https://islamansiklopedisi.org.tr/ibnus-satir
705 yılının Şâban ayında (Mart 1306) Dımaşk’ta doğdu. Altı yaşında iken babasını kaybetmesi üzerine bakımını akrabaları üstlendi ve babasının amca oğlu olan Ali b. İbrâhim b. Şâtır kendisine fildişi kakmacılığı sanatını öğretti; bundan dolayı Mutaam (kakmacı) lakabıyla da anılır. Kaynaklar, astronomi ve matematik hakkındaki ilk bilgilerini ve bu ilimlere olan sevgisini de aynı kişiden aldığını yazmaktadır. Yetiştiği bölgenin âlimlerinden de faydalanma imkânı bulan İbnü’ş-Şâtır, on yaşlarında iken astronomi alanında derinleşmek amacıyla Mısır’a gitti; Kahire ve İskenderiye’de özellikle sferik astronomi üzerine yazılmış eserleri okudu. Bir ara Halep’te de bulunduktan sonra Dımaşk’a bir astronomi âlimi olarak döndü ve Emeviyye Camii’nin muvakkitliğine tayin edildi. Daha sonra bu şehirde vefat etti.
İbnü’ş-Şâtır muvakkitlik görevi yanında önemli gözlemler yapmış, zîcler hazırlamış, güneş saatleriyle usturlaplar imal etmiş ve ilm-i mîkāt alanında uzmanlaşmıştır. Onun, kendisinden biraz önce gelen çağdaşları İbnü’s-Serrâc, İbnü’l-Gazûlî ve Muhammed b. Ahmed el-Mizzî’nin usturlap ve rubu‘ tahtası hakkında yürüttükleri ilmî geleneği daha ileri götürerek sürdürdüğü görülür. Astronomiye olan en önemli katkısı ise Batlamyus sistemine köklü değişikliler getirmesi ve yine arzı merkez kabul etmekle birlikte Copernicus’ten bir asır önce onunkilerle aynı gezegen modellerini geliştirmesidir.
İbnü’ş-Şâtır’ın bugüne ulaşmayan Nihâyetü’l-ġāyât fi’l-aʿmâli’l-felekiyyât adındaki ilk zîci Batlamyus’un gezegen teorisini esas alıyordu. Ancak daha sonra yazdığı Taʿlîḳu’l-erṣâd adlı yine günümüze kadar gelmeyen eserinde yeni bir gezegen teorisi geliştirmiş ve ortaya yeni araştırma metotlarıyla gözlemlerinden çıkardığı yeni parametreler koymuştur. Nihâyetü’s-sûl fî taṣḥîḥi’l-uṣûl adlı eserinde ise bu teorinin ilmî gerekçelerini ayrıntılı biçimde açıklamıştır. Gezegen astronomisi üzerine daha sonra kaleme aldığı, Zîcü İbni’ş-Şâṭır da denilen ez-Zîcü’l-cedîd’de de kendi teori ve bulgularına dayanarak yeni bir astronomi cetveli düzenlemiştir. Bu zîcin mukaddimesinde Mecrîtî, Ebü’l-Velîd el-Mağribî, İbnü’l-Heysem, Nasîrüddîn-i Tûsî, Müeyyidüddin el-Urdî, Kutbüddîn-i Şîrâzî, İbn Şükr el-Mağribî gibi astronomların Batlamyus’un gezegen modeli hakkında şüpheler belirttiklerini, ancak bu haklı eleştirilerine karşılık alternatif modeller geliştirmekte zorlandıklarını, bu işe kendisinin teşebbüs edip Taʿlîḳu’l-erṣâd ve Nihâyetü’s-sûl adlı eserlerinde ortaya yeni bir teori koyduğunu, bu teorinin ışığı altında yeni bir astronomi cetveli hazırladığını yazmaktadır (King, XII, 358).
Onun gezegen teorisinin özünü, Batlamyus sistemindeki “eksantrik deferent” ve “equant”ı kaldırıp ikinci bir episikl eklemesi oluşturur. Bununla, dairevî bir yörünge üzerinde yeknesak gezegen hareketlerinin meydana getirdiği estetik âhenk fikrini daha çok uyandıran bir gezegen teorisi kurmayı amaçlamıştır. Güneş sistemine ilâve edilen episikl, ölçü değerlerinin tashihi açısından pratik bir avantaj getirmemişse de ay modelinde öngörülen yeni konfigürasyon Batlamyus’un ay modelindeki başlıca hataları ortadan kaldırmış ve ayın mesafesindeki çok mübalağalı olan değişmeleri en aza indirmiştir. Bu yenilik yanında, öteki gezegenlerde de birinci ve ikinci episikllerin nisbî boyutları matematik açıdan Batlamyus’unkilere denk düşecek tarzda ayarlanmıştır.
