II. TARİHMoğolistan 1691’de imzalanan Dolon Nor Antlaşması’yla Çin’in bir eyaleti haline geldi (önceki tarihi için bk.
MOĞOLLAR). Bu durum Mançu Qing hânedanının 1911’de yıkılışına kadar devam etti. Aynı tarihte Cebtsun Damba Hutuhtu’nun liderliğinde birleşen Moğollar bağımsızlıklarını ilân ettilerse de uzun görüşmelerden sonra ancak özerklik elde edebildiler (18 Kasım 1911). Ülke 1911-1918 yıllarında Çin ve Rus ajanlarının rekabet alanı haline geldi. Çin 1915’te Kiahta Antlaşması ile Dış Moğolistan’ın özerkliğini tanıdıysa da Ekim 1917 Bolşevik İhtilâli’nin yarattığı karışıklıklardan faydalanarak Dış Moğolistan’a müdahale etti. Ekim 1918’de bölgeye ulaşan bir Çin ordusu 1919’da Urga’yı (bugünkü Ulan Batur) ele geçirip özerkliğe son verdi ve bölgede Çin hâkimiyetini yeniden kurdu. Bu durum, Beyaz Rus ordusundan Baron von Ungern-Sternberg’in Şubat 1921’de Urga’yı kuşatarak ele geçirmesine ve Çin hâkimiyetine son vermesine kadar sürdü. Mart 1921’de Moğol Halk Partisi kuruldu. Damdiny Sühbaatar ve Khorlogiyn Çoybalsan’ın liderliğindeki güçler birleşince mücadele, bağımsızlığı esas alan güçlü bir halk hareketine dönüştü. Sovyet desteğiyle devrimci bir ordu örgütlendi. Haziran 1921 tarihinde Kızılordu Moğolistan’a girdi. 6 Temmuz’da Kızılordu’nun da yardımıyla işgalci Beyaz Rus ordusu Urga’dan çıkarıldı ve Baron von Ungern-Sternberg öldürüldü. Ülkede Moğol devrim idaresi kuruldu. Kızılordu iki grup tarafından oluşturulan yönetimi destekledi. Sovyet modeli esas alındı ve topraklar devletleştirildi. Bir Moğol heyeti daha 5 Kasım 1921’de Lenin ile görüştü ve Sovyet-Moğol antlaşması imzalandı. Moğolistan bu tarihten itibaren Sovyet Rusya’dan ekonomik yardım aldı. Sovyet hukukçuları tarafından hazırlanan anayasa 1923’te parlamentoda kabul edildi. Sembolik bir hükümdar olarak başta bulunan Cebtsun Damba Hutuhtu’nun ölümünden sonra 26 Kasım 1924’te Moğolistan Halk Cumhuriyeti ilân edildi. Ancak bu cumhuriyet özerk bir statüyü kabul ederek 1924-1945 yılları arasında Çin hâkimiyeti altında kaldı.
Rus askerî birlikleri 1925’te Moğolistan’dan çekildi. Bununla birlikte Moğolistan Halk Cumhuriyeti, kurulduğu tarihten itibaren Sovyet Rusya’nın sıkı bir müttefiki olarak bu ülkeden gelen bütün tavsiye ve emirleri yerine getirdi. Ülke Sovyet Rusya’ya paralel bir siyasî, içtimaî ve iktisadî gelişim gösterdi. 1932 yılında çıkan bir isyan da Sovyetler’in yardımı ile bastırıldı. 1941’de Moğol alfabesi terkedilerek Rus alfabesine geçildi. Ülke 1936-1939 yıllarında Komünist Partisi lideri ve Başbakan Mareşal Khorlogiyn Çoybalsan’ın diktatörlüğünde yönetildi. Stalin’in izinden giden Çoybalsan pek çok siyasî muhalifi ortadan kaldırdı. II. Dünya Savaşı esnasındaki Japon saldırısı 1939’da Sovyet-Moğol ortak kuvvetleri tarafından Halhin Gol’de durduruldu. Japonlar’ın işgal ettiği İç Moğolistan’dan topladıkları Moğol askerlerinin de taraf değiştirmesiyle Japon kuvvetleri büyük bir yenilgiye uğratıldı.
II. Dünya Savaşı’nın ardından Yalta Konferansı (Şubat 1946) kararları doğrultusunda yapılan referandumda Moğollar’ın tamamına yakını tam bağımsızlıktan yana oy kullandı. Moğolistan 1950’li yıllarda Doğu bloku ülkeleri tarafından da resmen tanındı. Çoybalsan’ın 1952’de ölümünden sonra Komünist Parti başkanlığına ve başbakanlığa Tsedenbal getirildi. 6 Temmuz 1960 tarihinde ülkede yeni anayasa kabul edildi. 1961’de Birleşmiş Milletler’e girmesinin ardından Moğolistan’ı resmen tanıyan ülke sayısı arttı. Moğolistan son olarak 1987’de Amerika Birleşik Devletleri tarafından da resmen tanındı. Çin ile bağımsızlıktan sonra kopan siyasî ilişkiler ancak 1987’de yeniden kurulabildi.
Aralık 1989 – Mart 1990 tarihlerinde ülke reform isteyen halkın yoğun gösterilerine sahne oldu. Muhalefet örgütlerinden biri olan ve 1989’da kurulan Demokratik Moğolistan Birliği devlet tarafından resmen tanındı. 1989’da ülkedeki bürokratik engellerin kaldırılması için bir reform programı hazırlandı. Aynı yıl Moğolistan’da bulunan Sovyet birlikleri geri çekilmeye başladı. Mart 1990’da Komünist Parti’nin Politbüro üyeleri ve merkez komitesi sekreteri istifa etti. Yoğun gösterilerin ardından ülkede çok partili sisteme geçiş için gerekli anayasa değişikliği yapıldı. Çıkarılan bir yasa ile resmî görevlerin tek kişide ve tek partide toplanması yasaklandı. Aynı yıl Moğolistan Devrimci Halk Partisi, Marksizm’i terkettiğini açıkladı. Bu karar ülkede demokrasiye geçişin önünü açtı. 1992’de yapılan ilk çok partili seçimlerde Moğolistan Devrimci Halk Partisi oyların büyük çoğunluğunu alarak iktidara geldi. Aynı yıl yeni anayasa kabul edilerek ülkenin adındaki “halk” kelimesi kaldırıldı ve devletin adı Moğolistan Cumhuriyeti oldu. Yeni anayasa ile insan hakları, özel mülkiyet hakkı ve güçler ayrılığı ilkelerine dayanan bir devlet yapısı oluşturuldu. Moğolistan bu tarihten itibaren dış dünyaya açılmaya başladı. Serbest piyasa ekonomisine geçiş esnasında ülkede büyük ekonomik sıkıntılar yaşandı. Moğolistan’ın dış dünyaya açılması ile birlikte serbest piyasa ekonomisi de gelişti.
Moğolistan, 1990’lara kadar sosyalist bir sistem uygulanmakla birlikte başta göçebelik ve Budizm olmak üzere bazı özellikleriyle diğer sosyalist blok ülkelerine göre daha kendine özgü nitelikler taşıyan bir ülkedir. Moğolistan’ın kültür yapısı geleneksel değerlerle hızla gelişen modern öğelerin birleşmesine dayanmaktadır. Özellikle XX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sanayi bölgeleri etrafında yoğunlaşan ve sanayileşmeye paralel olarak gelişen bir şehirleşme göze çarpmaktadır. Büyük şehirler ancak 1945 yılındaki sanayileşmeden sonra gelişti. Ülkedeki başlıca büyük şehirler arasında başşehir Ulan Batur, demir çelik üretim merkezi Darhan ve 1975’te kurulan, bakır ve molibden işleme merkezi olan Erdenet sayılabilir. Şehirleşmenin gelişmesi geleneksel tarım ve hayvancılık ülkesi niteliğindeki Moğolistan’ı değiştirdi. 1956’da ülkenin ancak % 21’i şehirlerde yaşarken 1981’de bu oran % 62’ye ulaştı, 1990’ların sonlarında ise % 65’i geçti.
Moğolistan, kurulduğu 1921 yılından beri pek çok ekonomik sorunla karşılaştı. İlk kuruluş yıllarında nüfusunun önemli bir kısmını okuma yazma bilmeyen insanların oluşturduğu, sanayi ve endüstrinin gelişmediği, göçebe ve kırsal nüfusun çoğunlukta bulunduğu, önemli iletişim ve ulaşım sorunlarının yaşandığı bir ülke durumundaydı. Bunun yanı sıra coğrafî konumu bakımından Sovyet Rusya ile Çin arasında yer alması Moğolistan için önemli problemler oluşturuyordu. Ancak geniş bir alana yayılan ve homojen bir nüfusa sahip olan Moğolistan büyük doğal kaynaklara sahiptir. Ülkenin önemli yeraltı kaynakları arasında bakır, taş kömürü, volfram, florit, fosfor, altın, kalay ve granit bulunmaktadır. Ekonomik kalkınma, 1948 yılından sonra uygulanmaya başlanan beş yıllık kalkınma planlarıyla sağlanmaya çalışıldı. 1990’lı yıllarda sosyalist ekonomiden serbest piyasa ekonomisine geçtikten sonra Moğolistan hızla dış dünyaya açıldı. 1991 yılından itibaren ekonomide özelleştirme programı uygulanmaya başlandı. 1990-1994 arasında küçülme yaşayan Moğolistan ekonomisi 1995 yılından sonra yeniden büyümeye başladı. Bugün Moğolistan’ın başlıca problemleri arasında coğrafyaya göre nüfusun az oluşu, zor iklim ve ulaşım şartları, sermaye birikiminin azlığı ve yatırım eksikliği sayılabilir.
Coğrafî ve ekonomik gereksinimlerden dolayı 1979’dan itibaren doğum oranını yükseltmek için önlemler alınmış ve nüfusta hızlı bir artış olmuştur. Nüfus 1979’da 1.594.800, 1989’da 2.043.400, 2000 yılında 2.650.952, 2010’da ise 2.754.685, 2013’teki tahminlere göre 2.900.000 kişiye ulaşmıştır. Moğolistan, diğer Asya ülkelerinden çok farklı olarak homojen bir nüfusa sahiptir. 1998 yılı istatistiklerine göre Moğolistan nüfusunun % 85’ini ana dili Moğolca olan unsurlar teşkil etmektedir. Moğolca ana dilli unsurlar arasında Halhalar nüfusun yaklaşık % 90’ını oluşturmaktadırlar. Moğol dili konuşan diğer etnik gruplar arasında Oyratlar, Buryatlar, Dariggangalar ve Darhatlar vardır. Yine 1998 yılı istatistiklerine göre Moğol olmayan en büyük etnik grup Türkçe konuşan ve ülkenin batısında oturan Kazaklar’dır (% 7). Bunun yanı sıra Moğolistan’da nüfusun yaklaşık % 4,6’sını Tunguzlar, % 3,4’ünü ise ülkenin çeşitli yerlerine dağılmış bulunan Çinliler ile Ruslar teşkil etmektedir. Dinî olarak Moğolistan nüfusunun % 96’sını Budistler (Tibet Budist Lamaizm’i) meydana getirmektedir.
III. ÜLKEDE İSLÂMİYETSâmânîler X. yüzyılda Moğolistan steplerinde İslâmiyet’i yaymak için büyük gayret sarfettiler. Ancak İslâmiyet bugünkü Moğolistan’a XIX. yüzyıldan itibaren ülkenin batısında yoğunlaşmış olan Kazaklar vasıtasıyla girdi. Bu bölgedeki Moğollar Budist idi. Ancak Kazaklar gibi Türk azınlıkları İslâmiyet’i kabul etti. İslâmlaşma süreci yavaş ilerledi ve XIX. yüzyılın tamamını kapsadı. Bugün Moğolistan’daki Kazak asıllı müslümanların tam sayısını tesbit etmek oldukça zordur. Moğolistan’daki müslümanlar 1930’lu yıllarda inançlarından dolayı zulme mâruz kaldılar. Camileri tahrip edildi. O dönemde medreseler gibi İslâmî kuruluşlar da yoktu. Evlerde Kur’an bulundurulması yasaklanmıştı. Tek parti yönetiminin sona ermesinden itibaren İslâmî hayat yeniden canlandı. Bugün halk arasında geleneksel dinî uygulamalar gayri resmî olarak mevcuttur. 1990’da Moğolistan’ın eski Çin büyükelçisi Hacı Hadirin Sayran’ın liderliğinde Ulan Batur’da Moğolistan Müslümanları Derneği kuruldu. Az sayıda Moğolistan vatandaşı Kazak asıllı müslüman hacca gitti. Ulan Batur ve Olgiy’de birer cami ibadete açıldı. Dinî kitaplar ülkeye Hindistan, Pakistan ve Türkiye yoluyla ulaştırılmaktadır. Müslüman Kazaklar’ın yönetimde üst seviyede görev almaları için bazı faaliyetler sürdürülmektedir. Moğolistan Müslümanları Derneği 2013’te ülkede 120.000 Kazak ve 30.000 Hoton asıllı müslümanın yaşadığını, kırk cami ile on müslüman öğrenci merkezi bulunduğunu ve yaklaşık 3000 öğrencisi olduğunu belirtir. Ulan Batur şehir konseyinde müslümanlar da temsil edilmektedir. Camiler ve İslâm merkezleri Kazakistan, Türkiye, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerindeki dinî gruplardan malî destek almaktadır. 2010’da Konya Dost Eli Derneği tarafından Ulan Batur’da Hz. Ömer Camii ve İslâm Kültür Merkezi yaptırıldı. 2013’te Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı’nın da (TİKA) katkılarıyla inşa edilen Ulan Batur Hz. Osman Camii ve İslâm Kültür Merkezi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından hizmete açıldı. Ülkedeki müslümanların toplam nüfus içindeki oranı hakkında verilen rakamlar % 4-5,39 arasında değişmektedir.
BİBLİYOGRAFYA :G. G. S. Murphy,
Soviet Mongolia: A Study of the Oldest Political Satellite, Berkeley-Los Angeles 1966, s. 76-89; S. Dars,
Mongolie, Paris 1979, s. 86-183; L. Lörincz,
Histoire de la Mongole des origines à nos jours, Budapest 1984, s. 206-281; R. Rahul,
Afghanistan, Mongolia and USSR, New Delhi 1987, s. 51-72;
Mongolia Today (ed. Shirin Akiner), London 1991, s. 48-72; R. Caratini,
Dictionnaire des nationalités et des minorités de l’ex-U.R.S.S., Paris 1992, s. 147-150; Tuncer Gülensoy,
Orta Asya’dan Kırım’a (
Moğolistan, Kırım, Gagavuzistan, Pakistan Gezi Notları), Kayseri 1994, s. 24-74;
Moğolistan Ülke Profili (haz. Elif Çakır), İstanbul 1997, s. 5-24;
Mongolia in 21st Century: Society, Culture and International Relations (ed. K. Warikoo), New Delhi 2007, tür.yer.;
The History of Mongolia III: The Qing Period-Twentieth-Century (ed. D. Sneath – C. Kaplonski), Folkstone 2010, s. 917-1026;
Change in Democratic Mongolia: Social Relations, Health, Mobile Pastoralism, and Mining (ed. J. B. Dierkes), Leiden-Boston 2012, s. 1-16, 297-305; R. A. Rupen, “Mongolian Nationalism”,
As.Af., XLV/2 (1958), s. 155-178; Ch. Bawden, “Mongolia Re-Visited”,
a.e., XLVII/2 (1960), s. 127-140; a.mlf., “Mongolian Review”,
a.e., LIV/1 (1967), s. 44-50; O. Lattimore, “Mongolia Revisited”,
a.e., XLIX/3-4 (1962), s. 289-295; G. de Bouteiller, “Çin-Sovyet Anlaşmazlığında Moğolistan” (trc. Ahmet Onur),
Stratejik Etütler Bülteni, XV/74, Ankara 1981, s. 62-75; T. Ginsburg, “Political Reform in Mongolia Between Russia and China”,
Asian Survey, XXXV/5, Berkeley 1995, s. 459-471; Larry W. Moses, “Mongolian People’s Republic”,
Encyclopedia of Asian History, New York 1988, III, 33-36; Maulvi al-Haq, “Mongols”,
Encyclopaedia of the World Muslims (ed. N. Kr. Singh – A. M. Khan), Delhi 2001, III, 1026-1032; Will Myer, “Islam-Mongolia”,
Encyclopedia of Modern Asia, New York 2002, III, 164-166.
Maddenin bu bölümü TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2019 yılında Ankara'da basılan (gözden geçirilmiş 3. basım) EK-2. cildinde, 276-278 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.