https://islamansiklopedisi.org.tr/muhammed-hidir-huseyin
26 Receb 1293’te (17 Ağustos 1876) Tunus’un Nefta şehrinde doğdu. Ahdar lakabını Mısır, Suriye ve İstanbul’u kapsayan seyahatleri sırasında bu bölgelerdeki kullanıma göre Hıdr olarak değiştirdi. İlim tahsiline Nefta’da başladı, ardından İstanbul’a gidip dayısı Muhammed Mekkî b. Azzûz’un gözetiminde devam etti. Ailesiyle beraber 1888’de Tunus şehrine göç etti ve 1889’da Zeytûne Medresesi’ne girdi. Burada Tunus ıslah hareketinin önderlerinden, Abduh’un arkadaşı Sâlim Bûhâcib’in yanı sıra Ömer b. Şeyh ve Muhammed en-Neccâr’ın talebesi oldu. 1903’te âlimlik diploması aldı. 1904 yılında Tunus’un ilk Arapça dergisi olan es-Saʿâdetü’l-ʿuẓmâ’yı yayımladı. Bazı araştırmacılara göre aynı zamanda Kuzey Afrika’daki ilk ilmî-edebî Arapça dergi sayılan bu yayına yirmi bir sayı çıktıktan sonra Fransızlar tarafından son verildi. Muhammed Hıdır, Muhammed Tâhir b. Âşûr’un teşvikiyle 1905’te Benzert (Bizerte) kadılığı görevini kabul ettiyse de kısa bir süre sonra ayrılarak ders vermek üzere Zeytûne’ye döndü. 1906’da Fransız sömürge yönetiminin tepkisini çeken İslâm’da hürriyet konulu bir konferans verdi. 1907’de Sâdıkıyye Medresesi’ne hoca tayin edildi ve el-Cem‘iyyetü’l-Haldûniyye’de Arap edebiyatı dersi vermeye başladı. Daha sonra el-Cem‘iyyetü’z-Zeytûniyye adını alacak olan ve eğitimde ıslahı hedefleyen Zeytûne Öğrencileri Birliği’nin kurulmasına katkıda bulundu.
Osmanlı topraklarına seyahat etmek amacıyla 1912’de çıktığı yolculuğu esnasında kütüphanelerindeki nâdir yazmaları inceledi, çeşitli medreseleri ziyaret etti ve buralarda ders verdi. Kahire’de Ahmed b. Emîn eş-Şinkītî, Şam’da Yûsuf en-Nebhânî ve Saîd el-Cezâirî ile görüştü. Osmanlı dünyasında siyaset ve kültür alanında birçok çekişme ve problemin varlığına şahit oldu. Aynı yıl İstanbul’a gidip dârülfünunda hocalık yapan dayısı İbn Azzûz’u ziyaret etti. Tunus’a döndükten kısa bir süre sonra Osmanlı topraklarında yaşamaya karar verdi, Şam’a giderken Kahire’ye uğrayıp burada M. Reşîd Rızâ ile görüştü.
