https://islamansiklopedisi.org.tr/cift-resmi
Çift terimi, iki öküz tarafından sürülebilen ziraat sahalarının ölçüsünü belirtmek üzere kullanılmış olup çiftlikle aynı mânayı taşır. Osmanlı kanunnâmelerinde çiftlik sahibi köylüyü içine alan bir anlam da kazanmıştır. Bir çiftçi ailesine yetecek genişlikte olan çift veya çiftlik, toprağın verim kabiliyetine göre 60 ilâ 150 dönüm arasında değişen bir arazi parçasını ifade eder. Böyle bir toprağı elinde bulunduran çiftçi işlediği bu toprağa karşılık kanunnâmelerde “çift resmi, çift hakkı, kulluk akçesi” adlarıyla anılan belirli nisbette bir vergiyi ödemekle yükümlüdür. Osmanlılar’da çiftçi-köylünün temel vergisi özelliğini taşıyan ve bünyesinde çeşitli mükellefiyetleri de toplayan çift resmi ortaya çıkışı, daha sonraki uygulamaları ve miktarı bakımından zaman içerisinde değişiklikler göstermiştir.
Verginin ne zaman ihdas edildiği kesin olarak bilinmemekle beraber Osmanlılar’a muhtemelen daha önceki uygulamalardan intikal etmiştir. Anadolu Selçukluları’nda “çift akçesi” adını taşıyan ve bir dinar değerinde olan bir verginin varlığı bilinmektedir. Bizanslılar’da da bu verginin Osmanlılar zamanındaki ilk uygulanış şekillerini andıran ve “pronoia” (timar) sahibinin köylüden aldığı bir vergi çeşidi mevcuttu (praktika). H. İnalcık, bu verginin orijinal izlerinin Bizans’tan alınan Batı Anadolu ve Trakya bölgelerinde görüldüğünü belirtir. Verginin ilk uygulamasına dair ipuçları Fâtih Sultan Mehmed Kanunnâmesi’nde yer alır. Buna göre çift resmi, reâyânın sipahiye karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu yedi hizmetin nakde çevrilmiş şekliydi. Adı geçen kanunnâmede bu yedi hizmet (kulluk) veya karşılığının nakit miktarları üç gün şahsî hizmet veya karşılığı 3 akçe, bir araba ot veya karşılığı 7 akçe, yarım araba saman veya karşılığı 7 akçe, bir araba odun veya karşılığı 3 akçe, araba ile hizmet veya karşılığı 2 akçe olmak üzere toplam 22 akçe olarak belirtilmişti. Bundan anlaşıldığına göre çift resmi birtakım hizmetlerin toplamı olup köylünün eski feodal yükümlülüklerinin nakde çevrilmiş karşılıklarını oluşturuyordu ve böylece şahsî vergi olmaktan çıkarak toprağa bağlı bir özellik kazanmıştı. Hatta zamanla verginin menşei tamamen unutularak sadece bir arazi vergisi haline gelmiş ve XVI. yüzyılda Ebüssuûd Efendi tarafından şer‘î vergiler (harâc-ı muvazzafa) arasında değerlendirilmişti.
Çift resmi, “bir çiftlik” toprak sahibi köylü ailelerin (hâne) esas vergi birimini teşkil ediyordu. “Bütün çift” adıyla da belirtilen bir çiftlik miktarı toprağı bulunan çiftçi, bunun karşılığında bölgelere göre değişiklik gösteren bir vergiyi sipahiye ödemekle yükümlüydü. Eğer elindeki toprak miktarı bunun yarısı ise o vakit deftere yarım çift (nîm çift) sahibi olarak kaydedilir ve çift resmi için takdir edilen verginin yarısını öderdi. Hiç toprağı olmayan veya nîm çiftten daha az toprağı bulunan hâne sahibi evli raiyyet ise “bennâk” şeklinde kaydedilirdi. Sonradan çiftlik sahibi olan bir bennâk, bennâk resmi yerine çift resmi vermeye başlardı. Yalnız bir önceki tahrir sırasında bennâk kayıtlı olup da bir süre sonra çift tutan bir köylü, yapılacak yeni tahrirde çiftlik sahibi olduğu tescil edilene kadar eski vergisini verir, çift kaydedildikten sonra çift resmi vermekle yükümlü tutulurdu.
Pek sık görülmemekle birlikte ziraata açık toprakların fazla olduğu yerlerde birkaç çiftliği elinde bulunduran köylü tasarrufunda ne kadar çiftlik yer varsa bunların her birinin resmini ödemek mecburiyetindeydi. Öte yandan çiftliklerin parçalanmaması esas olduğundan çift sahibinin ölümü halinde eğer geride iki oğlu kalmışsa çiftlik ikiye bölünür, her biri nîm çift resmi öderdi. Birden fazla vâris kalırsa o zaman bunlar çiftliğe ortaklaşa sahip olurlar, bütün çift resmini ödemeyi de sürdürürlerdi. Gayri müslim çiftçiler ise çift resmi yerine ispence adı altında ayrı bir vergi verirlerdi. Ancak Trakya ve Batı Anadolu sancaklarından bazılarında bunlardan çift resmi alındığına dair kayıtlar vardır. Bu bölgelerde ispence vergisine nâdir olarak rastlanır; buralardaki gayri müslimler de müslüman çiftçi gibi çift resmine tâbi tutulmuşlardır.
XV. yüzyılın ortalarına kadar 22 akçe olarak kalan çift resmi miktarı, 1458’de Macar tehlikesine karşı Rumeli’ye geçen Anadolu sipahilerini sefer mevsimi dışında da sürekli olarak tutmak isteyen Fâtih Sultan Mehmed tarafından % 50 oranında arttırılarak 30-33 akçeye yükseltildi. Bu rakam sadece Anadolu’daki sancaklar için geçerliydi, ancak bazı sancaklarda sancak beyi, subaşı ve hatta beylerbeyi paylarının ilâvesi sebebiyle daha yüksek kaldı. Ayrıca doğuda yeni fetihler sonucu alınan yerlerde de çift resmi miktarları farklı ve diğer bölgelere göre daha yüksek rakamlara ulaşıyordu. XVI. yüzyılda Hudâvendigâr (Bursa), Koca-ili, Karesi, Saruhan, Biga ve Aydın sancaklarında 33 akçe iken Ankara’da 37 akçe, Hamîd-ili’nde 42 akçe, Çorum, Çankırı ve Kayseri’de 57 akçeye kadar yükseliyordu. Özellikle bu sonuncu sancaklarda çift resminin yüksek kalışı, sancak beyi ve subaşı paylarından kaynaklanmıştı. Nitekim çift resminin bu şekilde parçalanması birçok karışıklığa ve tartışmalara yol açtığından muhtemelen Kanûnî Sultan Süleyman döneminin başlarında bu uygulamaya son verilerek çift resmi tamamıyla sipahilere bırakılmış, ancak vergi miktarlarına dokunulmamıştı.
Rumeli kesimindeki sancaklarda 22 akçe olarak kalan çift resmi miktarı Suriye bölgesi sancaklarında (Halep, Şam, Trablusşam) 40 akçe, Karaman ve İç-il’de 37 akçe, Erzurum, Diyarbekir ve Malatya’da 50 akçeydi. Genellikle mart ayı başlarında tahsil edilen çift resminin yüksek olduğu bazı sancaklarda (Erzurum, Kayseri) ise mücerred (bekâr) vergisi istenmiyordu. Ayrıca Rumeli’de olduğu gibi İstanbul çevresinde dışarıdan gelip çift tutanlara 22 akçe gibi düşük bir vergi takdir olunması, verimli fakat seyrek nüfuslu bu yerlerde ziraatın teşviki ve nüfus akışının temini maksadına yönelik olmalıdır. Aynı şekilde bazı resmî ve umumi hizmetler veya mükellefiyetler dolayısıyla bazı çiftçiler bu resmin tamamından veya bir kısmından muaf tutulabilirlerdi. Fakat bu durum XVI. yüzyılda artan ekonomik ihtiyaçlar ve ziraata verilen önem dolayısıyla kaldırılmış veya uygulanmamıştı. Timar sistemi çerçevesinde sipahinin gelirlerinin esas kısmını teşkil eden çift resmi ve bağlantıları (bennâk, mücerred, dönüm, tütün vergileri) 1582’den sonra akçenin değer kaybı, timar rejiminin sarsıntıya uğraması ve avârız türü vergilerin düzenli hale gelişiyle önemini kaybetmeye başlamıştır.
BİBLİYOGRAFYA
Âşıkpaşazâde, Târih, s. 151.
İbn Kemal, Tevârîh-i Âl-i Osmân, VII, 159.
Kānunnâme-i Âl-i Osmân (nşr. Mehmed Ârif, TOEM ilâvesi), İstanbul 1329, s. 27-29.
Osmanlı Kanunnameleri (MTM, I/1 [1331] içinde), s. 109-110.
I. Selim Kānūnnāmesi (1512-1520) ve XVI. Yüzyılın İkinci Yarısının Kimi Kanunları (haz. Selami Pulaha – Yaşar Yücel, TTK Belgeler, XII/16 [1988] içinde), s. 21-22.
Barkan, Kanunlar, s. 8-9, 28-29, 35-37, 47, 102, 118, 232-235, 243, 272-273, 282, 289, 299, 326-327.
a.mlf., “Çiftlik”, İA, III, 392-393.
Halil İnalcık, “The Problem of the Relationship Between Byzantine and Ottoman Taxation”, Akten des XI. Internationalen Byzantinisten-Kongresses, 1958 (ed. Franz Dölger – Hans-Georg Beck), München 1960, s. 237-242.
a.mlf., “Osmanlılar’da Raiyyet Rüsûmu”, TTK Belleten, XXIII/92 (1959), s. 577-580.
a.mlf., “Čift-Resmi”, EI2 (İng.), II, 32.
Code de lois coutumières de Meḥmed II: Kitāb-i Qavānīn-i ʿÖrfiyye-i ʿOs̱mānī (ed. N. Beldiceanu), Wiesbaden 1967, vr. 23a-25b, 29b.
Hadiye Tuncer, Osmanlı İmparatorluğunda Toprak Hukuku, Ankara 1962, s. 99, 101, 105-106, 109, 220.
M. A. Cook, Population Pressure in Rural Anatolia (1450-1600), Oxford 1972, s. 67-68.
Hüseyin Özdeğer, Onaltıncı Asırda Ayıntâb Livâsı, İstanbul 1988, I, 31-35.
a.mlf., “I. Sultan Selim Kanunnamesi ve Tahlili”, Türk İktisat Tarihi Yıllığı, I (1988), s. 137, 148.
Bahaeddin Yediyıldız, Ordu Kazası Sosyal Tarihi: 1455-1613, Ankara 1985, s. 71-73.
Feridun Emecen, XVI. Asırda Manisa Kazâsı, Ankara 1989, s. 229-233.
Mehmet Ali Ünal, XVI. Yüzyılda Harput Sancağı (1518-1566), Ankara 1989, s. 128-129.
Zeki Arıkan, “Hamid Sancağında Çift Resmi”, Tarih İncelemeleri Dergisi, I, İzmir 1983, s. 36-58.