https://islamansiklopedisi.org.tr/salacioglu-mustafa-celveti
Girit’in Hanya şehrinde dünyaya geldi. Şiirlerinde Salacıoğlu, Salacızâde, Ferzend-i Salacı, Salacıdedeoğlu ve Salacı mahlaslarını kullanır. Doğum tarihi belli olmamakla birlikte babası şeyh Ahmed Efendi’nin vefatında (ö. 1170/1756) henüz çocuk yaşta olduğu belirtilir (“Salacızâde Şeyh Mustafa Efendi”, İntibâh, nr. 1, 5 Safer 1298, s. 3). Salacıoğlu’nun çeşitli şiirlerinde fakirlikten, çoluk çocuğa muhtaç olmaktan, büyüklerde mürüvvetin, küçüklerde vefanın kalmadığından, kendisini anlamayan zâhir ehlini kastederek “hayvanı çok bir ormana düştüğünden” bahsetmesi (Dîvân, Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, nr. 251, vr. 8a, 37b) onun Girit’te sıkıntılı günler geçirdiğini gösterir. Harabeye dönen dergâhının tamiri amacıyla Seyyid Mustafa Paşa’ya yazdığı kasideye bakarak nüktedan bir mizaca sahip olduğu söylenebilir (a.g.e., vr. 7a). Celvetîliğin Hâşimiyye koluna mensup olan Salacıoğlu bir müddet Girit dışında seyahat ettikten sonra İstanbul’da Üsküdarlı şeyh Hâşim Baba’dan (ö. 1197/1783) hilâfet alıp Girit’te tekke şeyhi oldu (a.g.e., vr. 6a, 31b). Vezir Hasîb Seyyid Mustafa Paşa’ya takdim ettiği “Kasîde-i Beççe”den Girit’te bir hankahının olduğu anlaşılmaktadır (a.g.e., vr. 7a). Bursalı Mehmed Tâhir (Osmanlı Müellifleri, I, 131) ve ondan naklen Abdülbaki Gölpınarlı (Türkiye’de Mezhepler ve Tarikatler, s. 237) Salacıoğlu’nun 1220’de (1805) vefat ettiğini kaydeder. Ancak divanında 1240 (1824-25) yılını gösteren tarihler bulunduğuna göre ölümünün en azından bu tarihten sonra olması gerekir. Nitekim Osmanlı Müellifleri’nin verdiği bilgi Nail Tuman tarafından tashih edilmiştir (Tuhfe-i Nâilî, II, 964). Mezarı Girit’tedir. Vahdet-i vücûd ve devir görüşünü benimseyen melâmet ehli bir mutasavvıf olan Salacıoğlu birçok şiirinde melâmeti överken kalender, abdal ve harâbâtî olduğunu da belirtir. Ona göre insan bu âleme devir sırrını anlamak, devrini tamamlayıp çıktığı ulvî âleme dönmek için gelmiştir. Devir insanın kendinden kendine yaptığı bir seferdir, yani bu âlemde alıp satan varlık aynıdır. Bu seyrüsefer Hakk’ın bir hikmetidir. Ancak bunun sırrını anlamak ve anlatmak mümkün değildir. Ehl-i beyt’e aşırı muhabbeti olan Salacıoğlu Hz. Hüseyin için bir mersiye yazmıştır.
Salacıoğlu’nun 205 şiirden oluşan mürettep divanının bilinen nüshaları içinde Süleymaniye (Hacı Mahmud Efendi, nr. 3456; Hâşim Paşa, nr. 73/3; Mikrofilm Arşivi, nr. A. 4264), Millet (Ali Emîrî Efendi, nr. 251; Mikrofilm Arşivi, nr. A. 4125), Hacı Selim Ağa (Hüdâî Efendi, nr. 1259) ve İstanbul Üniversitesi (nr. 2807; AY, nr. 4771) kütüphaneleriyle Millî Kütüphane’de (Yaz A. 3225, nr. 235, 15735) ve Divan Edebiyatı Müzesi’nde (nr. 115) bulunanlar sayılabilir. Divan nüshalarının hemen arkasına kaydedilen iki mesneviden biri Der Beyân-ı Şehâdet-i Nakşî Mustafa adını taşır ve 1170 (1756-57) yılında şehid edilen, Çıkrıkçı Şeyh diye meşhur Kandiyeli Şeyh Mustafa Efendi’nin tasavvufî kimliğiyle hazin ölümünü anlatır. Oğlu yerine koyduğu Nâmî adındaki bir dervişi için yazdığı Nâmînâme diye bilinen ikinci eserinde şeriat, seyrüsülûk, tecerrüd, mahviyet, insanın yaratılışının başlangıcı ve nihayeti gibi konular ele alınmaktadır. Salacıoğlu’nun divanında Girit’le ilgili belge değerinde şiirler, tarih kıtaları, kasideler bulunmakta olup Girit’in XVIII. yüzyıldaki çehresini, şairin çevresindeki kişileri, çeşme ve okul gibi yapılarını tanıma imkânı verir.
BİBLİYOGRAFYA
Salacıoğlu Mustafa Celvetî, Dîvân, Millet Ktp., Ali Emîrî, nr. 251, vr. 6a, 7a, 8a, 31b, 37b.
Bandırmalızâde Ahmed Münib Efendi, Mir’âtü’t-turuk, İstanbul 1306, s. 43-47.
Osmanlı Müellifleri, I, 131.
Abdülbâki Gölpınarlı, Türkiye’de Mezhepler ve Tarikatler, İstanbul, ts., s. 237.
a.mlf., “Celvetiyye”, İA, III, 67-69.
H. Kâmil Yılmaz, Azîz Mahmûd Hüdâyî ve Celvetiyye Tarîkatı, İstanbul, ts., s. 242-245.
Azmi Bilgin, “Hâşim Baba”, Sahabeden Günümüze Allah Dostları, İstanbul 1995, VIII, 416-420.
Mehmet Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî (haz. Cemâl Kurnaz – Mustafa Tatcı), Ankara 2001, II, 964.
Ahmet Sevgi, “Giritli Şairler”, SÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Dergisi, sy. 7-8, Konya 1994, s. 33-35.
M. Baha Tanman, “Bandırmalızâde Tekkesi”, DİA, V, 54-55.