https://islamansiklopedisi.org.tr/ismail-pasa-nisanci
Ankara’nın Ayaş kazasında doğdu. Öldüğü sırada yetmiş yaşını geçtiği bilindiğine göre 1030 (1621) yılında doğmuş olmalıdır. Nişancılık görevinde bulunması dolayısıyla Nişânî, Tevkîî veya Nişancı lakaplarıyla anılır. Ailesi hakkında bir bilgi bulunmadığı gibi İstanbul’a ne zaman geldiği ve saraya nasıl girdiği de bilinmemektedir.
Enderun’da yetiştikten sonra çeşitli görevlerde bulunan ve çuhadar iken 13 Zilhicce 1078’de (25 Mayıs 1668) Rumeli beylerbeyiliği pâyesi ve 250 akçe ulûfe ile kapı ortası emeklileri arasına giren İsmâil Paşa, 15 Mart 1678’de Nişancı Abdi Paşa’nın İstanbul kaymakamlığına tayini üzerine nişancı oldu ve yıllarca bu görevi sürdürdü. Ekim 1687’de Çanakkale muhafızı Köprülüzâde Fâzıl Mustafa Paşa rikâb kaymakamlığına getirilince onun İstanbul’a gelişine kadar vekâlet etmek üzere vezirlik rütbesiyle bir hafta kadar kaymakamlıkta bulundu. Bunun ardından IV. Mehmed’in tahttan indirilmesi ve yerine II. Süleyman’ın geçirilmesi olaylarına katıldı. Kasım 1687’de beşinci vezir olarak bulunuyordu.
2 Mart 1688’de yeniçeri ağası Harputlu Ali Ağa’nın başçavuş Fetvacı Hüseyin Ağa’yı öldürtmesi üzerine yeniçeri zorbalarının başlattığı olaylar Sadrazam Abaza Siyavuş Paşa’nın azliyle sonuçlanınca İsmâil Paşa, sadrazamlığa getirilen Özü muhafızı Bozoklu Mustafa Paşa’nın gelişine kadar sadâret kaymakamlığıyla görevlendirildi. Bu arada zorbalar Siyavuş Paşa’yı öldürüp sarayını yağmalamışlardı; bir kısmı da Yağlıkçılar Çarşısı’nı yağmalamaya kalkışmış, bunun üzerine esnaf ve halk saraya doğru yürüyüp sancak-ı şerifin çıkarılmasını ve sadrazamın değiştirilmesini istemişti. Bu olaylar üzerine sadrazamlığa getirilen İsmâil Paşa (28 Rebîülâhir 1099 / 2 Mart 1688), zorba gruplarını kısa sürede dağıtarak dört aydan beri devam eden karışıklıkları sona erdirdi. Altmış bir gün kadar süren kısa sadrazamlığında Rumeli ve Anadolu’daki eşkıyanın bertaraf edilmesi ve sikke tashihiyle de uğraştı. Avusturya cephesinde birbirini takip eden yenilgiler sebebiyle durumun kötüleşmesi üzerine ordunun başına Yeğen Osman Paşa gibi zorbalıktan paşalığa çıkmış birini serdar tayin etmesi azliyle sonuçlanacak olayların başlangıcını oluşturdu. Etrafının telkiniyle sadrazam olmaya kalkışan Yeğen Osman Paşa ile uğraşırken rakipleri olan padişah hocası Arapzâde Abdülvehhâb Efendi ve Dârüssaâde Ağası Mustafa Ağa, Şeyhülislâm Debbağzâde Mehmed Efendi’yi de yanlarına alarak padişahı etkileyip haksız yere kan döktüğü gerekçesiyle onu azlettirdiler (1 Receb 1099 / 2 Mayıs 1688).
İsmâil Paşa görevden alındıktan sonra Anadoluhisarı’ndaki yalısında birkaç gün göz hapsinde tutuldu. 13 Mayıs 1688’de Kavala Kalesi’ne sürgün edildi. Ancak Venedik donanmasının Temmuz 1688’de Eğriboz Kalesi’ni muhasara etmesi üzerine Rodos adasına gönderildi. Burada iken kendisinden, Siyavuş Paşa’nın sarayının yağmalanması sırasında aldığı iddia edilen para ve mallarla bunun dışında haksız yere gasbettiği ileri sürülen para ve eşyalarından sefer masrafları için 40-50 kese akçe vermesi istendi; istenen meblağı vermeyince Mayıs 1690’da idam edildi. Başı İstanbul’a gönderildi, vücudu ise Rodos’ta gömüldü. Bu arada İstanbul’daki evinde yapılan aramada tahmin edildiği kadar mal varlığına sahip olmadığı anlaşıldı. Sadrazamlığı sırasında haksız yere öldürttüğü ileri sürülen Rumeli Beylerbeyi Zeynelâbidîn Paşa’nın vârislerince yapılan müracaatlar üzerine “kısâsen” idam edildiği de kaydedilmiştir. Ancak idamında, o sırada sadrazam bulunan Köprülüzâde Fâzıl Mustafa Paşa ile aralarında eskiden beri süregelen düşmanlığın önemli rol oynadığı söylenebilir.
BİBLİYOGRAFYA
Hammer, GOR, VI, 506-511, 553.
Sicill-i Osmânî, I, 354-355.
Danişmend, Kronoloji2, III, 465-466; V, 46.
Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, III/1, s. 494-495, 500-510; III/2, s. 427-429.
Bekir Kütükoğlu, “Süleyman II”, İA, XI, 158-159.
Münir Aktepe, “İsmāʿīl Pas̲h̲a, Nis̲h̲and̲j̲i”, EI2 (İng.), IV, 193-194.