https://islamansiklopedisi.org.tr/nafi-b-ezrak
Bekir b. Vâil kabilesinin Benî Hanîfe koluna, Ebû Mihnef’e göre ise Temîm kabilesinin Hanzale koluna mensuptur (Taberî, V, 566). Benî Hanîfe’nin mevlâsı olduğunu belirten diğer bir rivayete göre Rum asıllı olan ve Tâif’te demircilik yapan babası Ezrak, Hz. Peygamber’in burayı muhasarası sırasında şehirden çıkarak müslüman olmuştur (Belâzürî, s. 67). Nâfi‘in Bekir b. Vâil kabilesinin reisi Mâlik b. Mesma‘ ile konuşması esnasında onun amcasının oğlu olduğunu söylemesi (M. Rızâ Hasan ed-Düceylî, s. 66), ayrıca bu dönemde Araplar’ın eşrafından olan Hâricîler’in ırk taassubuna sahip bulunması sebebiyle mevâlîden birini kendilerine lider seçmeyecekleri ve Nâfi‘in Benî Hanîfe ile birlikte Basra’da oturması gibi hususlar dikkate alındığında onun Arap asıllı olduğunu belirten rivayetin doğruluğu ağırlık kazanır. Nâfi‘ b. Ezrak’ın Kur’ân-ı Kerîm’i ciddi bir şekilde öğrenmek için çaba göstermesi, Hâricî fıkhıyla ilgilenip fetvalar vermesi (İbn Ebü’l-Hadîd, IV, 136), ayrıca Mekke’de bulunduğu dönemde arkadaşı Necde b. Âmir’le birlikte Abdullah b. Abbas’ın derslerine devam ederek Kur’an’da geçen bir kısım kelimeleri İbn Abbas’ı usandıracak derecede sorup öğrenmeye çalışması (Müberred, III, 1151-1155) onun bu alandaki gayret ve yetişmişliğini göstermektedir.
Nâfi‘ sadece nazarî planda bir âlim olarak kalmamış, düşüncelerini uygulayan siyasî ve askerî bir lider konumunda ortaya çıkmış ve mücadelesini sürdürmüştür. Ubeydullah b. Ziyâd’ın valiliği sırasında Basra’da Benî Hanîfe’nin yaşadığı semtte toplanan, Kur’an okuyup fıkıhla meşgul olan ve zulme karşı çıkan Hâricîler’le birlikte hareket eden Nâfi‘ vali tarafından bir süre hapsedildi. Bu durum onu Hâricîliğe daha çok bağladı, hatta babasının vefatında aralarındaki görüş ayrılığı sebebiyle onun cenaze namazını kılmayı reddetti. Nâfi‘, Abdullah b. Zübeyr’in Mekke’de gerçekleştirdiği ihtilâl esnasında, aralarında kendisinden sonra Ezârika’nın liderliğini üstlenecek olan Ubeyde b. Hilâl el-Yeşkürî’nin de bulunduğu çok sayıda Hâricî’nin lideri durumundaydı. Büyük ihtimalle İbnü’z-Zübeyr’in hareketini Hâricîliğin yararına geliştirmek amacıyla Basra Hâricîleri ile birlikte Mekke’ye gitti. Buradaki faaliyetleriyle Yemâme’den gelen Hâricîler’in takdirini kazandı. Ardından Basra’da çıkan karışıklıklar üzerine mensuplarıyla beraber oraya döndü. Bu dönüşün, Abdullah b. Zübeyr ile anlaşamaması veya Basra’daki karışıklıklardan faydalanma planına bağlı olması muhtemeldir. Basra ahalisi İbnü’z-Zübeyr’in davasına taraftar olmaya başlayınca Nâfi‘ ve mensupları onun tayin ettiği valinin şehre girmesine karşı koydularsa da buna engel olamadılar. Her şeye rağmen mücadelesini sürdüren Nâfi‘ savaşa son vermeyi reddedip Ahvaz ve Hûzistan eyaletinin doğusuna çekildi. Burada kendisini takip eden İbnü’z-Zübeyr kuvvetleriyle cereyan eden savaşta yenilgiye uğrayıp öldürüldü (65/685). Onun mensupları diğer liderlerin başkanlığında bir süre daha varlığını sürdürmüştür (bk. EZÂRİKA).
“Hüküm Allah’ındır” şeklindeki Hâricî sloganını, devlet idaresinin mutlaka Kur’an’a dayanması gerektiği şeklinde kabul eden Nâfi‘ b. Ezrak’ın itikadî düşünceleri toplum dayanışması kavramından büyük ölçüde etkilenmiştir. Buna göre hasımlarıyla yapılan mücadeleye fiilen katılmayanlar (kaade) ilâhî bir emri çiğnedikleri için küfre girmiştir. Bu sebeple İslâm toplumunun himayesine girerek zimmet ehli statüsünde bulunan yahudiler, hıristiyanlar vb. grupların dışında kalan şahısların mallarına el konulmasının ve bunların öldürülmesinin meşrû olduğu, muhaliflerin eş ve çocuklarının da kâfir kabul edilerek sorguya çekilmesi onun görüşleri arasında yer alır. Onun bu kanaatleri başta Necde b. Âmir olmak üzere mensuplarının kendisinden ayrılmasına sebep olmuştur.
Nâfi‘ b. Ezrak’ın Mekke’de bulunduğu sırada Abdullah b. Abbas’a sorduğu sorularla bunların cevapları günümüze intikal etmiştir. Süyûtî bunlardan 190 soruya ve cevaplarına yer vermiştir (el-İtḳān, I, 255-282). Aynı soru ve cevaplar Muhammed İbrâhim Selîm tarafından Ġarîbü’l-Ḳurʾân adıyla müstakil olarak yayımlanmıştır (Kahire, ts.). Muhammed Fuâd Abdülbâkī de, Kur’an’da mevcut, anlaşılması güç 200 kadar kelime ile bunlara verilen cevapları ihtiva eden Mesâʾilü Nâfiʿ b. el-Ezraḳ’ı alfabetik sıraya koyarak kendisine ait Muʿcemü ġarîbi’l-Ḳurʾân’la birlikte neşretmiştir (Kahire 1950, s. 234-292). Bu soru ve cevaplar, Suʾâlâtü Nâfiʿ b. el-Ezraḳ ilâ İbn ʿAbbâs adıyla İbrâhim es-Sâmerrâî tarafından da yayımlanmıştır (Bağdad 1968). Ebû Bekir Ahmed b. Ca‘fer el-Huttelî ve Ebû Tâhir Muhammed b. Ali b. Allâf’ın rivayetiyle gelen soru ve cevapların iki ayrı metnini Muhammed Ahmed ed-Dâlî Mesâʾilü Nâfiʿ b. el-Ezraḳ ʿan ʿAbdillâh b. ʿAbbâs ismiyle ve notlarla birlikte neşretmiştir (Limasol 1413/1993).
BİBLİYOGRAFYA
Belâzürî, Fütûḥ (Rıdvân), s. 67.
Müberred, el-Kâmil (nşr. M. Ahmed ed-Dâlî), Beyrut 1406/1986, III, 1151-1155.
Taberî, Târîḫ (Ebü’l-Fazl), V, 564-569.
İbn Hazm, Cemhere, s. 311.
İbn Ebü’l-Hadîd, Şerḥu Nehci’l-belâġa (nşr. M. Ebü’l-Fazl İbrâhim), Kahire 1385/1965, IV, 136-141.
Zehebî, Mîzânü’l-iʿtidâl, IV, 241.
İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, VI, 144-145.
Süyûtî, el-İtḳān (Beyrut), I, 255-282.
M. Rızâ Hasan ed-Düceylî, Fırḳatü’l-Ezâriḳa, Necef 1393/1973, s. 66-70.
Hüseyin Hasan, Aʿlâmü Temîm, Beyrut 1980, s. 541.
W. Montgomery Watt, İslâm Düşüncesinin Teşekkül Devri (trc. Ethem Ruhi Fığlalı), Ankara 1981, s. 25-27.
A. J. Wensinck, “Nāfiʿ b. al-Azraḳ”, EI2 (İng.), VII, 877-878.
İbrahim Hatiboğlu, “Muhammed Fuâd Abdülbâkī”, DİA, XXX, 530.