https://islamansiklopedisi.org.tr/kafur-ebul-misk
Nûbe’den (Sudan) Mısır’a getirilen siyahî kölelerden olup efendisi Mahmûd b. Vehb b. Abbas el-Kâtib tarafından İhşîdîler’in kurucusu ve ilk hükümdarı Muhammed b. Tuğç’a satılmış veya hediye edilmişti. Saraya alındıktan sonra hadım edilen Kâfûr’un Mısır’a on dört yaşında iken 312 (924) veya 322 (934) yılında getirildiğine dair rivayetlerden hareketle 298 (910) veya 308’de (920) doğduğu, ya da vefatında altmış beş yaşlarında olduğu bilgisine dayanılarak 292’de (905) dünyaya geldiği ileri sürülmektedir. Nûbe’de bir yerleşim birimi olan Lâb’da doğduğu için Lâbî nisbesiyle de kaydedilir. İhşîdî sarayında kısa zamanda Muhammed b. Tuğç’un güvenini kazanan Kâfûr siyasî ve askerî açıdan önemli görevlere getirildi. Muhammed b. Tuğç’un Hamdânî Hükümdarı Seyfüddevle ile mücadelesinde önemli rol oynadı. 333 (945) yılında Suriye seferine kumandan tayin edildi. Humus yakınlarında Rastân’da bozguna uğradıysa da Seyfüddevle’yi Humus ve Hama yönünde geri çekilmeye mecbur bırakıp Âsi nehri kıyısındaki bir çatışmada onu yenilgiye uğrattı. Muhammed b. Tuğç, Kâfûr’u Bağdat Abbâsî sarayına elçi olarak gönderdi, ayrıca kendi oğulları Ûnûcûr (Enûcûr) ve Ali’nin eğitimiyle görevlendirdi. Bu sebeple “üstat” lakabıyla anılır. Kâfûr’a Ebü’l-Misk lakabının Muhammed b. Tuğç veya Abbâsî halifesi tarafından miskin siyah olduğuna telmihen verildiği nakledilir. Muhammed b. Tuğç, 334 (946) yılında vefatından önce Kâfûr’u o sırada on beş yaşlarında olan oğlu Ebü’l-Kāsım Ûnûcûr’a vasî tayin etti.
Muhammed b. Tuğç’un Dımaşk’ta ölümü ve Kudüs’te defnedilmesinin ardından Kâfûr, Dımaşk’ı yeniden ele geçirip Mısır’ı hâkimiyet altına almak isteyen Seyfüddevle el-Hamdânî’yi Remle yakınlarında mağlûp etti. Suriye’de düzeni sağladıktan sonra 1 Safer 335 (1 Eylül 946) tarihinde Mısır’a döndü. Muhammed b. Tuğç’un ölümü üzerine ayaklanıp İhşîdî sarayına yaklaşan ve Mısır’da hâkimiyeti eline geçirmek üzere olan Rîf Valisi Galbûn ile de mücadele etti ve onu ortadan kaldırdı. Kâfûr, Ûnûcûr döneminde devleti bir hükümdar gibi yönetmeye başladı. Daha sonra Ûnûcûr otoritesini tesis etmeye girişince İhşîdî ordusu zencilerden oluşan Kâfûrîler ve İhşîdîler olarak ikiye bölündü. Ûnûcûr’un annesinin araya girmesiyle taraflar arasında barış sağlandı. Ancak Kâfûr’un devlet yönetimi üzerindeki hâkimiyeti Ûnûcûr’un 349’da (960) ölümüne kadar devam etti.
Ûnûcûr’un vefatı üzerine hânedanın başına geçen kardeşi Ebü’l-Hasan Ali döneminde de Kâfûr hâkimiyetini sürdürdü. Kâfûr tarafından dışarıyla teması engellenen Ebü’l-Hasan Ali, daha önce ağabeyi Ûnûcûr için tahsis edilen yıllık 400.000 dinarlık ödeneği alması karşılığında bütün yetkilerini Kâfûr’a devretti. Ardından, 351 (962) yılında Kâfûr’u yönetimden uzaklaştırmak için teşebbüse geçtiyse de yeterli asker ve maddî destek bulamadı. Bu durum Kâfûr ile Ali’nin arasının daha da açılmasına yol açtı. Ancak Kâfûr bu dönemde de yönetimi elinde tutmayı başardı. Ebü’l-Hasan Ali’nin ölümünden (355/966) sonra Kâfûr onun yerine dokuz yaşındaki oğlu Ahmed’in geçmesine karşı çıkınca Mısır günlerce emîrsiz kaldı. Hutbede yalnız Halife Mutî‘-Lillâh’ın adı zikredildi. Bu arada Kâfûr, Halife Mutî‘-Lillâh’ın kendisini Mısır valiliğine tayinini sağladı ve hutbelerde adını okutmaya başladı. Böylece hem fiilen hem resmen hükümdarlık makamını elde etmiş oldu (Muharrem 355 / Ocak 966).
Vezir İbn Hinzâbe’yi (Ebü’l-Fazl İbnü’l-Furât) görevinde tutan Kâfûr, İhşîdî Devleti’nin iç ve dış siyasetinde başarılı icraatlarıyla dikkat çekti. Hamdânî saldırılarını bertaraf etti; Mısır’ı ele geçirmek için büyük bir orduyla gelen Fâtımî Halifesi Muiz-Lidînillâh’ı geri püskürttü. Suriye bölgesinde hacıların ve tâcirlerin güvenliği için tehlike arzeden Karmatîler’i etkisiz hale getirdi. İsmâilî-Bâtınî propagandalarını önlemeye çalıştı. Nûbeliler’in saldırılarına karşı koydu. 20 Cemâziyelevvel 357 (22 Nisan 968) tarihinde Mısır’da vefat edince Muhammed b. Tuğç ve oğulları gibi Kudüs’e defnedildi. Kâfûr’dan sonra henüz on bir yaşındaki Ebü’l-Fevâris Ahmed b. Ali b. Muhammed el-İhşîd’e biat edildi, ancak çıkan iç problemlerin de etkisiyle kısa bir sürede Mısır, Fâtımî hâkimiyetine girdi (Şâban 358 / Temmuz 969). İki buçuk yıla yakın bir süre müstakil olmak üzere yirmi üç yıl Mısır, Suriye, Filistin ve Hicaz topraklarının yönetiminde söz sahibi olan Kâfûr, gerek kölelikten hükümdarlığa yükselmesi gerekse idarî uygulamaları ile dikkat çekmiş, birçok tehlikeyi bertaraf edip İhşîdî Devleti’ni ayakta tutmayı başarmıştır.
Kâfûr zekâsı, üstün idarî kabiliyeti ve siyasî yetenekleriyle birlikte aynı zamanda iyi bir savaşçı idi. Halka iyi muamele etmesi, cömertliği ve iyilik severliğiyle bilinirdi. Özellikle Ehl-i beyt mensuplarına muhabbet besler, Haremeyn’e değerli hediyeler gönderirdi. Dindar bir kişiliğe sahipti. İnsanların arasındaki ihtilâfları adaletle çözmeye çalışır, sarayında âlimlere, tarihçilere, edip ve şairlere büyük ilgi göstererek onları himaye ederdi. Onun bu tutumu dönemin ünlü isimlerinin Mısır’a gelmesine vesile olmuştur. Meşhur şair Mütenebbî, Halep Hamdânî sarayını bırakıp Kâfûr’un yanına gelmiş ve şiirleriyle onu övmüştür. Bu şiirler Mütenebbî divanında “Kâfûriyyât” başlığı altında yer almaktadır. Ancak Mütenebbî, Kâfûr’dan istediği valilik görevini alamayınca onu hicveden bir şiir yazarak Mısır’dan ayrılmıştır. Yahudi asıllı devlet adamı İbn Killis de Kâfûr’un himaye ettiği isimler arasında olup kendisi gördüğü bu ilgi neticesinde İslâm’ı kabul etmiştir. Kâfûr, Bustânü’l-Kâfûrî adıyla güzel bir mesire, içinde filler de beslendiği için Dârü’l-fîl adı verilen bir saray, bir hastahane, Cîze’de ve Mukattam dağı eteklerinde birer cami yaptırmıştır.
BİBLİYOGRAFYA
Kindî, el-Vülât ve’l-ḳuḍât (Guest), s. 297.
Mütenebbî, Dîvân (nşr. Abdülvehhâb Azzâm), Beyrut 1398/1978, s. 350-420.
İbn Zûlâk, Sîretü Muḥammed b. Ṭuġc el-İḫşîdî (nşr. İhsan Abbas, Şeẕerât min kütübin mefḳūde fi’t-târîḫ içinde), Beyrut 1408/1988, s. 261 vd.
Muvaffakuddin b. Osman, Mürşidü’z-züvvâr ilâ ḳubûri’l-ebrâr (nşr. M. Fethî Ebû Bekir), Kahire 1415/1995, s. 523-527.
Yâkūt, Muʿcemü’l-büldân (Cündî), V, 3.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 445, 457.
İbn Hallikân, Vefeyât, IV, 99-105.
Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XVI, 190-193.
İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, IV, 1-18.
Ahmed Muhtâr el-Abbâdî, Fi’t-Târîḫi’l-ʿAbbâsî ve’l-Fâṭımî, İskenderiye 1987, s. 144-147.
Hamdi Alaslan, İhşidîler Devleti: Siyasi Tarih, Sosyal, Ekonomik ve Kültür Hayatı (doktora tezi, 1989), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 100-129.
Ahmed Abdürrâzık Ahmed, Târîḫu Mıṣr ve âs̱âruha’l-İslâmiyye, Kahire 1993, s. 152-160.
Nadir Özkuyumcu, İbn Zülâk’ta İlk Müslüman Türk Devletleri Tolunoğulları ve Ihşidîler, İzmir 1996, s. 52-56.
Saîd Abdülfettâh Âşûr, “Kâfûr el-İḫşîdî”, Târîḫ ve âs̱âru Mıṣri’l-İslâmiyye, London, ts. (IMPADS Associates), s. 1117-1120.
Hasan İbrâhim Hasan, “Kâfûr el-İḫşîdî”, Mecelletü Külliyyeti’l-âdâb, XXXVI/1, Kahire 1942, s. 23-45.
Fâyiz el-Hamevî, “Kâfûr el-İḫşîdî”, el-Mevsûʿatü’l-ʿArabiyye, Dımaşk 2006, XV, 871-872.
A. S. Ehrenkreutz, “Kāfūr, Abu’l-Misk”, EI2 (İng.), IV, 418-419.
Abdülkerim Özaydın, “Seyfüddevle el-Hamdânî”, DİA, XXXVII, 36.