Şam’da Sultâniyye Medresesi’nde ders okuttu. Bu arada İstanbul’a ve hac maksadıyla Hicaz’a gitti. Bu dönemde makalelerinde ve konferanslarında Osmanlı hilâfetini desteklemeye çalıştı. 1915’te İstanbul’a gitti ve Enver Paşa tarafından görevle Berlin’e gönderildi. Yaklaşık dokuz ay kalıp Şam’a döndü. Cemal Paşa’nın, faaliyetlerinden şüphelenerek hapse attığı âlim ve aydınların arasında yer aldı. Altı ay sonra muhtemelen Osmanlı hilâfetini destekleyen ve İstanbul’da önemli vazifeler üstlenen Tunuslular sayesinde 29 Ocak 1917’de serbest bırakıldı ve Harp Nezâreti’nde çalışmak üzere İstanbul’a davet edildi. Bazı Tunuslu âlimlerle birlikte ikinci defa Berlin’e gönderildi. Berlin’de Abdülaziz Çâvîş, Abdülhamîd Saîd ve Ahmed Fuâd ile görüştü. Fransız ordusundaki Kuzey Afrikalı askerlerin kaçmasını sağlayarak bir ordu meydana getirip Fransızlar’a karşı savaşmaları için çalıştı. I. Dünya Savaşı sona erince İstanbul’a dönüp Muhammed Bâş Hambe ile buluştu ve onun oluşturduğu Tunus-Cezayir Kurulu’na yardım etti. İstanbul’un Müttefik kuvvetler tarafından işgali üzerine Şam’daki Sultâniyye Medresesi’ne döndü. 1919’da burada tesis edilen el-Mecmau’l-ilmiyyü’l-Arabî’nin üyeliğine tayin edildi ve bir yıl boyunca Muhammed Kürd Ali, Hasan Hüsnî Abdülvehhâb, Louis Massignon ve Carl Brockelmann ile birlikte çalıştı. Fransa 1920’de Suriye’yi işgal edince Fransız sömürge yönetimine karşı faaliyetlerinden dolayı daha önce hakkında idam kararı verilmiş olduğu için Mısır’a kaçmak zorunda kaldı.
Kahire’de Ahmed Teymûr Paşa’nın aracılığıyla girdiği Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye’de musahhihlik yaptı. 1924’te Kuzey Afrika’dan Mısır’a göç edenlere yardım amacıyla Cem‘iyyetü teâvüni câliyyâti İfrîkıyâ eş-Şimâliyye’yi kurdu. Mısır’da tanınması büyük ölçüde Ali Abdürrâzık ve Tâhâ Hüseyin’e karşı reddiyeleri sayesinde oldu. Ali Abdürrâzık’ın el-İslâm ve uṣûlü’l-ḥükm’üne reddiye olarak yazıp Mısır Kralı Fuâd’a ithaf ettiği çalışması, hilâfetin kaldırılmasına yönelik ulemâ tepkisinin bir ifadesi olduğu kadar Kral Fuâd’ın halifelik teşebbüsüne destek şeklinde de yorumlanmaktadır. Tâhâ Hüseyin’in Fi’ş-Şiʿri’l-Câhilî adlı eseri için kaleme aldığı reddiye Mısır ilim ve kültür hayatındaki yerini pekiştirdi. 1926’da Ezher’in bazı hocaları ile birlikte müslüman halklar arasındaki ilişkiyi kuvvetlendirmek, İslâm’ı asrın ruhuna uygun biçimde anlatmak, ilhâd hareketleriyle mücadele ve Arapça’yı ıslah etmek amacıyla Cem‘iyyetü’l-hidâyeti’l-İslâmiyye’yi kurdu ve başkanlığını üstlendi. Bu cemiyetin 1928’de çıkarılan el-Hidâyetü’l-İslâmiyye adlı dergisi II. Dünya Savaşı’na kadar yayımını sürdürdü. Daha önce Ezher’de çeşitli dersler vermekle beraber Muhammed Mustafa el-Merâgī’nin 1928’de Ezher şeyhi olmasıyla sürekli kadroya aktarıldı. 1930’da yayımlanan ve üç yıl sonra adı Mecelletü’l-Ezher olan Nûrü’l-İslâm dergisinin yazı işleri müdürlüğüne getirildi.
1921’den beri el-Menâr’da makaleleri neşredilen Muhammed Hıdır’ın Nûrü’l-İslâm’ın ilk sayısında eski Ezher Şeyhi Muhammed Mustafa el-Merâgī’nin katkılarını anmamasından dolayı M. Reşîd Rızâ tarafından suçlanmasıyla başlayan tartışma uzun süre her iki dergide devam etti. Muhammed Hıdır, 1932’de Kahire’de kurulan Mecmau’l-lugati’l-Arabiyye’nin ilk üyeleri arasına girdi ve el-Muʿcemü’l-vasîṭ gibi önemli projelerin komisyonlarında çalıştı. 1940’ların sonuna kadar Kuzey Afrika’nın sömürge düzeninden kurtarılması için siyasî faaliyetlerini sürdürdü. Bu amaçla Kahire’de Cebhetü’d-difâ‘ an İfrîkıyyâ eş-Şimâliyye’nin oluşumuna katkıda bulundu ve çalışmalarında yer aldı. 1950’de el-Ḳıyâs fi’l-luġa adlı eseriyle Mısır’daki Hey’etü’l-kibâri’l-ulemâ’ya kabul edildi. 1952’de Hür Subaylar’ın (ed-Dubbâtü’l-ahrâr) gerçekleştirdiği ihtilâlin ardından Eylül’de Ezher şeyhliğine getirildi. General Muhammed Necîb’in azlinden sonra Ocak 1954’te istifa etti. 13 Receb 1377’de (2 Şubat 1958) ölünce vasiyeti üzerine Ahmed Teymur Paşa’nın yanına defnedildi.
Eserleri. 1. Naḳżu Kitâbi’l-İslâm ve uṣûli’l-ḥükm (Kahire 1344). Muhammed İmâre, Ali Abdürrâzık’ın eseriyle bu tenkidi Maʿreketü’l-İslâm ve uṣûlü’l-ḥükm adıyla yeniden neşredip değerlendirmiştir (Kahire 1410/1989).
2. Naḳżu kitâb Fi’ş-Şiʿri’l-Câhilî (Kahire 1345). Yeğeni Ali Rızâ et-Tûnisî tarafından düzenlenip indeks eklenerek tekrar yayımlanmıştır (Dımaşk 1397/1977).
3. el-Ḳıyâs fi’l-luġati’l-ʿArabiyye (Kahire 1353). 1922’de el-Menâr’da çıkan yazılarının bir araya getirilmesinden oluşan eser, diğer araştırmaları ile beraber Ali Rızâ et-Tûnisî’nin hazırladığı Dirâsât fi’l-luġa’l-ʿArabiyye ve târîḫihâ içinde de basılmıştır (Dımaşk 1960).
4. Muḥammed Resûlullāh ve ḫâtemü’n-nebiyyîn (Kahire 1352). Ali Rızâ et-Tûnisî tarafından bazı konferanslarıyla birlikte yeniden neşredilmiştir (Dımaşk 1391/1971).
5. Ḫavâṭırü’l-ḥayât (Kahire 1366, 1373/1953). Türkiye’de bulunduğu günlerden hilâfetin ilgasına kadar geçen zaman içinde şahit olduğu hadiselere temas eden şiirlerinin yer aldığı divanıdır.
6. Resâʾilü’l-ıṣlâḥ (Kahire 1358). Çeşitli konferans ve makalelerini ihtiva eden üç ciltlik eseri bazı değişiklik ve ilâvelerle Ali Rızâ et-Tûnisî tekrar yayımlamıştır (Dımaşk 1391/1971). Bu neşirde ilk iki cilt bazı çıkarmalarla tek cilt haline getirilmiş, III. cilt ise birkaç konferans ve makale daha eklenerek eş-Şerîʿatü’l-İslâmiyye ṣâliḥa li-külli zamân ve mekân başlığı ile neşredilmiştir (Dımaşk 1391/1971).
7. Belâġatü’l-Ḳurʾân (nşr. Ali Rızâ et-Tûnisî, Dımaşk 1391/1971).
8. ed-Daʿve ile’l-ıṣlâḥ (Tunus 1328; Kahire 1346; nşr. Ali b. Hasan el-Halebî, Riyad 1417).
9. el-Ḫayâl fi’ş-şiʿri’l-ʿArabî (Dımaşk 1340; nşr. Ali Rızâ et-Tûnisî, Dımaşk 1392/1972).
10. Tûnis ve Câmiʿu’z-Zeytûne (Dımaşk 1391/1971). Ali Rızâ et-Tûnisî tarafından müellifin bazı yazılarının bir araya getirilmesiyle oluşmuştur.
