https://islamansiklopedisi.org.tr/metavile
Mütâvile, mitvâlî, mütevellî veya Lübnan’da konuşulan dilde metavleh şeklinde de söylenen bu ismin kökü tartışmalıdır. Bazı müellifler metâvile kelimesinin velâ, velâyet, muvâlât (sevmek, dost edinmek) kökünden mütevâlînin (seven, dost edinen) çoğulu olup “Hz. Ali’yi ve Ehl-i beyt’i sevenler” anlamını taşıdığını belirtir (M. Kürd Ali, VI, 246-247). Tevâlî (birbirini takip etmek) kelimesinden geldiğini ileri sürenlere göre (M. Takī el-Fakīh, I, 25) Cebeliâmil ahalisi nesiller boyu Ehl-i beyt sevgisini birbirinden tevarüs ettiği için bu isimle anılmıştır. Metâvilenin mütevellî (seven, dost edinen) isminin çoğulu olduğu dikkate alındığında bunun yukarıda belirtilen mânalarla ilgisi bulunduğu ortaya çıkar. Muhsin el-Emîn’in Muhammed Abduh’tan naklettiğine göre bu zümre, yaptıkları savaşlar esnasında bir tür parola olan “müt veliyyen li-Alî” (Ali’yi severek öl) şeklindeki sözlerinden dolayı mütevâlî (çoğulu metâvile) adını almıştır (Aʿyânü’ş-Şîʿa, I, 20). Metâvile ismi çoğul olarak ilk defa XI. (XVII.) yüzyıl sonlarında Benî Mütevâl şeklinde, daha sonraları ise yukarıda belirtilen biçimde kullanılmıştır. Bu ismin XII. (XVIII.) yüzyıl başlarında görülmeye başlandığını belirten Muhammed Kürd Ali, Muhibbî gibi daha önceki tarihçilerin anılan bölgelerdeki Şiî ahaliden bahsederken Râfizî ismine yer verdiklerini, buna karşılık Murâdî’nin XII. (XVIII.) yüzyıl ricâlinden söz ederken Cebeliâmil’de bulunan Şiîler’i Metâvile olarak andığını nakletmektedir (Ḫıṭaṭü’ş-Şâm, VI, 246). XII. (XVIII.) yüzyıl sonlarına doğru Lübnan’ı ziyaret eden Avrupalı seyyahların da Metâvile’den bahsettiği görülmektedir. Bu dönemde Kıbrıs ve Lübnan’ı gezen Mariti, reislerine, hâkim veya kumandanlarına sevgi beslemelerinden dolayı bölge insanlarına Metâvile veya Benî Mütevâl dendiğini ifade eder (Voyage dans l’ile de Chypre, s. 69). 1820’de Suriye’ye gelen Fransız seyyahı Constantin François Volney burada Metâvile diye anılan bir topluluk bulunduğunu ve onların İranlılar gibi Hz. Ali taraftarı olduğunu kaydeder (Voyage en Egypte et en Syrie, s. 190, 193, 245). Daha sonra Lübnan ve Suriye’de araştırmalar yapan Renan, Lortet ve Lammens gibi Batılı âlimler de Metâvile’den söz etmişlerdir (Mission de Phenicie, s. 633; La Syrie d’aujourd’hui, s. 166; Sur la frontière nord de la terre promise, s. 6). Büyük ihtimalle sözü edilen isim ilk kullanıldığında Cebeliâmil, Ba‘lebek ve Kuzey Lübnan’daki Şiîler’i ifade ediyordu. Ardından kısmen Lübnan emîrlerinin idaresinden bağımsız olarak Cebeliâmil’de Âl-i Nassâr, Kuzey Lübnan’da Âl-i Hamâde meşâyihi ve Ba‘lebek’te Benî Harfuş’un emri altına giren ve siyasî varlık kazanan gruplar için bu isim yaygın biçimde kullanılmaya başlanmıştır. Sonraları Lübnan’dan Şam’a göç eden İsnâaşerî Şiîleri’ne Metâvile denmesine rağmen Halep, Humus, Hama ve Suriye’nin diğer yerlerinde önceden yerleşmiş bulunan İsnâaşerîler bu ismi benimsememiştir.
