IŞIK, Hüseyin Hilmi - TDV İslâm Ansiklopedisi

IŞIK, Hüseyin Hilmi

Müellif:
IŞIK, Hüseyin Hilmi
Müellif: HAMİD ALGAR
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2020
Erişim Tarihi: 16.04.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/isik-huseyin-hilmi
HAMİD ALGAR, "IŞIK, Hüseyin Hilmi", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/isik-huseyin-hilmi (16.04.2024).
Kopyalama metni

Eyüp’te doğdu. Doksanüç Harbi’nden sonra İstanbul’a muhacir olarak gelip yerleşen Plevneli Said Efendi’nin oğludur. İlk öğrenimin ardından Reşâdiye Numune Mektebi (1924) ve askerî liseden (1929) mezun olduktan sonra Askerî Tıbbiye’ye girdi. 1929’da Eyüp’te Kâşgarî Tekkesi’nin son postnişini Nakşibendî-Hâlidî şeyhi Abdülhakim Arvâsî ile tanışması hayatında bir dönüm noktası teşkil etti. Arvâsî’yi sık sık evinde ziyaret edip ondan Türkçe, Arapça ve Farsça dinî kitaplar okudu. Tıbbiyenin ikinci sınıfına geçtiğinde şeyhinin tavsiyesi üzerine tıbbı bırakıp eczacılık tahsil etti. Ardından yine Arvâsî’nin tavsiyesiyle Fen Fakültesi Kimya Şubesi’ne kaydoldu ve 1936’da burayı bitirdi. Mamak’ta on yıl kadar bir fabrikada kimya mühendisi olarak çalıştı. Bu dönemde İmâm-ı Rabbânî ve oğlu Muhammed Ma‘sûm’un Mektûbât’larının Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin tarafından yapılan tercümelerini okuyup bütün mektupların özetini çıkardı. İstanbul’a bir gidişinde bunları Arvâsî’ye gösterdi ve onun takdirini kazandı. Eylül 1943’te önce İzmir’de, daha sonra Ankara’da zorunlu ikamete tâbi tutulan ve 27 Kasım’da burada vefat eden Arvâsî’nin son günlerinde hep yanında bulundu. Vefatında oğlu Ahmed Mekkî ile beraber Ankara’nın Bağlum Mezarlığı’na defnedilmesini sağladı. On yıl kadar Ahmed Mekkî’den fıkıh, hadis, tefsir okudu ve 1953’te icâzet aldı. 1947’de Bursa Askerî Lisesi’ne kimya öğretmeni olarak tayin edildi. Kuleli ve Erzincan Askerî liselerinde görev yaptıktan sonra 1960 yılında emekliye ayrıldı. Ardından Vefa Lisesi’nde, İstanbul İmam-Hatip Okulu’nda, Cağaloğlu ve Bakırköy Sanat enstitülerinde matematik ve kimya öğretmenliğinde bulundu. 1962’de Yeşilköy’de bir eczane satın alıp eczacılık yapmaya başladı. 1966’da kendi soyadını taşıyan kitabevini ve ardından Hakikat Kitabevi’ni, 1976’da İhlâs Vakfı’nı kurdu. Bu arada kendi eserlerini ve özellikle Nakşibendî-Müceddidî-Hâlidî geleneğine ait birçoğu Farsça, diğerleri Arapça çeşitli kitapları tıpkıbasım olarak yayımladı. Kendisine ait bazı eserlerin Fransızca, Almanca ve İngilizce tercümeleri İhlâs Vakfı tarafından basıldı. Zamanla çevresinde Işıkçılar adı verilen dinî bir cemaat oluştu. 1970’te Hakikat gazetesinin yayımlanmasına öncülük etti. Bu gazetede yine Arvâsî’nin müridi olan Necip Fazıl Kısakürek ile siyasî polemiklere girişti. Damadı Enver Ören 1972’de onun dinî görüşlerini ve siyasî tercihlerini yansıtan Türkiye gazetesini çıkarmaya başladı. Daha sonra da inşaat, finans, ekonomi ve medya alanlarında faaliyet gösteren İhlas Holding’i kurdu. 26 Ekim 2001 tarihinde vefat eden Işık, Eyüpsultan Mezarlığı’na defnedildi.

Hüseyin Hilmi Işık, dinî ilimler sahasındaki tercihlerini ilk defa 1956 yılında M. Sıddık Gümüş takma adıyla basılan Tâm İlmihâl: Seâdet-i Ebediyye adlı kitabında bir araya getirmiştir. Belli bir konu sırası güdülmeyen ve her yeni baskısına ilâveler yapılan kitapta Işık, itikad meselelerine ve İslâmiyet’in en güzel iki tecellisi olarak kabul ettiği Hanefî mezhebiyle Nakşibendî tarikatına ağırlık vermiş, fıkhî konularda en çok İbn Âbidîn’in Reddü’l-muḥtâr’ını, tasavvufî meselelerde de kitabın yaklaşık dörtte birini teşkil eden İmâm-ı Rabbânî’nin Mektûbât’ını kaynak olarak göstermiş, yer yer Arvâsî’nin sözlerini de nakletmiştir. Eserde radyodan Kur’an veya ezan dinlemenin câiz olup olmadığı gibi modern konulara da temas edilmiştir (Tâm İlmihâl, İstanbul 1984, s. 648-650). Eserin modern bir yönü de Işık’ın Fransızca’dan tercüme ettiği perhiz reçeteleridir (s. 593-618). Işık “bozuk din” olarak tanımladığı Kādiyânîlik, Bahâîlik, Kalenderiyye, Dürzîlik, İsmâiliyye, Yezîdiyye ve Hurûfîlik gibi mezhep ve akımlara şiddetle karşı çıkmış (s. 432-439, 448-452), Ehl-i sünnet yolundan ayrılan Selefîliği ve mezhepsizliği de bozuk dinlerden saymıştır (s. 439-447). Bu arada tanınmış Selefî reformculardan Muhammed Abduh ile Cemâleddîn-i Efgānî’nin bilhassa masonlukları üzerinde durmuştur (s. 409, 780, 970, 993). Türkçe bakımından bozuk ifadelere rastlanan eserde “eskiyi muhafaza” adına alışılmamış, çok yadırganan bir imlâya yer verilmiştir. Cedidci âlimlerden, “Koca Moskof Mûsâ Beykiyef’” diye adlandırdığı Mûsâ Cârullah Bigi’yi Dinde Reformcular adlı eserinde (İstanbul 1968) kızgın bir dille eleştirmiştir. Ancak Hüseyin Hilmi Işık’ın polemiklerinin en baş hedefi Vehhâbîlik’tir; Tâm İlmihâl yanında Vehhâbîye Nasihat gibi kitaplarında da Vehhâbîliği çürütmek için çaba göstermiştir. Yine Vehhâbîliğin aleyhinde neşrettiği metinler arasında Mister Hempher adında tamamen hayalî bir kişinin hâtıraları önemli bir yer tutar (İngiliz Câsusu Hempher’in İ’tirafları, İstanbul 1991).

Abdülhakim Arvâsî’nin en yakın müntesiplerinden olduğu halde geleneksel anlamda halifelik iddiasında bulunmayan Hüseyin Hilmi Işık ondan şeyhlikle, müridlikle ilgisi olduğuna dair bir söz işitmediğini belirtmiştir. Tekkelerin kapatılmasından önce ve sonra Arvâsî’nin bazı tarikat mensuplarının İslâmiyet’e ve tasavvuf prensiplerine uymadığını, bunlara zarar verdiğini, tarikatları yasaklayan kanunun tasavvuf kitabı yazmayı ve tasavvuf ilmiyle uğraşmayı değil tasavvuf perdesi altında şahsî menfaat sağlamayı suç saydığını, öte yandan müslümanların kanunlara uyması gerektiğini, hadislere göre de din adamlarının siyasete karışmalarının men edildiğini söylediğini nakleden Işık’a göre yapılması gereken şey devlete karşı çıkmak veya tarikatların ihyası için mücadele etmek değil tasavvufu bir ilim olarak öğretmek ve tasavvufa dair kitapları geniş çapta yaymaktır. Ayrıca kendisi, Nakşibendiyye’nin bir tarikat olarak sona erdiği ve görünürde herhangi bir müceddidin bulunmadığı kanaatindedir (18 Aralık 1969 tarihinde Hamid Algar’la yaptığı bir söyleşi; bk. Algar, s. 185). Bu görüşlerinden hareketle Işık’ın çevresinde toplanan grubu Nakşibendî tarikatının bir kolu veya devamı değil dinî bir cemaat olarak kabul etmek gerekir.

Hüseyin Hilmi Işık’ın bazı eserleri şunlardır: Tâm İlmihâl: Seâdet-i Ebediyye (İstanbul 1956, 1984, 120. baskı, 2012), Ehl-i Sünnet Yolu (İstanbul 1966), Dinde Reformcular (İstanbul 1968), Alevîye Nasihat (İstanbul 1968), Vehhâbîye Nasihat (İstanbul 1971), İslam’ın İç Düşmanları (İstanbul 1971), Vehhâbîlere ve Mezhepsizlere Karşı Vesikalar (İstanbul 1971), Mısırlı Bir Din Adamının Din Düşmanlığı (İstanbul 1975), Aldanmayalım (İstanbul 1976).


BİBLİYOGRAFYA

Hüseyin Hilmi Işık, Tâm İlmihâl (İstanbul 1956), İstanbul 1984.

Hamid Algar, “Der Nakşibendi-Orden in der republikanischen Türkei”, Jahrbuch zur Geschichte und Gesellschaft des Vorderen und Mittleren Orients 1984, Thema: Islam und Politik in der Türkei (haz. J. Blaschke – M. van Bruinessen), Berlin 1985, s. 167-196.

“Hüseyin Hilmi Işık”, İstanbul Evliyaları (haz. Kemal Yavuz v.dğr.), İstanbul, ts. (Türkiye Gazetesi Yayınları), I, 433-459.

E. Peskes, “Die Wahhābīya als innerislamisches Feindbild: Zum Hintergrund anti-wahhabitischer Publikationen in der zeitgenössischen Türkei”, , XL/3 (2000), s. 344-374.

http://www.huseyinhilmiisik.com.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2020 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 2. basım) EK-1. cildinde, 576-578 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER