https://islamansiklopedisi.org.tr/bostan-celebi
Asıl adı Mustafa, babasının adı Mehmed Ali’dir. 1498’de Tire’de doğdu. Tahsil çağına geldiğinde önce Kur’an’ı ezberledi, arkasından da tefsir ilmine çalıştı. Daha sonra devrin tanınmış müderrislerinden Cârullah Efendi, Zeyrekzâde Rükneddin Çelebi ve Muhyiddin Fenârî’den ders aldı; bir ara Kemalpaşazâde’nin de talebesi oldu. Aynı tarihlerde Kanûnî’nin hocası Hayreddin Efendi’ye intisap etti ve 1526’da ondan icâzet aldı.
Bostan Çelebi bir süre bazı küçük medreselerde ve kazalarda müderrislik ve kadılık yaptı. Haseki ve Sahn-ı Semân medreselerindeki görevinin ardından 1544’te Bursa ve Edirne, ertesi yıl ise İstanbul kadısı oldu; 1547’de de Anadolu ve Rumeli kazaskerliğine tayin edildi. Bu vazifede iken Vezîriâzam Rüstem Paşa ile Vezir Haydar Paşa arasındaki bir davada Haydar Paşa’nın haklı olduğuna hükmetmesi üzerine 1551’de görevinden alındı; hatta vezîriâzam tarafından rütbece daha aşağı mevkide bulunan kimselere teftiş ettirilerek kendisine hakarette bulunuldu. Fakat teftiş sonunda hakkında yapılan dedikoduların tamamen iftiradan ibaret olduğu anlaşılarak beraat etti. Rüstem Paşa’nın ikinci vezîriâzamlığı zamanında (1555-1561) ve 1569’da hakkında iki defa daha soruşturma açıldıysa da her ikisinde de temize çıktı. 1570’te vefat etti ve Edirnekapı dışındaki Emîr Buhârî Tekkesi civarına defnedildi.
Bostan Çelebi’nin Bostanzâde künyesiyle bilinen Mehmed ve Mustafa adlarında iki oğlundan büyüğü Mehmed Efendi iki defa şeyhülislâmlık yapmış, küçüğü Mustafa Efendi ise iki defa Rumeli kazaskerliği görevinde bulunmuştur. Dindar ve dürüst bir kimse olan Bostan Çelebi kuvvetli bir zekâ ve hâfızaya sahipti. Arapça, Farsça ile edebî ilimlere ve Kur’an’a vâkıf, aynı zamanda iyi bir şairdi.
Eserleri. 1. Süleymannâme. Kanûnî devrinin ilk yirmi iki yılının orijinal bir kaynağı olan eser, Hammer’in tesiriyle uzun yıllar Ferdî adlı birine atfedilmiştir (Hammer, V, 3; Babinger, s. 92). Bostan Çelebi eserini bir vak‘anüvis gibi yazmaya başlamış, fakat değişik zamanlarda tekrar ele almak suretiyle ona yeni ilâvelerde bulunmuştur. Mevcut nüshaların hiçbirinde telif tarihi yoktur. Ancak müellifin ifade tarzından Süleymannâme’nin ilk telifini 1524’te, ikinci telifini 1537’de, üçüncü telifini 1541’de, son telifini ise 1547’de yaptığı söylenebilir. Edebî ve resmî güzel bir üslûpla kaleme alınan Süleymannâme çağdaş tarih kaynaklarını tamamlar mahiyette olup Kanûnî devrinin 1520-1542 yılları arası olaylarının kronolojik tesbitinde ihmal edilmemesi gereken bir eserdir. Kanûnî’nin hocası Hayreddin Efendi’ye intisabından dolayı sarayla ilgili hadiseler diğer çağdaş kaynaklara göre oldukça geniş bir şekilde ele alınmış olmakla birlikte Bostan Çelebi’nin eseri daha sonraki tarihçiler tarafından kaynak olarak pek kullanılmamıştır. Süleymannâme’nin bilinen yazmalarından üçü yurt içinde (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3317; TSMK, Revan Köşkü, nr. 1283; TTK Ktp., nr. 18), ikisi Viyana Millî Kütüphanesi’nde (nr. 998, 999), biri de Torino Millî Kütüphanesi’ndedir (nr. 103). Bu nüshaların içinde muhtevası en geniş olanı Viyana Millî Kütüphanesi’nde (nr. 998) kayıtlı nüshadır.
2. Ḥâşiye ʿalâ tefsîri sûreti’l-Enʿâm. Beyzâvî tefsirinden En‘âm sûresine yaptığı bu hâşiyenin Süleymaniye Kütüphanesi’nde yazma nüshaları mevcuttur (Reîsülküttâb Mustafa Efendi, nr. 68; Süleymaniye, nr. 171; Dârülmesnevî, nr. 59; Yozgat, nr. 48).
Kaynaklarda adı geçen Ḥâşiyetü Ṣadrişşerîʿa Burhânüşşerîa Mahmûd b. Sadrüşşerîa el-Evvel’in Viḳāyetü’r-rivâye adlı eseri üzerine torunu Sadrüşşerîa es-Sânî’nin kaleme aldığı şerhin hâşiyesi, Ḥâşiyetü’l-Îżâḥ ve’l-Iṣlâḥ ise Kemalpaşazâde’nin Iṣlâḥu’l-Viḳāye adlı eserine yine kendisinin Îżâḥu’l-Iṣlâḥ adıyla yaptığı şerhin hâşiyesi olmalıdır (bk. Özel, s. 78, 108, 112). Bostan Çelebi’nin kimyaya dair Necâtü’l-aḥbâb ve tuḥfetü ẕevi’l-elbâb adlı bir eseriyle Risâletü’l-Ḳażâʾ ve’l-ḳader, Risâle fi’l-cüzʾi’lleẕî lâ yetecezzâ adlı risâleleri olduğu da kaynaklarda zikredilmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
Lutfi Paşa, Tevârîh-i Âl-i Osmân (nşr. Âlî Bey), İstanbul 1341, s. 3, 370.
Âlî, Künhü’l-ahbâr, Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 598, vr. 258b.
Selânikî, Târih, s. 254.
Hasanbeyzâde Ahmed Paşa, Târih (haz. Nezihi Aykut, doktora tezi, 1980), İÜ Ed.Fak. Tarih Seminer Kitaplığı, nr. 3277, II, 66, 89.
Atâî, Zeyl-i Şekāik, s. 129-132, 323, 327, 411-412, 507.
Peçuylu İbrâhim, Târih, I, 456-457.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 191.
Kâtib Çelebi, Fezleke, İstanbul 1286, I, 4.
Nişancızâde Mehmed b. Ahmed, Mir’âtü’l-kâinât, İstanbul 1290, II, 509.
Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi, Ravzatü’l-ebrâr, Bulak 1248, s. 447-448.
Şehrîzâde Mehmed Said, Zübdetü’l-ahbâr, İÜ Ktp., TY, nr. 2548, vr. 235a.
Hammer (Atâ Bey), V, 3.
Sicill-i Osmânî, IV, 376.
Osmanlı Müellifleri, I, 253.
Babinger (Üçok), s. 92-93.
Baltacı, Osmanlı Medreseleri, s. 391, 496-497.
Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, Ankara 1990, s. 78, 108, 112.
Hüseyin Gazi Yurdaydın, “Bostan’ın Süleymannâmesi (Ferdî’ye Atfedilen Eser)”, TTK Belleten, XIX/74 (1955), s. 137-202.