https://islamansiklopedisi.org.tr/kutbuddin-izniki
Kutbüddinzâde diye tanınan oğlu Mehmed İznikî’nin İḥticâcu Âdem maʿa Mûsâ ʿaleyhime’s-selâm adlı risâlesindeki bir kaydından (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 1593, vr. 55a) Niğde’de doğduğu, daha sonra buradan İznik’e göç ettiği anlaşılmaktadır. Babasının adı Mehmed’dir. Aralarında Osmanlı veziri ve Arap dili âlimi Niksârî Hasan Paşa’nın da bulunduğu çeşitli hocalardan ders aldı. Hasan Paşa’dan okuduğu Şerḥ-i Meṭâliʿi 795’te (1393) bitirdiği nakledilir. Kaynaklar, diğer ilimlerin yanı sıra özellikle şer‘î ilimlere vukufundan ve tasavvuf yolunda önemli dereceler katettiğinden söz etmektedir. Evliya Çelebi onun Bayramiyye şeyhlerinden olduğunu ve Şeyh Hüsam diye bir zattan icâzet aldığını söylüyorsa da (Seyahatnâme, II, 42) Bayramiyye tarikatının pîri Hacı Bayrâm-ı Velî 833’te (1430) vefat ettiğine göre bu bilgi doğru olmamalıdır. Yine Evliya Çelebi’nin ifadesinden İznik’te bir âsitânesinin olduğu ve tarikat faaliyetlerini burada sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Timur’un Anadolu’yu işgali sırasında Kutbüddin İznikî’nin onunla buluşup kendisine önemli uyarılarda bulunduğu, haksız yere kan dökmekten vazgeçmesini söylediği, Yıldırım Bayezid’in oğlu Îsâ Çelebi’nin Timur’a itaatini bildirmek üzere elçilik yaptığı, Timur’un da onun vasıtasıyla Çelebi’ye kemer, külâh ve bazı hediyeler gönderdiği kaydedilmektedir. Kutbüddin 8 Zilkade 821’de (7 Aralık 1418) İznik’te vefat etti ve zâviyesine defnedildi. Kabri üzerindeki üstü kubbeli dört köşe türbe ile bitişiğindeki Şeyh Kutbüddin Camii’nin XV. yüzyıl yapıları olduğu tesbit edilmekle birlikte kimin tarafından inşa edildikleri kesin olarak bilinmemektedir. Cami ve zâviye zaman içinde harap olmuş, türbe ise yakın zamanda onarım görmüştür.
Eserleri. 1. Tefsîrü’l-Ḳurʾân (Tefsîru Ḳuṭbiddîn). Tam nüshası tesbit edilemeyen ve kaç cilt olduğu bilinmeyen bu Arapça tefsirin II. cildi İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ndedir (AY, nr. 1741). Nisâ ve Mâide sûrelerinin tefsirini içeren 276 varaklık bu cilt hem dirâyet hem rivâyet tefsiri olma niteliğini taşımaktadır (Demir, s. 116-117).
2. Mukaddime. Namaz, oruç, hac, zekât gibi ibadet konularının Hanefî mezhebine göre anlatıldığı, ayrıca inanç ve ahlâka dair meselelerin ele alındığı eser Türkçe ilmihal geleneğinin ilk örneklerindendir. Kitabın, Ebü’l-Leys es-Semerkandî’nin namazla ilgili ilmihal niteliğindeki aynı adlı Arapça risâlesinin (Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 625) Türkçe’ye çevrilip inanç, ibadet ve ahlâka dair konuların eklenmesi suretiyle meydana gelen bir eser şeklinde nitelendirilmesi (DİA, XXII, 139-140) doğru değildir. Bazı nüshalarının başına (Süleymaniye Ktp., Hamidiye, nr. 550; İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet, nr. K. 32) sonradan adının Mukaddimetü’s-salât şeklinde kaydedilmiş olması, Taşköprizâde ve Hoca Sâdeddin gibi müelliflerin Kutbüddin İznikî’nin namazla alâkalı bir risâlesinin olduğunu belirtmeleri, Mecdî ve Bursalı Mehmed Tâhir’in de Kutbüddin İznikî’nin Mukaddime adlı eserinin namazla ilgili olduğuna dair kayıtları eserin Semerkandî’nin risâlesiyle karıştırılmasından kaynaklanmış olmalıdır. İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı’nda bulunan (Muallim Cevdet, nr. K. 32) ve müellif hayatta iken 817’de (1414) istinsah edilen bir nüshada eserin Mukaddime şeklinde kaydedilen adı Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki bir başka nüshada (Hasan Hayri - Abdullah Efendi, nr. 24) Büniye’l-İslâm, İtalya’da Vatikan Kütüphanesi’nde bulunan bir nüshada ise (Vat. Turco, nr. 18) İbâdât şeklinde yazılmıştır. Diğer bazı nüshalarında isminin Râhatü’l-kulûb şeklinde kaydedilmesi ise (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 1171; İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet, nr. O. 39) müellifin benzer konuları ele aldığı başka bir eseriyle karıştırılmasıyla ilgilidir. Nüshalardaki bu yanlışlık Osmanlı Müellifleri’nde de tekrarlanmıştır (I, 144). Eserin ayrıca birçok nüshası bulunmaktadır.
3. Râhatü’l-kulûb. Kelâm, fıkıh ve tasavvufun mezcedildiği bu Türkçe eserde müellif, inanç ve ibadet konularını mutasavvıfların anlayışından hareketle anlatmış, son kısımda şeyhe bağlanmanın gerekliliği, kâmil şeyhin vasıfları, hırka giyme gibi tasavvuf konularını ele almıştır. Eserin Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan iki nüshasının da (Hacı Mahmud Efendi, nr. 1600, 1691) eksik olduğu anlaşılmaktadır. Baş tarafı noksan olan nüshaya (nr. 1691) müstensihler tarafından besmele, hamdele ve salvelenin ardından kısa bir giriş yazısı, son tarafı eksik olan nüshaya da (nr. 1600) eserin tamamlandığını ifade eden bir yazı eklenmiştir. Yine eksik olan bir nüshası da Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (Veliyyüddin Efendi, nr. 3278).
4. Telfîḳāt. Ferrâ el-Begavî’nin Meṣâbîḥu’s-sünne adlı eserinin Arapça hâşiyesidir. Müellif, bu eseri hadisler arasındaki zâhirî çelişkiyi ortadan kaldırmak maksadıyla kaleme aldığını belirtmiştir. Değişik nüshalarında adı Tevfîḳātü’l-Meṣâbîḥ (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 476), Kitâbü’t-Taʿlîḳ fi’l-ḥadîs̱, Kitâbü’t-Telfîḳ (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 1125) şeklinde kaydedilmişse de müellifin oğlu Kutbüddinzâde Mehmed, İḥticâcu Âdem maʿa Mûsâ ʿaleyhime’s-selâm adlı risâlesinde eserin adını Telfîḳāt şeklinde yazmıştır (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 1593, vr. 55a; Yazma Bağışlar, nr. 4345, vr. 173a-b; Hacı Mahmud Efendi, nr. 4223, vr. 28a). Kutbüddinzâde’nin kaydı, aynı zamanda babasının bu eserini kendisine nisbet edenlerin (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 476; Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 211; Osmanlı Müellifleri, I, 160) verdiği bilgiyi de geçersiz kılmaktadır.
5. Risâle fî hakkı devrâni’s-sûfiyye (Süleymaniye Ktp., Pertev Paşa, nr. 628). Yedi varaklık bu Türkçe eserde Gazzâlî’nin İḥyâʾü ʿulûmi’d-dîn’i başta olmak üzere güvenilir kaynaklardan nakledilen bilgilerle tasavvuf ehlinin devranla zikretmelerinin câiz olduğu savunulmuştur.
Bursalı Mehmed Tâhir, Kutbüddin İznikî’nin Zâdü’l-meʿâd fi’l-furûʿ ve’l-aḫlâḳ adlı bir eserinin Bursa’da İncirli Dergâhı Kütüphanesi’nde bulunduğunu kaydeder (Osmanlı Müellifleri, I, 144). Yine Mehmed Tâhir’in İznikî’ye nisbet ettiği el-ʿİḳdü’s̱-s̱emîn ve’l-ʿaḳdü’l-yemîn adlı tefsire dair eserin (Süleymaniye Ktp., İbrâhim Efendi, nr. 246) İznikî’nin torunlarından birine ait olduğu anlaşılmıştır. Zira müellif eserde Kutbüddin İznikî’den “ceddimiz” diye bahsetmekte ve Mukaddime adlı eserinden nakilde bulunmaktadır. Kutbüddin’in Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin bir eserini şerhettiği belirtilmekteyse de (EI2 [İng.], V, 547) böyle bir çalışmasına rastlanmamıştır.
BİBLİYOGRAFYA
Taşköprizâde, eş-Şeḳāʾiḳ, s. 34-35.
Küçük Nişancı Mehmed Paşa, Târih, İstanbul 1290, s. 123.
Mecdî, Şekāik Tercümesi, s. 58-59.
Hoca Sâdeddin, Tâcü’t-tevârîh, II, 416.
Kâtib Çelebi, Süllemü’l-vüṣûl ilâ ṭabaḳāti’l-fuḥul, Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1887, vr. 502a.
Evliya Çelebi, Seyahatnâme, II, 42.
Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 211.
Osmanlı Müellifleri, I, 144, 160.
İznik, İstanbul 1943, s. 25-27.
Yusuf Ziya Öksüz, “Kutbuddin b. Muhammed İznikî ve Mukaddime-i Kutbuddin”, Prof. M. Tayyib Okiç Armağanı, Ankara 1978, s. 225-249.
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Ankara 1982, I, 318.
Ziya Demir, Osmanlı Müfessirleri ve Tefsir Çalışmaları: Kuruluştan X/XVI. Asrın Sonuna Kadar (doktora tezi, 1994), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 114-117.
M. Tayyib Gökbilgin, “İtalya Kütüphanelerinde Bazı İslâmî ve Türkçe Yazmalar III”, İTED, V/1-4 (1973), s. 115-116.
“Ḳuṭb al-Dīn al-Iznīḳī”, EI2 (İng.), V, 547.
Hüseyin Yazıcı, “Hasan Paşa, Niksârî”, DİA, XVI, 338.
Hatice Kelpetin, “İlmihal”, a.e., XXII, 139-140.