https://islamansiklopedisi.org.tr/et-tac-fi-ahlakil-muluk
Kısaca et-Tâc ve Aḫlâḳu’l-mülûk adlarıyla da anılır. Müellif eserini Abbâsî Halifesi Mütevekkil-Alellah’ın veziri, edip ve şair Feth b. Hâkān’a ithaf etmiştir. et-Tâc, müellifin Sâsânî siyaset kültürü ve Emevî yönetimiyle ilgili geniş birikimi yanında Abbâsî devlet düzenine dair bizzat vâkıf olduğu ve bu konuda derlediği bilgilerden oluşur. Müellif eserini yazarken devlet ve siyaset konularında İran kaynaklarından, özellikle Halife Mansûr döneminde ve öncesinde Farsça’dan Arapça’ya çevrilen eserlerden yararlanmıştır. Ayrıca Sâsânî Hükümdarı Enûşirvân’a nisbet edilip İbnü’l-Mukaffa‘ tarafından Arapça şerhedilen, bugün elde bulunmayan et-Tâc isimli bir eserden de (İbnü’n-Nedîm, s. 172) faydalanmış olması muhtemeldir.
et-Tâc kısa bir mukaddime ile dört bölümden (bab) oluşur. Müellif eserin ilk sayfalarında hükümdara saygıyı pekiştirmek, bu saygının kurallarını ortaya koymak, halkın mutluluğunun hükümdarlarına bağlılıkta olduğunu anlatmak, toplumların hükümdarlara ihtiyacını göstermek, ayrıca hükümdarlara yaraşır ahlâk ve karakter özelliklerini tanıtmak amacıyla bu kitabı kaleme aldığını belirtmekte, bu arada yöneticilerin sorumluluklarıyla ilgili daha önce Aḫlâḳu’l-fityân ve feżâʾilü ehli’l-baṭâle adlı bir eser yazdığını söylemektedir. Yöneticilerle ilgili bazı âyetler zikrederek adı geçen eserde eksik bıraktığı hususları bu kitapta ele aldığını ifade etmektedir. Eserin birinci bölümü hükümdarların huzuruna nasıl girileceğine, bu durumda hükümdarın ne yapması gerektiğine dair kuralları içerir. İkinci bölüm hükümdarların sofrasında bulunmanın âdâbına dairdir. Câhiz bu bölümde ve bundan sonraki bölümlerde İran hükümdarları ve İslâm halifelerinden örnekler sıralayarak yönetici-yönetilen ilişkilerinde gözetilmesi gereken kurallarla ilgili bilgiler vermektedir. Hükümdarın çevresiyle münasebetlerinin konu edildiği üçüncü bölümde özellikle Emevîler ve Abbâsîler’deki eğlence ve mûsikiye dair âdet ve uygulamalar hakkında verilen bilgiler kültür tarihi açısından büyük değer taşır. Bu arada müellifin eski İran yöneticilerinin siyaset ahlâkına dair bol alıntılar yapmasının sebebini zikretme bağlamında geçen, “Çünkü onlar bu hususta öncüdürler; biz devlet ve yönetim ilkelerini ... onlardan aldık” şeklindeki ifadesi İslâm siyaset geleneğinin oluşum döneminde İran etkisini göstermesi bakımından önemlidir. Bu bölümde Emevî ve Abbâsî halifelerinin karakterleri, zevk ve eğlenceleri gibi hususlarda yer alan bilgiler de ilgi çekicidir. Hükümdarın çevresinde bulunacaklarda aranan karakter yapısı hakkındaki son ve en uzun bölümde genellikle yönetici-yönetilen ilişkisi bağlamında oyun, eğlence, ibadet, gezinti gibi günlük yaşayışla teselli, öfke, sır saklama, bağışlama, konuşma âdâbı, yolculuk âdâbı, çocuk eğitimi, cömertlik, giyim kuşam gibi konular işlenmiştir. Bu arada müellifin bazı ahlâkî hasletlere özel bir yer ayırdığı görülür. Meselâ vefakârlığın öneminden bahsederken vefa ehline iyilik etmenin ve onlara güvenmenin hükümdarlarca gözetilmesi gereken bir ödev olduğunu, vefakârlıktan daha üstün bir erdemin bulunmadığını belirtmekte, bazı İran ve İslâm yöneticilerinin bu erdeme verdiği önemi gösteren ilginç anekdotlar zikretmektedir. Aynı bölümün dikkat çekici yönlerinden biri de bazı Emevî ve Abbâsî hükümdarlarının içkiye olan düşkünlükleri hakkındaki mâlûmattır. Savaş stratejisine dair bilgilerle sona eren eser, aynı zamanda İslâm’ın İran’da hâkim olmasının ardından uygulama imkânını kaybeden bazı gelenekleri tanıtması bakımından değerlidir.
Ahmed Zekî Paşa, Abdullah b. Mukaffa‘a ait Kitâbü’l-Âdâb ve el-Edebü’ṣ-ṣaġīr ile beraber Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndeki bir mecmua içinde bulduğu et-Tâc’ın yazma nüshasını Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki diğer bir nüsha ile (neşredenin girişi, s. 26-32) karşılaştırarak geniş bir tanıtma yazısıyla birlikte (neşredenin girişi, s. 23-65) yayımlamıştır (Kahire 1332/1914). Nâşir, tanıtma yazısında eserin Câhiz’e nisbeti ve eserden yararlananlar gibi çeşitli konularda bilgi vermiş, kitaptan Câhiz’e aidiyetine işaret eden bölümler aktarmıştır (neşredenin girişi, s. 52-59). Ahmed Zekî Paşa “Halep nüshası” demekle yetindiği, Abdullah b. Ömer eş-Şâfiî tarafından 883’te (1478) istinsah edilen bir nüshayı da tanıtmış (neşredenin girişi, s. 61-65); eserin sonuna çoğu Câhiz’in el-Beyân ve’t-tebyîn’i ile Kitâbü’l-Ḥayevân’ından alınan bilgiler eklemiş, nüsha farklarını göstermiş, ayrıca dipnotlarda açıklayıcı bilgiler verirken yararlandığı, müellifleri bilinmeyen Tenbîhü’l-mülûk ve’l-mekâyid ve Meḥâsinü’l-mülûk adlı eserlerin müelliflerini tesbite yarayacak metin analizleri yapmıştır. Nâşir ayrıca esere Câhiz’in Arap kültüründeki yeriyle et-Tâc hakkında bilgi veren Fransızca bir giriş yazmıştır.
Gerek et-Tâc’ın neşre esas alınan iki nüshasında müellif isminin bulunmamasına gerekse klasik kaynaklardaki Câhiz’e ait kitaplar arasında bu adla bir eser geçmemesine rağmen Ahmed Zekî Paşa’nın et-Tâc’ı Câhiz’e nisbet ederken metin tahlili yanında dayandığı en önemli delillerden biri, ilki Yâkūt el-Hamevî’nin İrşâdü’l-erîb’i olmak üzere (VI, 76) bazı kaynaklarda Câhiz’in eserlerinden gösterilen (neşredenin girişi, s. 59) el-Fityân ve feżâʾilü (aḫlâḳu) ehli’l-baṭâle isimli kitabın et-Tâc’da müellif tarafından kendi eseri olarak anılmasıdır (s. 3, 4). Diğer bir bilgi ise nâşirin eseri matbaaya verdikten sonra ulaştığı Halep nüshasının başında müellif isminin Ebû Osman Amr b. Bahr el-Câhiz şeklinde zikredilmesidir (neşredenin girişi, s. 64). Kâtib Çelebi (Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 38) ve İsmâil Paşa (Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 802) Câhiz’in Aḫlâḳu’l-mülûk adlı bir eserinden söz etmektedir. et-Tâc’a dayanarak Sâsânîler döneminde saraydaki makamlar hakkında bir makale yazan Francesco Gabrielli de bu eserin Câhiz’e aidiyeti konusunda Ahmed Zekî Paşa ile aynı kanaati paylaşmaktadır (Schoeler, CXXX [1980], s. 219). Öte yandan önce Osman Reşer, ardından eseri Fransızca’ya çeviren Charles Pellat (Le livre de la couronne: Kitāb at-Tāǧ (fī Ạḫlāq al-mulūk): ouvrage attribué à Ǧāḥiẓ, Paris 1954), tercümesine yazdığı girişte bu iddiaya karşı çıkmaktadır (Schoeler, CXXX [1980], s. 219-221). Benzer görüşleri savunan başka araştırmacılar da vardır (meselâ bk. Tâhâ el-Hâcirî, s. 8; Cemîl Cebr, s. 67). Bu konudaki tartışmaları eser üzerine yazdığı bir makalede ele alan Gregor Schoeler ise (bk. bibl.) Berlin Staatsbibliothek’te yeni bulunan Kitâbü Âdâbi’l-mülûk adlı bir esere dayanıp et-Tâc fî aḫlâḳı’l-mülûk’ün müellifinin Câhiz’in çağdaşı Muhammed b. Hâris et-Tağlibî (es-Sa‘lebî) olduğunu ileri sürmüştür. Schoeler’in tesbitine göre bu son eser, Ebü’l-Hasan Ali b. Rezîn el-Kâtib tarafından yazılıp 541-569 (1146-1174) yıllarında emirlik yapan Nûreddin Mahmud Zengî’ye ithaf edilmiştir. Ali el-Kâtib kaynakları arasında Tağlibî’nin Kitâbü Aḫlâḳı’l-mülûk’ünü zikretmiştir. Ali el-Kâtib’e ait eser büyük oranda et-Tâc ile örtüşmekte olup buna göre Ali el-Kâtib eserini, kendisinin Tağlibî’ye nisbet ederek Kitâbü Aḫlâḳı’l-mülûk ismiyle andığı et-Tâc fî aḫlâḳı’l-mülûk’ten özetleyerek yazmıştır. et-Tâc’ı Câhiz’e nisbet eden ilk müellifin Yâkūt el-Hamevî olduğu bilinmektedir (İrşâdü’l-erîb, VI, 76). Eseri Kitâbü Aḫlâḳı’l-mülûk adıyla Tağlibî’ye izâfe eden Ebü’l-Hasan Ali b. Rezîn el-Kâtib, Yâkūt’tan yaklaşık bir asır önce yaşadığına göre onun verdiği bilgiye güvenmek daha isabetli olacaktır.
BİBLİYOGRAFYA
Câhiz, et-Tâc fî aḫlâḳı’l-mülûk (nşr. Ahmed Zekî Paşa), Kahire 1332/1914, tür.yer., ayrıca bk. neşredenin girişi ve ekleri, s. 23-65, 187-229.
İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, s. 172.
Yâkūt el-Hamevî, Muʿcemü’l-üdebâʾ: İrşâdü’l-erîb (nşr. D. S. Margoliouth), London 1913, VI, 76.
Brockelmann, GAL Suppl., I, 246.
Ch. Pellat, The Life and Works of Jāḥiẓ (trc. D. M. Hawke), London 1969, s. 23.
Tâhâ el-Hâcirî, el-Câḥiẓ: Ḥayâtühû ve âs̱âruh, Kahire 1969, s. 8.
Cemîl Cebr, el-Câḥiẓ fî ḥayâtihî ve edebihî ve fikrih, Beyrut 1974, s. 67.
G. Schoeler, “Verfasser und Titel des dem Ǧāḥiẓ zugeschriebenen sog. Kitāb at-Tāǧ”, ZDMG, CXXX/2 (1980), s. 217-225.