ABAKUS - TDV İslâm Ansiklopedisi

ABAKUS

Bölümler İçin Önizleme
  • 1/2Müellif: SARGON ERDEMBölüme Git
    Abakus bugün Türkiye’de bilinen şekliyle, daha çok ilkokul birinci sınıf öğrencilerinin toplama ve çıkarma işlemlerini öğrenebilmek için kullandıkları...
  • 2/2Bölüme Git
    MİMARİ. Sütun başlığının tepe tablası (bk. SÜTUN).
1/2
Müellif: SARGON ERDEM
ABAKUS
Müellif: SARGON ERDEM
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1988
Erişim Tarihi: 21.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/abakus#1
SARGON ERDEM, "ABAKUS", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/abakus#1 (21.11.2024).
Kopyalama metni

Abakus bugün Türkiye’de bilinen şekliyle, daha çok ilkokul birinci sınıf öğrencilerinin toplama ve çıkarma işlemlerini öğrenebilmek için kullandıkları, bir çerçeve içine alınmış değişik sayıdaki madenî teller üzerinde kayabilen onar boncuktan ibaret, desimal sistemde bir hesap aletidir. Aletin kapasitesine göre her tel sırasıyla birler, onlar, yüzler, binler... hânelerini göstermekte ve meselâ 8312 rakamını elde edebilmek için birinci telde sekiz, ikinci telde üç, üçüncü telde bir, dördüncü telde iki boncuk sağa çekilmektedir. Türkiye’de plastik sanayiinin gelişmesiyle yaygınlaşan bu aletin bir başka tipi, eskiden beri bilardo salonlarında, duvara asılan bir çubuğa dizilmiş iri ahşap toplar halinde kullanılmaktadır. Her iki şekliyle de Anadolu’ya Batı’dan ve yakın dönemlerde yeniden gelen abakusu, m.ö. I. binyılın başlarında Çinliler icat etmiştir. Çinliler’in suan-pan (hesap tablası) adını verdikleri bu alet, önceleri Doğu Asya’da yaygınlaşmış ve daha sonra Ortaçağ’da Moğol istilâsıyla da Rusya, Anadolu ve Arap ülkeleri dahil bütün Asya’da tanınmıştır. Ancak yeni gittiği ülkelerde matematikçilerle tâcirlerin dışında pek tutulmamış, yaygın ve başarılı biçimde kullanılması yine Moğollar ile Doğu Asya milletleri arasında kalmıştır. Çinliler’in ve abakusu ancak XVI. yüzyılda kullanmaya başlayan Japonlar’ın, bu aletle dört işlemin dışında karekök hesaplarını dahi kolaylıkla yaptıkları bilinmektedir. Batı’da ise abakus, yine m.ö. I. binyıl ortalarında Mısırlılar ile Grekler ve daha sonra da Romalılar tarafından kullanılmıştır. Ancak, Doğu Akdeniz çevresinde gelişen ve Çin suan-panından biraz farklı olan bu aletin, ondan etkilenmeden Eski Yakındoğu’da icat edilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

Abakustan bahseden müracaat kitaplarında bu aletin Bâbilliler tarafından, üzeri tozla kaplı bir levha halinde icat edildiği ve adının da İbrânîce abaktan (toz) Grekçe’ye abakos/abax ve ondan da Latince’ye abacus şeklinde geçmiş olduğu görüşüne yer verilmektedir. Grekçe uzmanları ise abakosun Sâmî dillerin birinden geldiği görüşünü doğru, fakat İbrânîce abak ile birleştirilmesini semantik açıdan tutarsız kabul etmektedirler (bk. Frisk, I, 3; III, 15). Romalılar’ın abacus veya calculus (küçük çakıl taşı) dedikleri alet, üzerinde kanallar ve bu kanalların içinde itilince hareket eden küçük taş yuvarlaklar bulunan bir tunç levhadan ibarettir. Bu aletin suan-pandan ayrılan başlıca özelliği, deliksiz olan boncuklarının çubuk veya tel üzerinde kaydırılmayıp kanal içinde ileri geri sürülerek kullanılmasıdır. Abakusun bu özelliği göz önünde tutularak taşıdığı Sâmî kökenli abak(os), abac(us) adı, ana Sâmî dil olan Akkadca’daki “sürmek, itelemek, yürütmek” anlamını taşıyan abaku(m) kelimesi (bk. v. Soden, I, 2 vd.) ile karşılaştırılırsa, her ikisinin aslında aynı kelime olduğu ve bu alet adının “sürmek”, “sürgü” veya “sürgülü” gibi bir anlam taşıdığı iddia edilebilir. Nitekim Türkçe dahil hemen her dilde kullanılan “sürgülü hesap cetveli” ve “sürgülü kompas” gibi isimler, abakusun gelişmiş şekillerinden başka bir şey olmayan hesap aletlerini ifade etmektedir.

Türk diliyle hazırlanmış olan ansiklopedilerle sözlüklerin hemen hepsinde yer alan abakus veya Fransızca telaffuzuyla abaküs (abacus) ve abak (abaque) kelimeleri, Anadolu Türkleri dahil, Türk kavimleri arasında hiçbir zaman kullanılmamıştır. Bu alete Türkler’in Moğollar gibi kulba dedikleri (Moğolca kolba “toplamak”) bilinmektedir (bk. , I, 6); Osmanlıca’da da kullanılan Arapça adı ise mi‘dâd (sayıcı alet) veya mihsâbdır (hesaplayıcı alet). Bugün pek çok modern sözlük ve müracaat kitabının abakusa öz Türkçe karşılık olarak gösterdiği çörkü ismi ise tarihî kaynaklarda mevcut değildir. Bu durumda söz konusu kelimenin, Osmanlıca yazılışlarında yalnız bir nokta farkı bulunan çözgü (arış, dokumanın boyuna ipi) isminden bozularak yapılmış, “çözücü alet” anlamında yanlışlık mahsulü bir kelime olduğu düşünülebilir.


BİBLİYOGRAFYA

F. Gaffiot, Dictionnaire illustré latin-français, Paris 1934, s. 3.

W. von Soden, Akkadisches Handwörterbuch, Wiesbaden 1965, I, 2-3, 222, 223.

, s. 278.

H. Frisk, Griechisches etymologisches Wörterbuch, Heidelberg 1973, I, 3; III, 15.

Aydın Sayılı, Mısırlılarda ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronomi ve Tıp, Ankara 1982, s. 159-204.

Colin A. Ronan, The Cambridge Illustrated History of the World’s Science, Cambridge 1984, s. 151.

D. E. Smith, “Abacus”, , I, 6-7.

“Abacus”, , I, 5-6.

Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1988 yılında İstanbul’da basılan 1. cildinde, 8-9 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
2/2
MİMARİ. Sütun başlığının tepe tablası (bk. SÜTUN).
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER