https://islamansiklopedisi.org.tr/sabuni-nureddin
Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Tabakat kitaplarında “İmam, Nûreddin, Nûreddin el-İmâm, Şeyh el-İmâm” lakaplarıyla zikredilir. Fahreddin er-Râzî, Buhara’da ona Nûr es-Sâbûnî denildiğini kaydeder. Kendisine “sabun imal eden veya satan” anlamındaki Sâbûnî nisbesinin (Kureşî, II, 322-323) veriliş sebebi bilinmemektedir. Buhara’da yetişip orada vefat ettiği için Buhârî olarak da anılır. Adının Ahmed, oğlununki Muhammed, babasının Mahmud olması sebebiyle “Ebü’l-Mehâmid” diye de zikredilmiştir. Kaynaklarda devamlı şekilde Buhara’ya nisbet edilmesine ve hac dışında başka bir yere gittiğine dair kayıt bulunmamasına bakılarak Buhara’da doğup yetiştiği söylenebilir. Fahreddin er-Râzî’nin Münâẓarât adlı eserinde, Sâbûnî’nin hac yolculuğu esnasında Horasan ve Irak’taki ulemâ meclislerinde ilmî konuşmalar yapıp vaazlar verdiği kaydedilmektedir. Buhara’da ve Mâverâünnehir ilim çevrelerinde tanınmış bir Hanefî ve Mâtürîdî âlimi olduğu, ayrıca zengin bir aileden geldiği belirtilmektedir.
Bazı kaynaklarda Şemsüleimme el-Kerderî’nin Sâbûnî’nin hocası olduğu ve Sâbûnî’nin kendisinden fıkıh dersleri aldığı zikredilmektedir (İbn Kutluboğa, s. 10; Temîmî, II, 102). Kâtib Çelebi, bu bilgiye Sâbûnî’nin Sedîdüddin Muhammed el-Esedî’den rivayette bulunduğunu da ilâve eder (Süllemü’l-vüṣûl, vr. 38a). En eski kaynaklardan biri olan el-Cevâhirü’l-muḍıyye’de ise Şemsüleimme Muhammed el-Kerderî’nin Sâbûnî’den fıkıh öğrendiği belirtilmekte ve Sâbûnî onun hocaları arasında zikredilmektedir (I, 124; II, 82). Bu bilgiler Kefevî ve Leknevî tarafından doğrulanmaktadır (Ketâʾibü aʿlâmi’l-aḫyâr, vr. 138b; el-Fevâʾidü’l-behiyye, s. 42). Şemsüleimme el-Kerderî ile Şemsüleimme Muhammed el-Kerderî arasında ilk bakışta göze çarpan çelişkiye “tefekkahe aleyhi” ([falan] kendisinden fıkıh vb. dersler okudu) ve “tefekkahe alâ” (kendisi [falandan] fıkıh vb. dersler okudu) ibareleri arasındaki bir hata sebebiyet vermiş olabilir. Ancak büyük bir ihtimalle bu iki zatın birincisi olan Abdülgafûr b. Lokmân b. Muhammed Şemsüleimme el-Kerderî (ö. 562/1167) Sâbûnî’nin hocası, Muhammed b. Abdüssettâr b. Muhammed Şemsüleimme Muhammed el-Kerderî ise (ö. 642/1244) onun öğrencisidir (krş. Kureşî, I, 322-323; II, 82; Ziriklî, IV, 158). Kaynaklar, Sâbûnî’nin 16 Safer 580 (29 Mayıs 1184) tarihinde vefat ettiği ve Buhara’daki Kudâtüsseb‘a Kabristanı’na defnedildiği hususunda ittifak etmektedir. Bu durumda Bağdatlı İsmâil Paşa’nın verdiği 508 tarihinin yanlış olduğu ortaya çıkmaktadır (Îżâḥu’l-meknûn, I, 169; II, 371).
Nûreddin es-Sâbûnî ile Fahreddin er-Râzî arasında geçen münazaralar Sâbûnî’nin Mâtürîdî mezhebinin samimi bir savunucusu olduğunu belgelemektedir. Bu münazaradan biri rü’yetullah ve vücûd delili, diğeri tekvin ve mükevven, üçüncüsü de bekā sıfatının bâkīnin zâtı üzerine zâit bir mâna olup olmadığı konularında olmuştur. Râzî gibi güçlü bir cedelcinin karşısında Sâbûnî’nin yenilgiye uğramaması mümkün değildi (Münâẓarât, s. 7-14). Onun hayatından bahseden tabakat kitaplarında bu münazaraların zikredilmeyişi büyük ihtimalle Hanefîlik-Mâtürîdîlik gayreti sebebiyledir. Sâbûnî’nin diğer bir münazarası ma‘dûmun görülebilme niteliği taşıyıp taşımadığı hususunda olup Şeyh Reşîdüddin ile yapılmıştır. Bu münazara Farsça’dan Arapça’ya çevrilerek Ebü’l-Berekât en-Nesefî’nin el-İʿtimâd fi’l-iʿtiḳād adlı eserinde nakledilmiştir (vr. 35a-37a).
Sâbûnî’nin ilmî şahsiyetinde Mâtürîdiyye doğrultusundaki kelâmcılık yönü ağır basar. Eserlerinde girift meseleleri ve tartışmaları sağlam ve anlaşılır bir dille anlatmış, Ebû Mansûr el-Mâtürîdî ve Ebü’l-Muîn en-Nesefî’nin görüşlerini genel anlamda benimseyip temellendirmiş, Mâtürîdiyye’nin sistemli bir mezhep haline gelip yayılmasında önemli hizmetler ifa etmiştir. Kelâm ilminden başka sahalarda eser verdiği bilinmemesine rağmen kitaplarının bir kısmının fazlaca istinsah edilmesi, bilhassa Teftâzânî, Beyâzîzâde Ahmed Efendi ve Râgıb Paşa (ondan da Abbas Mahmûd el-Akkād) gibi âlimlerin kendisinden nakillerde bulunması Sâbûnî’nin hüsnükabul gördüğüne işaret etmektedir. İddiasız ve mütevazi bir hayat yaşadığı için fazla şöhret bulmamış, kaynaklarda kendisine yeterince yer verilmemiştir. Sâbûnî’nin, Fahreddin er-Râzî ile yaptığı münazaraların sonunda Ebü’l-Muîn en-Nesefî’nin Tebṣıratü’l-edille’sinin üstünde bir eserin bulunmadığını belirtmesi onun düşüncesi üzerinde bu eserin etkisini göstermektedir. Sağlam ve anlaşılır bir dil kullanması yanında tarafların fikirlerini kısaca nakletmeyi bilen Sâbûnî’nin Arapça ve Farsça’dan başka Buhara’da doğup yetiştiğine bakılarak Türkçe’yi de bildiği, hatta Türk asıllı olduğu söylenebilir.
Eserleri. 1. el-Kifâye fi’l-hidâye. Müellifin el-Bidâye adlı eserinin aslını teşkil eden el-Kifâye hacim itibariyle onun dört katına yakındır, iki eserin ihtiva ettiği bahisler ise hemen hemen birbirinin aynıdır. Kitap üzerinde Muhammed Aruçi yüksek lisans çalışması yapmıştır (1406/1986, Câmiatü’l-Kāhire Külliyyetü dâri’l-ulûm).
2. el-Bidâye fî uṣûli’d-dîn. Sâbûnî’nin mukaddimede bildirdiğine göre öğretimde kolaylık sağlamak amacıyla el-Kifâye fi’l-hidâye’den ihtisar edilerek meydana getirilmiştir. Önce Fethullah Huleyf tarafından yayımlanmış (İskenderiye 1969), ardından Bekir Topaloğlu tahkikli neşrini gerçekleştirmiş (Dımaşk 1399/1979) ve eseri Mâtürîdiyye Akaidi ismiyle Türkçe’ye çevirmiştir (Ankara 1979).
3. el-Münteḳā min ʿiṣmeti’l-enbiyâʾ. Kaynaklarda Sâbûnî’ye nisbet edilmemekle beraber müellifin kendisi el-Kifâye’nin nübüvvet bahsinde bu eseri zikretmiştir (Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 2271, vr. 45b). Ebü’l-Hüseyin Muhammed b. Yahyâ el-Beşâgarî’ye ait Keşfü’l-ġavâmiż fî aḥvâli’l-enbiyâʾ adlı kitabın muhtasarı olan eseri Mehmet Bulut Peygamberlerin Ismeti ve “el-Müntekâ min ‘ısmeti’l-enbiyâ” adıyla yayımlamıştır (İzmir 2000-2001).
Kaynaklarda Sâbûnî’ye iki eser daha nisbet edilmektedir. Bunlardan biri İbn Kutluboğa tarafından usûlü’d-dîne ait bir çalışma olarak zikredilen el-Muġnî’dir (Tâcü’t-terâcim, s. 10). Buna istinaden eser diğer kaynaklarda da zikredilmektedir (Temîmî, II, 102; Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 1751; Kâtib Çelebi, Süllemü’l-vüṣûl, vr. 38a; Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 87). Ancak C. Brockelmann’da ve kütüphane fihristlerinde Sâbûnî’ye ait böyle bir eser kaydedilmemiş, araştırmacılar da böyle bir kitaba ulaşamamıştır. Adı geçen eserin Nûreddin es-Sâbûnî’ye nisbeti, Kureşî’den kaynaklanan yanlış bir tesbitin (el-Cevâhirü’l-muḍıyye, I, 398; II, 322-323) diğer kaynaklarda devam ettirilmesinden dolayıdır (Mâtürîdiyye Akaidi, s. 25-27). Sâbûnî’ye atfedilen bir başka eser de el-Hidâye olup Kâtib Çelebi (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 2040), ondan naklen Leknevî ve Bağdatlı İsmâil Paşa tarafından zikredilmiştir (el-Fevâʾidü’l-behiyye, s. 42; Îżâḥu’l-meknûn, I, 169; II, 371; Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 87). Kâtib Çelebî el-Hidâye’nin kelâma dair bir eser olduğunu, müellifin bu eseri ihtisar ederek el-Bidâye’yi meydana getirdiğini belirtir; aynı eseri el-Kifâye fi’l-kelâm ve el-Kifâye fi’l-hidâye isimleriyle de kaydeder (krş. Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1499-1500, 2040). Bu şekilde başlayan hata kitabın tam ismine dikkat edilmeden sürdürülmüştür.
BİBLİYOGRAFYA
Nûreddin es-Sâbûnî, el-Kifâye, Süleymaniye Ktp., Lâleli, nr. 2271, vr. 45b.
a.mlf., el-Bidâye fî uṣûli’d-dîn (nşr. Bekir Topaloğlu), Dımaşk 1399/1979, s. 16.
a.mlf., Mâtürîdiyye Akaidi (trc. Bekir Topaloğlu), Ankara 1979, s. 19-36.
Fahreddin er-Râzî, Münâẓarât, Haydarâbâd 1355, s. 7-14.
Ebü’l-Berekât en-Nesefî, el-İʿtimâd fi’l-iʿtiḳād, Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 3085, vr. 35a-37a.
Kureşî, el-Cevâhirü’l-muḍıyye, Haydarâbâd 1332, I, 124, 322-323, 398; II, 82, 322-323.
Teftâzânî, Şerḥu’l-ʿAkāʾid, İstanbul 1315, s. 45, 74, 141, 160.
İbn Kutluboğa, Tâcü’t-terâcim, s. 10, 31, 64.
Taşköprizâde, Ṭabaḳātü’l-Ḥanefiyye, Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye, nr. 7367, vr. 87a.
Mahmûd b. Süleyman el-Kefevî, Ketâʾibü aʿlâmi’l-aḫyâr min fuḳahâʾi meẕhebi’n-Nuʿmâni’l-muḫtâr, Süleymaniye Ktp., Reîsülküttâb Mustafa Efendi, nr. 690, vr. 138b, 218b.
Temîmî, eṭ-Ṭabaḳātü’s-seniyye, II, 102.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 1751; II, 1499-1500, 2040.
Kâtib Çelebi, Süllemü’l-vüṣûl ilâ ṭabaḳāti’l-fuḥûl, Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1887 (Mikrofilm Arşivi, nr. 12/357), vr. 38a.
Beyâzîzâde Ahmed Efendi, İşârâtü’l-merâm min ʿibârâti’l-İmâm (nşr. Yûsuf Abdürrezzâk), Kahire 1368/1949, s. 156, 157, 329.
Muhammed Râgıb, Sefînetü’r-Râġıb ve defînetü’l-meṭâlib, Bulak 1255, s. 24-25.
Leknevî, el-Fevâʾidü’l-behiyye, s. 42.
Brockelmann, GAL Suppl., I, 643, 657; II, 262; III, 1221.
Îżâḥu’l-meknûn, I, 169; II, 371.
Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 87.
Abbas Mahmûd el-Akkād, Allāh, Kahire 1964, s. 243.
Ziriklî, el-Aʿlâm, IV, 158.