https://islamansiklopedisi.org.tr/muhammed-b-suud
Muhtemelen 1100’de (1689) Dir‘iye’de doğdu. Arabistan’ın çeşitli yerlerine dağılmış olan Aneze kabilesinin Mesâlîh koluna mensup Âl-i Mukrin aşiretindendir. Atalarından Mâni‘ b. Rebîa el-Merîdî IX. (XV.) yüzyılda Katîf’ten gelerek Dir‘iye’ye yerleşmiş ve o tarihten itibaren emîrler bu aileden çıkmıştır. Muhammed, babası Suûd b. Muhammed’in 1137’de (1725) ölümünden veya bir rivayete göre kuzeni Zeyd b. Merhân’ın 1140’ta (1727-28) öldürülmesinden sonra Dir‘iye emirliğine getirildi.
1158 (1745) yılında Vehhâbîliğin kurucusu Muhammed b. Abdülvehhâb, Uyeyne civarında fikirlerini yaymaya çalışırken gördüğü tepkiler üzerine Dir‘iye’ye sığınmak zorunda kaldı. Muhammed b. Suûd, İbn Abdülvehhâb’ın Dir‘iye’ye geldiğini duyunca başlangıçta onunla ilişki kurmakta tereddüt ettiyse de (hiç tereddüt göstermediği, hatta İbn Abdülvehhâb’ın onun daveti üzerine geldiği de rivayet edilir) kardeşlerinin ve hanımının İbn Abdülvehhâb’ın gelişinin kendisi için önemli bir fırsat olduğunu söylemeleri üzerine onunla görüştü ve fikirlerinden etkilenerek kendisini destekleyeceğini, ancak başarıya ulaştıktan sonra başka bir yere gitmemesi ve hasat zamanı bölgedeki kabilelerden topladığı haraca karışmaması gerektiğini bildirdi. İbn Abdülvehhâb da onu asla terketmeyeceğini ve şu anda eline geçen haracın çok fazlasını alacağını belirtti. Böylece birbirleriyle anlaştılar. Bu ittifak hem Suûdîler’in hem Vehhâbîler’in tarihinde bir dönüm noktası oluşturmuştur. Daha sonra İbn Abdülvehhâb’ın kızıyla evlenen Muhammed b. Suûd bölgede hâkimiyet kurarken Muhammed b. Abdülvehhâb da Vehhâbîliğin yayılması konusunda onun destek ve himayesiyle büyük başarı sağladı (1158/1745). Bu arada emirliğin Muhammed b. Suûd, şeyhliğin Muhammed b. Abdülvehhâb nesline ait olması kararlaştırıldı, Suûdî hânedanının temelleri atıldı ve devletin takip edeceği siyaset belirlendi. Yine ittifak sayesinde Muhammed b. Suûd’un ölümüne kadar sürdüreceği imamlık dönemi başladı.
Muhammed b. Suûd, imamlığı devrinde hem siyasî hâkimiyet sahasını genişletmek hem de Vehhâbî düşüncesini yaymak amacıyla başta Riyad olmak üzere bütün Necid’i idaresi altına almak için çeşitli seferler düzenledi. Ancak bölge halkı Vehhâbî hareketine karşı büyük tepki gösterdiğinden bu seferlerin bir kısmı başarısızlıkla sonuçlandı. Ayrıca karşı saldırılar vuku buldu ve Riyad Emîri Dehhâm b. Devvâs ile yapılan savaşta (1160/1747) Muhammed b. Suûd’un oğullarından Faysal ile Suûd öldürüldü. Bunun üzerine İbn Suûd kalabalık bir orduyla Riyad’a yürüdü; yapılan savaşta her iki taraftan da pek çok kişi hayatını kaybetti. Muhammed b. Suûd, ertesi yıl oğlu Abdülazîz ile Uyeyne Emîri Osman b. Muammer’i tekrar Riyad üzerine gönderdi, fakat kuvvetleri yenildi; Abdülazîz aynı yıl Dehhâm’a karşı birkaç sefer daha düzenledi. Muhammed b. Suûd’un 1162-1166 (1749-1753) yılları arasındaki seferleri de başarısızlıkla neticelendi. Ancak Muhammed b. Abdülvehhâb’ın 1167’de (1754) Dir‘iye’de yaptığı toplantıdan endişeye kapılan Riyad Emîri Dehhâm, Muhammed b. Suûd’a kıymetli hediyeler göndererek barış talebinde bulundu ve halkına İslâm’ın esaslarını öğretecek muallimler istedi. Fakat ertesi yıl antlaşmayı bozması üzerine sefere çıkan Abdülazîz, Hureymilâ şehrini aldı. Ardından onun Lahsâ’ya (Ahsâ) doğru yürümesini fırsat bilen Dehhâm, Dir‘iye’ye saldırdıysa da mağlûp olarak geri döndü ve tekrar barış istedi; 1177’de (1763-64) bir antlaşma imzalandı. Suûdîler’le Vehhâbîler siyasî-dinî hâkimiyetlerini yaymak için Necran ve Lahsâ’ya da seferler düzenlediler. Bir kısmı bozgunla neticelenen savaşlardan sonra Necran emîriyle anlaşma sağlandı. Necran’la ittifak yapmak isteyen Lahsâ emîri başarılı olamadı ve Abdülazîz ile girdiği savaşı kaybederek ülkesine döndü. Muhammed b. Suûd, muhtemelen Osmanlı Devleti’nden çekindiği için büyük şehirlere sokulmamaya özen göstermiş, Osmanlılar da bu hareketi yeterince ciddiye almadığı ve stratejik önemi olmayan Necid ile fazla ilgilenmediği için Vehhâbî-Suûdî ittifakı başarılı olmuştur.
