https://islamansiklopedisi.org.tr/el-melikul-adil-ii
615 (1218) veya 617’de (1220) doğdu. Eyyûbî Sultanı el-Melikü’l-Kâmil Muhammed’in üç oğlundan en küçüğüdür. Adı kaynaklarda ilk defa 627 (1230) yılında ağabeyi el-Melikü’s-Sâlih Eyyûb’un veliahtlıktan azledilmesiyle ilgili olarak zikredilir (İbn Vâsıl, IV, 278-279). Bu olaydan sonra Sultan el-Melikü’l-Kâmil Mısır’da bulunmadığı zamanlarda küçük oğlunu nâib olarak bırakmış ve 630’da (1233) onu resmen veliaht tayin etmiştir. el-Melikü’l-Kâmil’in 635’te (1238) ölümü üzerine Dımaşk’ta toplanan emîrler Kahire’de bulunan II. el-Melikü’l-Âdil’i sultan seçtiler, amcasının oğlu el-Melikü’l-Cevâd Yûnus’u da onun Dımaşk nâibi olarak tayin ettiler. Emîrlerin tercihlerini bu yönde kullanmalarının sebebi zayıf olan bu melikleri istedikleri gibi yönetebileceklerini düşünmeleriydi. II. el-Melikü’l-Âdil’in ilk icraatlarından biri Halep’e elçi gönderip babasının döneminde olduğu gibi hutbenin kendi adına okunmasını talep etmesidir. Ancak bu isteği kabul edilmedi.
Kerek hâkimi el-Melikü’n-Nâsır Dâvûd, amcası el-Melikü’l-Kâmil ile henüz hayatta iken yaptığı anlaşmaya dayanarak Dımaşk nâibliğini istiyordu. Dımaşk’ın el-Melikü’l-Cevâd’a verilmesi yüzünden Filistin’in sahil bölgelerini işgal eden el-Melikü’n-Nâsır Dâvûd’un üzerine yürüyen el-Melikü’l-Cevâd Yûnus onu yenerek bu bölgeleri topraklarına kattı. el-Melikü’l-Cevâd’ın gereğinden fazla güçlendiğini düşünen II. el-Melikü’l-Âdil ona bu toprakları el-Melikü’n-Nâsır’a bırakmasını emretti. el-Melikü’l-Cevâd’ın Dımaşk’a döndüğünde hutbede II. el-Melikü’l-Âdil’den sonra kendi ismini okutarak bağımsız hareket etmeye başlaması, Suriye’deki diğer Eyyûbî melikleriyle kendisine karşı planlar yapması ve halka zulmetmesi üzerine II. el-Melikü’l-Âdil, onun Dımaşk nâibi yapılmasında etkili olan emîrlerden İmâdüddin İbn Şeyhüşşüyûh’u gönderip Dımaşk’ı ondan teslim almasını istedi. Bunun karşılığında el-Melikü’l-Cevâd’a bazı yerleri iktâ olarak vermeyi teklif ettiğini kendisine bildirmesini söyledi. Sultanın teklifini kabul etmediği gibi Emîr İmâdüddin’i de öldürten el-Melikü’l-Cevâd, el-Melikü’l-Kâmil’in Sincar’da ve doğu bölgelerinde hüküm süren büyük oğlu el-Melikü’s-Sâlih Eyyûb’a sahip olduğu Sincar, Rakka ve Âne karşılığında Dımaşk’ı vermeyi önerdi. Teamüle göre kendisinin Eyyûbî sultanı olması gerektiğini düşünen, ancak hem daha babasının sağlığında veliahtlıktan azledildiğinden hem de babasının vefatı esnasında Rahbe’yi kuşatmakta olduğundan kendisi dışında gelişen olaylara müdahale edemeyen el-Melikü’s-Sâlih bu defa fırsatı kaçırmayıp el-Melikü’l-Cevâd ile anlaştı ve Dımaşk hâkimi oldu (Cemâziyelâhir 636 / Ocak 1239). Dımaşk ve yöresinin elinden çıktığını gören II. el-Melikü’l-Âdil buna karşılık el-Melikü’n-Nâsır Dâvûd ile ittifak yaptı.
Genç ve tecrübesiz II. el-Melikü’l-Âdil, babasının yıllarca uğraşıp düzelttiği hazineyi kısa zamanda tükettiği gibi devlet işlerini terkedip sefahate daldı. Kendisiyle ittifak yaparak Mısır’a gelen el-Melikü’n-Nâsır Dâvûd’un tesiri altında kalan, hatta onun teşvikiyle bazı devlet adamlarını tutuklayan II. el-Melikü’l-Âdil, babasının tecrübeli kumandan ve memlüklerini ikinci plana itip henüz eğitimlerini tamamlamamış genç memlüklerini devlet kademelerinde yükseltti. Bu umumi memnuniyetsizlik üzerine Eşrefiyye ve Kâmiliyye gruplarının ileri gelenleri tecrübeli olması sebebiyle el-Melikü’s-Sâlih Eyyûb’a mektup göndererek onu Mısır’a davet ettiler. Hatta Türk kökenli memlük emîrleri II. el-Melikü’l-Âdil’e karşı isyan edip Bilbîs’te çarpıştılarsa da yenilerek el-Melikü’s-Sâlih’in hizmetine girdiler. Bu olaydan sonra emîrler II. el-Melikü’l-Âdil’i tahttan indirmek için bir teşebbüste daha bulundular. Sultan durumu farkedince tedbir aldı. el-Melikü’s-Sâlih ordusuyla Mısır’a yaklaştığında yeni bir karışıklığın çıkmasından rahatsız olan Abbâsî Halifesi Müstansır-Billâh’ın araya girmesiyle mevcut statüyü koruyan bir anlaşma yapıldı. Anlaşmaya göre Mısır ve Güney Filistin II. el-Melikü’l-Âdil’e, Filistin’in kuzey kısımları ve Ürdün vadisi el-Melikü’n-Nâsır Dâvûd’da, Dımaşk ve Suriye’nin güneyi ise el-Melikü’s-Sâlih Eyyûb’a kalacaktı.
Ancak bu sırada yeğeni el-Melikü’s-Sâlih Eyyûb’un Nablus’ta bulunmasından faydalanan Ba‘lebek hâkimi el-Melikü’s-Sâlih İmâdüddün İsmâil ile Humus hâkimi el-Melikü’l-Mücâhid Esedüddin Şîrkûh’un birlikte Dımaşk’ı ele geçirmeleri (637/1239-40) durumu değiştirdi. İsmâil ve Şîrkûh’un II. el-Melikü’l-Âdil’in nâibi olduklarını belirterek hutbeyi onun adına okutmaları Mısır’da sevinçle karşılandı. Bu gelişme el-Melikü’s-Sâlih Eyyûb’un yalnız kalmasına ve II. el-Melikü’l-Âdil ile bozuştuktan sonra Kerek’e dönen el-Melikü’n-Nâsır Dâvûd’un eline düşmesine sebep oldu. Duruma memnun olan II. el-Melikü’l-Âdil 100.000 dinar (başka bir rivayete göre 400.000) karşılığında kardeşinin kendisine teslim edilmesini istedi, fakat teklifi kabul görmedi. el-Melikü’n-Nâsır, Ramazan 637’de (Nisan 1240) yaklaşık altı ay hapiste tuttuğu el-Melikü’s-Sâlih Eyyûb’u serbest bıraktı ve hâkim olduğu topraklarda hutbeyi onun adına okuttu. Ancak Kudüs’ten Mısır’a doğru yola çıkan el-Melikü’n-Nâsır ve el-Melikü’s-Sâlih, II. el-Melikü’l-Âdil’in ve ona yardıma gelen amcası İmâdüddin İsmâil’in orduları arasında kaldıklarından savaşmaya cesaret edemediler.
II. el-Melikü’l-Âdil, bu olaydan kısa bir müddet sonra başta İzzeddin Aybek el-Esmer olmak üzere Eşrefiyye ve Kâmiliyye’nin kumandanları tarafından Zilkade 637’de (Haziran 1240) Bilbîs’te tutuklandı. Mısır’a davet edilen el-Melikü’s-Sâlih Eyyûb tahta geçirildi. Ağabeyi tarafından uzun süre Kahire Kalesi’nde hapiste tutulan II. el-Melikü’l-Âdil 12 Şevval 645’te (9 Şubat 1248) boğularak öldürüldü (İbn Hallikân, V, 86; İbn Vâsıl, V, 379). Diğer bir rivayete göre ise 644 (1246) yılında öldürülmüştür (Mekîn, XV [1955-57], s. 157). Bâbünnasr dışındaki Şemsüddevle Türbesi’ne defnedildi. II. el-Melikü’l-Âdil’in öldürülmesi, Eyyûbî tarihinde tahtı ele geçirmek maksadıyla meliklerin yaptıkları mücadeleler sırasında işlenen tek siyasî cinayettir. II. el-Melikü’l-Âdil kaynaklarda müsrif ve sefih olarak tanıtılır. Öte yandan cömertliği, ihsanının bolluğu ve vergileri kaldırması sebebiyle Mısır halkının onun döneminde oldukça müreffeh günler yaşadığı, bu sebeple şairlerin kendisini öven şiirler yazdığı kaydedilmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtü’z-zamân, VIII/2, s. 704, 707-709, 718-730, 771-772.
Mekîn, Aḫbârü’l-Eyyûbiyyîn (nşr. Cl. Cahen, BEO içinde), XV (1955-57), s. 145-148, 157.
İbn Hallikân, Vefeyât, V, 84-86.
İbn Vâsıl, Müferricü’l-kürûb, IV, 278-279; V, 17, 126, 170, 179, 192-193,198-200, 206-207, 211, 214, 218-219, 252, 262, 379-381; ayrıca bk. İndeks.
Ebü’l-Fidâ, el-Muḫtaṣar fî aḫbâri’l-beşer (nşr. Mahmûd Deyyûb), Beyrut 1417/1997, II, 264-269, 282.
Zehebî, Târîḫu’l-İslâm: sene 641-650, s. 301-303.
Makrîzî, es-Sülûk (Ziyâde), I/2, s. 247, 255-256, 267-296.
H. L. Gottschalk, al-Malik al-Kāmil von Egypten und seine Zeit, Wiesbaden 1958, s. 175, 204, 213, 216, 226, 229, 233.
R. S. Humphreys, From Saladin to the Mongols, Albany 1977, s. 222, 241-245, 253, 260-261, ayrıca bk. İndeks.
Ramazan Şeşen, “Eyyûbîler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, İstanbul 1992, VI, 374-379.
Cengiz Tomar, Memlük Devleti’nin Kuruluşu 1240-1260 (yüksek lisans tezi, 1996), MÜ Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, s. 7-8, 10-22.
C. H. Becker, “al-Malik al-Âdil II”, İA, I, 140.
H. A. R. Gibb, “al-ʿAdil II”, EI2 (İng.), I, 198.