https://islamansiklopedisi.org.tr/istintac
Sözlükte “sonuç çıkarma, sonuca ulaşma, bir şeyi başka bir şeyden çıkarmayı isteme” gibi mânalara gelen istintâc mantık kitaplarında, belirtilen sözlük anlamları yanında öncüllerden sonuç elde etme şeklindeki akıl yürütmeyi ifade eden bir terim olarak kullanılmaktadır. İstintac bir istidlâl türü kabul edilmekte, bir önermenin doğruluğunu veya yanlışlığını başka bir önermeden çıkarmanın (istintac) vasıtalı bir istidlâl olduğu belirtilmektedir.
İstintac çoğunlukla tümel bir önermeden tikel bir önermeye, kanunlardan olaylara, sebeplerden sonuçlara, müessirden esere götüren akıl yürütme olarak kabul edilir. Meselâ, “Şu beldenin bütün sakinleri cömerttir” ve, “Ahmet o beldenin sakinlerindendir” önermelerinden, “O halde Ahmet de cömerttir” şeklinde bir sonuç çıkarılması istintac türünde bir istidlâldir. Bazı klasik kaynaklarda istintac kavramı daha çok “sonuç elde etme” şeklindeki sözlük anlamında kullanılırken terim sözlüğü tarzındaki eski eserlerde istintaca yer verilmemesi bu terimin yeni olduğunu göstermektedir. Geçmişte mantıkçılar istidlâli kıyas, istikrâ ve temsil şeklinde bir tasnife tâbi tutarken günümüzde bu tasnifte kıyas yerine istintac tercih edilmektedir. Çünkü kıyas istintacın en basit şekli olup istintac kıyası da içine alan daha kapsamlı bir kavramdır. Nitekim bazı kaynaklarda bu terim Batı dillerindeki “deduction” (tümdengelim) teriminin karşılığı olarak kullanılmaktadır (meselâ bk. İsmail Fenni, s. 166). Buna göre istintac, “tikel önermelerden tümel bir sonuca ulaşılmasını sağlayan akıl yürütme yöntemi” şeklinde tarif edilen istikrânın karşıtı bir kavramdır. Şu halde istintâcî istidlâl, diğer bir ifadeyle istidlâl-i limmî de istikrâî istidlâlin (istidlâl-i innî) karşıtıdır.
Öte yandan istikrâ ile istintacın benzer yönleri de vardır. Nitekim ikisi de vasıtalı akıl yürütmedir; formel olarak ikisi de üç önermelidir, yani ikisi de açık veya örtülü olarak üç önermeyi kapsar; ikisi de akıl yürütmenin zorunlu ilkesi olan ayniyet (özdeşlik) prensibine dayanır. İstintac ile istikrânın en önemli farkı ise ilkinde tümelden tikele, genelden özele gidilirken ikincisinde bunun aksine bir yol izlenmesidir.
BİBLİYOGRAFYA
İsmail Fenni [Ertuğrul], Lugatçe-i Felsefe, İstanbul 1341, s. 166.
İbrâhim Medkûr, el-Muʿcemü’l-felsefî, Kahire 1399/1979, s. 13.
Cemîl Salîbâ, el-Muʿcemü’l-felsefî, Beyrut 1982, I, 75-77.
Orhan Hançerlioğlu, “Vargı”, Felsefe Ansiklopedisi, İstanbul 1980, VII, 130.