https://islamansiklopedisi.org.tr/mucemu-mekayisil-luga
Arapça kelimelerin kendilerinden türediği köklerin ve bunların temel anlamlarının bulunduğu olgusu ile (usûl-mekāyîs) aynı kökten türeyen kelimeler arasında anlam ilişkisinin mevcut olduğu gerçeğinden hareket eden İbn Fâris sözlüğünde iki nazariyeyi ispat etmeye çalışmıştır. Bunlardan birincisi, üçlü köklerde “mikyâs” (asıl) adını verdiği ve kendilerinden fer‘î kelimelerin türediği temel anlamların ve dolayısıyla temel kelimelerin bulunduğu, ikincisi, üçten fazla harften oluşan köklerin çoğunlukla terkiplerden veya birkaç kelimeden kısaltılarak elde edilmiş yapay kelimeler (menhût) olduğudur. Meselâ ”بحتر“ (tıknaz) kelimesinin ”بتر حتر“ kelimelerinden, ”قلفع“ (kuru çamur; demir kırıntısı) kelimesinin ”قفع قلع قلف“den ihtisar edilmesi gibi (Hilmî Halîl, s. 491). Böylece müellif, “mekāyîs” sözüyle bazı dilcilerin “el-iştikāku’l-kebîr” dedikleri, her kökle ilgili kelimelerin ortak bulunduğu bir ya da birden çok temel anlamı kastetmiştir (M. Mustafa Rıdvân, s. 87).
İbn Fâris kısa önsözünde eserinin amacını ve başlıca kaynaklarını açıklamıştır. Bunların başında Halîl b. Ahmed’in Kitâbü’l-ʿAyn’ı ile İbn Düreyd’in el-Cemhere’si gelir. Bu iki esere “Kitâbeyn” adını veren müellif temel anlamlar ve yapay kelimeler düşüncesinin Halîl’e ait olduğunu, onun bazı kelimeleri açıklarken bu konuda yaptığı açıklamalardan esinlendiğini belirtmektedir (Muʿcemü meḳāyîsi’l-luġa, I, 440; Hüseyin Nassâr, II, 436; M. Mustafa Rıdvân, s. 96). Halîl b. Ahmed’le ilgili eleştirilerinde son derece saygılı davranan müellif bu eleştirilerini çok defa Kitâbü’l-ʿAyn’a yöneltmiştir (Hüseyin Nassâr, II, 459). İbn Düreyd’i ise ağır biçimde tenkit etmekte, onun kelime uydurduğunu, yanlışları gizlediğini ve yanıldığını sıkça belirtmektedir. Sözlüğünde kabilelerin lehçe farklarına nâdir olarak yer verdiği halde İbn Düreyd’in Yemen lehçesiyle ilgili nakillerinin birçoğu -onun temel anlamlar teorisiyle uyuşmadığı için- ağır eleştirilere mâruz kalmıştır. İbn Fâris ayrıca Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm’ın Ġarîbü’l-ḥadîs̱’i ile el-Ġarîbü’l-muṣannef’inden ve İbnü’s-Sikkît’in Iṣlâḥu’l-manṭıḳ’ından faydalanmıştır. Meḳāyîsü’l-luġa’da adları zikredilen ve kendilerinden nakilde bulunulan diğer dil âlimlerinden bazıları da şunlardır: Kisâî, Yahyâ b. Ziyâd el-Ferrâ, Ebû Amr eş-Şeybânî, Ebû Zeyd el-Ensârî, Asmaî, İbnü’l-A‘râbî, Sa‘leb (a.g.e., II, 500).
Alfabe harfleri sayısınca yirmi sekiz bölümden (kitab) oluşan sözlükte her bölüm ikili kökler, üçlü kökler ve daha fazla harften oluşan kökler olarak üç kısma (bab) ayrılmıştır. ”شدّ، مدّ“ gibi ikinci harfi şeddeli olan üçlü köklerle ”قلقّل، زلزل“ gibi iki harfin tekrarıyla meydana gelen dörtlüler ikililer kapsamına dahil edilmiştir. Muzâaf kelimeler alfabetik sıralanmış, harf sayısı üçten fazla olan kökler her ana bölümün sonunda rastgele yerleştirilmiştir. Sıralama esnasında, açıklaması yapılacak kökün ilk harfinden önce gelen harfler sona bırakılmıştır. Meselâ “cîm” bölümünde sıralama “c’e, cb, ct, cs̱ ... cy” şeklinde değil “cḥ, cḫ, cd, cẕ, cr ... cy, c’e, cb, (ct), cs̱” şeklindedir.
İbn Fâris, kökleri incelerken öncelikle onların birden beşe kadar artabilen temel anlamlarını zikretmiş, ardından her temel anlamla ilgili yan anlamları sıralamış, en sonda da kendilerinden türeyen kelimelerin bulunmadığı (şâz) müfredâta yer vermiştir. Şâz kelimeler için anlam tutarsızlığı (tebâyün), anlam uzaklığı (tebâud), anlam benzeşmezliği (adem-i inkıyâs) ve münferit anlamlı kelimeler gibi terimler kullanmıştır (I, 64, 427, 433, 460).
Müellif, temel anlam-yan anlam teorisini sahih Arapça olan, kendisinden birçok kelimenin türediği köklerde görmüş ve uygulamıştır. Bu sebeple aşağıdaki kelime türlerinde temel anlam-yan anlam ilişkisi ve türeme ilgisi görmemiştir: Bitki ve yer adları, özel isimler ve lakaplar, tabiattaki seslerin taklidiyle oluşan kelimeler, kalem-malem gibi pekiştirmelerin (itbâ‘) yapay olan ikinci kelimeleri, zarflar, harfler ve edatlar, Arapça’ya başka dillerden geçen kelimeler, sahih Arapça olduğu şüpheli kelimeler, bir harfi başka bir harften dönüşmüş (mübdel) kelimeler, bir kökün iki harfinin yer değiştirmesiyle oluşan fer‘î kökler (”جبذ“nin ”جذب“nin maklûbu olması gibi), bir terkipten veya birkaç kelimeden kısaltılarak oluşturulmuş yapay kelimeler, türevleri olmayan tek kelime halindeki kökler (Hüseyin Nassâr, s. 447-452; M. Mustafa Rıdvân, s. 97-101). İbn Fâris, kısaltmayı ilke edindiği için kendilerinden nakilde bulunduğu dilcilerin adlarını çoğunlukla zikretmemiş, nakilleri öz ve mefhum olarak almış, bazı kelimelerin açıklamasını terketmiş, mecazi ibarelere özen göstermiş ve onların mecaz, müstear, müşebbeh ya da mahmûl olduklarını belirtmiş (“dʿv”, “ẕvḳ” md.leri), mecazi anlamları köklerin sonuna bırakmıştır.
İbn Fâris, Muʿcemü meḳāyîsi’l-luġa ile Mücmelü’l-luġa adlı sözlüklerinde ilk defa, Halîl b. Ahmed (Kitâbü’l-ʿAyn) tarafından ortaya konulan taklîb (bir kökü oluşturan harflerin farklı dizimleriyle meydana gelen köklerin bir arada zikredilmesi) sistemini ortadan kaldırmış, bab esasına göre dizimi daha sağlam bir zemine oturtmuş, ayrıca sözlüklere temel anlamlar fikriyle kelime gruplarından ihtisarla elde edilen yapay kelimeler düşüncesini getirerek Arap sözlük biliminde etimolojik yaklaşımı başlatmıştır. Özellikle Radıyyüddin es-Sâgānî el-ʿUbâbü’z-zâḫir adlı eserinde, Murtazâ ez-Zebîdî Tâcü’l-ʿarûs’ta onun bu fikirlerinden yararlanmıştır. Bütün Arapça kelimeleri etimoloji açısından ele alan tek sözlük özelliğini taşıyan Muʿcemü Mekāyîsi’l-luġa’dan Mısır Arap Dil Kurumu’nun hazırladığı el-Muʿcemü’l-kebîr’de büyük ölçüde yararlanılmış ve İbn Fâris’in düşüncelerinin çoğuna yer verilmiştir. Esere yöneltilen eleştirilerin başında tertibinin zor anlaşılması, maddelerin asıllarına göre taksimindeki karışıklıklar, bazı kelimelerin açıklanmaması ve ihtisardan dolayı alıntılarda kısaltma yapılması gibi hususlar gelmektedir.
Muʿcemü meḳāyîsi’l-luġa Abdüsselâm Muhammed Hârûn tarafından altı cilt halinde yayımlanmış (Kahire 1366-1371/1946-1951, 1389-1392/1969-1972), daha sonra ofset yoluyla Mısır ve İran’da baskıları tekrarlanmıştır.
BİBLİYOGRAFYA
İbn Fâris, Muʿcemü meḳāyîsi’l-luġa (nşr. Abdüsselâm M. Hârûn), Kahire 1389-92/1969-72 → Beyrut 1411/1991, I-VI.
a.mlf., eṣ-Ṣâḥibî (nşr. Seyyid Ahmed Sakr), Kahire, ts. (Matbaatü Îsâ el-Bâbî el-Halebî), s. 57.
Yâkūt, Muʿcemü’l-üdebâʾ, IV, 84-85.
Hüseyin Nassâr, el-Muʿcemü’l-ʿArabî: Neşʾetühû ve teṭavvürüh, Beyrut 1968, II, 425-465, 500.
Emîl Bedî‘ Ya‘kūb, el-Meʿâcimü’l-luġaviyyetü’l-ʿArabiyye, Beyrut 1981, s. 85-90.
M. Mustafa Rıdvân, el-İmâm Ebü’l-Ḥüseyn İbn Fâris er-Râzî ve âs̱âruhû fi’l-luġa ve fi’n-naḥv, Kahire 1991, s. 87-117.
Abdülvehhâb es-Sâbûnî, ʿUyûnü’l-müʾellefât (nşr. Mahmûd Fâhûrî), Halep 1414/1994, I, 213-214.
Hilmî Halîl, Dirâsât fi’l-luġa ve’l-meʿâcim, Beyrut 1998, s. 491-502.
Sadi Çöğenli – Kenan Demirayak, Arap Edebiyatında Kaynaklar, Erzurum 2000, s. 148.