SÜKEYNE bint HÜSEYİN - TDV İslâm Ansiklopedisi

SÜKEYNE bint HÜSEYİN

سكينة بنت الحسين
Müellif:
SÜKEYNE bint HÜSEYİN
Müellif: HİLAL GÖRGÜN
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2010
Erişim Tarihi: 19.04.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/sukeyne-bint-huseyin
HİLAL GÖRGÜN, "SÜKEYNE bint HÜSEYİN", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/sukeyne-bint-huseyin (19.04.2024).
Kopyalama metni

Yetmiş yaşında vefat ettiğine dair bilgiden hareketle 47 (667) yılında doğduğu söylenebilir. Annesi Rebâb bint İmruülkays el-Kelbiyye’dir. Asıl adı Âmine (Ümeyme veya Emîne) olup annesi küçüklüğünde kendisine Sükeyne (Sekîne) lakabını takmıştır. Çocukluk dönemini Medine’de geçiren, ilim ve edep bakımından seçkin bir ortamda yetişen Sükeyne ilk dinî bilgileri başta babası ve annesi olmak üzere yakın çevresinden aldı. Çocukluk yıllarının sonlarına doğru ailesinin yaşadığı üzücü olaylara şahit oldu ve Yezîd’e biat etmeyen babası Hz. Hüseyin ile birlikte Mekke’ye gitti (28 Receb 60 / 4 Mayıs 680). Mekke’de birkaç ay kaldıktan sonra ailesiyle beraber Kûfe’ye hareket etti. 10 Muharrem 61 (10 Ekim 680) tarihinde vuku bulan Kerbelâ Vak‘ası’nın ardından esir alınarak önce Kûfe’ye, daha sonra Dımaşk’a Yezîd b. Muâviye’nin yanına götürüldü. Taberî, Sükeyne’nin bu sırada küçük bir kız olduğunu kaydederken (Târîḫ, V, 351) Zehebî amcasının oğlu Abdullah b. Hasan el-Ekber ile nişanlandığını, ancak evlilik gerçekleşmeden Abdullah’ın Kerbelâ’da şehid edildiğini söyler (Aʿlâmü’n-nübelâʾ, V, 262). Sükeyne ve beraberindekiler Dımaşk’ta birkaç gün tutularak bir muhafız birliği refakatinde Medine’ye gönderildi. Sükeyne, annesiyle birlikte Mescid-i Nebevî’nin yakınındaki evlerine yerleşip burada yaşamaya başladı. Annesi Kerbelâ Vak‘ası’ndan yaklaşık bir yıl sonra üzüntüsünden vefat etti. Sükeyne bir ara halası Seyyide Zeyneb bint Ali ile birlikte Mısır’a gitti, onun Mısır’da 65’te (684) vefatının ardından tekrar Medine’ye döndü.

Sükeyne’nin bundan sonraki hayatı kaynaklarda genellikle yaptığı evlilikler ve toplumdaki konumu çerçevesinde ele alınırken bazan birbiriyle çelişen rivayetlere yer verilir. Sükeyne ilk evliliğini, Hicaz’da halifeliğini ilân eden Abdullah b. Zübeyr’in cesareti ve yakışıklılığıyla meşhur olan küçük kardeşi Mus‘ab b. Zübeyr ile yaptı (67/686); bu evlilikten annesinin ismini verdiği bir kızı oldu. Mus‘ab’ın Cemâziyelevvel 72’de (Ekim 691) Abdülmelik b. Mervân’a karşı yaptığı mücadelede öldürülmesinin ardından Medine’ye döndü. Daha sonra Abdullah b. Osman el-Hizâmî ile evlendi. Abdullah’ın babası Osman b. Abdullah b. Hakîm b. Hizâm, Mekke’de Kureyş’in ileri gelenlerinden olup Abdullah b. Zübeyr ile birlikte Yezîd’e karşı mücadele vermişti. Sükeyne’nin bu evlilikten Kureyn lakaplı Osman, Hakîm ve Rebîha adlı çocukları dünyaya geldi (Mus‘ab b. Abdullah ez-Zübeyrî, s. 233). Sükeyne, Abdullah b. Osman’ın vefatından sonra Asbağ b. Abdülazîz b. Mervân ile nikâhlandıysa da aralarında zifaf gerçekleşmedi. Ardından İbrâhim b. Abdurrahman b. Avf ile nişanlandığı veya kısa bir süre evli kaldığı, Emevî Halifesi Abdülmelik b. Mervân’ın, Medine Valisi Hişâm b. İsmâil’e emir vererek bu evliliği sona erdirdiği rivayet edilmektedir (Zehebî, Târîḫu’l-İslâm, s. 372; Uyar, s. 94). Abdülmelik’in Sükeyne tarafından kabul edilmeyen evlilik teklifinin (Belâzürî, II, 416) bu olayla ilgili olması kuvvetle muhtemeldir. Sükeyne daha sonra Hz. Osman’ın torunu Zeyd b. Ömer ile evlendi. Onun evlilik için ileri sürdüğü, o döneme göre ilginç olan şartlar arasında Zeyd’in başkasıyla evlenmemesi ve Sükeyne’nin malî ve sosyal konularda serbest hareket etmesi, istediğiyle görüşmesi gibi maddeler bulunuyordu (Medâinî, I, 66-67; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, XVI, 102, 104; Âişe Abdurrahman, s. 137-138). Sükeyne’nin bu evliliğinin ne kadar sürdüğü belli değildir ve bundan sonraki hayatı hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgi yer almamaktadır. 5 Rebîülevvel 117’de (4 Nisan 735) Medine’de vefat eden Sükeyne, Cennetü’l-bakī‘a defnedildi.

Kaynaklarda zamanının en dikkate değer kadınlarından olan Sükeyne’nin duygulu, asalet sahibi ve zeki olduğuna vurgu yapılır. Sosyal hayattaki yeri kadar evlilikleri ve güzelliğiyle de meşhurdu. Onun Hz. Peygamber’in soyundan olması ve Kerbelâ Vak‘ası’nı yaşaması Şiî kaynaklarında kendisine özel bir önem verilmesine sebep olmuştur. Babasından hadis rivayet eden ve başta Medine olmak üzere önemli şehir merkezlerinde yaşayan Sükeyne evini ilim ve hadis öğrenimi için halka açmış, yaşadığı her yerde evi şiire olan ilgisi dolayısıyla şairlerin toplandığı, şehrin kültürel hayatına yön veren bir mekân haline gelmiştir. Özellikle üst tabakadaki kadınlarla çeşitli meclislerde bir araya gelmekten hoşlanırdı. Bazı kaynaklarda kendisinin şair olduğuna dair bilgiler mevcutsa da bir iki beyit dışında şiiri bilinmemektedir. Sükeyne daha çok şiir eleştirileriyle meşhur olmuş, Cerîr b. Atıyye, Ferezdak, Küseyyir, Cemîl, Nusayb b. Rebâh ve Ehvas gibi ünlü şairlerin atışmalarında hakemlik yapmıştır. Dönemin şairleri Sükeyne’nin şiir bilgisine güvenir, kendisine şiirlerini takdim edip tenkitlerini almak ister ve eleştirileri doğrultusunda şiirlerini düzeltirlerdi. Sükeyne aynı zamanda şairleri cömert bir şekilde ödüllendirirdi. Onun, kendisi görünmeden şairleri görebileceği bir şekilde oturma düzeni oluşturularak şiir okuttuğu ve şiir sahibine yüklüce para verdiği rivayet edilir (Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, XVI, 108). Sükeyne’nin mûsikiyle de ilgilendiği belirtilir. Zamanının en ünlü mersiyehanı olan Ubeydullah b. Süreyc hayatının bir döneminde Sükeyne’nin himayesine girmişti.

Sükeyne ismi başta Ehl-i beyt olmak üzere müslümanların kızlarına sıkça verdikleri adlar arasında yer alır. Çeşitli yerlerde Sükeyne adına inşa edilen cami ve mescidlerin yanında kabrinin bulunduğu türbe ve makam şeklinde pek çok yapıya rastlanır. Bunların en meşhurları Dımaşk’ta ve Kahire’de bulunmaktadır. Ayrıca Kûfe Mescidi yakınlarında ve İstanbul’da Sünbül Efendi Camii’nde Sükeyne’ye isnat edilen makamlar vardır. Kahire’de Seyyide Nefise Camii’nin yanında yer alan, Emîr Abdurrahman Kethüdâ zamanında 1173’te (1759) yaptırılan Sükeyne el-Kübrâ Mescidi/Türbesi, Sükeyne bint Hüseyin’e ait olmayıp Ali Zeynelâbidîn’in kuzenine aittir. Fakat üç kapısının üzerindeki kitâbelerde Hüseyin’in kızı Sükeyne’ye ait olduğu yazılıdır (M. Ebü’l-Amâyim, s. 337). Kahire’de Cemâziyelevvel ayında Sükeyne’nin doğum günü münasebetiyle kutlamalar yapılır.


BİBLİYOGRAFYA

Medâinî, el-Mürdifât min Ḳureyş (nşr. Abdüsselâm M. Hârûn, Nevâdirü’l-maḫṭûṭât içinde), Kahire 1370/1951, I, 64-69.

İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳātü’l-kübrâ: el-Ḳısmü’l-mütemmim (nşr. Ali M. Ömer), Kahire 1421/2001, X, 440-441.

Mus‘ab b. Abdullah ez-Zübeyrî, Nesebü Ḳureyş (nşr. E. Lévi-Provençal), Kahire 1982, s. 59, 233.

, s. 201, 213-214, 219, 237, 594, 620, 680.

, II, 416-418.

, V, 351, 464-465.

, XVI, 89-90, 93-118; XVII, 3-14.

Sıbt İbnü’l-Cevzî, Teẕkiretü’l-ḫavâṣ, Beyrut 1401/1981, s. 249-251.

İbn Hallikân, Ibn Khallikan’s Biographical Dictionary (trc. M. G. de Slane), Paris 1842, I, 581-584.

, V, 262-263.

a.mlf., Târîḫu’l-İslâm: sene 101-120, s. 372, 381.

Kütübî, ʿUyûnü’t-tevârîḫ (nşr. Afîf Nâyif Hâtûm), Beyrut 1416/1996, s. 187-188.

Âişe Abdurrahman, Sükeyne bintü’l-Ḥüseyn, Beyrut 1406/1985.

A. Sanni, “Women Critics in Arabic Literary Tradition with Particular Reference to Sukayna Bint al-Husayn”, BRISMES: Proceedings of the 1991 International Conference in Middle Eastern Studies, London 1991, s. 358-366.

H. Kilpatrick, Making the Great Book of Songs: Compilation and the Author’s Craft in Abū’l-Faraj al-Isbahānī’s Kitāb al-aghānī, London 2003, s. 173-180.

M. Ebü’l-Amâyim, Âs̱ârü’l-Ḳāhireti’l-İslâmiyye fi’l-ʿaṣri’l-ʿOs̱mânî (nşr. Ekmeleddin İhsanoğlu), İstanbul 2003, s. 337-339.

Gülgûn Uyar, Ehl-i Beyt: İslâm Tarihinde Ali-Fâtıma Evlâdı, İstanbul 2004, s. 78, 94-95, 103, 466, 474-475.

Jean-Claude Vadet, “Une personalité féminine du Hiğāz au Ier/ VIIe siècle: Sukayna, petite-fille de ʿAlī”, Arabica, IV, Leiden 1957, s. 261-287.

H. Massé, “Sükeyne”, , XI, 90-92.

A. Arazi, “Sukayna bt. al-Ḥusayn”, , IX, 802-803.

Marziyye Muhammedzâde, “Sükeyne bintü’l-Ḥüseyn”, , IX, 228.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 38. cildinde, 45-46 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER