https://islamansiklopedisi.org.tr/atrabul-asar
Tam adı Atrabü’l-âsâr fî tezkireti urefâi’l-edvâr olup Tezkire-i Hânendegân ve Tezkire-i Mûsikîşinâsân adlarıyla da tanınmaktadır. Sadrazam Nevşehirli Damad İbrâhim Paşa’ya ithaf edilen eserde Sultan I. Ahmed (1603-1617) ile III. Ahmed (1703-1730) devirleri arasında yetişen bestekârlardan büyük bir kısmının biyografileri yer almaktadır.
Eserde bestekârlar alfabe sırasına göre ve her biri ayrı bir konu halinde ele alınmış, önce şahısların doğdukları ve yaşadıkları yerler zikredilerek hayatlarından kısaca bahsedilmiş, ardından sanat değerleri üzerinde durularak besteledikleri güftelerden bir veya iki örnek verilmiştir. Konunun sonunda bestekârın mevcut eserlerinin sayısı bildirilirken bazı bestekârların vefat tarihleriyle bunları belirten tarih mısraları da kaydedilmiştir. Ağdalı ve sanatkârane bir üslûpla kaleme alınan eserin “hâtime”sinde, Sultan I. Ahmed ile III. Ahmed devirleri arasında burada zikredilenlerin dışında otuz kadar daha bestekârın yaşadığı belirtilmiş, ancak bunların hayatlarıyla ilgili bilgi bulunamadığı için veya ilmî değer itibariyle diğerleri seviyesine ulaşamadıklarından dolayı esere alınmayıp sadece sayılarının bildirilmesiyle yetinildiği kaydedilmiştir. Bu açıklamalardan, müellifin eserini yazarken şahısları ilmî mevkii ve bestekârlıktaki başarıları yönünden objektif bir tasnife tâbi tuttuğu anlaşılmaktadır.
Atrabü’l-âsâr’ın İstanbul kütüphanelerinde dokuz nüshası vardır (İÜ Ktp., TY, nr. 1739, 2529, 6193, 6204, 6205; TSMK, Hazine, nr. 1297, 1298, 1301; Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, Tarih, nr. 706). Bunlardan 6205 numaralı nüsha 1247’de (1831-32) Seyyid Abdî tarafından, 1298 numaralı nüsha ise 1170’te (1756-57) istinsah edilmiştir. 706 numaralı nüshada herhangi bir kayıt yoksa da eserin kütüphanenin kurucusu Ali Emîrî tarafından istinsah edildiği söylenmektedir (bk. Ergun, Antoloji, II, 788). Bu nüshada müstensih tarafından baş tarafa bir fihrist konulmuş, sonunda da müellif hakkında kısa bilgiler verilmiştir. Diğer nüshalarda ise istinsahla ilgili hiçbir kayıt bulunmamaktadır.
Eserin nüshaları metin farklılıkları bakımından iki ana grupta toplanabilir. Birinci grubu oluşturan 1298, 1301, 2529, 6204, 6205 numaralı nüshalarda doksan yedi mûsikişinasın biyografisi vardır. Bunlardan 2529 numaralı nüshanın hâşiyesinde bulunan Cûdî Ahmed Efendi, Fethullah Çelebi ve Nâbi Efendi sonradan bir başkası tarafından ilâve edilmiştir. Ayrıca 1298 numaralı nüshada diğerlerinde görülen Hazinedar Ahmed Ağa ve Üsküdarlı Mahmud Ağa bulunmayıp bunların yerine öteki hiçbir nüshada yer almayan Çorbacızâde Mustafa ile Diyarbekirli Mehmed Ağa ilâve edilmiştir. 706, 1739, 6193 numaralı nüshalardan meydana gelen ikinci grupta ise doksan sekiz şahsın hal tercümesi bulunmaktadır. Birinci grupta bulunan nüshalardan farklı olarak bunlara Reşid Çelebi ilâve edilmiştir. 1297 numaralı nüshada da Pîrî Çelebi eksiği ile doksan altı kişinin hal tercümesi mevcuttur. Bunlardan başka bu gruplar arasında esaslı bir metin farkı bulunmamaktadır.
