https://islamansiklopedisi.org.tr/ibn-sureyc-ubeydullah
Muhtemelen 20 (641) yılında Mekke’de doğdu. Nevfeloğulları’nın, Leysoğulları’nın veya Benî Mahzûm’un âzatlısı olduğu rivayet edilmektedir. Babası Türk olup annesi Râika, Muttalib ailesinin âzat ettiği bir câriye idi. İbn Süreyc mûsikiyle ilgilenmeye Hz. Osman döneminde başladı. Mekke’de hânende İbn Miscah’ın, Medine’de hânende ve bestekâr Tuveys, Azzetülmeylâ ve Neşîd el-Fârisî’nin talebesi oldu. Neşîd’den ayrıca Fars mûsikisini öğrendi. Harre Savaşı’na (63/683) katılan ve bu savaşta ölenler için söylediği ağıtlarla dikkati çeken İbn Süreyc bu olaydan sonra tanınmaya başlandı. Bir ara Hz. Ali’nin torunu Sükeyne bint Hüseyin’in himayesine girdi. Zamanla devrin en ünlü mersiyehanı oldu. Öğrencisi Garîz, bu alanda kendisini aşacak derecede ün kazanınca hânendeliğe yöneldi. Bu alanda ilk defa efendisinin oğlu Abdullah b. Abdurrahman b. Ebü’l-Hüseyin’in sünnet düğününde söylediği şarkılarla tanındı ve kısa zamanda bütün Hicaz bölgesinde meşhur oldu.
Devlet adamları ile samimi ilişkiler içinde bulunan İbn Süreyc, özellikle Halife Velîd b. Abdülmelik ve Süleyman b. Abdülmelik’ten yakın ilgi gördü. Şair Cerîr b. Atıyye’nin İbn Süreyc’in eserlerini dinlerken âdeta kendinden geçtiği, bunun sebebi sorulduğunda diğer şarkıların çıkış yerinin akıl, onun eserlerinin ise gönül olduğunu söylediği rivayet edilir. Medineli hânende Mâlik b. Ebü’s-Semh, İbn Süreyc’e iyi bir mûsiki icracısında bulunması gereken özellikleri sormuş ve ondan gerçek sanatkârın akılları doyurup gönülleri doldurması, vezni güzel kullanması, güfteyi gramer kurallarına uygun şekilde okuması, uzun ve kısa nağmelerin hakkını vermesi, âhenge dikkat etmesi, bilhassa kelime ve cümledeki vurguları iyi kavrayarak sâzendelerle uyum sağlaması gerektiği cevabını almıştı. Mâlik bu cevabı hânende Ma‘bed b. Vehb’e iletince Ma‘bed’in, “Mûsiki hakkında Kur’an’da bir tarif yer alsaydı ancak bu şekilde olurdu” dediği nakledilmektedir.
Kaynaklarda udu Mekke’de ilk defa Ubeydullah b. Süreyc’in kullandığı belirtilir. Rivayet edildiğine göre Abdullah b. Zübeyr zamanında Kâbe’nin yeniden inşasında çalıştırılmak üzere İran’dan getirilen ustaların ud eşliğinde şarkı söylemeleri Mekkeliler’in çok hoşuna gitmiş, bunun üzerine İbn Süreyc, şarkı okurken bu mûsiki aletini de icraya katabileceğini söyleyerek bu yolda bir deneme yapmış ve başarılı olmuştur. İshak el-Mevsılî, mûsiki âlimlerinden Hişâm b. Meriye’ye devrin en büyük mûsiki üstadının kim olduğunu sormuş, Hişâm da, “Allah, Dâvûd peygamberden sonra İbn Süreyc’den daha güzel bir ses, mûsikide ondan daha maharetli bir kişi yaratmadı” cevabını vermiştir. Yine Hişâm b. Meriye, Medine’de bir mecliste İbn Süreyc’in ölüm haberini alan Ma‘bed b. Vehb’in o andan itibaren mûsikide insanların en üstününün kendisi olduğunu dile getirdiğini nakleder. İshak el-Mevsılî’ye göre İbn Süreyc Ma‘bed b. Vehb, İbn Muhriz ve Mâlik b. Ebü’s-Semh ile birlikte zamanın en ünlü dört ses sanatkârından biridir. Yûnus el-Kâtib de Garîz, İbn Süreyc, İbn Muhriz ve İbn Miscah’ı Arap mûsikisinin dört temel taşı olarak nitelemiştir.
İbn Süreyc, Arap mûsikisinde çok kullanılan sakīl ritimlerinin ustası olup talebesi Garîz’in bu ritimdeki üstün başarısı karşısında daha yumuşak olan remel ve hezec ritimlerinde okumayı tercih etmiştir. İshak el-Mevsılî onun altmış sekiz bestesi olduğunu söyler. İbn Süreyc, eserlerinde güfte olarak kendi şiirlerinin yanı sıra Cerîr b. Atıyye, Ömer b. Ebû Rebîa, Yezîd b. Muâviye, Ahvas, Abdurrahman b. Hassân b. Sâbit, Urve b. Üzeyne ve Ahtal gibi şairlerin şiirlerini kullanmıştır. Besteleri Muhammed b. Âişe gibi sonraki mûsikişinaslar tarafından seslendirilmiştir.
Cüzzam hastalığına yakalanan İbn Süreyc’in ölüm tarihiyle ilgili çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Seksen beş yaşlarında Hişâm b. Abdülmelik döneminde (724-743) vefat ettiğini kaydeden bazı kaynakların yanında Süleyman b. Abdülmelik (715-717), Ömer b. Abdülazîz (717-720) veya Yezîd b. Abdülmelik (720-724) devrinde öldüğünü ileri sürenler de vardır. Kabri Mekke yakınında Nahletülyemâniye’deki Desm’dedir. İbn Süreyc’in kızı da babasının bestelerini başarılı bir şekilde okuyan bir hânendeydi. Damadı Saîd b. Mes‘ûd el-Hüzelî ise kayınpederinin bestelerini karısından öğrenerek okuduğu için onun kadar başarılı sayılmamıştır.
BİBLİYOGRAFYA
İbn Abdürabbih, el-ʿİḳdü’l-ferîd, Beyrut 1402/1982, VI, 11, 27, 29, 51, 52, 388, 390.
Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Eġānî, Beyrut 1990, I, 231-304.
İbn Manzûr, Muḫtârü’l-Eġānî, [baskı yeri ve tarihi yok], VI, 217-253.
Nüveyrî, Nihâyetü’l-ereb, IV, 249-262.
İbn Haldûn, Mukaddime (trc. Süleyman Uludağ), İstanbul 1982, II, 991.
H. G. Farmer, A History of Arabian Music, London 1929, s. 79-80.
Şevkī Dayf, eş-Şiʿr ve’l-ġınâ fi’l-Medîne ve Mekke li-ʿaṣri Benî Ümeyye, Kahire 1976, s. 198-200.
Ziriklî, el-Aʿlâm (Fethullah), IV, 194.
Ali Useylî el-Âmilî, el-Ġınâ fi’l-İslâm, Beyrut 1404/1984, s. 39-40.
Abdülemîr Ali Mühennâ, Aḫbârü’l-muġannîn ve’l-muġanniyât, Beyrut 1990, s. 127-140.
Semîr Şeyhânî, Eşherü’l-muġannîn ʿinde’l-ʿArab ve nevâdirihim, Beyrut 1992, s. 55-60.
Cezzâr, Medâḫilü’l-müʾellifîn, II, 669.
C. Brockelmann, “İbn Süreyc”, İA, V/2, s. 824-825.
J. W. Fück, “Ibn Surayd̲j̲”, EI2 (İng.), III, 950.
“İbn Süreyc”, DMBİ, III, 677-680.
Fuat Günel, “Garîz”, DİA, XIII, 382.