https://islamansiklopedisi.org.tr/ceberti-ismail-b-ibrahim
722’de (1322) Yemen’in Zebîd şehrinde doğdu. Gençliğinde ilim tahsiliyle meşgul oldu, bir süre hocalık yaptı, daha sonra kendisini zühd ve ibadete verdi. Kısa sürede bölgenin en tanınan ve itibar gören bir şeyhi oldu. Çevresine birçok mürid toplandı. Bunlar arasında devrin hükümdarı Sultan Eşref de dahil olmak üzere birçok devlet adamı ve âlimler de bulunmaktaydı. Ordusu Zeydîler’in imamı Sabahaddin Herevî tarafından kuşatılan Sultan Eşref’e bu kuşatmanın başarısızlıkla sonuçlanacağını müjdelemesi Cebertî’nin itibarını daha da arttırdı. Şevkânî’nin ifadesine göre dindarlar ibadet ve zikir maksadıyla, ihtiyaç sahipleri itibarından faydalanmak için, işi gücü olmayanlar da semâ için çevresinde toplanmışlardı (el-Bedrü’ṭ-ṭâliʿ, I, 139).
Vird olarak Yâsîn sûresini okur ve bu sûreyi her gün belli sayıda okumanın maddî ve mânevî bütün ihtiyaçları gidereceğini söylerdi. Bundan dolayı mensuplarına “ehl-i Yâsîn” de denilmiştir. Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin görüşlerine son derece bağlı olduğundan onun Fuṣûṣü’l-ḥikem’inin bir nüshasına mutlaka sahip olunmasını tavsiye ederdi. Gerek bu düşünceleri gerekse Yâsîn sûresinin faziletine dair yazdığı bir risâlede mevzû hadislere yer vermesi sebebiyle çeşitli tenkitlere mâruz kaldı. Ulemâdan Ahmed en-Nâşirî Cebertî’ye ve müridlerine şiddetle karşı çıkmış, ancak Sultan Eşref şeyhe sahip çıkınca giriştiği mücadeleden bir sonuç alamamıştır. Yemenli şair Züvâlî, Sâlih el-Mısrî adlı bir âlimin bir manzumesinde şeyhi eleştirdiği için Hindistan’a sürgün edildiğini söyler (bk. Sehâvî, II, 284).
Müridlerine kerametten çok istikamete değer vermelerini tavsiye eden Cebertî semâın velîlerin yolu olduğunu söyler ve “semâ insanın mihenk taşıdır” derdi. Semâa düşkün olduğu halde mânasını kavrayamayanların ve semâ esnasında okunan şiirlerden uygun anlamlar çıkaramayanların semâ yapmalarının haram olduğunu ifade ederdi. Ona göre “semâ kaygan bir zemindir; bu zeminde ancak er olanlar yürüyebilir.”
Zebîd’de vefat eden Cebertî Bâbüssihâm Mezarlığı’nda toprağa verildi ve burada kendisi için muhteşem bir türbe yapıldı. Zebîd’in mânevî sahibi ve koruyucusu sayılan Cebertî’ye, Cebertiyye adlı bir tarikat nisbet edilmektedir.
Cebertî’nin silsilesi Ebü’l-Hasan Ali b. Ömer el-Ehdel’e dayandığından Cebertiyye de ona nisbet edilen Ehdeliyye’nin bir şubesi sayılmıştır. Kaynaklarda Ehdeliyye bazan Muhyiddin İbnü’l-Arabî’ye isnat edilen Ekberiyye’nin, bazan da İbnü’l-Arabî’nin Abdülkādir-i Geylânî ile münasebeti dolayısıyla Kādiriyye’nin şubelerinden biri olarak gösterilir. Cebertiyye’nin hangi tarikatın bir şubesi olduğu hususunda kaynaklarda farklı bilgiler bulunmakta; Ekberiyye ve Kādiriyye’nin yanı sıra Sühreverdiyye, Kâzerûniyye, Medyeniyye ve Rifâiyye tarikatlarının kolları arasında da adı geçmektedir. Cebertiyye tarikatı şeyhin ölümünden sonra oğlu Radıyyüddin tarafından devam ettirilmiştir.
BİBLİYOGRAFYA
Ahmed b. Ahmed ez-Zebîdî, Ṭabaḳātü’l-ḫavâṣ, Beyrut 1406/1986, s. 101-108.
Sehâvî, eḍ-Ḍavʾü’l-lâmiʿ, II, 282-284.
Şevkânî, el-Bedrü’ṭ-ṭâliʿ, I, 139-140.
Harîrîzâde, Tibyân, I, vr. 212a-213b.
Zebîdî, ʿİḳd, s. 45.
Nebhânî, Kerâmâtü’l-evliyâʾ, I, 358.