https://islamansiklopedisi.org.tr/iyazi-ebu-nasr
Ebü’l-Muîn en-Nesefî’nin, Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’nin hem hocası hem ders arkadaşı olduğu yolundaki kayıtları dikkate alınırsa Semerkant’ta III. (IX.) yüzyılın ilk yarısında doğduğu söylenebilir. Tabakat kitapları Sa‘d b. Ubâde’nin soyundan geldiği hususunda görüş birliği içindedir. Nesefî’nin verdiği soy zincirine göre İyâzî onuncu göbekte Sa‘d b. Ubâde’ye ulaşmaktadır. Kaynaklar, İyâzî’nin Mâtürîdî ile birlikte Ebû Bekir el-Cûzcânî’den ders aldığını kaydeder; İyâzî, ancak o devrin diğer âlimlerinden temel İslâmî ilimleri tahsil etmiş olmalıdır. Henüz yirmi yaşlarında iken ders vermeye başlamış, kelâm ve fıkıh sahasında hepsi de Mâtürîdî’nin akranı olan kırk kadar öğrenci yetiştirmiştir. Bunun yanında bölgede İslâm’ın yerleşmesi için büyük çabalar gösteren İyâzî bu amaçla sık sık savaşlara katılmış ve bunların birinde şehid olmuştur. Kefevî’nin naklettiğine göre İyâzî, yanında oğlu Ebû Ahmed bulunduğu halde bir savaşa katılmış ve esir düşmüş, diğer esirlerle birlikte bölgenin yöneticisine götürülmüştür. Yönetici eline bir yay alarak, “Bunu kim gerebilir?” diye sormuş, İyâzî kendisinin gerebileceğini, fakat bunun için oka ihtiyacı olduğunu söylemiş, bunun üzerine kendisine ok verilmiş, o da oku yaya taktıktan sonra yöneticiyi öldürmüş, kendisi de hemen öldürülmüştür (Ketâʾibü aʿlâmi’l-aḫyâr, vr. 127b-128a).
İtikadî ve fıkhî açıdan Hanefî geleneğine bağlı olan İyâzî, başta Mu‘tezile ve Neccâriyye olmak üzere bölgede faaliyet gösteren Ehl-i sünnet dışı fırkalarla mücadele etmiş, Mâtürîdî düşüncesinin oluşmasına öncülük yapmıştır. Yaşça kendisinden daha küçük olmasına ve aralarında hocalık-öğrencilik ilişkisi bulunmasına rağmen Ebû Mansûr el-Mâtürîdî’ye büyük saygı göstermiştir. Nesefî onun Mâtürîdî’nin ilmî ve fikrî seviyesini çok takdir ettiğini, hatta bu talebesi gelmeden derse başlamadığını kaydetmektedir (Tebṣıratü’l-edille, I, 359). İnanç konularında bir taraftan naklin çizdiği sınırları aşmazken diğer taraftan akla da önem vermiş, Ebû Hanîfe’nin yolundan yürüyerek hem Mu‘tezile’yi hem bid‘at fırkalarını reddetmiştir. Kaynaklarda onun Ehl-i sünnet dışı fırkalara mensup kimselerle tartışmalar yaptığı, hasımlarının kendi görüşlerini temellendirmek için istidlâlde bulundukları âyetleri tam tersine onların fikirlerini çürütecek şekilde yorumladığı ve onları yenilgiye uğrattığı ifade edilmektedir. İyâzî’nin Allah’ın sıfatları hakkında Mesʾeletü’ṣ-ṣıfât adlı bir eserinin bulunduğu zikredilmektedir.
İyâzî’nin Ebû Ahmed ve Ebû Bekir adlı oğulları Mâverâünnehir bölgesinde Ehl-i sünnet akaidi ve Hanefî fıkhının gelişip yayılmasına hizmet etmişlerdir. Bunlardan büyük oğlu Ebû Ahmed kendini daha çok fıkıh sahasında yetiştirmiştir. Hocası Hakîm es-Semerkandî, Horasan ve Mâverâünnehir’in son yüzyıldan beri ilim, anlayış, ifade kabiliyeti, nezaket, iffet ve takvâ bakımından onun gibi birini yetiştiremediğini söylemiştir. Ebû Hafs el-Kebîr’in torunu Ebû Hafs el-İclî de, “Ebû Hanîfe’nin mezhebinin isabetli olduğunu kanıtlayan delil Ebû Ahmed’in onu benimsemesidir; çünkü böyle bir kişi hak olmayan bir mezhebe asla itibar etmez” demiştir. Ebû Bekir Muhammed ise bilhassa kelâm ilminde yetişmiştir. Onun, Ehl-i sünnet’le Mu‘tezile arasındaki temel farkları on madde halinde ortaya koyan el-Mesâʾilü’l-ʿaşr el-ʿİyâżiyye adıyla bir eser telif ettiği nakledilmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
Nesefî, Tebṣıratü’l-edille (Salamé), I, 356-357, 359.
Kureşî, el-Cevâhirü’l-muḍıyye, I, 177-178; III, 36-37; IV, 10-11.
Mahmûd b. Süleyman el-Kefevî, Ketâʾibü aʿlâmi’l-aḫyâr min fuḳahâʾi meẕhebi’n-Nuʿmâni’l-muḫtâr, Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 630, vr. 127b-128a.
Temîmî, eṭ-Ṭabaḳātü’s-seniyye, I, 362-363.
Leknevî, el-Fevâʾidü’l-behiyye, s. 23.
Muhammed b. Tavît at-Tancî, “Abû Mansûr al-Mâturîdî”, AÜİFD, IV/1 (1955), s. 1-12.