KARA DÂVUD - TDV İslâm Ansiklopedisi

KARA DÂVUD

KARA DÂVUD
Müellif: HATİCE KELPETİN ARPAGUŞ
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2001
Erişim Tarihi: 02.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/kara-davud
HATİCE KELPETİN ARPAGUŞ, "KARA DÂVUD", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/kara-davud (02.11.2024).
Kopyalama metni

Asıl adı Tevfîku muvaffıkı’l-hayrât fî îzâhi meâni Delâili’l-hayrât (Tevfîku muvaffıkı’l-hayrât li-neyli’l-berekât fî hidmeti menbai’s-saâdât şerhu Delâili’l-hayrât) olan eserin müellifi, Kanûnî Sultan Süleyman devri müderrislerinden Kara Dâvud İzmitî’nin (948/1541) neslinden geldiği tahmin edilen Karadâvudzâde Mehmed Efendi’dir (ö. 1170/1756). Mehmed Efendi’nin hayatı hakkında bilgi yoktur. Kitap, Bursalı Mehmed Tâhir tarafından yanlışlıkla Kara Dâvud İzmitî’ye nisbet edilmiştir.

Mehmed Efendi eserinde alışılagelen şerh yöntemini takip etmemiş, salavat ve duaların nakledilmesi sırasında değişik konulara geçmiş, bunları birbirinden farklı kıssa ve tasavvufî menkıbelerle zenginleştirmiştir. Bundan dolayı eserin hacmi genişlemiş, şerh olma niteliğini aşarak telif mahiyetini almış, ahlâk ve siyer konularını işleyen bir mev‘iza kitabı halini almıştır. Kitabı bir girişten sonra sekiz bölüme (hizib) ayırmak mümkündür. Girişte Cezûlî’nin eserini yazmasına vesile olan menkıbeler anlatılır. Birinci bölümde Hz. Peygamber’e salavat getirmenin fazileti, ebeveyni, doğumu, isimleri, isrâ ve mi‘racı, arş, kürsî ve yedi gök tabakası, âlemlerin sayısı meselesi ve İblîs hakkındaki hikâyeler gibi konulara yer verilir. İkinci bölüm Ehl-i abâ’nın sayısı ve Resûl-i Ekrem’in hissî mûcizeleriyle ilgilidir. Üçüncü bölümde mukarrebîn ve hamele-i arş, cennet ehlinin ziyafet günleri, kevser, Resûlullah’ın hicreti, ayın yarılması (inşikāku’l-kamer) olayı ve Ebû Eyyûb el-Ensârî kıssası zikredilir. Dördüncü bölüm yahudi âlimlerine dair bazı menkıbeler, çocukların yaptıkları amellerin sevabının ebeveynlerine ulaşması ve namazın keyfiyeti gibi hususlarla ilgilidir. Beşinci bölümde Hızır ve İlyâs kıssaları, meleklerin tesbihi ve cuma namazının fazileti konularına temas edilir. Altıncı bölümde Hz. Mûsâ’ya Resûlullah’a salavat getirmesinin emredilmesi, mîsak, Âdem’den Îsâ’ya kadar geçen peygamberlere ait menkıbeler ve Kur’an âyetlerinin sayısı gibi meseleler üzerinde durulur. Yedinci bölümde bazı zikir metinlerini ve âyetleri okumanın fazileti, müminlerin meleklerden üstün konumda bulunuşu, nübüvvetin vehbî oluşu, hûrîler, Cebrâil’in Peygamber’e geliş sayısı, Resûl-i Ekrem’in amcası Ebû Tâlib’le yaptığı Şam yolculuğu, Hz. Süleyman’ın kuşların zikrinden haber vermesi vb. konulardan bahsedilir. Sekizinci bölümde fakirliğin övünç vesilesi olduğunu belirten ve sûfîlerce Hz. Peygamber’e atfedilen rivayetin mevzû oluşu, te’vil ve tefsirin açıklanması, ism-i a‘zam duası, kalbin salâh ve fesadı üzerinde durulur. Firavun ve İblîs’le ilgili hikâyelere yer verilir. Eser Cezûlî’den nakledilen uzunca bir duanın tefsiriyle sona erer.

Kitabın en önemli özelliği, tasvirlerde ve menkıbelerle dolu anlatımlarda halkın duygularına ve hayal dünyasına hitap edecek bir üslûbun kullanılmasıdır. Bundan dolayı eser halk arasında çok rağbet görmüştür. Müellif konuları işlerken zayıf, uydurma ve İsrâiliyat türü rivayetlere başvurmuştur. Meselâ ruhen mi bedenen mi vuku bulduğu tartışmalı olan mi‘rac olayının bedenen vuku bulduğu kabul edilmekle birlikte mi‘rac hayal ürünü birçok unsurla desteklenmiş ve bunlar Resûl-i Ekrem’e izâfe edilmiştir. Bu arada yapılan tasvirler arasında Peygamber’in başına nurdan kavuk giydirildiği, Hz. Âdem’in yaratılmasından sekiz bin yıl önce Rıdvân tarafından sarılmış olan bu kavuğun kırk bin gözü ve her gözünde “Muhammed Allah’ın resulüdür, nebîsidir, habîbidir, halîlidir” şeklinde dört satırın yazılı olduğu vb. rivayetlere eserde sıkça rastlanır (Tevfîku muvaffıkı’l-hayrât, s. 182). Bu tür mübalağalı ifadelere ve abartılmış sayılara dayanan tasvirlere yer verilen Kara Dâvud, halk eserleri arasında sağlam rivayetleri en az kullanan bir kitap niteliğine bürünmüştür.

Araştırmalar, yaygın biçimde okunan eserler arasında yer alan Kara Dâvud’un geleneksel yaşayış tarzını devam ettirmekte olan çevrelerde bugün hâlâ okunduğunu ortaya koymuştur (Günay, s. 252). 1254-1330 (1838-1912) yılları arasında on beş baskısı yapılan eserin Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Merkezi Yordam 2001 bilgisayar kütüphane kayıtlarında, İstanbul ve Anadolu’daki kütüphanelerde mevcut altmış civarında nüshası tesbit edilmiştir (meselâ bk. Süleymaniye Ktp., Kılıç Ali Paşa, nr. 218, Hamidiye, nr. 323, Serez, nr. 1770; Tire İlçe Halk Ktp., Necip Paşa, nr. 113). Kara Dâvud’u, Mehmet Faruk Gürtuna Şerh-i Delâil-i Hayrât (I-III, İstanbul 1971) ve Abdülkadir Akçiçek Delâil-i Hayrât Şerhi Kara Davud (İstanbul 1975) adıyla sadeleştirerek yayımlamıştır.


BİBLİYOGRAFYA

Kara Dâvud, Tevfîku muvaffıkı’l-hayrât, İstanbul 1266, s. 182.

, I, 759.

, I, 399.

, I, 340.

, II, 331.

, I, 542.

, IV, 1645.

Ünver Günay, Erzurum ve Çevre Köylerinde Dinî Hayat, İstanbul 1999, s. 227, 252.

Hatice Kelpetin, Yaygın İslâm Anlayışı: Klasik Dönem Osmanlı Geleneği (doktora tezi, 2000), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 13-25.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2001 yılında İstanbul’da basılan 24. cildinde, 359 numaralı sayfada yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER