KASÎDETÜ’l-BÜRDE - TDV İslâm Ansiklopedisi

KASÎDETÜ’l-BÜRDE

قصيدة البردة
Müellif: KENAN DEMİRAYAK
KASÎDETÜ’l-BÜRDE
Müellif: KENAN DEMİRAYAK
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2001
Erişim Tarihi: 19.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/kasidetul-burde--kab-b-zuheyr
KENAN DEMİRAYAK, "KASÎDETÜ’l-BÜRDE", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/kasidetul-burde--kab-b-zuheyr (19.11.2024).
Kopyalama metni

Câhiliye döneminin tanınmış şairlerinden Züheyr b. Ebû Sülmâ’nın ölmeden önce oğulları Kâ‘b ile Büceyr’e, gördüğü bir rüya üzerine gelmesinin yakın olduğunu anladığı Hz. Peygamber’e tâbi olmalarını tavsiye ettiği, iki kardeşin Medine’ye doğru yola çıktığı, Kâ‘b’ın Medine yakınında kaldığı, Büceyr’in Medine’ye giderek Resûl-i Ekrem ile görüşüp müslüman olduğu, bunu öğrenen Kâ‘b’ın, kardeşini ve Resûlullah’ı hicveden bir şiir nazmetmesi üzerine Hz. Peygamber’in Kâ‘b’ın kanının helâl olduğunu söylediği rivayet edilir. Büceyr kardeşine mektup göndererek bazı şairler hakkında ölüm kararı verildiğini, ancak Resûl-i Ekrem’in pişman olup huzura gelenleri affettiğini bildirir ve Hz. Peygamber’e gelip af dilemesini tavsiye eder. Medine’ye gidip sabah namazında Mescid-i Nebevî’ye giren Kâ‘b, Resûlullah’ın huzuruna yüzü örtülü olarak çıkar ve kendisine Kâ‘b’ın tövbe edip İslâm’ı kabul etmek amacıyla geldiğini, af talebinin kabul edilip edilmeyeceğini sorar. Resûl-i Ekrem talebinin kabul edileceğini belirtince yüzündeki örtüyü açar ve kendisinin Kâ‘b olduğunu söyler. Kâ‘b ünlü kasidesini bu sırada okumuş, kasideyi çok beğenen Hz. Peygamber, “Bürde” adı verilen ve günümüzde Topkapı Sarayı Müzesi’nde muhafaza edilen hırkasını onun omuzlarına koymuş, bundan dolayı kasideye “Kasîdetü’l-bürde” veya başlangıç ifadesine göre “Bânet Süâd” adı verilmiştir.

Câhiliye döneminin geleneksel kaside tarzı ile nazmedilmiş olan Ḳaṣîdetü’l-bürde’nin nesîb bölümüne (1-14. beyitler) şair Süâd’ın ayrılığından söz ederek başlar. Süâd yumuşak sesli, ılık bakışlı, gözleri sürmeli, vücudunun aşağı kısımları dolgun, yukarı kısımları zayıf, orta boylu, tebessüm ettiği zaman beyaz dişleri görünen bir ceylandır. Şair burada Süâd’ı nasihat dinlemeyen, sözünde durmayan, cefakâr, yalancı, vefasız dost simgesi olarak kullanır. Tasvir bölümünde (15-35. beyitler) kaside geleneğine uygun olarak memduha ulaşmak üzere bindiği deveyi tasvir eder. Kasidenin medih bölümü (43-53. beyitler) özür beyanı (i‘tizâr) ve Hz. Peygamber’le muhacirleri medih olmak üzere iki kısımdan oluşur. Kâ‘b, Resûl-i Ekrem’in kendisini affetmesi hususunda hiçbir dostundan yardım görmediğini, Resûlullah’a kendisi hakkında olumsuz birçok şey söylendiğini, ancak bunların dedikoducular tarafından uydurulduğunu, Hz. Peygamber’den ceza değil af umduğunu söyledikten sonra onu övmeye başlar. Bir bütün olarak bakıldığında Ḳaṣîdetü’l-bürde’ye korku, endişe, dışlanma, sıkıntı ve ümitsizlikten oluşan psikolojik bir atmosferin hâkim olduğu görülür. Ayrılıkla başlayıp ölüm teması ile son bulan kasidenin kötümser duygular içinde nazmedildiği söylenebilir.

Kâ‘b bu kasidesinde kendisinden önce yaşayan şairlerin şiirlerindeki teknik yapıya bağlı kalmıştır. Onu diğerlerinden ayıran tek özellik Süâd’ın ve ayrılığının sadece bir sembol oluşudur. Çağdaş edebiyat tenkitçilerine göre Süâd tatlı hayallerin, eğlence hayatının, Arap yarımadasının dört bir yanında hüküm süren keşmekeşliğin, kabilesiyle övünmenin sembolüdür. Şairin uzaklaştığı şeyler bunlardır. Şairin Süâd’ı en ince ayrıntılarına kadar tasvir etmesi karşısında Hz. Peygamber ve ashabının sessiz kalması dikkat çekicidir. Bazı teknik kusurları bulunduğu tesbit edilen kasidenin beyit sayısı hakkında farklı rivayetler vardır. Sükkerî bu sayıyı elli beş, İbnü’l-Enbârî elli yedi, Ebû Zeyd el-Kureşî elli sekiz, diğer bazı kaynaklar elli dokuz ve altmış olarak kaydetmiştir. Kasidenin ihtiva ettiği lafızlar ve beyitlerin tertibinde de farklılıklar vardır.

Ḳaṣîdetü’l-bürde, telif tarihinden zamanımıza kadar İslâm edebiyatında önemli bir yer işgal etmiştir. Makkarî’nin bazı âlimlerin meclislerini Kâ‘b’ın kasidesiyle açtıklarını söylemesi de (Nefḥu’ṭ-ṭîb, II, 689) kasidenin İslâm edebiyatındaki önemine işaret etmektedir. Kasidenin metnini ilk olarak Lette Leiden’de (1748) yayımlamış, bunu Batı’da ve İslâm ülkelerinde yapılan şerhli ve şerhsiz diğer neşirler izlemiştir. Kasidenin harekeli metni şairin Sükkerî tarafından şerhedilen divanında (nşr. T. Kowalski, Krakow 1950; nşr. Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, Kahire 1369/1950, 1385/1965) ve Kureşî’nin Cemheretü eşʿâri’l-ʿArab’ı ile (s. 365-371) İbrâhim Mustafa en-Nebhânî’nin Kitâb Mecmûʿ min mühimmâti’l-mütûni’l-müstaʿmele adlı eserlerinde (Kahire 1323, s. 48-52) yer almaktadır.

Edip ve şairler kaside üzerine şerh, muâraza (nazîre), tahmis ve taştir yapma konusunda âdeta yarışmışlardır. Ebü’l-Abbas el-Ahvel, Ebü’l-Abbas Sa‘leb ve Îsâ b. Abdülazîz el-Cezûlî (Fransızca tercümesiyle, nşr. R. Basset, Paris 1910-1911), İbn Düreyd, Kemâleddin el-Enbârî (nşr. Reşîd el-Ubeydî, Bağdat 1974; nşr. Mahmûd Hasan Zeynî, Suûdiyye 1400), Ebû Bekir İbnü’l-Enbârî (nşr. Mahmûd Hasan ez-Zeynî, Cidde 1400/1980), Hatîb et-Tebrîzî (nşr. F. Krenkow, , LXV [1911], s. 241-279; Beyrut 1389/1970), Abdüllatîf el-Bağdâdî (nşr. Hilâl Nâcî, Küveyt 1982), İbn Hişâm en-Nahvî (nşr. I. Guidi, Leipzig 1871-1874; nşr. Mahmûd Hasan Ebû Nâcî, Dımaşk-Beyrut 1404/1984), İbn Hicce (nşr. Ali Hüseyin el-Bevvâb, Riyad 1985), İbn Seyyidünnâs, Devletâbâdî (Haydarâbâd 1323), Süyûtî, İbn Hacer el-Heytemî ve İbrâhim el-Bâcûrî’nin (Kahire 1286, 1302, 1345) şerhleriyle Abdülkādir el-Bağdâdî’nin İbn Hişâm’ın şerhine yazdığı hâşiye (nşr. Nazif Hoca, I-III, Beyrut 1400-1410/1980-1990) kaside hakkında yapılan çalışmaların en önemlileridir. Türkçe şerhler arasında Nişancı Abdurrahman Abdi Paşa’nın Şerh-i Kasîde-i Bürde’si (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 3657), Eyüp Sabri Paşa’nın Azîzü’l-âsâr’ı (İstanbul 1291), Şeyhülislâm Ahmed Muhtar Beyefendi’nin Şerh-i Kasîde-i Bânet Süâd’ı (İstanbul 1324), Ahmed Üsküdârî (Nuruosmaniye Ktp., nr. 4005) ve Ispartalı Zeynelâbidîn’in Kasîde-i Bânet Suâd’ı (İstanbul 1928), Farsça şerhler arasında da Muhammed Necef Ali Han’ın Kâfilü’l-İsʿâd Şerḥ-i Ḳaṣîdet-i Bânet Süʿâd adlı eseri sayılabilir.

Zemahşerî, Ali b. Muhammed el-İmrânî el-Hârizmî, Takıyyüddin et-Tabîb, Muhammed b. Saîd el-Bûsîrî, Ebû Hayyân el-Endelüsî, İbn Nübâte el-Mısrî, İbn Câbir el-Endelüsî, Fîrûzâbâdî tarafından kasideye nazîreler yazılmıştır. Bunların arasında en meşhuru Bûsîrî’nin Ẕuḫrü’l-meʿâd ʿalâ (fî) vezni Bânet Süʿâd adlı lâmiyyesidir (kasideye yapılan diğer şerh, nazîre, taştîr, tahmîs vb. çalışmalar için bk. , II, 1330; Zekî Mübârek, s. 26-29; , I, 33; Suppl., I, 68-69; Sezgin, II, 230-235; Tülücü, sy. 5 [1982], s. 165-173).

Ḳaṣîdetü’l-bürde’yi Georg Wilhelm Freytag (Halle 1823) ve Theodor Nöldeke (Delectus veterum carminum arabicorum, Berlin 1890, s. 110-114) Latince’ye; A. Raux (Paris 1904) ve René Basset (La Bānat Soʿād, Cezayir 1910) Fransızca’ya; James William Redhouse (The Burda, Arabian Poetry for English Readers, Glasgow 1881, s. 305-318) ve Reynold Alleyne Nicholson (Translations of Eastern Poetry and Prose, Cambridge 1922, s. 19-23) İngilizce’ye; Gustav Weil (Das Leben Mohammeds, Stuttgart 1864, II, 254-257), Rückerd (Hamasa, Stuttgart 1846, I, 152-157) ve Oskar Rescher (Beiträge zur arabischen Poësie: Übersetzungen, Kritiken, Aufsätze, IV/1 [İstanbul 1950], s. 32-41; IV/3 [1959-1960], s. 99-175) Almanca’ya; Giuseppe Gabrieli (al-Burdatân, Firenze 1901) İtalyanca’ya; M. Nuri Gencosman (“Kasîde-i Bürde”, Tercüme Dergisi, sy. 75-76 [Ankara 1961], s. 90-97), Nâfiz Danışman (“Kasîde-i Bürde”, Diyanet Dergisi, II/12 [Ankara 1963], s. 23-27), Sezai Karakoç (Üç Kaside, İstanbul 1967, s. 17-25; İslamın Şiir Anıtlarından, İstanbul 1995, s. 23-30) ve M. Arif Karakaya (Kasîde-i Bürde, İstanbul 1993) Türkçe’ye çevirmiştir.


BİBLİYOGRAFYA

, II, 501-502.

, I, 89-91.

, VII, 41-45.

Merzübânî, Muʿcemü’ş-şuʿarâʾ (nşr. Abdüssettâr Ahmed Ferrâc), Kahire 1379/1960, s. 230-231.

, s. 47-48, 365-371.

, II, 689.

, II, 1330.

Zekî Mübârek, el-Medâʾiḥu’n-nebeviyye, Kahire 1935, s. 21-29.

, I, 33; , I, 68-69.

, II, 229-235.

Seyyid İbrâhim Muhammed, Ḳaṣîdetü Bânet Süʿâd li-Kâʿb b. Züheyr ve es̱eruhâ fi’t-türâs̱i’l-ʿArabî, Beyrut 1406/1986.

Fuâd Efrâm el-Bustânî, “Şâʿiriyyetü Kâʿb b. Züheyr”, el-Meşriḳ, XXXI, Beyrut 1933, s. 697-701.

M. Hidayat Husain, “Banat Su‘ād of Ka’b bin Zuhair”, , IX (1934), s. 67-84.

Ömer Muhammed et-Tâlib, “Ḳaṣîdetü Bânet Süʿâd ve muʿârażâtühâ”, Âdâbü’r-Râfideyn, XII/13, Musul 1981, s. 183-220.

Süleyman Tülücü, “Kâʿb b. Zuheyr ve Ḳaṣîde-i Bürde’si Üzerine Notlar”, , sy. 5 (1982), s. 159-173.

René Basset, “Bürde”, , II, 837-838.

a.mlf., “Ka’b”, a.e., VI, 5.

Sh. Inayatullah, “Bānat Suʿād”, , I, 1011.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2001 yılında İstanbul’da basılan 24. cildinde, 566-568 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER