hamza eş-Şârî’nin Mekke’yi işgalinin ardından önce Ukâz, ardından Mecenne ve Zülmecâz panayırları tarihe karışmıştır (Aḫbâru Mekke, I, 131).
BİBLİYOGRAFYA
İbn İshak, es-Sîre, s. 215.
İbn Hişâm, es-Sîre2, I, 413-414.
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, I, 216-217; III, 438; VI, 42.
İbn Habîb, el-Muḥabber, s. 182-183, 267.
a.mlf., el-Münemmaḳ, s. 200-202, 228-229.
Ezrakī, Aḫbâru Mekke (Wüstenfeld), I, 129-131.
Belâzürî, Ensâb (Zekkâr), VII, 175, 186.
Taberî, Câmiʿu’l-beyân, Beyrut 1992, I, 603; II, 295.
Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Eġānî (nşr. Abdülemîr Ali Mühennâ – Semîr Câbir), Beyrut 1407/1986, III, 3-7; XI, 44-46.
Ebû Ali el-Merzûkī, el-Ezmine ve’l-emkine, Kahire, ts. (Dârü’l-kitâbi’l-İslâmî), II, 165-166.
Yâkūt, Muʿcemü’l-büldân, V, 55.
Cevâd Ali, el-Mufaṣṣal, VII, 380.
Hamîdullah, İslâm Peygamberi (Tuğ), I, 24; II, 869, 946-947.
Ahmet Turan Yüksel, İslâm’ın İlk Döneminde Ticârî Hayat, İstanbul 1999, s. 21.
Hakkī İsmâil İbrâhim, Esvâḳu’l-ʿArabi’t-ticâriyye fî şibhi’l-Cezîreti’l-ʿArabiyye, Amman 1423/2002, s. 99-100.
Yaşar Çelikkol, İslâm Öncesi Mekke, Ankara 2003, s. 63-64.