İbnü’ş-Şâtır’ın Güneş Modeli. Güneş, yarı çapı 1,0; 0 olan bir deferent üzerinde evrenin E merkezi etrafında 0; 598,9,51,46,57,32,3 günlük ortalama hareketle batıdan doğuya doğru giden bir episiklin a merkezi ile gösterilir. 4; 37 birim uzunluktaki bu episiklin yarı çapı, aynı hızla fakat ters yönde deferent yarı çapı ile döner. Bu episikl, üzerinde gerçek güneşin dolaştığı b merkezli ikinci bir episikl taşır. Sistemdeki el-felekü’ş-şâmil adını alan en dış küre, deferent ve iki episiklin çaplarına eşit bir çapa sahip olup 1,7; 17 ölçüsündedir. el-Felekü’ş-şâmil, her gün batıdan doğuya 0; 0,0,9,51,46,51 derece hareket eder ki bu güneş apojesinin hareketidir ve 365 günlük 60 Mısır yılında bir dereceye varır. Parametrelerin bilinen değerleriyle güneşin uzaklığı 52; 53-1.7; 7 arasında değişir; güneşin görülen çapı ise 0; 32,32-0; 29,5 derece arasında değişir ve ortalama değeri 0; 36,55 derecedir. İbnü’ş-Şâtır tarafından verilen en büyük güneş denklemi, e = 2; 2,6 derecedir (Roberts, ISIS, XLVIII [1957], s. 429-430).
Ay Modeli. İbnü’ş-Şâtır tarafından tanımlanan güneş ve ayın kinematik modelleri, özellikle ay modeli esas itibariyle kendisinden bir asır sonra gelen Copernicus’inki ile aynıdır. Ayın yörüngesi, merkezinde dünyanın bulunduğu ekliptik düzlemi içinde yer alan bir çember şeklindeki 1,9; 0 yarı çaplı el-felekü’l-mümessele oranla 5 derece eğimlidir. 1,0; 0 yarı çaplı deferent batıdan doğuya, evrenin R merkezi etrafında günde ortalama 13; 13,45,39,40 derece hareket eder. Bu sebeple ayın ortalama hareketi sideraldir. 6; 35 uzunluğundaki ab yarı çaplı ilk episikl, Ra ile beraber 13; 3,53,46,18 derecelik günlük anomalistik değer kadar ve ortalama harekete ters yönde hareket eder. Episikllerin yarı çaplarının Copernicus’inkilerle karşılaştırılması ilginç sonuç verir. R, a, b, aynı doğrultuya geldiği ortalama kavuşumdan itibaren hareketini göstermekte ve bunun bir sonucu olarak da daima ay, yeni ay ve dolunayda ikinci episiklin p perijesinde ve kuadratürlerde d apojesinde olacağı anlaşılmaktadır. Kavuşum ve karşıt durumlarda ayın uzaklığı 43; 50-1,5; 10, kuadratürlerde 52;0-1,8;0 ve ayın görülen çapı da 0; 32,54,33 derece ortalama değer etrafında 0; 29,2,15-0; 37,58,20 arasında değişmektedir (a.g.e., 430-432). İbnü’ş-Şâtır’ın herhangi bir kitabının Latince’ye çevrilmemiş olmasına rağmen özellikle Copernicus’in ay modelinin onunkine benzemesi dikkat çekicidir.
Gezegen Modeli. Müslüman astronomlar, Batlamyus’un gök cisimlerinin hareketlerinin düzgün daireler halinde olması fikrini benimsemişlerdir. Bu tür hareketler, sabit açısal hızla dönen sabit uzunluktaki bir vektörün veya böyle vektörlerin birleştirilmesiyle meydana gelir. Ancak gözlemler, Batlamyus sisteminde bütün gezegen hareketlerinin dairevî olmadığını ortaya koymaktadır. Batlamyus, deferent merkezini bir e miktarı kadar kaydırarak problemi çözümlemeye çalışmış ve bu sebeple her gezegen için bir e eksantrisitesi tayin etmiştir. İbnü’ş-Şâtır ise yalnızca sabit hızlı düzgün dairesel hareketi temsil eden bir gezegen modeli önermiş ve Batlamyus modelindeki hataları ortadan kaldırmak amacıyla vektör denebilecek birçok yarı çap kullanmıştır. Her gezegen için ilk vektör (r1) altmışlık sayı sistemi eşelinde 1,0; 0 olup gezegenin ortalama boylam uzantısındadır. Gezegen merkezi ortalama boylam ve apoje boylamı arasındaki farktır. İkinci vektör (r2), ilk vektörün uzantısı ile α açısını yapar. Üçüncü vektör (r3) ikinci vektörden Batlamyus deferentine olan uzaklıktır; dördüncü vektör ise (r4) episiklin yarı çapıdır (Roberts – Kennedy, L [1959], s. 228-231).
İbnü’ş-Şâtır’ın Batlamyusçu olmayan gezegen modeli daha sonraki dönemlerde orijinal katkılarla geliştirilmemiş, yalnızca bu modelin yer aldığı zîc zaman zaman şerhedilmiştir. İbnü’ş-Şâtır’dan sonra hazırlanan Kâşî ve Uluğ Bey zîclerinde (zîc-i İlḫânî) tamamıyla Batlamyusçu gezegen modelinin esas alındığı ve bunların Dımaşk’a uyarlanmış telhislerinin Dımaşk’ta birkaç asır boyunca kullanılan İbnü’ş-Şâtır zîciyle rekabet halinde oldukları görülür. Dımaşklı astronom İbn Züreyḳ, İbnü’ş-Şâtır’ın zîcine er-Ravżü’l-ʿâṭır adlı bir telhis yazmıştır. Ayasofya Camii muvakkiti Şemseddin el-Halebî’nin ed-Dürrü’l-fâḫir’i ve Dımaşk’ta (yahut Kahire’de) muvakkitlik yapmış Nablusî’nin (XVI. yüzyılın sonları) el-Miskü’l-ʿâṭır’ı İbnü’ş-Şâtır’ın zîcini esas alan çalışmalardır. Şehâbeddin er-Rîşî, İbnü’l-Mecdî ve Cemâleddin Yûsuf el-Hıtâî gibi Mısırlı astronomların meydana getirdikleri eserler de yine onun zîcine dayanmaktadır. İbnü’ş-Şâtır’ın Mısır’daki yaygınlığının son örneği ise XIX. yüzyıl ortalarında Şehâbeddin er-Rîşî’nin Zîcü’l-lümʿa’sına Muhammed el-Hudrî’nin yazdığı şerhtir. Ayrıca İbnü’ş-Şâtır’ın zîcinin XIV. yüzyılın sonlarında Tunus’ta da tanındığı, fakat daha sonra yerini Uluğ Bey zîcinin Tunus’a uyarlanmış bir versiyonuna bıraktığı bilinmektedir. Suriye, Mısır ve Anadolu gibi ilm-i mîkātın önemli merkezlerinde yüzyıllarca popülaritesini koruyan Zîcü İbni’ş-Şâṭır’ın teorik verimliliğe yol açmamış olması dikkat çekicidir. Öte yandan onun gezegen teorisinin Copernicus’in çalışmalarında yeniden meydana çıkışı, henüz hangi yolla gerçekleştiği bilinmemekle birlikte bir intikalin söz konusu olabileceğini ortaya koymaktadır (King, XII, 362).
İbnü’ş-Şâtır’ın, ilmü’l-mîkāt disiplini çerçevesinde namaz vakitlerini sferik astronominin fonksiyonları açısından tesbit ettiği değerlerin cetveli Dımaşk’ın kuzeyine tekabül eden 34 derece enlemini esas alıyordu. 1974 yılında ortaya çıkarılan bu cetveller sabah, ikindi ve akşam vakitlerini astronomi değerleri cinsinden vermekte, ayrıca gündüz-gece uzunluklarını, güneş meridyeninin yükseltisini, ufuktan dik ve meyilli yükselişleri de standart sferik astronomi değerlerine göre göstermektedir (a.g.e., s. 360-361).
773 (1371-72) yılında İbnü’ş-Şâtır Emeviyye Camii’nin kuzeye bakan minaresine büyük bir güneş saati yapmıştı. Günümüzde aynı minare üzerinde görülen güneş saati, Suriyeli muvakkitler geleneğinin son halkasını meydana getiren Muhammed et-Tantâvî’nin XIX. yüzyılda imal ettiği bir reprodüksiyon olup orijinal saatin parçaları Şam Millî Müzesi’nin bahçesinde sergilenmektedir. İbnü’ş-Şâtır tarafından 767’de (1365-66) yapılmış, daha az girift özellikler taşıyan bir başka güneş saati de Halep Ahmediyye Medresesi’nde muhafaza edilmektedir. Safedî de şahsen tanıştığı İbnü’ş-Şâtır’ın evinde bir usturlap gördüğünden söz etmekteyse de yaptığı müphem tasvirlerden bu aletin usturlap değil bir güneş saati olduğu anlaşılmaktadır. Ancak tanımlanan aletin daha sonraki dönemlerde bir örneğine rastlanmamakta, dolayısıyla bunun belki de İbnü’ş-Şâtır tarafından icat edilen, fakat üzerinde yeterince durulmadığı için unutulan bir astronomi aleti olduğu düşünülmektedir (Nuaymî, II, 388; Kennedy – Ghanem, s. 13; King, XII, 362).
