RÛHULEMÎN - TDV İslâm Ansiklopedisi

RÛHULEMÎN

الروح الأمين
Müellif:
RÛHULEMÎN
Müellif: HÜLYA ALPER
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2008
Erişim Tarihi: 24.04.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/ruhulemin
HÜLYA ALPER, "RÛHULEMÎN", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/ruhulemin (24.04.2024).
Kopyalama metni

Rûh kelimesiyle “dürüstlüğüne güvenilen” anlamındaki emînden oluşan er-rûhu’l-emîn terkibi ilâhî vahyi peygamberlere ulaştırmakla görevlendirilen Cebrâil’i ifade eder (, “rvḥ” md.; , IV, 548). Kur’an’ın âlemlerin rabbi tarafından indirildiğini beyan eden âyetten sonra, “Onu senin kalbine Rûhulemîn indirmiştir” denilmektedir (eş-Şuarâ 26/192-194). Burada geçen Rûhulemîn’den Cebrâil’in kastedildiğini, “Cebrâil’e düşman olan kimse şunu bilsin ki Kur’an’ı Allah’ın izniyle senin kalbine indiren odur” meâlindeki âyet açıkça göstermektedir (el-Bakara 2/97). Bu hususta İslâm âlimleri görüş birliği içindedir (İbn Kesîr, VI, 58). Hadis kaynaklarında Hz. Peygamber’in Cebrâil’i Rûhulemîn diye andığına dair kesin bir delil bulunmamakla birlikte bir rivayette İbn Abbas’ın Hz. Âişe’ye İfk Hadisesi’yle ilgili olarak, “Senin mâsumiyetini Rûhulemîn getirdi” demesine dayanılarak (, I, 276) sahâbe arasında Cebrâil’in Rûhulemîn ismiyle de anıldığı söylenebilir.

Cebrâil’in Rûhulemîn diye nitelendirilmesinin sebepleri üzerinde duran âlimler, onun ruh olarak anılmasını hayatın kaynağının ruh oluşuna veya onun ruhtan meydana gelişine dayandırır. Buna göre varlık ruhla hayat kazandığı gibi din de Cebrâil’in getirdiği vahiyle başlayıp devam etmiştir. Bir başka yoruma göre Cebrâil, insanlar gibi ruh ve bedenden meydana gelmeyip maddesi bulunmayan (latif) ruhtan yaratıldığı için böyle isimlendirilmiştir (Fahreddin er-Râzî, XXIV, 142; Âlûsî, IX, 162). Nitekim soyut varlıklar olan melekler de çeşitli âyetlerde ruh şeklinde ifade edilmiştir (, “rvḥ” md.). Onun emîn olarak nitelendirilmesi de Allah’tan aldığı mesajları peygamberlere iletmesinde güvenilir olmasıyla bağlantılı görüldüğü gibi Allah katında belirli bir mevkiye sahip bulunması, şerefli kılınması ve mele-i a‘lâda kendisine itaat edilmesi şeklinde de yorumlanmıştır (Fahreddin er-Râzî, XXIV, 142; İbn Kesîr, VI, 58). Cebrâil’in bu şekilde anılması müşriklerin, “Kur’an’ı Muhammed’e bir insan öğretiyor” gibi iddialarına da (en-Nahl 16/103) reddiye anlamı taşır. Böyle bir nitelemeyle onun vahyi Allah’tan aldığı gibi resulünün kalbine indirdiği ortaya konulmaktadır. Özellikle Mekke döneminde inen âyetlerde Cebrâil’in ismiyle değil Rûhulemîn, Rûhulkudüs, şedîdü’l-kuvâ (üstün güç sahibi, en-Necm 53/5) gibi vasıflarla anılmasında bu sonuncu noktaya işaret edilmiş olmalıdır (Ateş, VI, 321).


BİBLİYOGRAFYA

, “emn”, “rvḥ” md.leri.

, IV, 548.

, I, 276.

Taberî, Câmiʿu’l-beyân, Beyrut 1420/1999, IX, 475-476.

Mâtürîdî, Teʾvîlâtü Ehli’s-sünne (nşr. Fâtıma Yûsuf el-Hıyemî), Beyrut 1425/2004, III, 541.

Fahreddin er-Râzî, Mefâtîḥu’l-ġayb, Beyrut 1421/2000, XXIV, 142.

İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Ḳurʾân (nşr. Hânî el-Hâc), Kahire, ts., VI, 58.

Âlûsî, Rûḥu’l-meʿânî (nşr. M. Ahmed el-Emed – Ömer Abdüsselâm es-Selâmî), Beyrut 1420/1999, IX, 162.

, I, 432; V, 3644.

Süleyman Ateş, Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsiri, İstanbul 1990, VI, 321.

M. Tâhir İbn Âşûr, et-Taḥrîr ve’t-tenvîr, Beyrut 1420/2000, XIX, 194.

Yusuf Şevki Yavuz – Zeki Ünal, “Cebrâil”, , VII, 202-204.

Hüseyin Algül, “Emîn”, a.e., XI, 111.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2008 yılında İstanbul’da basılan 35. cildinde, 216 numaralı sayfada yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER