NİĞDELİ KADI AHMED - TDV İslâm Ansiklopedisi

NİĞDELİ KADI AHMED

Müellif: ALİ ERTUĞRUL
NİĞDELİ KADI AHMED
Müellif: ALİ ERTUĞRUL
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2019
Erişim Tarihi: 21.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/nigdeli-kadi-ahmed
ALİ ERTUĞRUL, "NİĞDELİ KADI AHMED", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/nigdeli-kadi-ahmed (21.11.2024).
Kopyalama metni

685’te (1286) doğdu. Hayatına dair el-Veledü’ş-şefîḳ’te verdiği bilgilerden başka mâlûmat yoktur. Kendisi Türkistan asıllı ve Hoten Türkmenleri’nden olduğunu söyler (el-Veledü’ş-şefîḳ, vr. 17b, 130b, 162b). Ailenin taşıdığı Hotenî nisbesi de buna işaret eder. Ailesi 600 (1203-1204) yılı civarında Anadolu’ya gelip Niğde’ye yerleşmiş, bundan dolayı Negîdî (Nigîdî, Nekîdî) nisbesini almıştır. Babasının adı Zeyneddin Nûşî’dir. Dedesi Kadı Cemâleddin Muhammed b. Hasan’ın Selçuklu Devleti hizmetine hangi tarihte girdiği bilinmiyorsa da Bezm ü Rezm müellifi Esterâbâdî’nin ifadelerinden (s. 52-53) onun bir ara Kastamonu yöresinde kadı olarak görev yaptığı anlaşılmaktadır. Kadı Cemâleddin’in II. İzzeddin Keykâvus ile IV. Kılıcarslan arasında çıkan savaşta öldüğü (647/1249), amcası Bedreddin’in 675 (1276) yılı civarında Ermenek vilâyetinin emîri olduğu, babası Nûşî’nin ise kırk dört yaşında iken 698’de (1298) vefat ettiği kaydedilmektedir (el-Veledü’ş-şefîḳ, vr. 102b).

İlk eğitimini Niğde’nin nahiyelerinden olan Malâkopiye’de (bugün Nevşehir’e bağlı Derinkuyu) Mevlânâ Kemâleddin Nekîdî’den alan Ahmed gençlik yıllarından itibaren Necmeddin İsfahânî, Şerefeddin Mevsılî, Nâsırüddin Şîrâzî, Şeyh Şemseddin ve Kutbeddin Ali Heraklî’nin sohbet ve meclislerinde bulundu. On beş yaşında Malâkopiye’den Niğde’ye döndüğünde Hâce Hudâvend Nizâmeddin, Şeyh Muzafferüddin ve üzerinde babasından fazla hakkı olduğunu söylediği Nizâmeddin Ahmed b. Ali ile görüştü ve bu sonuncusunun evinde, daha sonraları da zâviyesinde kaldı. Şerefeddin Osman b. Hasan Nekîdî ile İbrâhim b. Ahmed b. Muhammed Mevsılî’nin de Kadı Ahmed’in eğitiminde önemli bir yeri olduğu belirtilir.

Kadı Ahmed’in 702’de (1302) Hüsâmeddin Hüseyin b. Cemâleddin Habîb-i Kayserî’nin yanında muhtemelen Kayseri’deki dârü’l-kazâda divitdarlık yaptığı, bu görevden azledildikten sonra Niğde’ye dönüp buraya yerleştiği anlaşılmaktadır. Ardından Mevlânâ Bahâeddin’in aracılığı ile kadılığa tayin edilerek birkaç defa azledildiyse de eserini yazdığı 733 (1333) yılına kadar bu görevi sürdürdü. Onun İmam Gazzâlî’nin soyundan gelen bir hanımla evlendiği ve ahfadının da Anadolu’da kadılık yaptığı zikredilmektedir. Hanefî mezhebine mensup olan Kadı Ahmed, eserinin İslâm tarihiyle ilgili ikinci bölümünde her yüzyılda gelen din müceddidlerinden bahsederken Hanefî, Şâfiî, Hanbelî ve Mâlikî mezheplerine mensup âlimleri fakihler zümresi içerisinde sayar ve bu mezhep mensuplarından hürmetkâr bir dille söz eder.

Kalenderîler’i ilhâd ve ibâha yoluna girmekle itham eden ve Ereğlili Şeyh Kerâmâtî’ye “melâmetî-yi mel‘ûn” diyen Kadı Ahmed (Ocak, s. 66) Ehl-i beyt muhibbi olmakla beraber imâmet meselesini, hak olanın mevcut tarihî tertip üzere olduğu ve aynı asırda iki imamın bulunamayacağı şeklinde Sünnî görüşler çerçevesinde ele alır. Ancak Hz. Ali’ye muhalefet eden Muâviye’nin yanlış davrandığını ve nübüvvet evinin esasını tahrip ettiğini, Hz. Hüseyin’in şehid edilmesinin ise bir facia olduğunu, bu sebeple Emevî idarecilerini “halife” değil “emîr” diye nitelemenin daha doğru olacağını belirtir. Kadı Ahmed 724 yılı Şevval ayında (Ekim 1324) Merâga’ya gidip Ebü’l-Meâlî ve’l-Meânî Zahîrüddin Yûsuf b. Ebü’l-Mecd el-Kayserî adlı bir şeyh ile görüştü. Bu görüşme esnasında akşamla yatsı arasında şeyhinden üç defa telkin aldı; bunun bir delili olarak kendisine şeyhler silsilesinin bulunduğu bir icâzetnâme verildi. Kadı Ahmed’in ölüm tarihiyle ilgili kesin bilgi yoktur. Ancak el-Veledü’ş-şefîḳ’te zikrettiği (vr. 56a) 1 Muharrem 734 (12 Eylül 1333) tarihi dikkate alınırsa bu tarihten sonra vefat ettiği anlaşılmaktadır.

Eserleri. Kadı Ahmed’in günümüze ulaşan tek eseri el-Veledü’ş-şefîḳ ve’l-ḥâfidü’l-ḫalîḳ’tir. Tarih ilminin ilimlerin en şereflisi olduğunu söyleyen Kadı Ahmed, Nizâmeddin Ahmed b. Ali’nin zâviyesinde kaleme aldığı bu Farsça muhtasar tarihine Arapça bir mukaddime ile başlamış ve eseri 733’te (1333) Niğde’de tamamlamıştır. Farsça olan ikinci mukaddimesinden, Kadı Ahmed’in el-Veledü’ş-şefîḳ’i dönemin İlhanlı Sultanı Ebû Said Bahadır Han ile veziri Gıyâseddin’e ithaf ettiği anlaşılmaktadır. Hayli geniş tutulan ve ağır bir dille yazılan bu mukaddimeden sonra birinci bölüm iki fasla ayrılır. Birinci fasılda bazı peygamberlerin ve önemli kişilerin yaşadıkları tarihler tesbit edilmeye çalışılır, yaklaşık kırk peygamberin hayatı ele alınır, otuz kadar Yunan ve on yedi kadar İslâm filozofundan söz edilir. İkinci fasılda İran’da hüküm süren Keyânî, Eşkânî ve Sâsânî hânedanlarına mensup meliklerin adları kaydedilir (vr. 9a-71b). Eserin ikinci bölümü Hz. Peygamber’in hicretinden itibaren müellifin dönemine kadar geçen olayları içeren muhtasar bir İslâm tarihidir (vr. 72a-156a). Üçüncü bölüm coğrafya ile kıyamet ve âhiret ahvaline dairdir (vr. 157b-198b). Hz. Peygamber’in sîreti, şemâili, ahlâkı ve faziletinin en ince ayrıntısına kadar ele alındığı dördüncü bölüm de (vr. 201b-256a) bir mukaddime ile başlar. el-Veledü’ş-şefîḳ’in beşinci bölümü kelâm konularına ayrılmış ve meseleler genelde Sünnî görüş çerçevesinde değerlendirilmiştir (vr. 257b-298a). Müellif eserinde yararlandığı kaynakları zikreder. Özellikle ikinci bölümün sonunda yer alan Anadolu Selçukluları’na dair bilgilerle kitabın çeşitli yerlerinde bulunan, müellifin müşahede ve kanaatlerini içeren anekdotlar ona ayrı bir değer kazandırmaktadır. el-Veledü’ş-şefîḳ’in 741 (1340-41) yılında Aksaray’da istinsah edilen yegâne nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (Fâtih, nr. 4518, 298 varak). Ali Ertuğrul’un Anadolu Selçukluları Devrinde Yazılan Bir Kaynak: Niğdeli Kadı Ahmed’in el-Veledü’ş-şefîk ve’l-hâfidü’l-halîk’i adıyla hazırladığı doktora tezi (2009, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, I-II) daha sonra yayımlanmıştır (bk. bibl.). Kadı Ahmed, el-Veledü’ş-şefîḳ’te Emîr Şemseddin Dündâr Bey b. Hamza-yi Nekîdî adına Selçuknâme adıyla bir eser kaleme aldığını ve Büyük Selçuklular’la (vr. 141a-146a) Anadolu Selçukluları’na (vr. 146a-152a) ayırdığı kısımları bu eserden ihtisar ettiğini belirtmektedir (el-Veledü’ş-şefîḳ, vr. 140b, 141a). Ancak günümüze kadar böyle bir esere rastlanamadığı gibi hiçbir kaynakta Selçuknâme’ye atıf da yapılmamıştır.


BİBLİYOGRAFYA

Niğdeli Kadı Ahmed, el-Veledü’ş-şefîḳ, Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 4518, tür.yer.

İbn Bîbî, el-Evâmirü’l-Alâiyye: Selçukname (trc. Mürsel Öztürk), Ankara 1996, II, 202-203.

Aksarâyî, Müsâmeretü’l-ahbâr (trc. Mürsel Öztürk), Ankara 2000, s. 85-86, 194, 218.

Teftâzânî, Kelâm İlmi ve İslâm Akâidi: Şerhu’l-akâid (trc. Süleyman Uludağ), İstanbul 1991, hazırlayanın girişi, s. 36-38.

Esterâbâdî, Bezm ü Rezm (trc. Mürsel Öztürk), Ankara 1990, s. 52-53.

Ahmet Yaşar Ocak, Osmanlı İmparatorluğu’nda Marjinal Sûfîlik: Kalenderîler (XIV-XVII. Yüzyıllar), Ankara 1992, s. 66.

Ali Ertuğrul, Niğdeli Kadı Ahmed’in el-Veledü’ş-şefîk ve’l-hâfidü’l-halîk’ı (Anadolu Selçuklularına Dair Bir Kaynak), Ankara 2015, I-II.

a.mlf., “el-Veledü’ş-şefîḳ: Eserî Erzişmend ez Evâḫir-i Devrân-ı Selçûḳıyân-ı Ânâṭûlî” (trc. Nasrullah Sâlihî), Kitâb-ı Mâh: Târîḫ ve Coġrâfyâ, VIII/90-91, Tahran 1384/2005, s. 19-25.

a.mlf., “İmam Ebû Hâmid el-Gazzâlî’nin Anadolu’daki Torunları”, Cumhuriyet Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, XVI/2, Sivas 2012, s. 667-688.

M. Fuad Köprülü, “Anadolu Selçukluları Tarihi’nin Yerli Kaynakları”, , VII/27 (1943), s. 391, 398.

Mehmet Altay Köymen, “Türkiye Selçukluları Tarihine Dair Yeni Bir Kaynak: el-Veledü’ş-Şefik”, , XV/19 (1993), s. 1-22.

A. C. S. Peacock, “Ahmad of Niğde’s al-Walad al-Shafiq and the Seljuk Past”, Anatolian Studies, sy. 54, London 2004, s. 95-107.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2019 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 3. basım) EK-2. cildinde, 355-356 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER