https://islamansiklopedisi.org.tr/bekriyye--firka
Bekir b. Uhtü Abdülvâhid’in yaşadığı yıllar kesin olarak tesbit edilememiştir. Bununla beraber Mu‘tezile kelâmcılarından ünlü Nazzâm’ın (ö. 231/845) çağdaşı olduğu ve onun bazı görüşlerinden etkilendiği bilinmektedir. Zehebî, adını Bekir b. Ziyâd el-Bâhilî olarak kaydettikten sonra onun Abdullah b. Mübârek adına hadis uyduran bir yalancı olduğunu söyler.
Kaynaklar Bekriyye’yi müstakil bir fırka olarak ele aldıkları halde kurucusunun hayatı ve görüşleri hakkında fazla bilgi vermezler. Tesirleri ve mensupları konusunda ise hemen hiçbir şey zikretmezler. Günümüze intikal eden bilgilerden anlaşıldığına göre Bekriyye daha çok büyük günah (kebîre) problemi üzerinde durmuş ve büyük günah işleyenleri münafık saymıştır. Büyük günah işleyen (mürtekib-i kebîre) namaz kılan birisi de olsa Allah’ı yalanlamış, şeytana kulluk etmiş, bu yüzden cehennemin en aşağı tabakasında kalmaya müstahak olmuştur. Adam öldüren bir kimsenin affedilmesi mümkün değildir. Yine onlara göre Cemel Vak‘ası sırasında Hz. Ali, Talha ve Zübeyr’in hareketleri İslâm’a aykırı olmakla birlikte bunlar Bedir Gazvesi’ne iştirak etmiş oldukları için affedilmişlerdir. Bekir’e göre küçük günahları işlemekte ısrar eden kimse büyük günah işleyenin durumuna düşer. Soğan ve sarımsak gibi yenildiği zaman mescide veya herhangi bir topluluğa gidilmesi yasaklanan şeylerin yenilmesi de haramdır. Bekir b. Uhtü Abdülvâhid kader konusunda Mu‘tezile’nin görüşüne yaklaşarak istitâatın kişide fiilden önce bulunduğunu kabul etmiştir. Bununla beraber, “Allah bir insanın kalbini mühürlerse onun ihlâs sahibi olması mümkün değildir. Allah kıyamet gününde görülecektir; O kendisi için yaratacağı özel bir sûretle görülecek ve kullarına bu sûretle hitap edecektir” şeklindeki görüşleriyle Mu‘tezile’den farklı düşünmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
Eş‘arî, Maḳālât (Ritter), s. 273-274.
Bağdâdî, el-Farḳ (Abdülhamîd), s. 212-213.
İsferâyînî, et-Tebṣîr, Kahire 1374, s. 98.
Fahreddin er-Râzî, İʿtiḳādât (Sa‘d), s. 106.
Zehebî, Mîzânü’l-iʿtidâl, I, 345.