11. Ṭâʾifetü’l-Ḳādiyâniyye (Kahire 1351, 1970).
12. Tûnis: Sebʿa ve sittîne ʿâmen taḥte’l-iḫtilâli’l-Feransevî (nşr. Kemâl el-Ârif, Tunus 1989, bu eserin ilk baskısı daha önce gerçekleştirilmiştir).
13. Terâcimü’r-ricâl (Tunus 1972).
14. Âdâbü’l-ḥarb fi’l-İslâm (Kahire 1394/1974).
15. el-Bâbiyye ve’l-Bahâʾiyye (nşr. Abdülfettâh Hüseyin ez-Zeyyât v.dğr., Kahire 1405/1984).
Muhammed Hıdır’ın bazı konferansları el-Ḥürriyyetü fi’l-İslâm (Tunus 1327/1909), Ḥayâtü’l-luġati’l-ʿArabiyye (Tunus 1327; nşr. Ali Rızâ et-Tûnisî, Dirâsât fi’l-luġa’l-ʿArabiyye ve târîḫihâ içinde, Dımaşk 1960), el-ʿAẓame (Kahire 1346/1928, Ali Abdürrâzık’ın bir mevlid kandili münasebetiyle Hz. Peygamber hakkında kaleme aldığı yazıya reddiyedir), el-Ḫitâbe ʿinde’l-ʿArab (Kahire 1346) ve ʿUlemâʾü’l-İslâm fi’l-Endelüs (Kahire 1347) adıyla yayımlanmıştır.
BİBLİYOGRAFYA
Muhammed Hıdır Hüseyin, Naḳżu kitâb Fi’ş-Şiʿri’l-Câhilî (nşr. Ali Rızâ et-Tûnisî), Dımaşk 1397/1977, neşredenin girişi, s. 5-6.
Ahmed Teymur Paşa, Aʿlâmü’l-fikri’l-İslâmî fi’l-ʿaṣri’l-ḥadîs̱ (nşr. M. Şevkī Emîn), Kahire 1387/1967, s. 378-381.
Muhammed İmâre, Maʿreketü’l-İslâm ve uṣûlü’l-ḥükm, Kahire 1410/1989, s. 169-423.
Muhammed Muvâide, Muḥammed el-Ḫıḍır Ḥüseyn: Ḥayâtühû ve âs̱âruh, Tunus 1974.
Ali Abdülazîm, Meşyeḫatü’l-Ezher münẕü inşâʾihâ ḥatte’l-ân, Kahire 1399/1979, II, 145-162.
M. Abdülalîm Hüseyin, “Meşyeḫatü’l-Ezheri’ş-şerîf”, el-Ezherü’ş-şerîf fî ʿîdihi’l-elfî, Kahire, ts. (el-Hey’etü’l-Mısriyyetü’l-âmme li’l-kitâb), s. 258-259.
Şüyûḫu’l-Ezher, Kahire, ts. (Vizâretü’l-i‘lâm), s. 42-43.
Ziriklî, el-Aʿlâm (Fethullah), VI, 113-114.
M. Mehdî Allâm, el-Mecmaʿiyyûn fî ḫamsîne ʿâmen, Kahire 1406/1986, s. 249-251.
Muhibbüddin el-Hatîb, “es-Seyyid Muḥammed el-Ḫıḍır Ḥüseyn”, ME, XXIX (1957), s. 736-744.
M. Receb el-Beyyûmî, “Muḥammed el-Ḫıḍır Ḥüseyn”, a.e., XLII/1 (1970), s. 58-64; XLII/3 (1970), s. 233-239.
M. Ali en-Neccâr, “el-Merḥûm eş-Şeyḫ Muḥammed el-Ḫıḍır Ḥüseyn”, MMLA, XIV (1962), s. 323-334.
J. Majed, “al-K̲h̲aḍir, Muḥammad b. al-Ḥusayn”, EI2 (İng.), IV, 906-907.