https://islamansiklopedisi.org.tr/gulbeden-begum
1523’te Horasan’da (Kâbil [?]) doğdu. Babası Bâbürlü hânedanının kurucusu Bâbür Şah, annesi Orta Asya sûfîlerinden Jendepîl (Zendefîl) diye tanınan Ahmed-i Câmî’nin soyundan Dildâr Begüm’dür. Bâbür’ün Hindistan seferine çıktığı sırada (1525) Kâbil’de bulunan Gülbeden Begüm bu yıllarda, Hümâyun’un annesi ve Bâbür’ün ilk hanımı olan Mâhem Begüm tarafından büyütüldü. 1529’da babasının yanına Agra’ya gitti. Burada da Mâhem’in gözetimi altında eğitimini sürdürdü. 1540 yılına kadar Hindistan’da kaldı. Bu tarihte Hümâyun’un Delhi sultanlarından Şîr Şah Sûr karşısında mağlûp olmasından sonra hânedana mensup diğer kadınlarla birlikte Kâbil’e gitti. Hümâyun da 1545’te buraya geldi. Gülbeden Begüm, Bâbür’ün kız kardeşi Hanzâde Begüm’ün ikinci oğlu Hıdır Hâce Çağatay ile evlendi. Hıdır Hâce, Hümâyun’un son yıllarında ve Ekber Şah’ın saltanatı sırasında bazı eyaletlerde valilik yaptı. Gülbeden Begüm’ün ondan birçok çocuğu olduysa da bunların hiçbiri önemli mevkilere yükselemedi. 1574’te yeğeni Selime Sultan Begüm ile hacca gitti ve üç buçuk yıl Hicaz’da kaldı. Hindistan’a dönerken bindiği gemi Aden’de kaza geçirdi. Bir yıl kadar burada bekledikten sonra 1582’de Hindistan’a ulaşabildi. Aden’de kaldığı sırada kendisine iyi davranılmadığı için Ekber Şah durumu Osmanlı Padişahı III. Murad’a bildirmiş, padişah da suçluları cezalandırmıştı. Dönüşünde Ekber tarafından şahsî hâtıralarını yazmakla görevlendirilen Gülbeden Begüm 6 Zilhicce 1011’de (17 Mayıs 1603) Agra’da vefat etti.
Gülbeden Begüm Türkçe ve Farsça nazma hâkimdi, hat ve inşâ sanatında da yetenek sahibiydi. Farsça iki şiiri Mehdî Şîrâzî’nin Teẕkiretü’l-ḫavâtîn’inde yer almaktadır. Akıllı ve ileri görüşlü bir hanım olduğu kaydedilir.
Hümâyunnâme (Aḥvâl-i Hümâyun Pâdişâh), Ebü’l-Fazl el-Allâmî’nin Ekbernâme’sine kaynak olmak üzere yazılmıştır. Elde bulunan tek nüshası eksik olup 1553 yılı olayları ile sona erer. Eser, Hümâyun döneminin bir genel tarihi olması bakımından fazla bir değer taşımamakta, askerî ve siyasî hadiseleri anlatmada yetersiz kalmaktadır. Ancak Bâbür’ün son yılları, Hümâyun devrindeki hânedan mensupları, sarayda geçen olaylar ve harem hayatına dair verdiği bilgiler yönünden büyük öneme sahiptir. Dönemin sosyoekonomik tarihi açısından da değerli bir kaynaktır. Şahit olduğu veya duyduğu olayları kendi duygu ve düşünceleri istikametinde kaleme almış olan Gülbeden Begüm’ün erkek kardeşleri arasında en çok Hindal Mirza ile Hümâyun’u sevdiği, onların aleyhine yazmaktan kaçındığı, hatta onları mâzur göstermeye çalıştığı dikkati çeker. Bizzat şahit olduğu 1545’ten sonraki hadiseleri oldukça canlı bir şekilde anlatır. Eserin British Museum’daki tek nüshası A. S. Beveridge tarafından İngilizce’ye çevrilerek geniş bir girişle birlikte yayımlanmıştır (London 1902; New Delhi 1983; Lahore 1987). Farsça metni Hümâyûnnâme-i Gülbeden Begüm adıyla neşredilen eseri (Leknev 1925) Abdürrab Yelgar ve Eymen Manyas Hümayunnâme ismiyle Türkçe’ye tercüme etmiştir (Ankara 1944).
BİBLİYOGRAFYA
Gülbeden Begüm, The History of Humāyūn: Humāyūn-nāma (trc. A. S. Beveridge), London 1902, mütercimin girişi, s. 1-79.
Ebü’l-Fazl el-Allâmî, Ekbernâme, Bibliotheca India, III, 568, 815, 817.
Nizâmeddin Ahmed Herevî, Ṭabaḳāt-ı Ekberî, Bibliotheca India, II, 312.
Rieu, Cataloque of the Persian Manuscripts, I, vr. 147a; III, vr. 1083a.
Storey, Persian Literature, I/1, s. 538-539.
Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-ḫavâṭır, V, 318-319.
Hânbâbâ, Fihrist, V, 5510.
Kabir Kausar – Inamul Kabir, Biographical Dictionary of Prominent Muslim Ladies, New Delhi 1982, s. 105-106.
A. S. Bazmee Ansari, “Gulbadan Bēgam”, EI2 (İng.), II, 1134-1135.