https://islamansiklopedisi.org.tr/kays-b-sad
Hazrec kabilesinin ileri gelenlerinden Sa‘d b. Ubâde’nin oğludur. Küçük yaşta babası tarafından Hz. Peygamber’in hizmetine verildi; on yıl Resûl-i Ekrem’in yanında bulundu ve bütün gazvelere katıldı. Mekke’nin fethi sırasında gelen bir şikâyet üzerine Resûlullah ensarın sancağını babasından alarak ona teslim etti. Hz. Peygamber, Huneyn Gazvesi dönüşü Ci‘râne’de ganimetleri dağıttıktan sonra Kays b. Sa‘d’ı 400 kişilik bir seriyyenin başında Sudâ’ kabilesini İslâm’a davet için Yemen’e gönderdi. Bunun üzerine kabileden gelen on beş kişilik bir heyet müslüman olduklarını bildirdi (8/629).
Kādisiye Savaşı’na ve Mısır’ın fethine katılan Kays Hz. Ali hilâfete geçince Mısır valiliğine tayin edildi. Kays, Mısır’a vardıktan sonra minbere çıkarak halifenin mektubunu okudu ve halkı biata çağırdı. Aralarında Mesleme b. Muhalled, Muâviye b. Hudeyc ve Büsr b. Ebû Ertât gibi Hz. Osman taraftarı sahâbîlerin de bulunduğu yaklaşık 10.000 kişilik bir grup dışında Mısır’ın her tarafına otoritesini kabul ettirdi. Muhalifler herhangi bir silâhlı eyleme kalkışmayacaklarını ve ona karşı savaşmayacaklarını, taleplerinin sadece siyasî krizle ilgili olduğunu ve kriz sona erinceye kadar kendilerine dokunulmamasını istediler (Taberî, IV, 547-554). Kays b. Sa‘d yumuşak bir politika izlemeyi tercih etti ve onlara bir elçi gönderip istedikleri gibi hareket edebileceklerini bildirdi; arkasından da Mesleme b. Muhalled ile bir anlaşma yaparak Mısır’ın haracını topladı. Fakat onun Hiribta’da üslenen Hz. Osman taraftarlarına karşı takındığı ılımlı tutum, Muâviye ile Hz. Ali arasındaki hilâfet mücadelesi sırasında sonucu onun aleyhine olan bazı gelişmelere sebebiyet verdi ve Hz. Ali onu geri çağırdı.
Mısır’dan döndükten sonra Cemel Vak‘ası’na katılan Kays (İbn Abdülber, III, 218), Hz. Ali tarafından Azerbaycan’a vali tayin edildiyse de yerine Abdullah b. Şebîl el-Ahmesî’yi vekil bırakıp Kûfe’ye geldi ve Sıffîn Savaşı’nda bir kumandan sıfatıyla çarpıştı. Savaşın ardından üstün başarılar gösterdiği için Hz. Ali onu Azerbaycan valiliğinin yanı sıra oradaki Irak ordusunun başkumandanlığına ve yeni ihdas edilen şurtatü’l-hamîs teşkilâtının başına getirdi. Kays’ın Hz. Ali’nin yanında katıldığı son savaş Hâricîler’e karşı yapılan Nehrevan Savaşı’dır (38/658). Savaştan önce Hz. Ali onu ve Ebû Eyyûb el-Ensârî’yi Hâricîler’e nasihatte bulunmak üzere göndermişti.
Hz. Ali’nin şehid edilmesi üzerine (Ramazan 40 / Ocak 661) Kays b. Sa‘d’ın öncülüğünde Iraklılar’ın halife seçtiği Hz. Hasan, Kays’ın Muâviye konusunda sert bir tutum izleyeceğini düşündüğünden onu Irak ordusu başkumandanlığından alarak yerine Ubeydullah b. Abbas’ı tayin etti. Ubeydullah ise Hz. Hasan’ın hilâfeti Muâviye’ye terkedeceğini anlayarak Kays b. Sa‘d’ın da aralarında bulunduğu ordusunu başsız bırakıp Muâviye’nin yanına gitti. Bunun üzerine Iraklılar Kays’ı tekrar başkumandanlığa getirdiler. Muâviye, halifeliği konusunda Hz. Hasan ile Ubeydullah’ın onayını aldıktan sonra güçlü bir orduyla karşısına çıkan Kays b. Sa‘d ile uzlaşma yolları aramaya başladı. Ona bir mektupla altında mührü bulunan boş bir kâğıt göndererek şartlarını yazmasını istedi. Kays, Muâviye’nin peşinen kabul ettiği antlaşma metninde kendi can güvenliğinin teminat altına alınmasını ve Hz. Ali taraftarlarının daha önce döktükleri kanlardan ve kazandıkları mallardan sorumlu tutulmamalarını şart koştu; isteklerinin yerine getirilmesi üzerine ordusuyla birlikte Muâviye’ye biat etti (Taberî, V, 164).
Kays b. Sa‘d daha sonra Medine’ye döndü ve 60 (680) yılında vefatına kadar orada sade bir hayat sürdü. Onun 59’da (679) öldüğü de rivayet edilir. Kays’ın ismi zekâsından dolayı Arap dâhileri arasında zikredilmektedir. Cömertliği hakkında kaynaklarda pek çok rivayet yer almakta, ayrıca Hz. Peygamber’in onunla babası Sa‘d’ı bu vasıflarından dolayı övdüğü bilinmektedir (İbn Hacer, III, 249). Hîre halkının kendi liderlerine secde ettiğini gören Kays b. Sa‘d’ın Resûl-i Ekrem’in secde edilmeye daha lâyık olduğunu düşünerek bunu kendisine teklif ettiği, onun da Allah’tan başkasına secde edilemeyeceğini belirterek böyle bir hareketi kesin olarak yasakladığı rivayet edilir (Ebû Dâvûd, “Nikâḥ”, 40). Ebû Dâvûd’dan naklen, Hammâd b. Seleme’nin elinde Kays’a ait bir hadis risâlesi bulunduğu ve Hammâd’ın hadisleri ezberinden rivayet ederken bundan başka bir metin bulundurmadığı kaydedilir (Zehebî, VII, 451).
BİBLİYOGRAFYA
Buhârî, “Aḥkâm”, 12.
Ebû Dâvûd, “Nikâḥ”, 40.
Abdürrezzâk es-San‘ânî, el-Muṣannef (nşr. Habîbürrahman el-A‘zamî), Beyrut 1392/1972, V, 459-463.
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, VI, 52-53.
Taberî, Târîḫ (Ebü’l-Fazl), IV, 547-554; V, 162-164.
Kindî, el-Vülât ve’l-ḳuḍât (Guest), s. 20-23.
İbn Abdülber, el-İstîʿâb, Beyrut, ts. (Dârü’l-kitâbi’l-Arabî), III, 216-223.
İbn Asâkir, Târîḫu Dımaşḳ (Amrî), XLIX, 396-434.
İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe, Tahran, ts., IV, 215-216.
Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, III, 102-112; VII, 451.
İbn Hacer, el-İṣâbe, III, 249.
Şâmî, Sübülü’l-hüdâ, VI, 322-323.
Abdülhalik Bakır, Hz. Ali Dönemi, Ankara 1991, s. 88-95.
M. Mahmûd Zeytûn, “Ḳays b. Saʿd”, ME, XL (1968-69), s. 48-52, 145-147, 651-654, 728-731.