https://islamansiklopedisi.org.tr/bahrululum-el-leknevi
Herat’tan göç ederek Hindistan’a gelen ve Leknev yakınlarındaki Sihâlev civarına yerleşen bir ulemâ ailesine mensuptur. “Melikü’l-ulemâ” unvanıyla da tanınmaktadır. 1143 (1731) yılında Leknev’in Firengî Mahal diye bilinen bölgesinde doğdu. Nesebi, uzak ceddi Molla Alâeddin yoluyla ünlü mutasavvıf Abdullah el-Ensârî’ye (ö. 481/1089) kadar uzanır. Hint-İslâm eğitim tarihinin önemli ilim merkezlerinden biri olan Firengî Mahal’in temeli, Bahrülulûm’un dedesi Molla Kutbüddin ve ailesinin Sultan Evrengzîb (1658-1707) tarafından Leknev’deki metruk bir mâlikâneye yerleştirilmeleriyle atılmıştır. Ailenin müderris olan fertleri tarafından kısa zamanda ünlü bir ilim ve kültür ocağı haline getirilen bu yer, eski sahibinin Avrupalı olması dolayısıyla Firengî Mahal olarak tanınmıştır. Bahrülulûm’un babası Molla Nizâmeddin de burada “ders-i Nizâmî” adını taşıyan yeni müfredat programını hazırlayıp uygulayan meşhur bir müderristir.
Bahrülulûm ilk öğrenimine Firengî Mahal’de başladı. On yedi yaşına kadar babasının burada verdiği dersleri takip etti. Bu arada Şeyh Muhammed Eşref Kâkürî’nin kızıyla evlendi. Kısa bir müddet sonra babası vefat etti. Yarım kalan tahsilini, babasının halefi ve seçkin talebesi Kemâleddin es-Sihâlevî’den ders görerek tamamladı. Öğretim hayatına Molla Nizâmeddin’in Firengî Mahal’deki kürsüsünde başladı. Yazdığı bir risâlenin Leknev’deki Sünnîler’le Şiîler arasında münakaşaya, hatta muharrem ihtifallerinin birinde ciddi olaylara sebep olması üzerine Leknev’den ayrılarak Şahcihânpûr şehrine gitti. Dinî, siyasî ve içtimaî karışıklıklardan hoşlanmadığı anlaşılan Bahrülulûm bu yüzden birçok defa yer değiştirmek zorunda kaldı. Şahcihânpûr’daki uzun ikameti sırasında Hâfız Rahmet Han’dan saygı ve ilgi gördü. Onun öldürülmesi ve yerine Şücâüddevle’nin geçmesi üzerine Râmpûr’a gitti. Burada bulunduğu dört yıllık süre içinde devlet yönetimi kendisine ve talebelerine geniş maddî ve ilmî imkânlar sağladı. 1775’te babası Seyyid Celâleddîn-i Tebrîzî’nin anısına Burdvan’ın küçük bir kasabası olan Bihâr’da bir medrese (Medrese-i Celâliyye) kuran Münşî Sadreddin’in teklifini kabul ederek bu medresede bir müddet ders verdi. Ancak daha sonra Münşî Sadreddin ile arası bozulunca Vâlâcâh Muhammed Ali Han’ın davetini kabul ederek Bihâr’dan ayrıldı ve Madras’a yerleşti. Vâlâcâh’ın himayesinde kendisine tahsis edilen medresede ilmî faaliyetlerine devam etti. Vâlâcâh’tan gördüğü himaye ve destek, ondan sonra şehri yöneten oğulları tarafından da sürdürüldü. Hayatının sonuna kadar Madras’ta kaldı ve 12 Receb 1225’te (13 Ağustos 1810) burada vefat etti. Madras’taki Vâlâcâhî Camii Mezarlığı’nda bulunan kabri Hindistan’daki müslümanların büyük ilgi gösterdiği ziyaretgâhlardan biridir.
Kaynakların belirttiğine göre çok yönlü bir âlim, başarılı bir müderris, velûd bir müellif, döneminin ilim hayatında etkili bir şahsiyet olan Molla Abdülalî el-Leknevî’ye “Bahrülulûm” ve “Melikü’l-ulemâ” unvanlarının kimin tarafından verildiği hususu tartışmalıdır. Birinci unvanın Abdülazîz ed-Dihlevî ikincisinin ise Vâlâcâh Muhammed Ali Han’ın oğlu Umdetü’l-ümerâ tarafından verildiği şeklindeki görüş, onun hayatı ve eserleriyle ilgilenen pek çok araştırmacı tarafından benimsenmiştir. Hindistan’ın kuzeyinde daha çok Bahrü’l-ulûm, güneyinde ise Melikü’l-ulemâ unvanıyla tanınmaktadır.
Eserleri. Bahrülulûm’un günümüze ulaşan pek çok matbu ve yazma eseri kendisinin İslâmî ilimlerin birçok sahası ile ilgilendiğini göstermektedir. Tasavvufî eserlerinde özellikle İbnü’l-Arabî’nin Fuṣûṣü’l-ḥikem ve el-Fütûḥâtü’l-Mekkiyye’sinin etkisini görmek mümkündür. Yaşadığı dönemin geleneğine uyarak usûl-i fıkıh, felsefe, mantık, kelâm ve tasavvuf alanlarında kendisinden önce yazılmış önemli eserlere yaptığı şerh ve hâşiyeler, onun eser listesinde geniş bir yer tutmaktadır.
1. Fevâtiḥu’r-raḥamût fî şerḥi Müsellemi’s̱-s̱übût. Muhibbullah el-Bihârî’nin usûl-i fıkıhla ilgili Müsellemü’s̱-s̱übût adlı eserinin şerhidir. İlk defa Leknev’de yayımlanan (1878) bu eserin Gazzâlî’ye ait el-Müstaṣfâ’nın kenarında yapılmış değişik baskıları vardır (Bulak 1322; Kahire 1324).
2. Tekmiletü Şerḥi Taḥrîri’l-uṣûl. İbnü’l-Hümâm’ın usûl-i fıkıh alanındaki ünlü eseri et-Taḥrîr’e, Bahrülulûm’un babası Molla Nizâmeddin tarafından başlanıp bitirilemeyen şerhe yaptığı tekmiledir (bk. Ansārī, s. 90).
3. Tenvîrü’l-menâr şerḥu Menâri’l-envâr (uṣûl). Ebü’l-Berekât en-Nesefî’nin Menârü’l-envâr adlı usûl-i fıkha dair eserine Farsça olarak yaptığı şerhtir. Eserin Urduca tercümesi neşredilmiştir (Karaçi 1961).
4. el-Erkânü’l-erbaʿa (Resâʾilü’l-erkân). Namaz, oruç, zekât ve hac ile ilgili esasları Hanefî mezhebi prensiplerine göre ele alıp inceleyen ve Hindistan medreselerinde ders kitabı olarak okutulan bu eser Resâʾilü’l-erkân adıyla Leknev’de, el-Erkânü’l-erbaʿa başlığıyla da Kalküta’da birçok defa basılmıştır (Ansārī, s. 85, nr. 2).
5. Şerḥu Süllemi’l-ʿulûm. Muhibbullah el-Bihârî’nin mantığa dair Süllemü’l-ʿulûm’unun şerhidir (Delhi 1861).
6. el-Ḥâşiye ʿalâ Şerḥi Hidâyeti’l-ḥikme. Esîrüddin el-Ebherî’nin Hidâyetü’l-ḥikme adlı birinci kısmı mantığa ayrılmış olan felsefî eserine Sadreddîn-i Şîrâzî tarafından yapılan şerhin hâşiyesidir (Leknev 1846).
7. el-Ḥâşiye ʿalâ żâbiṭati’t-Tehẕîb. Sa‘deddin et-Teftâzânî’nin Tehẕîbü’l-manṭıḳ adlı eserinin “kıyas” bölümüne yapılmış hâşiyedir (Madras 1373).
8. el-Ḥâşiye ʿalâ Ḥâşiyeti Mîr Zâhid ʿale’r-Risâleti’l-Ḳuṭbiyye. Hint âlimi Kutbüddin Mahmûd b. Muhammed’in er-Risâletü’l-Ḳuṭbiyye diye tanınan mantıkla ilgili risâlesine Mîr Zâhid el-Herevî tarafından yapılan hâşiyenin hâşiyesidir (Delhi 1875).
9. el-Ḥâşiye ʿalâ Ḥâşiyeti Mîr Zâhid ʿalâ Molla Celâl. Sa‘deddin et-Teftâzânî’nin Tehẕîbü’l-manṭıḳ’ına Celâleddin ed-Devvânî tarafından yapılan ve Molla Celâl olarak bilinen şerhe Mîr Zâhid el-Herevî’nin yaptığı hâşiyenin hâşiyesidir (Leknev 1872).
10. el-Ḥâşiye ʿalâ Ḥâşiyeti Mîr Zâhid ʿalâ Ṣerhi’l-Mevâḳıf. Adudüddin el-Îcî’ye ait olan el-Mevâḳıf’a Seyyid Şerîf el-Cürcânî tarafından yapılan meşhur şerhin “el-umûrü’l-âmme” bölümüne yine Mîr Zâhid el-Herevî’nin kaleme aldığı hâşiyenin hâşiyesidir (Leknev 1876).
11. Şerḥ-i Mes̱nevî-i Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî. Bahrülulûm’un bu şerhi, onun tasavvuf alanında İbnü’l-Arabî’nin etkisinde kaldığını gösteren önemli bir eserdir (I-VI, Leknev 1873).
Bahrülulûm’un bunlardan başka Hindistan’ın çeşitli kütüphanelerinde nüshaları bulunan hadis, ahlâk ve matematikle ilgili başka eserleri de vardır (bk. Brockelmann, II, 625; EI2 [İng.], I, 937; Ansārī, s. 85-90).
BİBLİYOGRAFYA
Serkîs, Muʿcem, I, 531.
Brockelmann, GAL Suppl., II, 624-625.
Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 586-587.
Kehhâle, Muʿcemü’l-müʾellifîn, XI, 262.
el-Ḳāmûsü’l-İslâmî, I, 278.
Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-ḫavâṭır, VII, 282-287.
Annemarie Schimmel, Islam in the Indian Subcontinent, Leiden-Köln 1980, s. 172-175.
Yûnus İbrâhim es-Sâmerrâî, ʿUlemâʾü’l-ʿArab fî şibhi’l-kārreti’l-Hindiyye, Bağdad 1986, s. 623-625.
Muhamad Iqbāl Ansārī, “Mullā ʿAbd al-ʿAlī Baḥr al-ʿUlūm”, HI, VI/2 (1983), s. 69-96.
M. Hidayet Hosayn, “Bahrül’ulûm”, İA, II, 233.
Mohammad Shafī‘, “Baḥr al-ʿUlūm”, EI2 (İng.), I, 936-937.
a.mlf., “Baḥrü’l-ʿulûm”, UDMİ, IV, 62-64.
F. C. R. Robinson, “Farangī Maḥall”, EI2 Suppl. (İng.), s. 293.
a.mlf., “ʿAbd-al-ʿAlī Baḥr-al-ʿOlūm”, EIr., I, 95.