ABDÜLAZÎZ b. SUÛD - TDV İslâm Ansiklopedisi

ABDÜLAZÎZ b. SUÛD

عبد العزيز بن سعود
Müellif:
ABDÜLAZÎZ b. SUÛD
Müellif: HULUSİ YAVUZ
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1988
Son Güncelleme Tarihi: 18.03.2019
Erişim Tarihi: 26.04.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/abdulaziz-b-suud
HULUSİ YAVUZ, "ABDÜLAZÎZ b. SUÛD", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/abdulaziz-b-suud (26.04.2024).
Kopyalama metni

Adını Suûd b. Muhammed b. Mukrin b. Merhân’dan alan Suûdî hânedanına (Âl-i Suûd) mensup olması dolayısıyla İbn Suûd diye de anılır. 2 Aralık 1880’de Necid’in ve hânedanın merkezi Riyad’da doğdu. Küçük yaşta özel hocalardan dinî bilgiler ve Kur’ân-ı Kerîm öğrendi. 1891’de Hâil Emîri Muhammed İbnü’r-Reşîd ve kabilelerinin Riyad’ı işgal etmeleri üzerine babası ile beraber Küveyt’e sığındı. Bu sırada Osmanlı Devleti tarafından kendilerine aylık 60 lira maaş bağlandı. On yıl kadar burada kaldıktan sonra, İbnü’r-Reşîd’e karşı başlatılan ayaklanmalardan faydalanarak Riyad’a geldi ve 15 Ocak 1902’de burayı ele geçirdi. Ardından, babası Abdurrahman’ın hak ve salâhiyetlerinden feragat etmesiyle Vehhâbî emîri oldu.

Abdülazîz, daha sonra İbnü’r-Reşîd’e karşı mücadelesini sürdürdü. Küveyt emîrinin de desteği ile bu mücadelede başarılı oldu ve Arap kabilelerini etrafına topladı. 13 Nisan 1906’da amansız düşmanı İbnü’r-Reşîd’in emîrini mağlûp ederek öldürdü. Osmanlı Devleti’nin burada emniyet ve asayişi sağlamak için giriştiği mülkî ve askerî ıslahat başarılı olmadı. Abdülazîz, Osmanlılar’la çatışmaktan kaçınarak 1907’den itibaren Necid bölgesindeki Arap aşiretleriyle uğraşmaya başladı. Ancak Mekke Emîri Şerif Hüseyin Paşa’ya karşı yaptığı mücadelede başarı kazanamadı. Ayrıca Bedevîler’den oluşan bir toplum meydana getirmek için bazı teşebbüslere girişti. Bedevîler’i Vehhâbîliğin yaygın olduğu tarım bölgelerine yerleştirdi. Yaptığı düzenleme sonunda, her biri 10.000 nüfuslu 150 koloni teşekkül etti. Bunların mensuplarına ihvan deniyordu. 1912’de kurulan bu Vehhâbî teşkilâtı, Arap yarımadasında milliyetçiliği yerleştiren ilk hareket oldu. Abdülazîz bu kuvvetlere dayanarak 1913’te Necid mutasarrıflığının merkezi olan Lahsâ’yı ele geçirdi. Bu durum karşısında Osmanlılar, 1914 ilkbaharında onu Necid valisi ve kumandanı tayin etmek zorunda kaldılar (, İrade-Hususi, nr. 7). Abdülazîz, yapılan anlaşma ile, dış işleri hariç tamamiyle bağımsız oldu. İngilizler’le münasebetlerini sürdürerek I. Dünya Savaşı’nda Osmanlılar’a muhalif bir hareketin içine girdi. Savaşın başından itibaren İngiltere ile anlaştı. Osmanlı padişahının “cihâd-ı ekber” ilânına hiç aldırış etmedi; fakat Osmanlı davasına sadık kalan İbnü’r-Reşîd ailesiyle uğraştığı için de İngilizler’e doğrudan yardımda bulunamadı. Abdülazîz, Ocak 1915’te İbnü’r-Reşîd ile yaptığı savaşta yenilgiye uğradı. 1915-1916 yılları boyunca Acmân aşiretlerinin isyanını bastırmakla meşgul oldu ve bu sıkıntılı dönemde İngilizler’in ve Küveyt Şeyhi Mübârek b. Sabâh’ın yardımlarını gördü. 26 Aralık 1915’te İngilizler’le bir anlaşma yaptı. Bu anlaşma ile yabancı müdahalesine karşı kendi istiklâli tanındı ve garanti altına alındı. İngilizler, İbnü’r-Reşîd’e karşı kendisine aylık 5000 İngiliz lirasından başka silâh yardımında da bulundular. Abdülazîz, İngiltere’nin desteği ile Osmanlılar’a baş kaldırarak 2 Kasım 1918’de krallığını ilân eden Mekke Emîri Hüseyin’i tanımadı. İngiliz hükümeti, Şerif Hüseyin’e Tâif’in doğusundaki hurma vahasını işgal yetkisi verdi ve Abdülazîz’e de burayı terketmesi için ikazda bulundu. Abdülazîz bu ikaza uymadı ve 26 Mayıs 1919’da Şerif Hüseyin’in kuvvetlerini yendi; Haziran 1920’de de Asîr’i işgal etti. Daha sonra bütün Orta Arabistan’ı idaresi altına aldı. Türkiye’de hilâfetin ilgasından sonra, 6 Mart 1924’te Şerif Hüseyin’in kendisini halife ilân etmesi üzerine de 8 Eylül’de Tâif’i âni bir baskınla ele geçirdi. Ardından 16 Ekim’de Mekke kan dökülmeden alındı. Böylece Hicaz bölgesi Vehhâbîler’in eline geçti. Ürdün ve Irak sınırları ile ilgili olarak İngilizler’le anlaşmalar yaptıktan sonra, Hâşimîler’in elinde kalan şehirlerden Medine (5 Aralık 1925) ve Cidde’yi de (22 Aralık) aldı. Bu zaferlerden sonra 10 Ocak 1926’da Hicaz kralı ilân edildi.

