https://islamansiklopedisi.org.tr/hamamizade-mehmed-ihsan
4 Şubat 1885’te Trabzon’da doğdu. Babası Hamâmîzâde Hâfız Ahmed Efendi, annesi Rize eşrafından Çelebizâde Sâlih Ağa’nın kızı Nâfia Hanım’dır. Küçük yaşta babasını kaybeden Mehmed İhsan, ilk eğitimini komşuları olan Hâfız Hoca Seher Hanım’dan aldı ve ondan Kur’an öğrendi. Islahhâne Merkez İbtidâîsi’ni bitirdikten sonra rüşdiyeden ve 1903 yılında Trabzon İdâdîsi’nden mezun oldu. Ancak ailenin sorumluluğunu üstlenerek emlâk ve arazilerin idaresine bakmak zorunda kaldığı için öğrenimine devam edemedi. Bununla birlikte okuyup yazmaya karşı hevesi çok erken yaşlarda başlamış olduğundan daha on yaşında iken Trabzon’da Papaz Kalust Şinâsi Efendi’den, daha sonra da askerî rüşdiye Fransızca öğretmeni Sabîh Bey’den Fransızca dersleri aldı. Trabzon’da sürgünde bulunan âlim ve şair Erzurumlu Ali Şevket Hoca’dan Mes̱nevî okudu; İstanbul’da yayımlanan birçok gazete ve derginin genç nesillere ulaşmasını sağlayan kitapçı Hamdi Efendi’den büyük destek gördü.
Mehmed İhsan bu yıllarda Hartamaszâde Bâkî, Düyûn-ı Umûmiyye başkâtibi Hüsnü, Ustazâde Nazmi ve Halil Nihat (Boztepe) ile birlikte Trabzon’da bir edebî mahfil durumundaki Hamdi Efendi’nin “âyîne-i efkâr” adı verilen kitapçı dükkânına devam ediyor, tanınmış edebiyatçıların kitaplarını okuyordu. Daha on dört yaşında iken Osmanlıca’nın inceliklerini öğrenmişti. Artık süslü nesirle yazabildiğinden bazı kişiler önemli yazılarını ona yazdırıyorlardı. O dönemde Trabzon’un tanınmış isimleri olan İbrâhim Cûdî Efendi, Hatipzâde Emin Efendi ve Arnavutzâde Ahmed Efendi’nin sohbetlerinden faydalandı. Yirmi yaşına gelmeden yazı yazmaya başladı. İlk şiirleri Trabzon ve İstanbul’da yayımlandı. Zaman içinde kendini yetiştirerek edebiyat, tarih, biyografi ve bibliyografya alanlarına yöneldi. Mahallî dil ve folklor üzerinde çalıştı. Kendisine teklif edilen Trabzon İdâdîsi edebiyat öğretmenliğini fahri olarak kabul etti. 1909-1913 yılları arasında Trabzon İdâdîsi, Trabzon Dârülmuallimîni ve Trabzon Sultânîsi’nde kitâbet, tarih ve edebiyat, 1913’te ayrıca Trabzon Askerî Rüşdiyesi’nde, Trabzon Dârülmuallimîni’nde İslâm ve Osmanlı tarihi dersleri okuttu. I. Dünya Savaşı’ndan önce İstanbul’daki ailesinin yanına gitti. Savaşın başlaması, deniz yolunun kapanması ve Trabzon’un düşman işgaline uğraması üzerine Trabzon’a dönemedi. 1917 Eylülünde İstanbul Yüksek Ticaret Mektebi’nde ve aynı okulun “kısm-ı evvel” denilen bölümünde Türkçe, ticarî yazışma ve neşriyat dersleri öğretmenliği yaptı. 1924 yılında İktisat Vekâleti’nin teklifi üzerine Trabzon’da Yüksek Ticaret Mektebi’ni, kuruluş masraflarını daha sonra devletten almak üzere kendi imkânlarıyla yeniden kurdu. Müdürlüğünü yaptığı bu okulda Türkçe, edebiyat, ticarî yazışma ve neşriyat derslerini de yürüttü. Buranın 15 Haziran 1927’de orta dereceli bir okul olarak Maarif Vekâleti’ne devredilmesinden sonra bütün mesaisini harcadığı bu ağır görevi sebebiyle sağlığı bozulunca 28 Ekim 1928’de istifa edip İstanbul’a döndü.
Kasım 1928’de İstanbul Yüksek Ticaret Mektebi’nde görev alan Hamâmîzâde, 10 Şubat 1929’da Galatasaray Lisesi orta sınıflarında Türkçe derslerine de girmeye başladı. Fakat bu iki görev onu yorduğu için Galatasaray Lisesi’nden ayrılarak Yüksek Ticaret Mektebi’nin lise kısmında edebiyat ve muhaberat öğretmenliği yaptı ve bu görevini ölümüne kadar sürdürdü. 11 Mayıs 1948’de vefat etti. Mezarı Edirnekapı Şehitliği’ndedir. Yenikapı Mevlevîhânesi’nin son şeyhi Abdülbâki Dede Efendi’nin oğlu Rusûhî Baykara Hamâmîzâde’nin ölümüne, “Nâgehânî göçünce dünyâdan / Câm-ı aşkı kırıldı devrânın / Geldi dört rind söyledi târîh / Nüktesi gitti bezm-i rindânın” mısraları ile tarih düşürmüştür.
