https://islamansiklopedisi.org.tr/muinuddin-imrani
Delhi’de doğdu ve tahsilini burada tamamladı. VIII. (XIV.) yüzyılda Hindistan’da yetişen âlimlerin en meşhuru sayılır. Kuvvetli bir muhakeme yeteneğine sahip bulunması yanında mantık, kelâm, fıkıh, usûl-i fıkıh, belâgat gibi ilimlerde yetişmiş bir âlimdi (Abdülhay el-Hasenî, II, 161). Zamanını öğrenci yetiştirmek ve çevresindeki insanlara faydalı olmakla geçirdi. Kendi döneminde Hindistan’da yetişen âlimlerin büyük çoğunluğu onun öğrencisi olduğundan Abdülhak b. Seyfeddin ed-Dihlevî kendisinden “üstâd-ı şehr” diye söz eder (Aḫbârü’l-aḫyâr, s. 313). Önceleri Çiştiyye tarikatının şeyhlerine ve özellikle çağdaşı olan Çırâğ-ı Dehlî’ye karşı olumsuz duygular taşımasına rağmen daha sonra zühd ve takvâsına şahit oldu; hastalandığında kendisini Çırâğ-ı Dehlî’ye götüren ve şeyhin duasıyla iyileşmesine vesile olan öğrencisi Muhammed b. Ahmed Hâcegî’nin tesiriyle Çiştiyye’ye intisap etti (a.g.e., s. 312). Gulâm Muînüddin Abdullah’ın belirttiğine göre bir süre sonra Çırâğ-ı Dehlî’den hilâfet aldı.
Muînüddin İmrânî, Sultan Muhammed b. Tuğluk’un iltifatına mazhar oldu. Daima sultanla beraber olup onun dinî konularda danışmanlığını yapan dört fakihten biridir (Yahyâ b. Ahmed Sirhindî, s. 115). Sultan kendisini, devrinin en büyük âlimlerinden olan Adudüddin el-Îcî’yi Delhi’ye davet edip oraya yerleşmesini sağlamak için Şîraz’a gönderdi. Ancak Adudüddin el-Îcî’nin Şîraz’dan ayrılmasını istemeyen Sultan Ebû İshak eş-Şîrâzî, onun gitmesine müsaade etmediği gibi İmrânî’ye birçok ihsanda bulunarak Şîraz’da kalmasını temin etti. Hayatının geri kalan kısmını burada geçiren İmrânî öğretim faaliyetleriyle meşgul oldu ve çok sayıda öğrenci yetiştirdi. Muhammed İshak Battî ve Şeyh Muhammed İkrâm onun Şîraz’dan Delhi’ye döndüğünü ve burada vefat ettiğini belirtmektedir (Fuḳahâ-yi Hind, I, 305; Âb-ı Kevs̱er, s. 424). İmrânî’nin ölüm tarihi bilinmemektedir. Aḫbârü’l-aḫyâr’ın nâşiri doğum tarihini 683 (1284) diye gösterirken ölüm tarihi olarak da kaynak belirtmeden 792 (1390) yılını vermektedir (s. 313).
Eserleri. Çoğu Hanefî fıkhının önemli eserlerine ve medresede okutulan kitaplara hâşiye ve şerh niteliği taşıyan çalışmaları arasında Sa‘deddin et-Teftâzânî’nin et-Telvîḥ’i, Ebü’l-Berekât en-Nesefî’nin Hanefî fıkhına dair Kenzü’d-deḳāʾiḳ’ı ve fıkıh usulüne dair Menârü’l-envâr’ı, Ahsîkesî’nin fıkıh usulüne dair el-Münteḫab fî uṣûli’l-meẕheb’ine yazdığı hâşiyelerle Ebû Ya‘kūb es-Sekkâkî’nin Miftâḥu’l-ʿulûm ve Hatîb el-Kazvînî’nin Telḫîṣü’l-Miftâḥ’ı üzerine yazdığı şerhler anılabilir (eserlerinin yazma nüshaları için bk. Zubaid Ahmad, s. 311-312, 452-453).
BİBLİYOGRAFYA
Abdülhak ed-Dihlevî, Aḫbârü’l-aḫyâr (trc. Sübhân Mahmûd – M. Fâzıl), Delhi 1414/1994, s. 311-314.
Muhammed Gavsî, Gülzâr-ı Ebrâr, Asiatic Society of Bengal, Ivanow, nr. 97, vr. 22-23.
Gulâm Muînüddin, Meʿâricü’l-vilâye, K. A. Nizami özel kütüphanesi, I, 450-451.
Yahyâ b. Ahmed Sirhindî, Târîḫ-i Mübârek Şâhî (nşr. M. Hidâyet Hüseyin), Kalküta 1931, s. 115.
Âzâd-ı Bilgrâmî, Meʾâs̱irü’l-kirâm, Agra 1328/1910, s. 184-185.
a.mlf., Sübḥatü’l-mercân fî âs̱âri Hindustân (nşr. M. Fazlurrahman), Aligarh 1976, I, 90-91.
Sıddîk Hasan Han, Ebcedü’l-ʿulûm, Beyrut 1978, III, 218.
Fakīr Muhammed, Ḥadâʾiḳu’l-Ḥanefiyye, Leknev 1906, s. 304-305.
Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-ḫavâṭır, II, 161.
Rahmân Ali, Teẕkire-i ʿUlemâʾey Hind (trc. M. Eyyûb Kādirî), Karaçi 1961, s. 499-500.
Zubaid Ahmad, The Contribution of Indo-Pakistan to Arabic Literature, Lahore 1968, s. 311-312, 452-453.
M. İshak Battî, Fuḳahâ-yi Hind, Lahor 1974, I, 304-305.
The History of India (ed. H. M. Elliot – J. Dowson), Delhi 1990, VI, 486.
Muhammed İkrâm, Âb-ı Kevs̱er, Lahor 1992, s. 424.
M. Hidayet Hosain, “İmrânî”, İA, V/2, s. 987.
a.mlf., “el-ʿİmrânî”, UDMİ, XIV/2, s. 251-252.
K. A. Nizami, “al-ʿImrānī”, EI2 (İng.), III, 1176.