https://islamansiklopedisi.org.tr/debusi
Semerkant’ın Debûsiye köyünde doğdu. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Meşhur Hanefî fakihi Ebû Ca‘fer b. Abdullah el-Üsrûşenî’den ders aldı. Üstün zekâsı ve hukukî meseleleri tartışırken gösterdiği başarısı sebebiyle Buhara ve Semerkant’ta yapılan ilmî münazaralarda darbımesel haline geldi. Kadılık görevinde bulunduğu için “Kadı Ebû Zeyd” lakabıyla da meşhur olan Debûsî, Hanefîler’ce “el-kudâtü’s-seb‘a” (yedi kadı) diye bilinen fakihler arasında yer alır. Altmış üç yaşlarında Buhara’da vefat etti. Vefat tarihi bazı kaynaklarda 432 (1041) olarak da geçmektedir.
Debûsî hilâf ilmini sistematik bir şekilde inceleyen ilk hukukçu sayılması yanında, Ebü’l-Usr el-Pezdevî ve Şemsüleimme es-Serahsî ile birlikte Hanefî fıkıh usulünün üç kurucusundan biri kabul edilmektedir. Hatta Serahsî’nin birçok usul meselesini ondan naklettiği görülmektedir (meselâ bk. Debûsî, Taḳvîmü’l-edille, vr. 74b; Serahsî, I, 251-252). Debûsî aynı zamanda kıyas, istihsan, taklid, ilham, istishâb ve tard gibi usul konularını ayrıntılı bir şekilde inceleyen ilk âlim olup taklid, ilham, istishâb ve tardın delil olma özelliğini reddetmektedir (Taḳvîmü’l-edille, vr. 216b-225b). Debûsî’nin Taḳvîmü’l-edille’si, Cessâs’ın Uṣûlü’l-fıḳh’ından sonra fıkıh usulünde “fukaha mesleği” diye bilinen metotla telif edilmiş ve günümüze kadar ulaşmış en önemli eserdir. Onun eserleri incelendiğinde fıkıh ilmindeki mertebesinin en az “meselede müctehid” seviyesinde olduğu görülür. Nitekim kendisi de el-Esrâr adlı eserinde bunu açıkça belirtmektedir (vr. 1b).
Tasavvuf alanında da eser telif edecek kadar ilim sahibi olan Debûsî’nin, itikadî açıdan bağlı olduğu Mâtürîdiyye’den bazı konularda farklı görüşler benimsediği eserlerinden anlaşılmaktadır (bk. Taḳvîmü’l-edille, vr. 248a-b).
Eserleri. 1. Taḳvîmü’l-edille fi’l-uṣûl. Usûl-i fıkha dair olan eser, Pezdevî ve Serahsî başta olmak üzere bütün Hanefî usulcülerinin temel kaynağıdır. Dilinin sadeliği, sisteminin mükemmelliği ve mukayeseli metotla kaleme alınmış olması en önemli özelliklerindendir. Çok sayıda yazma nüshası günümüze ulaşan ve pek çok baskısı yapılmış olan Taḳvîmü’l-edille üzerine biri şerh, diğeri muhtasar olmak üzere iki çalışma yapılmıştır (geniş bilgi için bk. TAKVÎMÜ’l-EDİLLE).
2. el-Esrâr fi’l-fürûʿ. Fürû-i fıkıh ile ilgili sistematik bir eser olup delilleriyle birlikte ele aldığı meseleleri mukayeseli bir şekilde incelemektedir. Köprülü nüshasının birinci varağında, meşhur Endülüs Mâlikî fakihi İbn Rüşd’ün eserlerini telif ederken bu önemli kaynaktan ilham aldığı belirtilmektedir. Bir mukaddime ile kırk yedi kitâbdan oluşan eserde müellif konuları incelerken önce ana meseleyi ortaya koymakta, ihtilâflı hususlarda ise evvelâ tercih ettiği görüşü, sonra da diğerlerini delilleriyle birlikte zikretmektedir (yazma nüshaları için bk. Brockelmann, GAL, I, 184; Suppl., I, 297; Sezgin, I, 456). Ebü’l-Muzaffer es-Sem‘ânî, el-Esrâr’daki bazı görüşleri tenkit için el-Iṣṭılâm fi’l-ḫilâf beyne’l-imâmeyn eş-Şâfiʿî ve Ebî Ḥanîfe adlı bir eser kaleme almıştır (bk. SEM‘ÂNÎ, Ebü’l-Muzaffer).
3. el-Emedü’l-aḳṣâ. Tasavvuf ve ahlâka dair bir eser olup ağır bir üslûpla yazılmıştır (yazma nüshaları için bk. Brockelmann, GAL, I, 184; Suppl., I, 296; Sezgin, I, 456).
4. Teʾsîsü’n-naẓar fi’ḫtilâfi’l-eʾimme (Kahire 1320, 1972; Beyrut, ts.). Teʾsîsü’n-neẓâʾir adıyla da anılan ve Debûsî’ye aidiyeti kesin olmayan bu eserde Ebû Hanîfe, Ebû Yûsuf, Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî, Züfer b. Hüzeyl, Hasan b. Ziyâd el-Lü’lüî, Şâfiî, İmam Mâlik ve İbn Ebû Leylâ gibi erken dönem fakihleri arasında ihtilâflı olan seksen altı temel hukuk kaidesi sekiz kısma ayrılarak mukayeseli bir şekilde incelenmektedir. Eserde ortaya konan bazı esaslar, bu eserden oldukça etkilenmiş olan Zeynüddin İbn Nüceym’in el-Eşbâh ve’n-neẓâʾir’i kanalıyla Mecelle’nin küllî kaidelerine de yansımıştır (geniş bilgi için bk. TE’SÎSÜ’n-NEZÂİR).
Debûsî’nin kaynaklarda adı geçen diğer eserleri de şunlardır: en-Naẓm fi’l-fetâvâ, Şerḥu’l-Câmiʿi’l-kebîr, Tecnîsü’d-Debûsî, Ḫizânetü’l-hüdâ.
BİBLİYOGRAFYA
Debûsî, el-Esrâr, Süleymaniye Ktp., Hacı Beşir Ağa, nr. 310, vr. 1b, 145a-b.
a.mlf., Taḳvîmü’l-edille, Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 690, vr. 74a-b, 216b-225b, 248a-b.
a.mlf., Teʾsîsü’n-naẓar, Kahire 1310, s. 5, 6, 44.
Serahsî, el-Uṣûl, I, 251-252.
Sem‘ânî, el-Ensâb, V, 273; VII, 139.
Yâkūt, Muʿcemü’l-büldân, II, 437-438.
İbnü’l-Esîr, el-Lübâb, I, 490.
İbn Hallikân, Vefeyât, III, 48.
Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XVII, 521.
Kureşî, el-Cevâhirü’l-muḍıyye, II, 499-500.
İbn Haldûn, Muḳaddime, Kahire, ts., s. 420, 421, 422.
İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, V, 76-77.
İbn Kutluboğa, Tâcü’t-terâcim, s. 36, 86.
Taşköprizâde, Miftâḥu’s-saʿâde, I, 307-308; II, 184.
Kınalızâde Ali Efendi, Ṭabaḳātü’l-müctehidîn, Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 2172/7, vr. 70b; Ṭabaḳātü’l-Ḥanefiyye, Süleymaniye Ktp., Hasan Hüsnü Paşa, nr. 844/4, vr. 185b-186a.
Kâtib Çelebi, Süllemü’l-vüṣûl, Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1887, I, vr. 143a-b.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 84, 107, 168, 196, 334, 352, 467, 568, 703.
Leknevî, el-Fevâʾidü’l-behiyye, s. 109.
Serkîs, Muʿcem, I, 866.
Brockelmann, GAL, I, 184; Suppl., I, 296-297.
Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 648.
Sezgin, GAS, I, 456.
Müneccid, Muʿcem, IV, 81.
Yusuf Ziya Kavakcı, XI ve XII. Asırlarda Karahanlılar Devrinde Māvarā’ al-Nahr İslâm Hukukçuları, Ankara 1976, s. 33-37.
Abdülvehhâb İbrâhim Ebû Süleyman, el-Fikrü’l-uṣûlî, Cidde 1404/1984, s. 370-407.
Muhammed Hamîdullah, “Uṣûl al-fıqh’ın Tarihi” (trc. Fuat Sezgin), İTED, II/1 (1957), s. 9-10.
R. Brunschvig, “La théorie du qiyās juridique chez le Ḥanafite al-Dabūsī (Ve/XIe siècle)”, Orientalia hispanica, I, Leiden 1974, s. 150-154.
Ahmet Akgündüz, “Karahanlılar’ın Büyük Hukukçusu Ebû Zeyd Debbûsî ve Mezheplerarası Mukayeseli Hukuka Te’sirleri”, SÜ Hukuk Fakültesi Dergisi, sy. 2, Konya 1989, s. 89-108.