İbnü’ş-Şâtır “el-âletü’l-câmia” adını verdiği sferik bir usturlap tasarlamış ve 738 (1337-38) yılında bugün biri Kahire İslâm Sanatları Müzesi’nde, diğeri Paris Bibliothèque Nationale’de bulunan iki örneğini bizzat imal etmiştir. Daha önce yine onun tarafından yapılmış bir başka usturlap da Paris Millî Rasathânesi’nde bulunmaktadır. İbnü’ş-Şâtır, rubu‘ tahtası çalışmalarını hem er-rub‘u’l-mukantar ve er-rub‘u’l-müceyyeb gibi yaygın kullanıma sahip aletler, hem de kendi geliştirdiği er-rub‘u’l-Alâî ve er-rub‘u’t-tâm üzerinde yoğunlaştırmıştır. er-Rub‘u’l-mukantarât belli bir boylam için gökkürenin stereografik bir projeksiyonunu temsil eder; er-rub‘u’l-müceyyeb ise (sinüs kadranı) sferik astronominin standart problemlerini çözmek için kullanılan trigonometrik bir tablodan oluşur. İbnü’ş-Şâtır’ın adını (Alâeddin) taşıyan er-rub‘u’l-Alâî ile er-rub‘u’t-tâm, er-rub‘u’l-müceyyebin grift tarzda geliştirilmiş şekilleriydi. Günümüze her iki aletin de örneği ulaşmamıştır; ancak İbnü’ş-Şâtır’ın bunlarla ilgili eserlerinde ayrıntılı tasvirleri yer almaktadır.
Eserleri. 1. Nihâyetü’l-ġāyât fi’l-aʿmâli’l-felekiyyât. Bir astronomi el kitabı olup Zîcü İbni’ş-Şâṭır’da adı geçer.
2. Nihâyetü’s-sûl fî taṣḥîḥi’l-uṣûl.
3. Taʿlîḳu’l-erṣâd. Astronomi gözlemleri hakkında zîcde anılan bir eserdir.
4. Zîcü İbni’ş-Şâṭır (ez-Zîcü’l-cedîd). Müellifin en önemli eseridir.
5. 34° enlemi için namaz vakitlerini gösteren cetvel olup (Kahire, Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, Mîkāt, nr. 1170, vr. 11a-22b) 1974 yılında bulunmuştur.
6. en-Nefʿu’l-ʿâm fi’l-ʿamel bi’r-rubʿu’t-tâm. Kendi yaptığı er-rub‘u’t-tâm hakkında bilgi verir.
7. Tuḥfetü’s-sâmiʿ fi’l-ʿamel bi’r-rubʿi’l-câmiʿ. er-Rub‘u’l-câmi‘ aleti hakkında olup günümüze ulaşan Nüzhetü’s-sâmiʿ fi’l-ʿamel bi’r-rubʿi’l-câmiʿ adlı özetinden tanınmaktadır.
8. el-Eşiʿʿatü’l-lâmiʿa fi’l-ʿamel bi’l-âleti’l-câmiʿa. el-Âletü’l-câmia adlı iki örneği bulunan sferik usturlabının nasıl kullanılacağı hakkındadır.
9. er-Ravżâtü’l-müzhirât fi’l-ʿamel bi-rubʿi’l-muḳanṭarât. el-Mukantar adıyla bilinen rubu‘ tahtası hakkındadır.
10. Risâle fi’r-rubʿi’l-ʿAlâʾî. İbnü’ş-Şâtır’ın kendi adıyla anılan rubu‘ tahtası üzerinedir.
11. Muḫtaṣar fi’l-ʿamel fi’l-usṭurlâb ve rubʿi’l-muḳanṭarât ve rubʿi’l-müceyyeb.
Müellifin günümüze ulaşan öteki çalışmaları da şunlardır: Risâle bi’l-usṭurlâb, Risâle fî uṣûli ʿilmi’l-usṭurlâb, Fi’n-Nisbeti’s-sittîniyye, Urcûze fi’l-kevâkib, Risâle fi’stiḫrâci’t-târîḫ, Kitâbü’l-Cebr ve’l-muḳābele (mevcut eserlerinin yazma nüshaları için bk. Suter, s. 168; Brockelmann, GAL, II, 156; Suppl., II, 157; Kennedy – Ghanem, s. 22-32).
Eserlerinden herhangi biri neşredilmemiş olmakla beraber İbnü’ş-Şâtır’ın bilim tarihindeki yerini ortaya koyan birçok önemli inceleme kaleme alınmıştır. Bunların ilki Eilhard Wiedemann’a aittir ve İbnü’ş-Şâtır’ın biyografisini ve özellikle rubu‘ tahtası hakkındaki çalışmalarını konu edinmiştir (“Ibn al-Schāṭir, ein arabischer Astronom aus dem 14. Jahrhundert”, Beiträge zur Geschichte der Naturwissenschaften, LX [Erlangen 1928], s. 317-326). Victor Roberts, Nihâyetü’s-sûl fî taṣḥîḥi’l-uṣûl adlı eserinden hareketle onun güneş ve ay modellerini incelemiş, bu modelleri Copernicus’inkilerle karşılaştırarak özellikle ay modelleri arasında çok önemsiz farklar olduğunu ortaya çıkarmıştır (ISIS, XLVIII [1957], s. 428-432). Daha sonra Edward S. Kennedy ile Victor Roberts, Nihâyetü’s-sûl’ü esas alarak modern vektör kavramının yardımıyla İbnü’ş-Şâtır’ın gezegen teorisini incelemiş ve Copernicus’in parametreleriyle onunkileri ayrıntılı şekilde karşılaştırıp ikisi arasındaki benzerlikleri göstermişlerdir (a.g.e., L [1959], s. 227-235). Fuâd Abbûd ise gezegen teorisini matematik işlemleri açısından değerlendirmiştir (“The Planetary Theory of Ibn al-Shâtir: Reduction of the Geometric Models to Numerical Tables”, a.g.e., LIII [1962], s. 492-499). Louis Janin de İbnü’ş-Şâtır’ın Emeviyye Camii için imal ettiği güneş saatini, XIX. yüzyılda Tantâvî tarafından gerçekleştirilmiş reprodüksiyonundan hareketle incelemiştir (“Le cadran solaire de la mosquée umayya de à Damas”, Centaurus, XVI [Copenhagen 1971], s. 285-298). Bu makaleler, E. S. Kennedy ve Imad Ghanem tarafından İbnü’ş-Şâtır’la ilgili çeşitli araştırmalarla birlikte derlenip topluca neşredilmiştir (bk. bibl.).
BİBLİYOGRAFYA
Kalkaşendî, Ṣubḥu’l-aʿşâ, Beyrut 1407/1987, I, 560-561.
İbn Hacer, İnbâʾü’l-ġumr, I, 172-173.
a.mlf., ed-Dürerü’l-kâmine, III, 9.
Nuaymî, ed-Dâris fî târîḫi’l-medâris (nşr. Ca‘fer el-Hasenî), Kahire 1988, II, 388-389.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 965.
İbnü’l-İmâd, Şeẕerât, VI, 252.
Brockelmann, GAL, II, 156; Suppl., II, 157.
Ziriklî, el-Aʿlâm, V, 54.
Sarton, Introduction, III, 1524-1526.
The Life and Work of Ibn al-Shāṭir: An Arab Astronomer of the Fourteenth Century (ed. E. S. Kennedy – Imad Ghanem), Halep 1976.
Suter, Die Mathematiker, s. 168.
D. A. King, “Ibn al-Shāṭır, Ālā al-Dīn Abu’l-Hasan Alī Ibn Abrāhīm”, DSB, XII, 357-364.
Seyyid Hüseyin Nasr, İslam ve İlim: İslam Medeniyetinde Aklî İlimlerin Tarihi ve Esasları (trc. İlhan Kutluer), İstanbul 1989, s. 106, 110-111.
Victor Roberts, “The Solar and Lunar Theory of Ibn ash-Shāṭir, A Pre-Copernican Copernican Model”, ISIS, XLVIII (1957), s. 428-432.
a.mlf., “The Planetary Theory of Ibn al-Shāṭir: Latitudes of the Planets”, a.e., LVII (1966), s. 208-219.
a.mlf. – E. S. Kennedy, “The Planetary, Theory of Ibn al-Shāṭir”, a.e., L (1959), s. 227-235.
Kh. M. Mannan, “Ibn ash-Shāṭır, A Genius Among Muslim Astronomers”, HI, IX/2 (1986), s. 43-49.
Ebü’l-Hasan Diyânet, “İbn Şâṭır”, DMBİ, IV, 55-60.