Lübnan’da daha çok şehirlerde bulunan Sünnî unsurun aksine Metâvile Şiîleri genellikle şehirden uzak bölgelere yerleşmiş, XX. yüzyıla gelinceye kadar Bikā‘ vadisinin güney ve kuzey kesimlerinde yoğunlaşmıştı. Özellikle güneyde Lübnan Şiîliği’nin merkezi olan Sur ve Sayda şehirlerinin doğusunda ve Nebatıye’nin merkezindeki Cebeliâmil’de yerleşen bu topluluk daha çok ziraat işçiliği yapan bir köylü sınıfıydı. Lübnan Devleti kurulduktan sonra Metâvile, 1926’da resmî makamlara müracaat ederek kadıları ve mahkemeleriyle birlikte müstakil bir mezhep olarak tanınmalarını istediler. Bundan sonra muhtelif vesilelerle kendilerinin diğer cemaatlere göre ayırıma tâbi tutulduğunu ve yaşadıkları bölgelere yeterli ölçüde devlet hizmeti ulaşmadığını belirttiler. Bunun yanında Lübnan’da Şiî siyasî şuurunun uyanması ve gelişmesi İran Şîası’nın da desteğiyle bölgedeki iç savaşın ardından ortaya çıkmıştır. Bu hususta İmam Mûsâ Sadr’ın etkisi olduğu görülmektedir. Başlangıçtan beri büyük ihtimalle kendi isimlerini bir şeref unvanı olarak kabul eden Metâvile Sünnî, Dürzî ve hıristiyanlar gibi unsurların bulunduğu Lübnan’da zamanla bu ismin olumlu bir anlam ifade etmediğini farketti. Dedeleri Cebeliâmil’den gelip İran’a yerleşen Mûsâ Sadr, 1959 yılında Lübnan’da dinî liderliği üstlendikten sonra buradaki Şiîler arasında dayanışma sağlayarak medenî ve sosyal seviyelerinin yükselmesine önemli katkılarda bulundu, ayrıca siyasî şuurun uyandırılmasına vesile oldu. 1967’de kurulan Şiî Yüksek Millî İslâmî Konsili’nin başkanlığına seçilmesinin ardından 1969 yılında aktif siyasete giren Mûsâ Sadr, 1970’te Güney Lübnan bölgesi ve özellikle Cebeliâmil’in geliştirilmesi için devletten büyük meblağlar sağlamayı başardı. 1974’te devlet vaadlerinin Şiî bölgelerine intikal etmemesi üzerine Güney Lübnan ve Bikā‘ vadisindeki Şiîler’i hükümete karşı örgütlü gösterilere sevkeden Mûsâ Sadr, hıristiyanlara çağrıda bulunarak Şiîler’in statüsünün yeniden gözden geçirilmesini istedi. Bu sırada Sadr taraftarlarınca kısmen siyasî ve askerî hüviyet taşıyan Emel örgütü kuruldu. 1978’de Libya’ya yaptığı seyahat esnasında esrarengiz bir şekilde kaybolan Sadr’ın Bikā‘ vadisindeki başarısı Cebeliâmil ve çevresine göre daha azdır. Bu dönemden itibaren Metâvile adıyla anılan Lübnan Şîası kendi mezhebî şahsiyetini kazanarak diğer unsurlarla aynı haklara sahip olduğu şuuruna ulaşmıştır. Günümüzde Lübnan’da nüfusları hızla artan Metâvile’nin mevcudu 1 milyonun üzerindedir (Momen, s. 268).
Lübnan’da İsnâaşeriyye’nin varlığı Metâvile isminin ortaya çıktığı dönemlerden çok daha önceden beri mevcuttu. Şiî müellifleri, bu bölgede Ali taraftarlığının başlangıcının Ebû Zer el-Gıfârî’nin Bilâdüşşam’a geldiği tarihte başladığını ifade etmektedir. Hür el-Âmilî’ye göre Medine’de mahsur kalan Ali taraftarı bir cemaat dışında kendilerinin Ali taraftarlığı diğer yerlerde yerleşmiş olan bütün Şiîler’den önceki zamanlara dayanmaktadır (Emelü’l-âmil, I, 13). Bölgedeki Şîa’nın XVI. yüzyıl başlarından itibaren İran’da resmî mezhep olarak kabul edilen Şiîlik’ten etkilenmediği hususu Metâvile arasında yaygın bir kanaattir. Bununla birlikte Metâvile’nin oturduğu Cebeliâmil bölgesi Necef, Kerbelâ, Kâzımeyn ve Meşhed seviyesinde olmasa da asırlar boyu Şîa’nın ilmî merkezlerinden birini teşkil etmiştir. Önceki asırlarda yetişen Şehîd-i Evvel, Şehîd-i Sânî, Hür el-Âmilî ve Bahâeddin el-Âmilî gibi âlimler yanında Ârif ez-Zeyn, Muhsin el-Emîn, Muhammed Cevâd Muğniyye ve Abdullah Ni‘me, Metâvile arasında yetişen çağdaş âlimlerdendir.
BİBLİYOGRAFYA
Hür el-Âmilî, Emelü’l-âmil, Beyrut 1983, I, 13.
Mariti, Voyage dans l’ile de Chypre, Paris 1791, s. 69.
C. F. Volney, Voyage en Egypte et en Syrie (ed. J. Gaulmier), Paris 1959, s. 190, 193, 245.
E. Renan, Mission de Phenicie, Paris 1864, s. 633.
L. Lortet, La Syrie d’aujourd’hui, Paris 1884, s. 166.
H. Lammens, Sur la frontière nord de la terre promise, Paris 1921, s. 6.
a.mlf., Islam (trc. E. D. Ross), New Delhi 1979, s. 154.
M. Takī el-Fakīh, Cebelü ʿÂmil fi’t-târîḫ, Bağdad 1364/1945, I, 25.
Iliya F. Harik, Politics and Change in a Traditional Society Lebanon: 1711-1845, Princeton 1968, s. 23.
Ahmed b. Muhammed el-Hâlidî, Lübnân fî ʿahdi’l-Emîr Faḫriddîn el-Maʿnî es̱-s̱ânî (nşr. Esed Rüstem – Fuâd Efrâm el-Bustânî), Beyrut 1969, s. 16, 66, 67, 69, 70, 76, 131, 137, 150, 190, 202.
I. Goldziher, Introduction to Islamic Theology and Law (trc. A. Hamori – R. Hamori), Princeton 1981, s. 214-215.
M. Kürd Ali, Ḫıṭaṭü’ş-Şâm, Beyrut 1403/1983, VI, 246-247.
Aʿyânü’ş-Şîʿa, I, 20.
M. Zamir, The Formation of Modern Lebanon, Ithaca 1985, s. 82-83, 135-136, 189.
Moojan Momen, An Introduction to Shi‘i Islam: The History and Doctrines of Twelver Shi‘ism, New Haven 1985, s. 264-272.
M. Kâzım el-Mekkî, el-Münṭalaḳu’l-ḥayâti’s̱-s̱eḳāfiyye fî Cebeli ʿÂmil, Beyrut 1411/1991, s. 64-66.
Ali b. İbrâhim Dervîş, Cebelü ʿÂmil, Beyrut 1414/1993, s. 26-27.
Cihâd Bennût, Ḥarekâtü’n-nidâl fî Cebeli ʿÂmil, Beyrut 1993, s. 299-307.
L. Massignon, “Mütevâlî”, İA, VIII, 862-863.
W. Ende, “Mutawālī”, EI2 (İng.), VII, 780-781.
A. R. Norton, “Lebanon”, The Oxford Encyclopedia of the Modern Islamic World (ed. J. L. Esposito), Oxford 1995, II, 474.