Hamâmîzâde Târîh-i Osmânî Encümeni, Trabzon Türk Ocağı, Donanma Cemiyeti, Trabzon Meclis-i Maârifi ve Halk Bilgisi Derneği gibi çeşitli cemiyetlerde faaliyet göstermiştir (bu faaliyetleri için bk. İsen – Canım, s. 5-8).
Dürüst ve çalışkan bir kimse olan, şairliği yanında edebiyat, tarih, biyografi, bibliyografya ve folklor çalışmalarıyla haklı bir şöhrete sahip bulunan Hamâmîzâde, devrin edebiyatçıları arasında sevilen bir sima ve edebî mahfillerin vazgeçilmez isimlerinden bir “şâir-i mâderzâd” olarak kabul edilmiştir. Yahya Kemal, M. Fuad Köprülü, Ercümend Ekrem Talu, İbrahim Alâeddin Gövsa, Hikmet Münir gibi edebiyatçı arkadaşları tarafından divan edebiyatını iyi bilen, bütün sanatlarına ve inceliklerine vâkıf olan, ezberinde binlerce beyit bulunan bir kimse, aslen Trabzonlu olmakla birlikte gerçekte nâdir yetişir bir İstanbullu olarak nitelendirilmiştir. Hamâmîzâde ayrıca devrin sayılı nüktedanları arasında yer almış, zeki, zarif ve mizaha yatkın şahsiyetiyle de tanınmıştır.
Yazılarında Trabzon’dan M. İ., M. İhsan, Şimşek, Serçe, Sunûhî takma adlarıyla Hamâmîzâde İhsan imzasını kullanmış, soyadı kanunundan sonra Hamamioğlu soyadını almışsa da Hamâmîzâde olarak anılmıştır.
Eserleri. 1. Yolculukta (Trabzon 1331). Müellif bu eserinde on beş yaşında iken ailesiyle birlikte çıktığı bir yolculuğu anlatır.
2. Hamsinâme (İstanbul 1928). Başlığının altında yer alan “on iki kıta resmi hâvi manzum, mensur, ciddi ve mizahî” ifadesiyle tanıtılan kitap Hamâmîzâde’nin en meşhur eseridir. Edebiyat çevreleri dışında da büyük ilgi görmüş, hakkında birçok yazı yazılmıştır. Eserde Karadeniz halkının simgesi kabul edilen hamsi çeşitli yönleriyle ele alınarak incelenmiş, “Hamsinin Edebiyattaki Yeri” bölümünde birçok manzum-mensur ve mizahî örneğe yer verilmiştir. Kitap, yazarın oğlu Orhan Hamami tarafından yeni harflerle de yayımlanmıştır (İstanbul 1972).
3. Dîvân-ı İhsân (İstanbul 1347/1928). İçinde dokuz bölüm halinde altı na‘t, bir kaside, iki muhammes, on bir tahmîs, bir tesdîs, on şarkı, 145 gazel, dokuzu bazı olaylara dair, yedisi tarih düşürmek için, on dokuzu darbımeseller üzerine söylenmiş elli altı kıta ve bir tarih manzumesi, yirmi dokuz rubâî, çoğu mizahî olmak üzere on manzume, iki tarih, on kıta, bir destan ve “Şâdînâme” adlı mizahî bir kısım bulunan eser, Latin alfabesinin kabulünden önce eski harflerle basılmış son eser olma özelliğini de taşımaktadır. Mürettep bir divan görünümünde olan eserde yer yer klasik anlayışın dışında kaleme alınmış manzumeler de vardır. Hamâmîzâde şiirlerinde Nedîm gibi dertten uzak bir dünya görüşü, şen, neşeli, coşkun bir söyleyiş biçimi sergilemiş, yer yer günlük meselelere de temas etmiştir. Şair ayrıca divan edebiyatından gelen pek çok mazmunu şiirlerinde ustaca kullanmış, halk dilindeki atasözü ve deyimlere bolca yer vermiştir. Divanın sonunda bulunan on dokuz kıta atasözlerinin nazma çekilmesinden meydana gelmiştir. Hamâmîzâde, hece ile yazdığı “Bir Destan” başlıklı mizahî manzume dışında bütün şiirlerinde aruz veznini başarılı bir biçimde kullanmıştır. Eser bir giriş ve lugatçe ile birlikte, Hamâmîzâde İhsan Hayatı Eserleri ve Divânı adıyla Mustafa İsen ve Rıdvan Canım tarafından yeniden yayımlanmıştır (Ankara 1989).
4. Bilmeceler (İstanbul 1930). Eserin başında Mehmed Halid’in (Bayrı) altı sayfalık bir önsözü yer alır. Kitaptaki 772 bilmecenin 561’i bizzat Hamâmîzâde tarafından Trabzon’da derlenmiş, diğerleri çeşitli yörelerden ve kaynaklardan alınmıştır. Eser folklor konusunda ilk metotlu derleme örneğidir.
5. Baba Sâlim (İstanbul 1930). Eserde halk şairi Baba Sâlim’in hayatı ve sanatına dair bir bölümden sonra şiirlerinden on koşma, bir destan, beş mizahî koşma, bir sâkînâme ve bir mizahî destana yer verilmiştir.
6. Trabzon’da İlk Kitapçı Kitâbî Hamdi Efendi ve Yayınları (İstanbul 1947). Trabzon’daki sahaflar, dükkânlarının yerleri gibi konuların ardından kitapçı Hamdi Efendi’nin hayatı ve kitapçılığı üzerinde durulmaktadır. Türünde ilk başarılı örnek kabul edilen eserde Hamdi Efendi’nin yayımladığı kitapların açıklamalı künyelerinin yer alması ayrıca önem taşımaktadır.
7. Lâf Olsun Diye (İstanbul 1949). Hamâmîzâde’nin nüktelerinden ibaret olup yazarın oğlu tarafından yayımlanmıştır. Eserin başında Ali Nihad Tarlan’ın “Hamâmîzâde İhsan’da Nükte ve Zerafet”, İbrahim Alâeddin Gövsa’nın “Nükte ve Hamâmîzâde”, Ercümend Ekrem Talu’nun “Bir İki Söz de Benden” başlıklı yazıları ve Rusûhî Baykara’nın sekiz mısralık bir tarih manzumesi yer almaktadır.
8. Ömer Hayyâm Rubâîleri (İstanbul 1966). Önsözünü Ali Nihad Tarlan’ın kaleme aldığı eserin başında Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın, müellifin ve oğlu Orhan Hamami’nin bazı açıklamaları bulunmaktadır. Eserdeki 336 rubâînin Farsça metinleri hattat Kemal Batanay tarafından yazılmıştır.
Hamâmîzâde bunlardan başka liselerin ikinci sınıfları için Türk Edebiyatı Numûneleri (İstanbul 1926, Hıfzı Tevfik [Gönensay] ve Hasan Âli [Yücel] ile birlikte), rüşdiyeler için yazı örnekleri ihtiva eden Kâtip (İstanbul 1927) ve ticaret mektepleri için Tüccar Kâtibi (İstanbul 1339), Ticarî Muhaberat (I-II, İstanbul 1942, Ahmet Hamdi Varal ile birlikte), Ticarî Neşriyat (İstanbul 1950, Ahmet Hamdi Varal ile birlikte) gibi ders kitapları yazmıştır.
Ayrıca tamamlanmış otuzun üzerinde eseri bulunan Hamâmîzâde’nin on dört kadar eseri de yarım kalmıştır (henüz yayımlanmamış olan bu eserler hakkında geniş bilgi için bk. Kayaoğlu, s. 102-105; İsen – Canım, s. 15-16; AA, V, 1471). Müellifin Trabzon ve İstanbul’da yayımlanan pek çok gazete ve dergide çıkan yazıları ise henüz toplanmamıştır.
BİBLİYOGRAFYA
Hamâmîzâde [Mehmed] İhsan, Lâf Olsun Diye, İstanbul 1949, s. 158-159.
İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, II, 691-693.
Mustafa İsen – Rıdvan Canım, Hamâmîzâde İhsan Hayatı Eserleri ve Divânı, Ankara 1989.
“Acı Bir Kayıp”, Cumhuriyet, İstanbul 12 Mayıs 1948.
“Elim Bir Ziyâ: Hamâmîzâde İhsan Vefat Etti”, Tasvir, İstanbul 12 Mayıs 1948, s. 1.
“Büyük Bir Kayıp: İhsan Hamâmî Vefat Etti”, Vakit, İstanbul 12 Mayıs 1948, s. 1.
“Hamâmîzâde”, En Son Dakika, İstanbul 13 Mayıs 1948, s. 1.
Ercümend E. Talu, “Hamâmîzâde İhsan”, Son Saat, İstanbul 14 Mayıs 1948, s. 2.
Hikmet Münir, “Hamâmîzâde de Gitti!”, Vakit, İstanbul 14 Mayıs 1948, s. 2.
İbrahim Alâeddin Gövsa, “İhsan Hamâmî”, Yedigün, İstanbul 29 Mayıs 1948, s. 8.
“Acı Bir Kaybımız”, Bilgi, sy. 113, İstanbul 1948, s. 30.
İ. Gündağ Kayaoğlu, “Hamâmîzâde İhsan ve Hayatı, Eserleri”, Müteferrika, sy. 7, İstanbul 1995, s. 97-105.
Cemaleddin Server, “Hamâmîzâde İhsan”, AA, V, 1470-1471.
“Hamâmîzâde İhsan”, TA, XVIII, 426-427.
Mustafa Uzun, “Hamâmî, Mehmed İhsan”, TDEA, IV, 79-80.
Muhittin Serin, “Batanay, Kemal”, DİA, V, 140.