Muhammed b. Suûd 30 Rebîülevvel 1179’da (16 Eylül 1765) Dir‘iye’de öldü ve orada defnedildi. Kaynaklarda cesur, cömert, vefakâr ve güzel ahlâk sahibi bir emîr olarak tanıtılmaktadır. Ölümünden kısa bir süre önce oğulları Abdülazîz ve Abdullah’a Osmanlı Devleti ile iyi geçinmeleri konusunda nasihatte bulunduğu söylenir. Yerine oğlu Abdülazîz geçti.
BİBLİYOGRAFYA
İbn Gannâm, Târîḫu Necd (nşr. Nâsırüddin el-Esed), Kahire 1402/1982, I, 64-70, 77-78, 80, 89, 93-97, 136.
Osman b. Bişr en-Necdî, ʿUnvânü’l-mecd fî târîḫi Necd, Mekke 1350/1930, I, 3, 11, 12, 24, 27, 45.
Mahmûd Şükrî el-Âlûsî, Târîḫu Necd, Kahire 1343, s. 110.
Emîn er-Reyhânî, Necd ve mülḥaḳātüh, Beyrut 1281, s. 40-44.
Hüseyin Halef eş-Şeyh Haz‘al, Târîḫu’l-Cezîreti’l-ʿArabiyye fî ʿaṣri’ş-Şeyḫ Muḥammed b. ʿAbdilvehhâb, Beyrut, ts. (Matâbiu dâri’l-kütüb), s. 149-163, 204-205, 234-271, ayrıca bk. İndeks.
Abdürrahîm Abdurrahman Abdürrahîm, ed-Devletü’s-Suʿûdiyyetü’l-ûlâ, Kahire 1975, s. 27, 28, 60, 65-67, 468.
a.mlf., Târîḫu’l-ʿArabi’l-ḥadîs̱ ve’l-muʿâṣır, Katar-Devha 1402/1982, s. 80-86.
Suûd b. Hezlûl, Târîḫu mülûki Âli Suʿûd, Riyad 1402/1982, s. 10.
Ayman al-Yassini, Religion and State in the Kingdom of Saudi Arabia, Boulder-London 1985, s. 25-26.
Abdullah Sâlih el-Useymîn, eş-Şeyḫ Muḥammed b. ʿAbdilvehhâb, Riyad 1986, s. 59-62.
Selâhaddin el-Muhtâr, Târîḫu’l-memleketi’l-ʿArabiyyeti’s-Suʿûdiyye, Beyrut, ts. (Mektebetü’l-hayât), s. 39-41.
Muhammed b. Ömer el-Fâhirî, el-Aḫbârü’n-Necdiyye (nşr. Abdullah eş-Şibl), Riyad, ts. (Câmiatü Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye), s. 60.
Emîn Saîd, Târîḫu’d-devleti’s-Suʿûdiyye, Riyad, ts. (Dârü’l-hilâl).
Münîr el-Aclânî, Târîḫu’l-bilâdi’l-ʿArabiyyeti’s-Suʿûdiyye, Beyrut, ts. (Dârü’l-kitâbi’l-Arabî), I, 38, 63, 67, 80-81, 91.
H. Laoust, “Ibn ʿAbd al-Wahhāb”, EI2 (İng.), III, 677-678.
Elizabeth M. Sirriyeh, “Muḥammad b. Suʿūd”, a.e., VII, 410.