ESBÂT - TDV İslâm Ansiklopedisi

ESBÂT

الأسباط
ESBÂT
Müellif: M. SÜREYYA ŞAHİN
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1995
Erişim Tarihi: 21.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/esbat
M. SÜREYYA ŞAHİN, "ESBÂT", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/esbat (21.11.2024).
Kopyalama metni

Esbât sıbt kelimesinin çoğuludur. İbrânîce’si şebet olan sıbt “oğul, torun” anlamına geldiği gibi “kabile” mânasına da gelir. Yahudiler için kullanılan sıbt-esbât Araplar’daki kabileye tekabül etmektedir (, “sbṭ” md.). Kur’ân-ı Kerîm’deki esbât kelimesi, Hz. Ya‘kūb’un on iki oğlu ile onların soyunun oluşturduğu on iki kabileyi ifade eder (el-A‘râf 7/160). Hz. Ya‘kūb’un lakabı İsrâil olduğu için (Âl-i İmrân 3/93; Meryem 19/58) onun çocuklarına Benî İsrâil de denilmektedir (el-Bakara 2/40, 47 vb.). Kur’an’da beş defa geçen esbât kelimesi bir yerde İsrâiloğulları’nın on iki kabileye ayrılmasıyla ilgili olarak kullanılmakta (el-A‘râf 7/160), dört yerde de Hz. Ya‘kūb’dan hemen sonra ve onun çocukları tarafından oluşturulan kabileleri ifade etmektedir (el-Bakara 2/136, 140; Âl-i İmrân 3/84; en-Nisâ 4/163).

Kur’an’da Hz. Ya‘kūb’un çocukları arasında sadece, kendi adına bir sûre bulunan Yûsuf zikredilmekte olup diğerlerinden topluca “Yûsuf’un kardeşleri” (Yûsuf 12/7, 58) diye söz edilir. Ya‘kūb’un hanımları ve çocuklarıyla ilgili ayrıntılı bilgi Tevrat’ta bulunmaktadır. Buna göre Hz. Ya‘kūb’un, eşi Lea’dan Ruben, Simeon, Levi, Yuda, İssakar ve Zebulon; Rahel’in câriyesi Bilha’dan Dan ve Neftali; Lea’nın câriyesi Zilpa’dan Gad ve Aşer; Rahel’den de Yûsuf ve Benyamin olmak üzere on iki oğlu dünyaya gelmiştir (Tekvîn, 29/32-35; 30/5-8, 10-13, 18-20, 22-24; 35/16-88). Bunlardan her birinin soyundan gelenler onun adını taşıyan on iki kabileyi oluşturmuştur. Bu kabileler Tekvîn 49’da şu şekilde belirtilmektedir: Ruben, Simeon, Levi, Yahuda, Zebulon, İssakar, Dan, Gad, Aşer, Neftali, Yûsuf, Benyamin.

Hz. Ya‘kūb zamanında Levi müstakil bir sıbt kabul ediliyordu. Ancak Levi ve soyu Tanrı tarafından ruhbanlıkla görevlendirildiği için on ikilerin dışında bırakılmıştır. Diğer taraftan Hz. Yûsuf’un çocukları Efraim ve Menasseh Hz. Ya‘kūb tarafından kendi çocukları kabul edilmiş, daha önceleri babaları Yûsuf’un sıbtından sayıldıkları halde artık iki ayrı sıbtın reisi olarak yerlerini almışlardır. Böylece Levi dışarıda bırakıldığı halde Yûsuf’un yerine iki oğlu iki ayrı sıbt kabul edildiğinden sayı yine on iki olarak kalmıştır.

Önce Hz. Yûsuf’un, ardından da Hz. Ya‘kūb ve on bir oğlunun Mısır’a gidişleri neticesinde uzun bir süre burada yaşayan İsrâiloğulları Hz. Mûsâ önderliğinde Mısır’dan çıkmış ve kırk yıl Sînâ çölünde yaşamışlardır. Daha sonra Yeşu’nun başkanlığında arz-ı mev‘ûda giren on iki kabileye burası taksim edilmiştir (Yeşu, 13-17, 21-22). İsrâiloğulları’nın kabileler halindeki teşkilâtı, hâkimlerle krallığın kurulması dönemlerinde de varlığını sürdürmüştür. Hz. Süleyman’ın vefatından sonra ülkenin yönetimi ve kral seçimi hususunda Yahuda sıbtıyla diğerleri ihtilâfa düşmüşler, ülkenin ikiye bölünmesi sonucunda Yahuda ve Benyamin sıbtının bir bölümü güneydeki Yahuda Krallığı’nı, diğer on kabile de kuzeydeki İsrâil Krallığı’nı oluşturmuştur. Bu iki krallığın yıkılmasıyla birlikte artık kabile sistemi de sarsılmıştır.

On iki kabileye ayrılma sadece İsrâiloğulları için değil diğer bazı milletler için de söz konusudur. Tevrat’ta Edomîler’in on iki kabile oluşturdukları belirtildiği gibi (Tekvîn, 36/15-20) Hz. İsmâil’in on iki oğlunun on iki kabilenin beyi olduğu da kaydedilir (Tekvîn, 17/20; 25/12-16).

Kur’ân-ı Kerîm İbrâhim, İsmâil, İshak ve Ya‘kūb’un yanında esbâta da ilâhî vahiy indirildiğini bildirmektedir (el-Bakara 2/136; Âl-i İmrân 3/84; en-Nisâ 4/163). Müfessirler, söz konusu âyetlerdeki esbâtı Hz. Ya‘kūb’un soyundan gelen peygamberler olarak açıklamaktadırlar. Diğer taraftan, “Yoksa siz İbrâhim, İsmâil, İshak, Ya‘kūb ve esbâtın yahudi yahut hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?” (el-Bakara 2/140) meâlindeki âyette onların bugünkü mânada yahudi veya hıristiyan olmadıkları, bozulmamış hak dine tâbi oldukları vurgulanmaktadır.


BİBLİYOGRAFYA

, “sbṭ” md.

, III, 109, 111-113.

J. Horovitz, Koranische Untersuchungen, Berlin-Leipzig 1926, s. 90.

A. Jeffery, The Foreign Vocabulary of the Qur’ān, Baroda 1938, s. 57-58.

“Tribu”, , V/2, s. 2309.

C. U. Wolf, “Tribe”, , IV, 698-701.

K. Elliger, “Tribes, Territories of”, a.e., IV, 701-710.

B. Oded – H. Freedman, “Tribes, The Twelve”, , XV, 1381-1386.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1995 yılında İstanbul’da basılan 11. cildinde, 363 numaralı sayfada yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER