https://islamansiklopedisi.org.tr/andelib-hace-muhammed-nasir
1105’te (1693-94) Delhi’de doğdu. XVII. yüzyılda Buhara’dan Hindistan’a göç eden bir ailenin oğludur. Soyunun baba tarafından Bahâeddin Nakşibend’e, anne tarafından Abdülkādir-i Geylânî’ye ulaştığı ileri sürülmektedir. Gençlik yıllarında Babürlü ordusunda görev aldı ve Babürlü soyundan bir kadınla evlendi. 1720’de askerlikten ayrılarak kendisini tamamıyla tasavvufa verdi. İlk üstadı Şah Sâdullah Gülşen’dir. İmâm-ı Rabbânî’nin soyundan gelen mürşidi Abdülahad Gül’e olan saygısından dolayı Gülşen mahlasını alan Şah Sâdullah, müridi Muhammed Nâsır’a Andelîb adını vermiş, o da yine aynı düşünceyle oğluna Derd (aşk) adını koymuştu. Tasavvufta “gül” Allah’ın, “bülbül” de Hz. Peygamber’in sembolü olarak kullanıldığı, bülbülün ezelden beri güle âşık olduğu imajı dikkate alınırsa “gül”, “gülşen”, “andelîb” ve “derd” gibi kavramların aşktan kaynaklanan derin mistik mânalar ifade ettiği anlaşılır. Andelîb’in ikinci üstadı Pîr Muhammed Zübeyr, İmâm-ı Rabbânî ailesinin dördüncü ve son kayyûmudur.
Hindistan’da gerçek Müslümanlığı ve saf Muhammedîliği yeniden ve güçlü bir şekilde yerleştirmek isteyen Andelîb, kurduğu ve oğlu Mîr Derd’in geliştirerek devam ettirdiği İslâmî ve tasavvufî harekete Tarîkat-ı Muhammediyye-i Hâlisa adını vermiştir. O, ilk kutub olarak kabul ettiği Hz. Hasan’ı mânevî âlemde gördüğünü ve onun kendisine Tarîkat-ı Muhammediyye-i Hâlisa’nın sırlarını öğrettiğini ileri sürer. Seyyid Ahmed Şehîd, XIX. yüzyılda Hindistan’da Tarîkat-ı Muhammediyye hareketini başlatırken onun tesirinde kalmıştır. Andelîb’in ilk müridi, ruh terbiyesini bizzat kendisinin verdiği oğlu Mîr Derd’dir. Mürşidi Şah Sâdullah Gülşen’in âdetine uyarak Zînetü’l-mesâcid adlı zâviyesinde yıllarca sohbet toplantıları düzenleyen Andelîb’in Urdu dilinin ve şiirinin gelişmesi üzerindeki tesirleri de önemlidir.
Mürşidi Pîr Zübeyr’in ölümü üzerine oğlu Mîr Derd için kaleme aldığı Nâle-i ʿAndelîb (I-II, Bhopal 1308) adlı eserinin genel çerçevesini temsilî bir hikâye teşkil eder. Küçük hikâyelere, çeşitli fıkhî ve hikemî meselelere yer verilen eserde Nakşibendiyye ezkâr ve evrâdından bahsedilir. Andelîb’in yolundan gidenler bu eseri Kur’an’dan sonra en önemli kaynak olarak kabul ederler.
BİBLİYOGRAFYA
Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-ḫavâṭır, VI, 308-309, 358.
A. Schimmel, Pain and Grace: A study of Two Mystical Writers of Eighteenth-Century Muslim India, Leiden 1976, s. 32 vd.
a.mlf., Tasavvufun Boyutları (trc. Ender Gürol), İstanbul 1982, s. 317-318.
a.mlf., “Andelīb”, EIr., II, 9.
A. Hayyâmpûr, Ferheng-i Süḫanverân, Tebriz 1340 hş., s. 409.