Abdülazîz’in Cebelişemmer bölgesi ile Hicaz’da birbirini takip eden fetihleri sayesinde Vehhâbî Emirliği, Basra körfezinden Kızıldeniz’e kadar uzanan Haremeyn’i de içine alan bir devlet haline geldi. İngilizler de 20 Mayıs 1927’de imzalanan Cidde Antlaşması ile onun bağımsızlığını tanıdılar. 1932’de ülkenin adı Suudi Arabistan Krallığı oldu. Melik Abdülazîz, II. Dünya Savaşı’nda tarafsız kaldı, ancak müttefiklere meyletti; ardından Birleşmiş Milletler ile Arap Birliği teşkilâtlarına girdi.

Abdülazîz b. Suûd dirayetli bir kraldı. Ülkesini, kendi zekâ ve kudretini kullanarak geleneksel esaslara göre idare etti. İleri teknolojinin önemini kavramakta gecikmedi. 1936 ve 1939’da petrol imtiyazlarını Amerikalı şirketlere verdi. Bu şirketler 1944’te Arabian-American Oil Company’yi (ARAMCO) kurdular. Melik Abdülazîz, çok muhafazakâr bir cemiyette bu suretle Amerikalılar’ın işlettikleri petrol sanayiini kurarak ölümüne kadar günlük üretimi 1 milyon varile, senelik geliri de 200 milyon dolara çıkardı. Petrol gelirleri hızlı kalkınmayı temin etti. Yol, su, elektrik, havaalanları, limanlar, radyo istasyonları, telefon şebekeleri, okullar, hastahane ve demiryolları bu sayede meydana geldi. Birçok kadınla evlenen Melik Abdülazîz’in, öldüğü sırada hayatta otuz beş oğlu vardı. 9 Kasım 1953’te ölümünden sonra yerine Prens Suûd geçti.


BİBLİYOGRAFYA

, İrade-Taltifat Dairesi, nr. 134, Receb 1325.

, İrade-Hususi, nr. 7, Şâban 1332.

Cemal Paşa, Hâtıralar, İstanbul 1977, s. 222-224.

Emîn er-Reyhânî, Mülûkü’l-ʿArab, salṭanatü Necd ve mülḥaḳātihâ, Beyrut 1951, II, 12-117.

a.mlf., Târîḫu Necdi’l-ḥadîs̱ ve mülḥaḳātüh, Beyrut 1954, s. 5-19, 55-77, 106-139, 148-165, 190-195, 200-205, 228-243, 342-349, 426-453.

H. St. John Philby, Saudi Arabia, London 1955, s. 237-291.

Elie Kedourie, England and the Middle East: The Destruction of the Ottoman Empire, 1914-1921, London 1956, s. 29, 52, 58, 107 vd.

J. C. Hurewitz, Diplomacy in the Near and Middle East, II: A Documentary Record 1914-1956, London 1956, s. 13-18, 25-26, 50, 66, 148-150.

Philip Khightley – Colin Simson, The Secret Lives of Lawrence of Arabia, London 1966, s. 134-135, 146-147, 166, 171, 177, 263-264.

T. E. Lawrence, Seven Pillars of Wisdom, London 1971, s. 179, 266, 462.

Uzunçarşılı, Mekke-i Mükerreme Emirleri, Ankara 1972, s. 141-145.

, II/3, s. 191-203; III/1, s. 209, 227, 397-398; III/3, s. 90-93, 112-118, 236, 241.

Ömer Kürkçüoğlu, Osmanlı Devleti’ne Karşı Arap Bağımsızlık Hareketi 1908-1918, Ankara 1982, s. 3, 6-10, 14-23, 39-40, 75-80, 101-103.

, IV, 19-21.

, s. 7-9.

Rauf Ahmed Hotinli, “Arabistan”, , I, 492-498.

R. Bayl Winder, “ʿAbd al-ʿAzīz”, , I, 3-4.

Neşet Çağatay, “Vehhâbîlik”, , XIII, 262-269.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1988 yılında İstanbul’da basılan 1. cildinde, 194-195 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız. Bu madde en son 18.03.2019 tarihinde güncellenmiştir.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER