https://islamansiklopedisi.org.tr/hakem-ii
303 (915) yılında doğdu. Annesi Mihrican adlı bir câriyedir. Veliahtlığı esnasında valilik ve ordu kumandanlığı yaptığı için iyi bir idareci olarak yetişti. Babası III. Abdurrahman’ın ölümü üzerine el-Müstansır-Billâh lakabıyla halife ilân edildi (3 Ramazan 350 / 16 Ekim 961).
Hakem, babası tarafından sağlanan iç istikrarı ciddi bir engelle karşılaşmadan sürdürmeyi başardığı gibi Fâtımîler’e karşı III. Abdurrahman’ın Mağrib’de elde ettiği gücü ve buna bağlı olarak oluşturduğu dengeyi korudu. Endülüs Emevî Devleti’nin nüfuz alanına giren Mağrib topraklarında Fâtımîler’in desteğiyle istiklâl peşinde koşan İdrîsîler’i meşhur kumandanlarından Gālib b. Abdurrahman vasıtasıyla çökerterek dengeyi kısmen Endülüs Emevî Devleti’nin lehine çevirdi. 360 (971) yılında Normanlar’ın Endülüs’ün batı sahillerine düzenledikleri hücumlar, yine Gālib b. Abdurrahman’ın idaresindeki güçlü Endülüs donanması tarafından püskürtüldü ve Normanlar’a ağır kayıplar verdirildi.
III. Abdurrahman’ın desteğiyle Leon Krallığı’nın başına geçen ve buna karşılık elindeki bazı kaleleri müslümanlara bırakmayı taahhüt eden Sancho, II. Hakem’in yumuşak ve sakin şahsiyetini fırsat bilerek taahhüdünden vazgeçti. Ancak Hakem, önce taht konusunda Sancho’ya muhalefet eden kardeşi IV. Ordono’yu destekleyip daha sonra da gönderdiği ordularla Leon Krallığı’nı ve ona yardım eden Kastilya (Castilla/Kaştâle) ve Navarra (Nebre) krallıklarını bozguna uğratmak suretiyle Endülüs Emevî Devleti’nin üstünlüğünü bir kere daha kabul ettirdi ve Kral Sancho’nun taahhüdünü yerine getirmesini sağladı.
Cemâziyelâhir 365’te (Şubat 976) on bir yaşındaki oğlu Hişâm’ı veliaht tayin edip devlet adamlarının biatını alan II. Hakem 3 Safer 366 (1 Ekim 976) tarihinde vefat etti. Bazı tarihçiler, onun ölümüyle Endülüs Emevî Devleti’nin gerileme dönemine girdiğini ileri sürerler (İA, V/1, s. 100).
II. Hakem âlim ve dindar bir hükümdar olup bundan dolayı “ahkem” (en bilge kişi) diye anılır. İlim ve medeniyetin gelişmesi için büyük gayret sarfeden II. Hakem’in Kurtuba’da tesis ettiği kütüphanede 400.000’e yakın kitabın bulunduğu rivayet edilir. Burada mevcut kitapların katalogları ellişer sayfalık kırk dört ciltten oluşmaktaydı. Hakem bu kitapların bir kısmını okumuş ve kenarlarına not düşmüştü. Onun Kahire, Dımaşk, Bağdat, Mekke, Medine, Kayrevan gibi ilim ve kültür merkezlerinde kitap toplamakla görevli temsilcileri bulunuyordu. Doğu’da telif edilen kitaplardan bunlar henüz orada tanınmadan haberdar oluyordu. Meselâ Ebü’l-Ferec el-İsfahânî’nin el-Eġānî adlı bir eser yazmakla meşgul olduğunu duyunca 1000 dinar göndererek kendisi için bir nüsha istemiş, Ebü’l-Ferec de tamamladığı eserini bir şiiri ve Ümeyyeoğulları’na dair bir çalışması ile birlikte ona göndermiştir. II. Hakem, Ebû Bekir el-Ebherî’yi de İbn Abdülhakem’in Muḫtaṣar’ını şerhetmesi için teşvik etmiştir. Bu dönemde artan refaha ve gelişen eğitim seviyesine paralel olarak kitap toplama merakı Kurtuba halkını da sarmış ve bu sebeple, “İşbîliye’de bir âlim ölünce kitapları satılmak istenirse Kurtuba’ya götürülür” sözü darbımesel haline gelmiştir.
Özellikle cebir, geometri, astronomi ve tıp gibi ilimlerin (ulûm-i riyâzıyye) büyük gelişme gösterdiği Kurtuba Medresesi’ni devrin en meşhur ilim merkezi haline getiren II. Hakem İbnü’l-Kūtıyye, Ebû Bekir b. Muâviye el-Kureşî ve Ebû Ali el-Kālî gibi bilginlerin burada ders vermesini sağlamıştır. Birçok âlim onun sarayına giderek himayesi altına girmiş, sarayda düzenlenen ilmî toplantılarda fikirlerini rahatça ifade etme imkânı bulmuştur. Eğitimin gelişmesi ve yaygınlaşması için de gayret sarfeden Hakem özellikle fakir çocukların eğitimi için okullar açtırmıştır. Sadece Kurtuba’da bu türden yirmi yedi okul bulunmaktaydı. Hakem’in bu icraatı, Avrupa’da din adamları dışında pek az kişinin okuma yazma bildiği bir dönemde halkın büyük çoğunluğunun okur yazar olmasını temin etmiştir.
II. Hakem, Kurtuba Ulucamii’ni genişletip mihrabın üzerindeki kubbeyi tamamlatmış ve Bizans’tan getirdiği sanatkârlara camiyi tezyin ettirmiştir. Ayrıca camiye kurşun borularla su getirtmiş ve yaptırdığı dârüssadaka aracılığıyla fakirlere yardım etmiştir. Bu arada kendisi sade bir hayat yaşamış, halkı da tutumlu olmaya teşvik etmiş, bazı vergileri azaltmıştır.
BİBLİYOGRAFYA
İbn Hayyân, el-Muḳtebes fî aḫbâri beledi’l-Endelüs (nşr. Abdurrahman Ali el-Haccî), Beyrut 1965.
Humeydî, Ceẕvetü’l-muḳtebis, Kahire 1386/1966, s. 13-16.
Dabbî, Buġyetü’l-mültemis, Kahire 1967, s. 18-21.
Abdülvâhid el-Merrâküşî, el-Muʿcib fî telḫîṣi aḫbâri’l-Maġrib (nşr. M. Saîd el-Iryân – Muhammed el-Arabî), Dârülbeyzâ 1978, s. 42-45.
İbnü’l-Ebbâr, el-Ḥulletü’s-siyerâʾ (nşr. Hüseyin Mûnis), Kahire 1963, I, 200 vd.
İbn Saîd el-Mağribî, el-Muġrib, I, 181-183, 184-187, 200, 207, 214, 256.
İbn İzârî, el-Beyânü’l-muġrib, II, 233-253.
İbnü’l-Hatîb, Aʿmâlü’l-aʿlâm (nşr. E. Lévi-Provençal), Beyrut 1956, s. 41 vd.
a.mlf., el-İḥâṭa, I, 478-479; II, 103.
İbn Haldûn, el-ʿİber, IV, 144 vd.
Dozy, Spanish Islam, s. 438, 448-456, 466-467, 496.
M. Abdullah İnân, Devletü’l-İslâm fi’l-Endelüs, Kahire 1969, I/2, s. 482-516.
Abdülazîz Atîk, el-Edebü’l-ʿArabî fi’l-Endelüs, Beyrut 1976, s. 82-86.
M. O. Jimenez, Al Hakam Al Mustansır Billah, Córdoba 1976.
Cebrâil Süleyman Cebbûr, el-Mülûkü’ş-şuʿarâʾ, Beyrut 1401/1981, s. 232-233.
Abdülmecîd Na‘naî, Târîḫu’d-devleti’l-Ümeviyye fi’l-Endelüs, Beyrut, ts. (Dârü’n-nehdati’l-Arabiyye), s. 385-413.
Ahmed Fikrî, Ḳurṭuba fi’l-ʿaṣri’l-İslâmî, İskenderiye 1983, s. 94-98.
Abdülazîz Sâlim, Ḳurṭuba ḥâḍıratü’l-ḫilâfe fi’l-Endelüs, İskenderiye 1984, s. 338, 346.
Ziriklî, el-Aʿlâm (Fethullah), II, 267.
E. Lévi-Provençal, España Musulmana, Madrid 1987, IV, 369-397.
Vâil Ebû Sâlih, “Cühûdü’l-Ḥakem el-Müstanṣır fî teṭavvüri’l-ḥareketi’l-ʿilmiyye fi’l-Endelüs”, Mecelletü Dirâsât Endelüsiyye, VI, Tunus 1411/1991, s. 27-44.
M. Schmitz, “Hakem”, İA, V/1, s. 100.
A. Huici Miranda, “al-Ḥakam II”, EI2 (İng.), III, 74-75.