https://islamansiklopedisi.org.tr/muinuddin-i-kasi
Hayatının ilk dönemine ait fazla bilgi yoktur. Devlet hizmetine ilk defa Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah döneminde (1072-1092), Emîr Kamaç’ın Kuzey ve Kuzeybatı İran’daki vilâyetlerin bir kısmını yönetmekle görevlendirdiği dayısı Nâsıhulmülk tarafından alındı ve ağabeyi o bölgenin nâibliğine tayin edilirken kendisi de onun yanına kâtip olarak verildi. Sultan Berkyaruk’un (1092-1104) ilk zamanlarında da Dîvânü’r-resâil’de kâtiplik yaptı. Ardından yine Nâsıhulmülk’ün aracılığıyla Muhammed Tapar’ın eşi Gevher Hatun’un hizmetinde görevlendirilip arkasından muhtemelen Sa‘dülmülk-i Âbî’nin vezirliğinin (1105-1107) sonlarına doğru Dîvânü’r-resâil’in başına getirildi ve bu görevi Ebû Nasr Ziyâülmülk Ahmed b. Nizâmülmülk’ün vezirliği zamanında da (1107-1111) sürdürdü. Selçuklular’ın bu dönemdeki üst düzey görevlilerini şiddetle eleştiren Bündârî, Muînüddin’i de bilgisizlik, erdemsizlik ve Farsça, Arapça yazılarında yetersizlikle suçlar; bununla beraber diğer münşîlerden daha mahir bir yazıcı olduğunu da kaydeder (Zübdetü’n-Nusra, s. 99).
Muînüddin’in 502’de (1109) Dîvânü’r-resâil’in başında bulunduğu sırada, vezirlik hevesinde olan ve amacına ulaşmak için her yola başvuran İsfahan’ın nüfuzlu yöneticisi Kadı İsmâil b. Ubeydullah el-Hatîbî, aralarında Muînüddin’in de bulunduğu yaklaşık 100 emîr ve saray görevlisi hakkında bir İsmâilî vasıtasıyla yalan ihbarda bulundu. Muînüddin hemen görevden alınıp tutuklandıysa da İsmâil el-Hatîbî’nin, emellerine alet ettiği İsmâilîler tarafından öldürülmesi ve çevirdiği entrikanın anlaşılması üzerine birkaç ay sonra serbest bırakıldı. Ancak olay Sultan Muhammed Tapar’ın güveninin sarsılmasına yol açtığından Muînüddin’e vazifesi geri verilmedi; kısa bir müddet sonra da Hatîrülmülk-i Meybüdî’nin ikinci vezirlik döneminde (1110-1117) Dîvân-ı İstîfâ başkanlığına getirildi.
Hatîrülmülk’ün azli üzerine Muhammed Tapar vezirliği Muînüddin’e teklif ettiyse de o bunu kabul etmekten kaçındı. Ardından Dîvân-ı İstîfâ başkanlığından uzaklaştırıldığı gibi 50.000 dinar ödemeye mahkûm edildi ve bütün mallarına el konuldu. Muînüddin bu durumdan kurtulunca 513’te (1119) savaştan dönen Sultan Sencer’e Save şehrinde katıldı. Sencer de yeğeni Mahmûd b. Muhammed Tapar’ı mağlûp ederek ele geçirdiği Rey şehrinin yönetimini ona bıraktı; daha sonra da onu vezirlik makamına getirdi (518/1124). Öncelikle İsmâilîler’e (Bâtınîler) karşı yaptığı mücadeleye hız veren Muînüddin, 520 (1126) yılında Türşîz (Tureysis) ve Beyhak üzerine büyük bir sefer düzenledi; İsmâilîler’in öldürülmesini, mallarına el konulmasını ve aile fertlerinin esir alınmasını emretti. Onun İsmâilî kıyımıyla ilgili emirlerinin yerine getirilmesinden sonra (İbnü’l-Esîr, X, 631-632), o zamana kadar bu fırka ile yüz yüze gelmekten uzak durmaya çalışan Sultan Sencer’i merkez üsleri Alamut’a saldırmaya ikna ettiğine dair rivayetler şüpheyle karşılanmaktadır (Köymen, II, 150).
Muînüddîn-i Kâşî, 26 Safer 521 (13 Mart 1127) tarihinde en önemli rakiplerinden olan Ebü’l-Kāsım-ı Dergezînî’nin anlaştığı, İsmâilîler’in onun ahırına seyis olarak soktukları bir fedâi tarafından öldürüldü; cenazesi Merv’e götürülerek orada defnedildi. Muînüddîn-i Kâşî dindar, cömert ve hayır sever bir kişiliğe sahipti. İbnü’l-Esîr onun Bâtınîler’le yaptığı mücadeleden övgüyle söz eder ve bundan dolayı Allah’ın kendisini şehidlikle ödüllendirdiğini söyler (el-Kâmil, X, 647). Kaynakların çoğunda dirayetli ve âdil bir vezir olarak nitelendirilen, Necmeddîn-i Kummî’nin Târîḫu’l-vüzerâʾ adlı eserinde (s. 203) vezirlik dönemine “‘ıyd-i ekber” denildiği belirtilen Muînüddîn imar faaliyetlerine büyük önem vermiş, ülkenin çeşitli yerlerinde medrese, hastahane, cami ve kervansaray yaptırmıştır. Muînüddin’i, kendisine mertebesinden düşük görev verilmesine sebep olduğu için hicveden ve bu yüzden tutuklanıp mallarına el konulan Ebû Tâhir-i Hâtûnî hariç Muizzî, Senâî, Ebîverdî ve Errecânî gibi Selçuklu dönemi şairleri methetmiştir. Kardeşi Ebü’l-Fazl Mecdüddin Ubeydullah da Sencer devrinde onun maiyetinde çalışmış, çocuklarından Ebû Tâhir Fahreddin İsmâil, Irak Selçuklu Sultanı Arslanşah b. Tuğrul zamanında vezirlik yapmıştır.
BİBLİYOGRAFYA
Ebîverdî, Dîvân, Beyrut 1317/1938, s. 7, 293-294.
Muizzî, Dîvân (nşr. Abbas İkbâl), Tahran 1318 hş., s. 68-70, 157, 564-567, 763-767.
Senâî, Dîvân (nşr. Müzâhir Musaffâ), Tahran 1336/1957, s. 253-255.
Ahmed b. Muhammed Errecânî, Dîvân (nşr. Ahmed b. Abbas el-Ezherî), Beyrut 1307/1928, s. 22-25, 229.
Râvendî, Râhatü’s-sudûr (Ateş), I, 163; II, 306, 335, 336, 340, 359.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, X, 631-647.
Bündârî, Zübdetü’n-Nusra (Burslan), s. 72, 97, 99-102, 106-107, 109, 114, 138-139.
Sıbt İbnü’l-Cevzî, Mirʾâtü’z-zamân, VIII/1, s. 125.
Nâsırüddin Münşî-i Kirmânî, Nesâʾimü’l-esḥâr (nşr. Celâleddin Hüseynî Urmevî), Tahran 1364/1945, s. 64-68.
Hândmîr, Düstûrü’l-vüzerâʾ (nşr. Saîd-i Nefîsî), Tahran 1317, s. 168, 194-199.
Şüşterî, Mecâlisü’l-müʾminîn (nşr. Seyyid Ahmed – Abdümenâfî), Tahran 1365 hş., II, 462-466.
Necmeddin Ebü’r-Recâ Kummî, Târîḫu’l-vüzerâʾ (nşr. M. Takī Dânişpejûh), Tahran 1363 hş., s. 203, 215.
Seyfeddin Hâcî b. Nizâm Akīlî, Âs̱ârü’l-vüzerâʾ (nşr. Celâleddin Hüseynî Urmevî), Tahran 1347 hş., s. 248-249.
Abbas İkbâl-i Âştiyânî, Vizâret der ʿAhd-i Selâṭîn-i Büzürg-i Selcûḳī (nşr. M. Takī Dânişpejûh – Yahyâ Zükâ’), Tahran 1338 hş., s. 254-260.
C. L. Klausner, The Seljuk Vezirate: A Study of Civil Administration 1055-1194, Cambridge 1973, s. 50, 92, 106, 107, 127, 133.
Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi: İkinci İmparatorluk Devri, Ankara 1984, II, 150-152.
B. Lewis, Haşîşîler (trc. Ali Aktan), İstanbul 1995, s. 55-57.
Ebü’l-Fazl Hatîbî, “Ebû Naṣr-ı Kâşî”, DMBİ, VI, 321-323.