https://islamansiklopedisi.org.tr/hudayn-b-munzir
Bekir b. Vâil kabilesinin Rekāş kolundandır. Câhiliye devrinden beri tanınan güçlü bir aileye mensuptur. Hudayn, Cemel ve Sıffîn savaşları esnasında Basra’da dirayetiyle temayüz etmiş bir gençti. On dokuz yaşında iken Hz. Ali’nin yanında Sıffîn Savaşı’na katıldı ve gösterdiği yararlılıklardan dolayı Hz. Ali’nin takdirini kazanarak İstahr valiliğine tayin edildi. Daha sonra Halife Muâviye b. Ebû Süfyân’ın ilgi ve ihsanına mazhar oldu. Kuteybe b. Müslim onunla istişare eder, kendisinden “Araplar’ın en kurnazı ve halkın en ileri görüşlüsü” diye söz ederdi.
Kuteybe b. Müslim, ordusunu Halife Süleyman b. Abdülmelik’e karşı isyana teşvik etmek amacıyla Fergana’da bir camide yaptığı konuşmada istediği desteği kendisinden esirgeyen Arap kabilelerine hakaret edince Araplar ondan intikam almaya karar vermiş ve Hudayn b. Münzir’e reislik teklif etmişlerdi. Fakat Hudayn, güçlü bir kabile olan Temîm ile bozuşmaktan korktuğu için bu teklifi kabul etmedi ve onlara Vekî‘ b. Hasan b. Ebû Sûd’u tavsiye etti (96/715).
Câhiz’in belirttiğine göre Hudayn’ın dedesi Hâris, büyük dedeleri Va‘le ve Mücâlid cimrilikleriyle tanınmıştı. Bu özellik Hudayn’a da intikal etmiş olduğu için şair Ebû Kelede el-Yeşkürî’nin hicivlerine mâruz kalmıştır. Bu kadar cimrilikle nasıl olup da kabilesi içinde itibarlı bir kimse olduğunu soran bir kadına Hudayn “doğru görüşlü ve kesin kararlı olmakla” şeklinde cevap vermişti. Kendisinin mal hırsıyla ilgili sözleri de bu hususu pekiştirmektedir.
Basra’da Rebîa ve Mudar kabileleri arasında çıkan ihtilâflarda Hudayn daha çok Bekr kabilesi lideri Mâlik b. Misma‘ı öven şiirler yazmıştır. Çeşitli haberleri rivayet etmek ve özellikle İran menşeli olanları seçip toplamakla meşgul olan Hudayn’a Ebû Sâsân denilmesi büyük bir ihtimalle İran kültürüne ilgi duymasından dolayıdır.
Hudayn Osman b. Affân, Ali b. Ebû Tâlib, Muhâcir b. Kunfüz, Ebû Mûsâ el-Eş‘arî ve Mücâşi‘ b. Mes‘ûd’dan rivayette bulunmuş; kendisinden de Hasan-ı Basrî, Dâvûd b. Ebû Hind, Abdullah b. Fîrûz ed-Dânâc ve oğlu Yahyâ b. Hudayn hadis rivayet etmişlerdir. Nesâî Hudayn’ı sika kabul ederken İbn Harrâş da rivayetlerinde sadûk olduğunu ifade etmiştir. Buhârî Hudayn’ı 100 (718) yılından sonra ölenler arasında zikretmekte, İbn Hibbân ise 97 (716) yılında öldüğünü belirtmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
Nasr b. Müzâhim, Vaḳʿatü Ṣıffîn (nşr. Abdüsselâm M. Hârûn), Kahire 1365, s. 289, 555.
Câhiz, el-Buḫalâʾ (nşr. Tâhâ el-Hâcirî), Kahire 1981, s. 15, 28-29.
a.mlf., el-Beyân ve’t-tebyîn, II, 136.
Buhârî, et-Târîḫu’l-kebîr, III, 128.
İbn Kuteybe, ʿUyûnü’l-aḫbâr, I, 88, 258.
Belâzürî, Fütûḥ (Rıdvân), s. 412.
Ya‘kūbî, Târîḫ, II, 295-296.
Taberî, Târîḫ (Ebü’l-Fazl), V, 34, 505-506; VI, 85, 476, 517.
Mes‘ûdî, Mürûcü’ẕ-ẕeheb (Abdülhamîd), II, 399.
Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Eġānî, XVII, 146.
Âmidî, el-Müʾtelif, s. 87-88.
Ebû Ubeyd el-Bekrî, Simṭü’l-leʾâlî (nşr. Abdülazîz el-Meymenî), Kahire 1354, II, 816-817.
J. Wellhausen, Arap Devleti ve Sukutu (trc. Fikret Işıltan), Ankara 1963, s. 210.
Muhsin el-Emîn, Meʿâdinü’l-cevâhir ve nüzhetü’l-ḫavâṭır, Beyrut 1981, s. 337-341.
Ch. Pellat, “al-Ḥuḍayn”, EI2 (İng.), III, 540.