FÂRÛKĪLER - TDV İslâm Ansiklopedisi

FÂRÛKĪLER

Müellif: ENVER KONUKÇU
FÂRÛKĪLER
Müellif: ENVER KONUKÇU
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1995
Erişim Tarihi: 04.10.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/farukiler
ENVER KONUKÇU, "FÂRÛKĪLER", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/farukiler (04.10.2024).
Kopyalama metni

Hindistan’ın batısında, Bharuç ve Sûret’te Hint Okyanusu’na dökülen Narmada ile Tapti nehirleri arasındaki topraklar XIV. yüzyıldan itibaren Handeş diye tanınmıştır. Dekken ve Mâlvâ yaylasının önemli geçiş yeri olan Handeş “han ülkesi” anlamına gelir. Delhi sultanlıklarından Halacîler ve Tuğluklular Handeş’i ele geçirerek Hindu nüfuzunu ortadan kaldırmışlar ve han unvanlı valilerle ülkeyi yönetmişlerdir. Bu valilerden biri de Hân-ı Cihân olup oğlu Melik Raca (Melik Ahmed), Tuğluklu Hükümdarı III. Fîrûz Şah (1351-1388) adına Handeş’i idare etmiştir. Melik Ahmed daha sonra merkezî idarenin zayıflaması üzerine istiklâlini ilân ederek Fârûkīler hânedanını kurmuştur (772/1370). Bu isim, hânedan mensuplarının Hz. Ömer el-Fârûk’un soyundan geldiği iddiasından kaynaklanmaktadır.

231 yıl saltanat süren Fârûkīler hâkim, han ve şah unvanlı on altı sultan tarafından idare edilmişlerdir. Başşehirleri Asîrgarh ve Burhânpûr’dur. Asîrgarh, Satpura dağlarının doğu ucunda Hindu racalarının ve onların emrindeki Racpûtlar’ın oturduğu müstahkem mevki idi. Kuzey Hindistan’ı Dekken’e bağlayan, Tuğluklular devrinde ticarî ve askerî bakımdan büyük önem taşıyan yol Asîrgarh’tan geçmekteydi. Fârûkīler’in yeniden temellerini atmış olduğu ikinci başşehir de Burhânpûr’dur. Rivayete göre adını Şeyh Burhâneddîn-i Garîb’den (ö. 738/1337) alan şehir zaman içinde Tapti nehrine doğru genişlemiş, nüfusu da artmıştır.

Fârûkīler XVI. yüzyılın ikinci yarısına kadar Gucerât Sultanlığı, Nizamşâhîler, Behmenîler, Mâlvâ ve Gūrî Halacîleri’yle, ikinci yarısından sonra da Bâbürlüler’le komşu oldular. Hânedan bu siyasî kuruluşlar arasında hemen her zaman zayıf kalmışsa da Gucerât Sultanlığı’nın desteğiyle tehlikelerden kurtulmuştur.

Fârûkīler’in kurucusu Melik Ahmed’in 1399’da ölümünden sonra yerine Nasîr Han geçti. Nasîr Han Hindular’ın zayıflığından faydalanarak Asîrgarh’ı Racpûtlar’dan aldı. Ardından Tapti nehrine yakın bir yerde Burhânpûr’u inşa edip surlarla tahkim ettirdi. Dekken’in en kuvvetli sultanlığı olan Behmenîler’le münasebetler Nasîr Han’ın tecrübesizliği yüzünden gerginleşti. Fârûkī toprakları Alâeddin II. Ahmed’in ordusu tarafından istilâ edildi. Melik et-Tüccâr adındaki kumandan Nasîr’in kuvvetlerini mağlûp ederek Handeş’i yağmaladı. Burhânpûr, surlarının yüksekliğine ve kuvvetle savunulmasına rağmen Behmenîler’e boyun eğmek zorunda kaldı. Bir müddet sonra da Nasîr Han öldü (1437).

Bundan sonra gelen Mîrân I. Âdil Han ile (1437-1441) Mîrân I. Mübârek Han (1441-1457) Handeş tahtında varlık gösteremediler. II. Âdil Han (1457-1501), Melik Ayne veya Melik Gānî adıyla şöhret kazandı. Fârûkīler’in büyük hükümdarlarının ilki olan Melik Gānî dış münasebetleri yoluna koyarak daha ziyade Hindu meselesiyle uğraştı. Koliler ve Bhiller gibi yağmacıları kontrol altına alıp Gondvana ile Çarkand racalarına boyun eğdirdi. Bu sebeple başta Firişte olmak üzere birçok tarihçi II. Âdil’e “Çarkund” (orman hükümdarı) adını verir. Ancak öte yandan Gucerât Sultanı I. Mahmud Begarâ Fârûkīler’e karşı baskısını arttırmıştı. Nihayet geleneksel vergilerin ödenmesine devam edilmesi karşılığında yapılan antlaşma sayesinde Fârûkīler’le Gucerât Sultanlığı arasındaki barış korunabildi.

II. Âdil Han’dan sonra tahta geçen kardeşi Dâvud Han taht kavgaları ile uğraştı. Gāznî ve Âlem hanların saltanatları da aynı şekilde geçti. Dâvud Han’ın yeğeni III. Âdil Han ise (1510-1520) mevkiini sağlamlaştırmak için anne tarafından büyükbabası Gucerâtlı I. Mahmûd’dan yardım istedi. Daha sonra III. Muzaffer’in kızı ile evlenerek batı sınırlarını güvence altına aldı. Âdil Han’ın ölümünden sonra yerine oğlu Mîrân I. Muhammed Şah geçti. Bu hükümdar on yedi yıl süren saltanatı boyunca daha çok dayısı Gucerât Sultanı Bahadır Şah’ın desteğine ihtiyaç duydu. Hint denizi ve Gucerât sahillerine ticarî amaçlarla yerleşmeye çalışan Portekizliler Bahadır’ı ortadan kaldırınca Mîrân I. Muhammed Gucerât’ın da vârisi oldu, ancak başşehir Ahmedâbâd’a ulaşamadan öldü. Yerine kardeşi Mîrân II. Mübârek (1537-1566) geçti. Fârûkīler 1555’te ilk defa Bâbürlüler’le karşı karşıya geldiler. Bu temas sonraki yıllarda Fârûkīler’in aleyhine bir seyir takip etmiştir.

Mîrân II. Mübârek’in ölümü üzerine Fârûkī tahtına geçen oğlu Hasan bazı ayaklanmaları bastırmakla uğraştı. Bâbürlüler’in yanında bulunan Raca Âlî Agra’dan Handeş’e dönerek Hasan’la mücadele etti ve onu tahtından indirerek yerine geçti. IV. Âdil Şah adıyla Handeş tahtının sahibi olan Raca Âlî Bâbürlüler’le iyi münasebetlerini sürdürdü. 1596’da Celâleddin Ekber Şah’ın isteğine uyarak Berâr seferine katıldı. Ancak Sonpat/Asti Savaşı’nda öldü ve yerine oğlu Bahadır Şah geçti.

Fârûkīler’in son hükümdarı olan Bahadır Şah sefahate düşkün âciz bir hükümdardı. Babasının siyasetini terkederek şehzadeler meselesine karışması Bâbürlü Hükümdarı Ekber tarafından hoş karşılanmadı. Bâbürlü ordusu 1601’de Handeş’i istilâ edip Asîrgarh’ı kuşattı; muhasara sonunda şehir Bâbürlüler’in eline geçti. Ekber bu zaferini bir kitâbe ile ebedîleştirdi. Sağ kalan Fârûkī ileri gelenlerini sürgüne yolladı. Handeş Bâbürlüler’e bağlı eyalet haline getirildi (1009/1601). Bahadır Şah Lahor Kalesi’ne kapatıldı ve Nûreddin Cihangir’in saltanatı sırasında 1033’te (1623-24) burada vefat etti. Firişte onun Agra’da öldüğünü kaydetmektedir.

Fârûkīler Handeş’te kültür ve sanatın gelişmesine yardımcı olmuşlar, ilim adamlarını himaye etmişlerdir. Asîrgarh ve Burhânpûr Handeş’in en büyük merkezleri haline getirilmiş, cami, mescid, türbe, medrese, saray ve kalelerle donatılmıştır. Bâdşâhî Kalesi (1400), Bâdşâhî Sarayı, Hanım Camii (1585) ve Mescid-i Cum‘a Fârûkī mimarisinin bugün dahi mevcut önemli eserleridir.


BİBLİYOGRAFYA

Firişte, Târîḫ, Bombay 1832, II, 541-568.

Ebû Türâb Velî, Târîḫ-i Gucerât (nşr. E. D. Ross), Kalküta 1909, s. 15, 38-39.

el-Hâc ed-Debîr, Ẓaferü’l-vâlih bi-Muẓaffer ve âlih (nşr. E. D. Ross), London 1910, I, 51-87.

Ali b. Azîzullah et-Tabâtabâî, Burhân-ı Meʾâs̱îr, Haydarâbâd 1936, s. 77-78, 124, 220-225, 276, 357, 457.

Nizâmeddin Ahmed Herevî, Ṭabaḳāt-ı Ekberî (nşr. B. De), Kalküta 1931-35, II, 156-157, 330, 333, 336, 340, 384, 393-394, 412; III, 21, 26-27, 66, 75-77, 102-104, 115-117, 222-223, 226, 235, 237.

İskender b. Muhammed Mancû, Mirʾât-ı İskenderî (nşr. S. C. Misra – M. L. Rahman), Baroda 1961, s. 17, 46-48, 59, 147-149.

V. A. Smith, Akbar: The Great Mogul, 1542-1605, Oxford 1917, s. 272-286, 297-300.

, I, 407-408.

A. M. Husain, Khandesh in New Light, Bangalore 1963.

T. W. Haig, Turks and Afgans, New Delhi 1965, s. 294-348.

a.mlf., “The Fārūkī Dynasty of Khandesh”, Indian Antiquary, XLVII, New Delhi 1918, s. 113-124, 141-149, 178-186.

a.mlf., “Fârûkîler”, , IV, 471-472.

J. Allan v.dğr., The Shorter History of India, New Delhi 1969, s. 300-320.

, s. 258-259.

H. Heras, “The Siege and Conquest of the Fort of Asirgarh by the Emperor Akbar”, Indian Antiquary, I/3, New Delhi 1929, s. 33-41.

C. F. Becking, “Amba Gesen and Asirgarh”, , II (1957), s. 182-188.

Mahdi Husain, “A Short History of Khandesh 1382-1601”, Quarterly Journal of the Mythic Society, LII (1961), s. 6-20.

M. M. Hassan, “The Fall of Asirgarh, A Critical Study”, Indian Culture, LI/3, New Delhi 1977, s. 201-208.

P. Hardy, “Fārūḳids”, , II, 814-816.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1995 yılında İstanbul’da basılan 12. cildinde, 182-183 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER