SÂ - TDV İslâm Ansiklopedisi

ث
Müellif:
Müellif: İSMAİL DURMUŞ
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2008
Erişim Tarihi: 25.04.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/sa--dorduncu-harf
İSMAİL DURMUŞ, "SÂ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/sa--dorduncu-harf (25.04.2024).
Kopyalama metni

Arap diline özgü seslerden olup Fenike alfabesinin yirmi iki harfine Araplar tarafından sonradan eklenen ve “revâdif” adı verilen altı harften (ث، خ، ذ، ض، ظ، غ) biri olarak ebced tertibinin 23. harfidir; sayı değeri 500’dür. Transkripsiyon alfabesinde “s̱” veya “ṯ” şeklinde karşılanır. Araplar, alfabelerinde onu göstermek için hiyeroglif yazısındaki oda planından doğan be (ب) harfinin şeklini kullanmış, I. (VII.) yüzyılın sonlarına doğru şekil açısından birbirine benzeyen harfleri ayırt etmek için Nasr b. Âsım tarafından icat edilen noktalamada benzerlerinden (ب، ت) üç nokta konularak ayırt edilmiştir. Halîl b. Ahmed “s̱â’” kelimesinin “her şeyin iyisi” anlamına geldiğini söyler (el-Ḥurûf, s. 28, 34).

Sîn sesinin peltek biçimi olan s̱â, ẕ (ذ) ve ẓ (ظ) ile aynı mahreç sahasını paylaşır. Sîbeveyhi’ye göre mahreci dil ucu ile altta ve üstte bulunan iki ön dişin (s̱eniyye) uçlarıdır (el-Kitâb, IV, 433). Onun bu mutlak ifadesi farklı bazı yorumlara tâbi tutulmuştur. Tecvid âlimleri, s̱â sesi telaffuz edilirken dil ucunun dışarıya doğru çıkarılmasında abartıdan kaçınılmasına dikkat çekmişlerdir. İbn Sînâ’ya göre s̱â sesi dil ucu ile üst ön dişlerin diplerinden ibaret olan “t”nin mahrecine hava akışını engellemeyecek şekilde dil ucunun dayanmasıyla çıkar. Ancak bu sırada havanın diş uçlarında hapsedilerek daha dar menfezden geçmek zorunda kalmasıyla ıslık (safîr) sesinin oluşmasına imkân vermelidir. S̱â sesi bu niteliğiyle sîn sesini andırır. Ancak “sîn”de “s̱â”nın aksine titreşim de bulunur (Meḫâricü’l-ḥurûf, s. 18, 46). Sîbeveyhi, s̱â sesinin belirleyici sıfatları olarak hems (gizli, boğuk, sönük) ve rihveyi (yumuşaklık) zikreder (el-Kitâb, IV, 434, 435). Arap asıllı olmayan doğu (Irak) insanları arasında “ẓâ”nın s̱â gibi telaffuzu yaygındır, ẓaleme → s̱eleme gibi. Mısır konuşma dilinde de birçok yerde s̱â tâ, bazı yerlerde de sîn şeklinde telaffuz edilir, hatta dâl sesine dönüştürüldüğü yerler de vardır (İbrâhim Enîs, s. 196).

Kur’an kıraatinde ilk unsurun (müdgam) sâkin olduğu idgām-ı sagīrle ilgili olarak ṣẓ → ẕẕ (yelhes̱ ẕâlike → yelheẕ ẕâlike, el-A‘râf 7/176); s̱t → tt (lebis̱tüm → lebittüm, el-Kehf 18/19); ds̱ → s̱s̱ (yürid s̱evâbe → yüris̱ s̱evâbe, Âl-i İmrân 3/145); ls̱ → s̱s̱ (hel s̱üvvibe → hes̱ s̱üvvibe, el-Mutaffifîn 83/36) biçiminde dönüşümler görülür. İlk unsurun harekeli olduğu idgām-ı kebîrle ilgili olarak s̱s̱- → -s̱s̱ (hays̱ü s̱eḳıftüm → hays̱ s̱eḳıftüm, el-Bakara 2/191); ts̱ → s̱s̱ (bi’l-beyyinâti s̱ümme → bi’l-beyyinâs̱ s̱ümme, el-Bakara 2/92); s̱t → tt (ḥayṣü tü’merûn → ḥayt tü’merûn, el-Hicr 15/65); s̱ẕ → ẕẕ (ḥars̱i ẕâlike → ḥarẕ ẕâlike, Âl-i İmrân 3/14); s̱ş → şş (ḥays̱ü şi’tüm → ḥayş şi’tüm, el-Bakara 2/35, 58); s̱s → ss (veris̱e Süleymân → veris Süleymân, en-Neml 27/16); s̱ḍ → ḍḍ (hadîs̱ü ḍayfi → hadîḍ ḍayfi, ez-Zâriyât 51/24); ds̱ → s̱s̱ (yürîdü s̱evâbe → yürîs̱ s̱evâbe, en-Nisâ 4/134) tarzında dönüşümler görülür (Ebû Ca‘fer İbnü’l-Bâziş, I, 173, 207-208, 211, 265). Ayrıca ilk harfi s̱â olan bir fiilin “iftiâl” kalıbına nakledilmesi durumunda bu kalıbın türevlerinde “s̱”nin “t”ye dönüştürülmesi (kalb) ve idgamla s̱t → tt, “t”nin “s̱”ye kalbi ve idgamı ile s̱t → s̱s̱ şekilleri câiz olduğu gibi bunlarsız beyan ve izharla telaffuz edilmesi de mümkün görülmüştür. Sîbeveyhi kıyasa uygun olduğu için beyan ve izharı daha güzel bulur. Buna göre ”ثرد“den ”مُثترِد → مُثّرد → مُتّرد“ şekilleri oluşabilir. Benzer bir dönüşme ve idgam, “tefâul” kalıbında görülür. İlk harfi s̱â olan bir fiil bu kalıba nakledilince t “s̱”ye dönüştürülüp idgam edilir ve idgamda ilk harf sâkin olduğundan okunabilmesi için başa hemze eklenir: اثاقل → تثاقل → ثقل → gibi اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ, et-Tevbe 9/38; İbn Cinnî, II 764; İbn Yaîş, IV, 534-535, 537, 538). S̱â en çok ẕ, s, f olmak üzere b c ḥ ḫ d r ş ṣ ḍ f k m y harfleriyle dönüşüme girerek eş anlamlı veya eşdeğer kelimelerin oluşumuna imkân verir: s̱ / ẕ: cis̱ve / ciẕve, fes̱s̱ / feẕẕ gibi (Ebü’t-Tayyib el-Lugavî, I, 160-166); s̱ / s: cüs̱mân / cüsmân gibi (a.g.e., I, 168-174); s̱ / f: s̱inā’ / finâ’, s̱ûm / fûm gibi (a.g.e., I, 181-200) (diğer dönüşümler için bk. a.g.e., I, 154-200; II, 576-577).


BİBLİYOGRAFYA

Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-ʿAyn (nşr. Mehdî el-Mahzûmî – İbrâhim es-Sâmerrâî), Küveyt 1400/1980, I, 58.

a.mlf., el-Ḥurûf (nşr. Ramazan Abdüttevvâb), Kahire 1969, s. 28, 34.

Sîbeveyhi, el-Kitâb (nşr. Abdüsselâm M. Hârûn), Kahire 1402/1982, IV, 433-436.

Ebü’t-Tayyib el-Lugavî, Kitâbü’l-İbdâl (nşr. İzzeddin et-Tenûhî), Dımaşk 1379-80/1960-61, I, 154-204; II, 576-577.

İbn Cinnî, Sırru ṣınâʿati’l-iʿrâb (nşr. Hasan Hindâvî), Dımaşk 1405/1985, I, 171; II, 764.

İbn Sînâ, Meḫâricü’l-ḥurûf (nşr. ve trc. Pervîz Nâtil Hânlerî), Tahran 1333, s. 18, 46.

Ebû Ca‘fer İbnü’l-Bâziş, el-İḳnâʿ fi’l-ḳırâʾâti’s-sebʿ (nşr. Abdülmecîd Katâmiş), Dımaşk 1403, I, 173, 207-208, 211, 264, 265.

İbn Yaîş, Şerḥu’l-Mufaṣṣal (nşr. Ahmed Seyyid Ahmed), Kahire, ts. (el-Mektebetü’t-Tevfîkıyye), IV, 492, 493, 496, 499, 501, 534-535, 537-538, 540.

, I, 201; II, 13, 16.

İbrâhim Enîs, el-Eṣvâtü’l-luġaviyye, Kahire, ts. (Mektebetü nehdati Mısr), s. 47, 50, 109, 123-125, 128, 133, 136, 196.

İsmail Karaçam, Kur’ân-ı Kerîm’in Fazîletleri ve Okunma Kāideleri, İstanbul 1984, s. 199, 215, 220, 235-236, 248, ayrıca bk. tür.yer.

Gānim Kaddûrî el-Hamed, ed-Dirâsâtü’ṣ-ṣavtiyye ʿinde ʿulemâʾi’t-tecvîd, Bağdad 1406/1986, s. 147, 212-214, 238, 257, 315, 319, 396-397, 414.

H. Fleisch, Traité de philologie arabe, Beyrouth 1990, I, 211, 213-214, 218-222, 224, 229, 234, 236.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2008 yılında İstanbul’da basılan 35. cildinde, 317 numaralı sayfada yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER