https://islamansiklopedisi.org.tr/pecuy
Macarca Pécs, Almanca Fünfkirchen, Latince Quinque Ecclesiae adlarıyla bilinen şehir Osmanlı kaynaklarında Hırvatça söylenişine uygun olarak Peçuy şeklinde geçer. Ülkenin güneybatısında bulunan Mecsek dağlarının güney eteklerinde kurulmuştur. Burası Eskiçağ’dan beri bir yerleşim merkezidir. Romalılar zamanında Sopianae (II. yüzyılın sonu ve IV. yüzyılın ortası) ismiyle tanınıyordu. Keltler ve Avarlar’ın ardından Macar yerleşimine sahne oldu. Salzburg piskoposu daha IX. yüzyılda burada bir kiliseyi kutsamıştı. Bu sırada adı Quinque Basilicae (Beş Kilise) idi, bu ad daha sonra Quinque Ecclesiae’ye dönüştü. Şehrin Almanca ismi de bu kelimeye dayanır. Macar Kralı Aziz (I.) İstván, Peçuy Piskoposluğu’nu 1009’da burada kurdu. 1181 tarihli bir belgede şehre göç eden Alman, Fransız ve Latin kökenli yabancılardan söz edilir. Macarca Pécs adı ilk defa 1290 tarihli bir belgede görülür. Şehrin efendisi ve sahibi XVIII. yüzyıla kadar Peçuy piskoposu idi; şehrin bölgede oynadığı rol ve kentsel karakteri onu “özgür krallık kentleri”ne (civitas libera regia) benzer hale getirmişti. İlk katedrali (Szent Péter Bazilikası) Peçuy’un ikinci piskoposu olan Szent Mór inşa ettirdi, Macarlar’ın ikinci kralı Péter Orseolo da buraya gömüldü. Piskoposluk ikametgâhı 1242 yılındaki Tatar (Moğol) hücumları sırasında yakıldı. Bu yüzden Tatar istilâsından sonra şehir surlarla çevrildi ve piskoposluk sarayı bir kaleye dönüştürüldü. Macaristan’ın 1367’de kurulmuş olan ilk üniversitesi bu kalenin içinde yer alıyordu.
Şehir, Mohaç Savaşı’nın sonucu olarak (932/1526) Osmanlı kuvvetleri tarafından yakılıp tahrip edilince halkının çoğu burayı terketti. Kral I. Ferdinand’ın taç giyme törenine katılan Peçuy yargıcı Wolfgang (Farkas) Schreiber vergiden muafiyeti içeren krallık imtiyazını 1528 Eylülünde ilân etti ve yakılan şehrin on iki yıl boyunca vergiden muaf olduğunu bildirdi. Şehir halkı kısa süre sonra (1532-1533) János Szapolyai’nin tarafına geçti ve imtiyazlarını daha da pekiştirdi. Kral János 1533’te Macar ve Türk refakatçileriyle birlikte bir süre burada kaldı. Kralın ölümünün ardından dul kalan eşi Kraliçe Izabella kaleye Simon Athinai’yi gönderdi. 7 Cemâziyelevvel 948’de (29 Ağustos 1541) Kanûnî Sultan Süleyman, Macaristan’ın başşehri Budin’i ele geçirince Peçuy’un da teslim edilmesini istedi. Ancak kale kumandanı buna uymadı ve Peçuy’u silâhla savundu. Böylece kale ve şehir yeniden Ferdinand’ın tarafına geçti. Ferdinand kaleye 3000 kişilik Alman ve Macar muhafız birliği gönderdi. Kanûnî Sultan Süleyman 950’de (1543) çıktığı Macaristan seferi sırasında bu bölgeye geldiğinde kaledeki muhafızlar, piskopos (Szaniszló Váralljai), din adamları ve bir kısım zengin aileler burayı terketti. Şehirde kalanlar da yakınındaki Şikloş’un (Siklós) kuşatılmasıyla meşgul olan padişahın huzuruna çıkarak ona şehrin anahtarlarını sundu. Padişah, Peçuy’u teslim alma işiyle Mohaç sancak beyi Kasım’ı ve Pojega (Požega) sancak beyi Murad’ı görevlendirdi (17 Rebîülâhir 950 / 20 Temmuz 1543). Böylece şehir Mohaç sancağına bağlandı. Daha sonra da Sekçöy’le (Szekcsõ) birlikte muhtemelen 968 (1561) dolayında müstakil bir sancak haline getirildi ve şehir bu idarî birimin merkezi oldu. Bu tarihte sancağa Budin’de beylerbeyilik yapmış olan Kasım Paşa’nın tayin edildiği dikkati çeker. Mohaç sancağından ayrılmasından sonra Peçuy sancağı 1570’te sekiz, 1579’da altı nahiyeden oluşuyordu. Bir ara Sigetvar’da (Szigetvár) oluşturulan beylerbeyiliğe (1595-1597), Kanije’nin (Nagykanizsa) 1600 yılında fethedilmesinin ardından da burada oluşturulan vilâyete bağlandı.
Osmanlı idaresi şehir hayatında çok büyük değişikliklere yol açtı. Şehrin surları tamir edildi ve yeni surlar yapıldı. Buraya kuvvetli bir askerî garnizon yerleştirildi. Bunların sayısı 950’de (1543) 513, 952’de (1545) 828, 960’ta (1553) 370 (ayrıca 112 kişilik bir martolos birliği), 973’te (1565-66) 321, 976’da (1568-69) 220 (ve yirmi dokuz martolos), 978’de (1570) 237 ve 1028’de (1619) 249 kişiydi. Şehrin askerleri sürekli biçimde azalmasına karşılık müslüman nüfusu arttı. 953 (1546) yılı vergi kayıtlarına göre tamamı hıristiyan 531 hâne ve elli sekiz bekâr toplam 589 erkek nüfusu vardı. Bunlara ayrıca on papaz eklenmişti. 987 (1579) yılı vergi kayıtlarında ise yalnızca 195 kişilik vergi ödeyen aile reisiyle iki dul kadın anılmaktadır.
Hıristiyan nüfusun sayısı 1546’da 4500-5000 dolayında olmalıdır, bu sayı 1580’de 2500-3000 kişiye düşmüştür. Müslüman nüfusun sayısı bu sıralarda muhtemelen hıristiyanlarınkini geçmiştir. XVII. yüzyılın ortalarında buraya gelen Evliya Çelebi şehirde bir hıristiyan ve altı müslüman mahallesi bulunduğunu yazar. Hıristiyanlar surla çevrili olan kaleyi ve şehir bölgesiyle dış mahalleleri terketmek zorunda kalmışlar ve Mindenszentek Kilisesi’nin çevresinde yer alan Malomszeg’e taşınmışlardır. Katolikler 1544 yılından başlayarak güçlenen Protestanlar’la aynı kiliseyi kullanmışlardır. Şehirde Katolikler’in yanı sıra Kalvenciler ve papazları vasıtasıyla dinî tartışmalar yaparak tarikatlarının haklılığını savunan Üniteryenler (teslîsi benimsemeyenler) bulunmaktaydı. XVII. yüzyılın başlarında Fransisken rahipler de şehre yerleşmişti.
1545-1546’daki ilk vergi kayıtlarına göre Malomszeg’de yaşayan hıristiyanların büyük bölümü Molnár (değirmenci) ve Timár (sepici) adını taşımaktadır. Birkaç yıl sonra ise Macarlar’ın elinde bir tek değirmen bile kalmamıştır. Aynı biçimde şehrin çevresinde önemli bir gelir elde edilmesini sağlayan üzüm yetiştiriciliğinden de uzaklaşmışlardır. Onların yerini müslüman ahalinin aldığı anlaşılmaktadır. Şehrin başlıca ekonomik uğraşısı Tettye (Tekye/Tekke) deresinin su gücüne dayanıyordu. Müslüman nüfusun büyük bölümü bir ikinci banliyöde Poturluk’ta yaşıyordu (potur sözcüğü “yeni din değiştirmiş” veya “Türkleşmiş” demektir). Buraya Balkanlar’dan göç eden Boşnaklar yerleşmişti ve beyaz ve kırmızı maroken deri üretiyorlardı.
Macar yağmacıları XVI. yüzyılda sık sık bu şehre de uğradılar (1554, 1563, 1565) ve tahribatta bulundular. Bunu engellemek için pek çok palanka yaptırıldı, Kapos ırmağının bataklık sel bölgesi olan Berkigát bunlardan biridir (1656). Peçuy en büyük yıkıma 1074 (1664) kışında uğradı. Hırvat Banı Miklós Zrínyi’nin Macar, Hırvat ve imparatorluk kuvvetleriyle birlikte, ayrıca General Julius Hohenlohe’nin 10.000 kişilik ordusu (toplam 26.000 kişi) 26 Ocak 1664’te şehri ele geçirdiyse de kaleyi alamadı, ancak şehri yakıp geri çekildi. Peçuy, Budin’in Habsburglar’ın eline geçmesinin (1686) ardından Osmanlı hâkimiyetinden çıktı. Ana kuvvetlerin gelmesinden önce Kapronca Kalesi’nin Hırvat kumandanı János Makár şehre girdiyse de 3000 kişilik ordusu savunmacılarca eylül ayında püskürtüldü. Markgraf Ludwig von Baden gelmeden önce de Türkler şehri ateşe verdiler ve kaleye kapandılar. Habsburg orduları 17 Ekim’de surları dövmeye başladı, üç gün sonra da kale teslim oldu.
Şehir yeniden ele geçirilişinin ilk yıllarında Habsburglar’ın askerî bir garnizonu haline geldi. Halkının neredeyse tamamı kaçmıştı, fakat bunlar yavaş yavaş geri döndü. 1695’te yapılan bir arazi sayımına ait defter 335 ev yerini belirtmektedir. Burada yirmi dokuz kamu binası ile 269 kişinin evi bulunmaktaydı, ayrıca otuz yedi harabe ya da boş arazi vardı. 1698’de yirmi üç Macar, seksen dokuz Alman, 286 Güney Slav (bunun seksen sekizi Bosnalı müslümandır), on üç Türk, on bir Rum/Kıbrıslı ve değişik kökenden beş aile reisi kaydedilmiştir. Ferenc Rákóczi’nin yönettiği, Habsburglar’a karşı girişilen özgürlük savaşında 1704 yılında Kuruc (Kuruts) birlikleri Peçuy’u işgal ettiyse de kısa bir süre sonra geri çekildi. O sırada imparatorluk hizmetindeki Sırplar şehri yaktı. Ardından şehirde hayat çok yavaş şekilde yeniden canlandı ve ancak on beş yıl geçtikten sonra eski barış günlerine dönülebildi. Peçuy piskoposluk merkezi halinde 1780’e kadar kilisenin malı oldu ve bu tarihte özgür krallık kenti armasını elde etti. Piskopos György Klimó 15.000 kitaptan oluşan kütüphanesini şehre bağışladı. Burası 1744 yılından itibaren Macaristan’ın ilk halka açık kütüphanesi olarak hizmet vermeye başladı. XIX. yüzyılda porselen, şampanya, eldiven fabrikaları açıldı. I. Dünya Savaşı’nın ardından Trianon Barış Antlaşması’nın imzalanması ekonomik gelişmeyi engelledi; buna karşılık elden çıkan Pozsony’daki (Bratislava, Slovakya başşehri) Erzsébet Üniversitesi buraya taşındı, böylece Peçuy altı yüzyıllık aradan sonra yeniden bir üniversite şehri oldu.
Osmanlı dönemi Peçuy’u -pek çok Macar şehrinden farklı olarak- hem mimaride hem müslümanların dinî hayatında sıkı bir biçimde Balkanlar’da oluşan Osmanlı kültürüne bağlıydı. Macaristan’daki İslâm mimarisinin en büyük eseri olan Gazi Kasım Paşa Camii burada inşa edilmiştir (bk. KASIM PAŞA CAMİİ). Günümüzde Şehir Merkezi Kilisesi adıyla Katolikler’in hizmetindedir. Yakovalı Hasan Paşa Camii ise Sigetvar Kapısı yakınındadır; on iki köşeli bir minaresi vardır ve XVI. yüzyılın ikinci yarısında yapılmıştır. Yanındaki mevlevîhâne zamanımıza kadar gelmemiştir. Cami bugün sanat tarihi müzesi olarak kullanılmaktadır. Bunun dışında Peçuy’da beş cami daha bulunmaktadır; bunlar Memi Paşa ve Ferhad Paşa camileriyle Küçük Cami, Elhac Hüseyin Paşa ve Süleyman Paşa camileridir. Memi Paşa Camii kiliseden dönüştürülmüştü; Süleyman Paşa Camii de şehrin ünlü katedraliydi. Cami Evliya Çelebi’nin ziyareti sırasında (1663) kapalıydı ve askerî depo hizmeti görüyordu.
Peçuy’da pek çok tarikat faaliyet göstermiştir. Mevlevî Tekkesi XVII. yüzyılda en parlak dönemini yaşamıştır. Buranın en belirgin şahsiyeti Peçuyî/Peçevî Ârifî Mehmed Dede’dir ve öğrenimini Konya’daki Mevlevî dervişleri arasında yapmıştır. Şehrin düşüşü sırasında 1686’da Filibe’ye (Plovdiv) gitmiş, burada yeni bir tekke kurmuş, daha sonra İstanbul’a yerleşmiştir. Peçuy’da mekteplerin yanında dört medrese vardı. Şehirde üç hamamın bulunduğunu gösteren kalıntılara rastlanmış, bunlardan Memi Paşa Hamamı’nın kalıntılarının kazısı yapılmıştır. XVI. yüzyılın sonunda inşa edilen bir türbe özgün biçimiyle ayakta durmaktadır. Bu türbede dönemin tanınmış şahsiyeti İdris Baba gömülüdür. Daha sonra burası Cizvitler’in şapeli olmuş ve 1961’de özgün biçimiyle restore edilmiştir. Arkeolojik araştırmaların gösterdiği üzere kayalara oyulmuş mezarında bulunan İdris Baba günümüzde de burada yatmaktadır. Budin’deki Gülbaba Türbesi gibi burası da ünlü bir İslâm ziyaretgâhıdır. Osmanlı tarihçisi İbrâhim Efendi (Peçuyî/Peçuylu/Peçevî) 1574’te bu şehirde doğmuştur. Zamanımızda Peçuy, Macaristan’ın idarî birimlerinden (megye) biri olan Baranya idarî biriminin merkezi durumunda olup 2002 yılında nüfusu 162.502 idi. Burada dünyaca ünlü Zsolnai Porselen Fabrikası faaliyetini sürdürmektedir. Ayrıca mobilya, tütün, bira ve deri sanayii vardır.
BİBLİYOGRAFYA
BA, TD, nr. 441, vr. 5b-9a; nr. 1585, vr. 5b-7a.
Evliya Çelebi, Seyahatnâme, VI, 192-202.
Magyarországi török kincstári defterek (ed. A. Velics – E. Kammerer), Budapest 1890, II, 45, 387, 411-412.
P. Zoltán Szabó, A török Pécs 1543-1686, Pécs 1941.
A. Hodinka, Adalékok Pécs város történetéhez 1686-tól 1701-ig., Pécs 1942, s. 1-31.
a.mlf., “A töröktõl visszafoglalt Pécs elsõ tele. (1686. október 23 - 1687. március 24.)”, A Pécsi Városi Múzeum kiadványai, sy. 1 (1934), s. 3-18.
Gerö Gyözö, Pécs Török műemlékei, Budapest 1960.
Gábor Ágoston, “16-17. Asırlarda Macaristan’da Tasavvuf ve Mevlevîlik”, 1. Milletlerarası Mevlâna Kongresi: Tebliğler, Konya 1988, s. 228-229.
P. Esterházy, Mars Hungaricus (ed. E. Iványi – G. Hausner), Budapest 1989, tür.yer.
J. Bessenyei, Enyingi Török Bálint okmánytára, Budapest 1994, tür.yer.
L. Koszta Pécs, Korai magyar történeti lexikon (9-14. század) (ed. Gy. Kristó v.dğr.), Budapest 1994, s. 535-537.
Pécs ezer éve. Szemelvények és források a város történetébõl (1009-1962). Történelmi olvasókönyv (ed. A. Márfi), Pécs 1996.
F. Szakály, “Pécs török uralom alá kerülésének történetéhez”, Memoriam Barta Gábor. Tanulmányok Barta Gábor emlékére (ed. I. Lengvárı), Pécs 1996, s. 149-163.
Thúry József, “Pecsevi viszonya a magyar történetíráshoz”, Századok, XXVI, Budapest 1892, s. 395-410, 476-488, 560-579, 658-678, 740-746.
L. Szıta, “Adatok a török megszállás alatti Pécs népességének alakulásához”, Tanulmányok Pécs történetébõl, sy. 1, Pécs 1995, s. 13-26.
M. Anna Móró, “Pécs város népessége a török alóli felszabadulástól 1848-ig”, a.e., sy. 1 (1995), s. 27-36.
Géza Dávid, “Kászim vojvoda, bég és pasa. I. rész”, Keletkutatás, 1995 ösz, Budapest 1997, s. 53-66.
a.mlf., “Mohács-Pécs 16. századi bégei, Pécs a törökkorban”, Tanulmányok Pécs történetébõl, sy. 7 (1999), s. 51-88.
a.mlf., “Pécs”, EI2 (İng.), VIII, 291-292.
István Petrovics, “Pécs szerepe a Mohács elõtti Magyarországon”, Tanulmányok Pécs történetébõl, sy. 9 (2001), s. 163-196.