Atrabü’l-âsâr ilk defa 1894 yılında Veled Çelebi tarafından, bir yazma nüshası özetlenerek ve kısmen o günün diline çevrilerek Mekteb mecmuasında tefrika edilmiştir (sene III, sy. 1-7, 10). Bu neşirde Veled Çelebi eserin mukaddimesini kaldırarak kendisi bir mukaddime koymuş, ayrıca müellifin hayatından da kısaca bahsetmiştir. Bu yeni mukaddimede eserin değeri üzerinde durularak dil ve üslûbunun ağırlığından dolayı sadeleştirilme yoluna gidildiği ifade edilmiştir. Ayrıca tefrikanın “hâtime” kısmında belirtildiği gibi, bestekârlardan bazılarının metindeki güfteleri “mehcûr” oldukları için değiştirilmiş ve aynı şahısların başka makamdan birer güftesi konulmuştur. Eser ikinci olarak H. Sadeddin Arel tarafından muhtemelen 1739 veya 6193 numaralı nüshalardan biri esas alınmak suretiyle aylık Musiki Mecmuası’nda tefrika edilmiştir (Kasım 1948-Şubat 1950, sy. 9-24). “Türk Bestekârlarının Terceme-i Halleri” başlığı altında yapılan bu tefrikada Arel eserin mukaddime ve hâtime bölümlerinden hiç bahsetmeyerek kısa bir takdimden sonra doğrudan hal tercümelerine geçmiştir. Bu takdimde, elifbâ sırasıyla tertip edilmiş olan bestekâr isimlerinin Latin alfabesi sistemine göre sıraya konulduğundan ve ifadelerin sadeleştirildiğinden söz edilmektedir. Bu neşirde şahısların isimleri esas alınmış, lakap ve nisbeler bunlardan sonra zikredilmiştir. Ancak her iki yayımın, eseri neşre hazırlayanların çeşitli müdahaleleri ve bir tek nüshayı esas almaları sebebiyle yetersiz olduğunu belirtmek gerekir. Eser üzerinde ayrıca Suat Ulusoy da bir lisans çalışması yapmıştır (bk. bibl.).
İbnülemin Mahmud Kemal, II. Abdülhamid’in “hâfız-ı kütüb”ü Fındıklılı İsmet Efendi’nin bu esere 1896’ya kadar bir zeyil yazdığından, ancak bir yangın sonucu müellifin eviyle beraber zeylin de yok olduğundan bahsetmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Mecmûa-i İlâhiyyât, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3397, vr. 146b.
Sicill-i Osmânî, I, 333.
Osmanlı Müellifleri, I, 238-239.
Ergun, Türk Şairleri, III, 1330.
a.mlf., Antoloji, II, 788-789, 795-796.
Suat Ulusoy, Atrabü’l-âsâr fî tezkireti’l-‘urefâi’l-edvâr’ın Metin ve Tahlîli (lisans tezi, 1949), İÜ Ed.Fak. Tarih Seminer Kitaplığı, nr. 449, Önsöz, s. I-IV.
İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, Mukaddime, s. II.
Levend, Türk Edebiyatı Tarihi, s. 401.
Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV/2, s. 478.
R. Ferid Kam, “Şeyhülislâm Esat Efendi”, Radyo Mecmuası, VII/73, Ankara 1948, s. 3.
Gerigören [H. Sadettin Arel], “Tarihten Birkaç Satır: Şeyh[ül]islâm Esad Efendi”, MM, sy. 8 (1948), s. 22.
TA, XV, 389.
M. Cavid Baysun, “Es’ad Efendi”, İA, IV, 361-362.
a.mlf., “Esʿad Efendi, Meḥmed”, EI2 (İng.), II, 713.
R. Ekrem Koçu, “Esad Efendi (Ebû İshakzâde Mehmed)”, İst.A, X, 5246.
Öztuna, TMA, I, 199.
Hasan Aksoy, “Esad Mehmed Efendi (Ebû İshakzâde)”, TDEA, III, 87.