https://islamansiklopedisi.org.tr/muinuddin-suleyman-pervane
II. Gıyâseddin Keyhusrev’in veziri Mühezzebüddin Ali ed-Deylemî’nin (bazı kaynaklarda Kâşî [Kâşânî], Kârî) oğludur. Babası 641 (1243) yılında Moğollar’la barış yapmak üzere Mugan’a giderken Muînüddin’i ve kardeşlerini de yanında götürdü. Kaynaklarda adı ilk defa Tokat emîri olarak zikredilen Muînüddin’in (EI2 [İng.], VII, 479) Erzincan serleşkerliği (subaşılık) gibi önemli bir mevkii elde etmek için devrin güçlü kumandanlarından Seyfeddin Torumtay ile nüfuz mücadelesine girdiği ve Baycu Noyan’ın desteğiyle Erzincan subaşılığına getirildiği kaydedilir (İbn Bîbî, II, 129, 152-153). Anadolu Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykâvus’un hizmetinde emîr-i hâcib (melikü’l-hüccâb) olarak görev aldığı anlaşılan Muînüddin başarılı hizmetleriyle sultana rahat bir dönem yaşattı (Kaymaz, s. 59-60). Sultan II. İzzeddin Keykâvus’un 654’te (1256) Sultanhanı savaşında Moğollar’a yenilip kaçması üzerine IV. Kılıcarslan sultan ilân edildi. Bu yeni dönemde Pervâne Nizâmeddin Hurşid nâib-i saltanat, Muînüddin Süleyman pervane olarak görev aldı (a.g.e., s. 65-66). Muînüddin Süleyman Pervâne, Nizâmeddin Hurşid’in aynı yıl Anadolu’da bulunan Hoca Noyan’ın öldürülmesinden sorumlu tutulup idam edilmesiyle geniş yetkilere sahip bir emîr şeklinde hüküm sürmeye başladı (a.g.e., s. 68). Türkmenler tarafından desteklenen II. İzzeddin Keykâvus’un Konya’ya hareket etmesi üzerine IV. Kılıcarslan önce Kayseri’ye, oradan da Muînüddin Süleyman Pervâne ile birlikte Tokat’a gitti (656/1258). Muînüddin, Hülâgû’nun Suriye seferine çıkmadan önce Büyük Kağan Mengü’nün yarlığı gereğince II. İzzeddin Keykâvus ile IV. Kılıcarslan’ı Tebriz’e çağırarak ülkeyi ikiye taksim etmesi sırasında (4 Şâban 657 / 27 Temmuz 1259) önemli rol oynadı ve taksimden sonra Sâhib Ata, II. İzzeddin Keykâvus’un vezirliğine getirilirken kendisi IV. Kılıcarslan’ın veziri oldu. 659’da (1261) Sâhib Ata’yı kendi yerine IV. Kılıcarslan’ın vezirliği teklifiyle yanına çekti. Bunun üzerine Memlük Sultanı Baybars’tan da umduğu yardımı göremeyen II. İzzeddin Keykâvus Bizans’a kaçtı. Böylece IV. Kılıcarslan’ın rakipsiz kalmasını sağlayan Muînüddin Süleyman, onu Konya’ya giderek tek başına Anadolu Selçuklu tahtına çıkması için teşvik etti. Baycu Noyan da IV. Kılıcarslan’ın hükümdarlığını Malatya’da ve diğer bazı vilâyetlerde kabul ettirmeye çalıştı. Muînüddin Süleyman, bu tarihten sonra devlet üzerindeki kontrolünü gittikçe arttırarak iktidarı tamamen eline geçirdi. Moğol baskısının en şiddetli döneminde ilhan ve kumandanlarının güven ve dostluklarını kazanması, itibar ve gücünün daha da artmasına ve kısa zamanda siyasî rakiplerini ortadan kaldırarak mutlak bir otorite kurmasına yol açtı. Her ne kadar tahtta IV. Kılıcarslan oturuyorsa da gerçekte devleti yöneten kişi Muînüddin Süleyman Pervâne idi (Aksarâyî, s. 65).
IV. Kılıcarslan ile Süleyman Pervâne 663 (1265) yılında İlhanlı tahtına çıkan Abaka Han’ın yanına giderek kendisini kutladılar ve değerli hediyeler sundular; bu arada Sinop’u Rumlar’ın elinden kurtarmak istediklerini söyleyip ondan izin aldılar. Anadolu’ya dönüşlerinde sultan Konya’da kalırken Süleyman Pervâne Tokat, Niksar ve Samsun yörelerinden topladığı askerlerle Sinop üzerine yürüdü ve şiddetli bir kuşatmayla şehri ele geçirip kiliseye çevrilmiş olan camileri yeniden ibadete açtı (664/1266). Fetihnâmelerle bütün İslâm ülkelerine ve Abaka Han’a duyurulan bu zafer onun nüfuzunu ve kudretini daha da arttırdı. Süleyman Pervâne bu gücüne dayanıp Kılıcarslan’dan Sinop’un kendisine temlik edilmesini istedi ve sultan Abaka Han’ın desteğini sağlamış olan Pervâne’ye boyun eğmek zorunda kaldı; şehrin ona verildiğini gösteren temliknâmeyi de meşhur tarihçi İbn Bîbî kaleme aldı. Pervâne bu olaydan sonra arasının açıldığı Kılıcarslan’ı Abaka Han’a kötülemekten geri durmadı ve onu ortadan kaldırıp tahta küçük yaştaki oğlu Gıyâseddin Keyhusrev’i geçirmeyi planladı. Bu arada Abaka Han’a Kılıcarslan’ın Memlük sultanı ile birlikte hareket ettiğini bildirdi. Abaka da ona kendisini Anadolu’da ilhanın nâibi olarak gördüğünü söyleyip sultanın ortadan kaldırılması için izin verdi. Çok geçmeden Pervâne’nin tertibiyle IV. Kılıcarslan öldürüldü (664/1266) ve yerine III. Gıyâseddin Keyhusrev tahta çıkarıldı. Pervâne önemli makamlara kendi adamlarını yerleştirmişti; kızını da yeni sultanla evlendirdi. Ancak daha önce yerini verdiği Vezir Sâhib Ata hâlâ makamını korumaktaydı ve Süleyman Pervâne için önemli bir rakipti. Bu sebeple Pervâne onu, İlhanlı hükümdarına karşı eski sultan II. İzzeddin Keykâvus ile iş birliği yapmakla suçlayarak tevkif etti. Vezir bu durumdan, Tebriz’e kaçan küçük oğlunun hadiseyi Abaka Han’a anlatması ve ondan bir yarlık getirmesi sayesinde kurtulabildi. Sâhib Ata’nın Abaka Han’ın nazarında yeniden itibar kazanması Süleyman Pervâne’ye duyulan güvenin sarsılmasına yol açtı.
Süleyman Pervâne, devlet içinde mutlak otorite kurmak düşüncesiyle Moğollar’a yaranmaya çalışırken rakip gördüğü devlet adamlarını çok defa Memlük Sultanı Baybars veya II. İzzeddin Keykâvus ile iş birliği yapmakla suçlardı. Ancak Abaka Han nezdinde itibar kaybetmeye başladığını anlayınca bu defa kendisi Baybars’a gizlice bir mektup göndererek Moğollar’ı Anadolu’dan çıkarmak için onunla iş birliğine hazır olduğunu bildirdi. Bu sırada Abaka Han, aralarındaki anlaşmazlıkları halletmek üzere Pervâne’yi ve Moğol kumandanlarını huzuruna çağırdı. Tebriz’e giden Pervâne, Abaka Han’a bağlılığını arzetti ve bazı noyanların Anadolu’da işledikleri zulümlerden halkın şikâyetçi olduğunu söyledi. Abaka Han, Acay ve Samagar noyanları geri çağırıp yerlerine Tudavun ve Toku noyanları gönderdi ve bütün Selçuklu beylerini onların emrine verdi. Süleyman Pervâne’nin Tebriz’e gittiği sırada Hatîroğlu Şerefeddin ile diğer bazı beyler Moğollar’a baş kaldırdılar ve Memlük Sultanı Baybars’a haber yollayıp onu Anadolu’ya davet ettiler; ancak Baybars o yıl gelmesinin mümkün olmadığını bildirdi. Bu arada 30.000 kişilik bir Moğol ordusu Anadolu’ya geldi ve isyanı bastırdı (Cemâziyelevvel 675 / Ekim 1276). Hatîroğlu Şerefeddin, idamından önce yargılanması sırasında Muînüddin Pervâne’nin de Baybars’la mektuplaştığını açıkladı ve bu durum daha sonra Pervâne’nin idamında büyük rol oynadı.
Sultan Baybars, Anadolu’yu Moğol istilâsından kurtarmak için 675’te (1277) 30.000 kişilik bir kuvvetle Halep’ten yola çıktı ve nisan ayında Elbistan ovasına ulaştı. Burada yapılan savaşta Tudavun ve Toku noyanların kumanda ettiği 15-16.000 kişilik Moğol ordusu kesin bir yenilgiye uğradı (10 Zilkade 675 / 15 Nisan 1277). Moğol saflarında yer alan Muînüddin Pervâne’nin emrindeki Selçuklu askerleri ciddi biçimde savaşmadıkları gibi ya taraf değiştirmiş ya da kumandanlarıyla birlikte Memlük ordusuna esir düşmüş yahut teslim olmuşlardı; Pervâne’nin oğlu ve torunu da bunların arasındaydı. Muînüddin Pervâne savaşın neticesini gördükten sonra Kayseri’ye kaçtı ve ailesiyle birlikte burada bulunan III. Gıyâseddin Keyhusrev’i yanına alarak Tokat’a gitti. Sultan Baybars ardından Kayseri’ye yöneldi ve halkın sevinç gösterileri arasında şehre girdi; hemen arkasından da Pervâne’ye haber gönderip huzuruna gelmesini bildirdi. Fakat Pervâne on beş gün süre isteyip bu arada Abaka ile temasa geçmeye çalıştı. Pervâne’nin ikiyüzlü siyasetini anlayan ve ayrıca Abaka Han’ın büyük bir orduyla Anadolu’ya yaklaştığını duyan Baybars ordusunda erzak sıkıntısının da başlamasıyla birlikte Suriye’ye çekildi. Onun çekilmesinden sonra Abaka Han, Erzincan-Divriği yoluyla Elbistan’a ulaştı; Pervâne de III. Gıyâseddin Keyhusrev ve Vezir Sâhib Ata ile birlikte onun yanına gitti. Savaş meydanını gezerken Moğol kumandan ve askerlerinin cesetleri yanında Selçuklu cesedine rastlamayan Abaka Han çok öfkelendi ve Muînüddin Pervâne’yi Memlük sultanıyla iş birliği yapmakla suçladı. Pervâne her ne kadar Baybars’ın gelişinden haberinin olmadığını söylediyse de o sırada yanlarında bulunan Emîr İzzeddin Aybeg, Abaka’ya onun Memlük sultanıyla sürekli haberleştiğini ve kendisini Anadolu’ya gelmesi için teşvik ettiğini açıkladı. Abaka Han, Kongurtay Noyan’ı Anadolu’nun idaresiyle görevlendirip Muînüddin Pervâne ile Sâhib Ata’yı yanına alarak Azerbaycan’a döndü; yolda uğradığı bütün şehir ve kasabaların yağmalanması ve halklarının öldürülmesi emrini verdi. Moğollar’ın bu intikam seferinde 200.000 Türk’ü öldürdüğü rivayet edilir. Mallarına el konulan ve iktâları geri alınan Muînüddin Pervâne, İlhanlı hükümdarlarının yazlık merkezi olan Aladağ’a varıldığında yargılandı. Savaşta öldürülen Toku ve Tudavun noyanların eşlerinin ağlamasından etkilenen Abaka Han, bazı kumandanlarının da ısrarıyla Muînüddin’i yakınlarıyla birlikte 1 Rebîülevvel 676’da (2 Ağustos 1277) idam ettirdi. Ermeni tarihçisi Hayton, Muînüddin Pervâne’nin cesedinin Moğol gelenekleri uyarınca ikiye ayrıldığını ve yenildiğini yazar (EI2 [İng.], VII, 479). İlhanlı devlet adamı Şemseddin el-Cüveynî, Pervâne’nin ölümünden duyduğu üzüntüyü, “Süleyman artık yok, şeytanlar özgür” diyerek ifade etmiştir.
Muînüddin Pervâne taht kavgalarının sürdüğü, Moğol zulüm ve sömürüsünün arttığı, devlet otoritesinin sarsıldığı bir dönemde mahirâne siyasetiyle ülkeyi uzunca bir süre refah içerisinde idare etmeyi başarmıştır. Onun öldürülmesinden sonra Moğollar malî baskılarını daha da arttırmışlardır. Ancak Muînüddin’in Moğollar’la Memlükler’e karşı güttüğü istikrarsız ve dürüst olmayan siyaset, bu arada ihtirasları yüzünden kendine rakip gördüğü devlet adamlarını, kumandanları ve hatta sultanı ortadan kaldırması hem şahsına hem devlete çok pahalıya mal olmuş, sonuçta Süleyman Pervâne bir devrin kuruluşu kadar çöküşünü de hazırlayan kişi olarak tarihe geçmiştir. 1277-1322 yılları arasında Sinop’ta hüküm süren Pervâneoğulları Beyliği onun çocukları tarafından kurulmuştur.
Süleyman Pervâne âlimleri korumuş, medrese ve zâviyelerde huzur içinde eğitim yapılmasını sağlamıştır. Tokat’ta müridi olduğu Fahreddîn-i Irâkī için bir hankah, halen faal durumda bulunan ve kendi adıyla anılan bir hamam, bugün müze olarak kullanılan bir şifâhâne (bk. GÖKMEDRESE), Kayseri’de bir medrese ve Merzifon’da bir cami yaptırmış, Trabzon Komnenosları’nın işgali (1261) sırasında tamamen yıkılan Sinop’taki Alâeddin Camii’ni ihya ettirmiştir. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Fîhi mâ fîh adlı eserini yakın dostu ve müridi olan Muînüddin Pervâne’ye sunmuştur. Mevlânâ’nın kabri üzerine bir türbe yapılması emrini verenler arasında Muînüddin Pervâne ve eşi Gürcü Hatun’un da olduğu rivayet edilir.
BİBLİYOGRAFYA
İbn Bîbî, el-Evâmirü’l-Alâiyye: Selçukname (trc. Mürsel Öztürk), Ankara 1996, II, 129, 152-153, 155-156, 159, 164-170, 172-174, 179-187, 196-201.
İzzeddin İbn Şeddâd, Târîḫu’l-Meliki’ẓ-Ẓâhir (nşr. Ahmed Hutayt), Beyrut 1403/1983, s. 34-35, 77-79, 107-108, 122-129.
Ebü’l-Ferec, Târih, II, 587-588, 591, 597-600, 602.
Reşîdüddin Fazlullāh-ı Hemedânî, Câmiʿu’t-tevârîḫ (nşr. Abdülkerim Alioğlu Alizâde), Bakü 1957, s. 144-147.
Aksarâyî, Müsâmeretü’l-aḫbâr, s. 42-118; a.e. (trc. Mürsel Öztürk), Ankara 2000, s. 33-90.
İbnü’s-Sukāî, Tâlî Kitâbi Vefeyâti’l-aʿyân (nşr. ve trc. J. Sublet), Dımaşk 1974, s. 79-80, 102-103.
İbnü’d-Devâdârî, Kenzü’d-dürer, VIII, 139-141, 164, 177-178, 188-189, 191-207.
Eflâkî, Menâḳıbü’l-ʿârifîn, I-II, bk. İndeks.
Müneccimbaşı, Câmiu’d-düvel: Selçuklular Tarihi (nşr. ve trc. Ali Öngül), İzmir 2001, II, 98, 100-102, 104-106, 112, 114-118.
Târîh-i Âl-i Selçuk der Anatoli: Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi (nşr. ve trc. Feridun Nafiz Uzluk), Ankara 1952, s. 32, 35-36, 39-40.
Spuler, İran Moğolları, s. 65, 84-85, 414, 420.
Nejat Kaymaz, Pervâne Mu‘înü’d-dîn Süleyman, Ankara 1970.
Cl. Cahen, Osmanlılardan Önce Anadoluda Türkler (trc. Yıldız Moran), İstanbul 1984, s. 270-285.
Osman Turan, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmî Vesikalar, Ankara 1988, s. 5, 31, 52, 148, 157-158.
a.mlf., Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul 1993, s. 485-557.
Erdoğan Merçil, Müslüman-Türk Devletleri Tarihi, Ankara 1993, s. 156-161, 302, 312, 325.
C. Hillenbrand, “Mu‘īn al-Dīn Parwāna: The Servant of Two Masters?”, Miscellanea Arabica et Islamica (ed. F. de Jong), Leuven 1993, s. 267-274.
a.mlf., “Muʿīn al-Dīn Sulaymān Parwāna”, EI2 (İng.), VII, 479-480.
R. Amitai-Preiss, Mongols and Mamluks, Cambridge 1996, s. 159-163.
M. Şakir Ülkütaşır, “Sinop’ta Selçukîler Zamanına Ait Tarihî Eserler”, Türk Tarih, Arkeologya ve Etnografya Dergisi, V, Ankara 1949, s. 115, 140-143, 146-147.
Mehmet Çayırdağ, “Kayseri’de Pervâne Bey Medresesi”, VD, sy. 26 (1997), s. 225-236.
J. H. Kramers, “Muin-üd-din”, İA, VIII, 556-557.
Besim Darkot, “Sinop”, a.e., X, 684-685.
“Tokat”, YA, X, 7153.
Ali Sevim, “Keyhusrev III”, DİA, XXV, 351-352.
Faruk Sümer, “Keykâvus II”, a.e., XXV, 356.
a.mlf., “Kılıcarslan IV”, a.e., XXV, 404-405.