SENETÜ’l-VÜFÛD - TDV İslâm Ansiklopedisi

SENETÜ’l-VÜFÛD

سنة الوفود
Müellif: MUSTAFA FAYDA Güncelleyen: DİA
SENETÜ’l-VÜFÛD
Müellif: MUSTAFA FAYDA
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2009
Son Güncelleme Tarihi: 11.08.2025
Güncelleme Türü: Tashih (Bilgi, Üslup)
Güncelleyen: DİA
Erişim Tarihi: 08.11.2025
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/senetul-vufud
MUSTAFA FAYDA, "SENETÜ’l-VÜFÛD", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/senetul-vufud (08.11.2025).
Kopyalama metni

Araplar İslâmiyet’ten önce yılların tayin ve tesbitinde bazı meşhur olayları tarih başlangıcı saymışlardır. Nitekim Habeş ordusunun Kâbe’yi yıkmak için Mekke üzerine yürüdüğü yıla “âmü’l-fîl” adını vermişlerdir. Bu uygulama, Hz. Ömer zamanında hicretin tarih başlangıcı olarak benimsenmesine kadar sürmüş, bu dönemde hicretten sonraki yıllar bazı özel isimlerle anılmıştır. Meselâ hicretin 1. yılına (622) “senetü’l-hicre”, 2. yılına (623) savaşa izin verildiği için “senetü’l-emr”, 5. yılına (627) bu yılda gerçekleşen Hendek Gazvesi’nin Kur’an’da yer aldığı sûrenin adıyla “senetü’l-Ahzâb”, 8. yılına (630) Mekke’nin fethine işaret etmek üzere “senetü’l-feth” ve 9. yılına (630-31) “senetü’l-vüfûd” adı verilmiştir.

Mekke’nin fethi ve hemen ardından Hevâzin ve Sakīf kabilelerine karşı kazanılan Huneyn Gazvesi (11 Şevval 8 / 1 Şubat 630) Arap yarımadasındaki kabilelerin İslâmiyet’e girme temayülünü hızlandırdı. Bu kabileler eskiden beri Kâbe’nin komşusu, koruyucusu ve bakıcısı olan, Hz. İsmâil’in soyundan gelen ve Fil Vak‘ası’ndan kurtulan Kureyş kabilesine büyük itibar gösteriyor, onlarla Hz. Muhammed arasındaki mücadelelerin sonucunu gözlüyordu. Mekke’nin fethiyle Kâbe’nin ve şehrin idaresi müslümanların eline geçti, Kureyşliler müslüman oldu, Hz. Peygamber’in dinî ve siyasî otoritesi güçlü bir şekilde kendisini gösterdi. Bu otorite Mekke fethinin ardından kazanılan Huneyn zaferiyle daha da kuvvetlendi. Ertesi yıl Resûl-i Ekrem’in büyük bir orduyla Bizans’a karşı Tebük Seferi’ne çıkabilecek güce ulaşması ve aynı yıl Tâif’te yaşayan Sakīf kabilesinin müslüman olması Araplar’ın bu yöndeki temayüllerini arttırdı. Yarımadanın çeşitli yerlerindeki bu kabilelerden Hz. Peygamber’i tanımak, yeni dini öğrenmek ve müslüman olmak için Medine’ye heyet veya elçi gönderenlerin sayısı bu gelişmeler üzerine hızla arttı. Mekke’nin fethi ve Huneyn Gazvesi’nin ardından Medine’ye dönen Resûlullah’ı ziyarete gelen bu heyetlerin çokluğuna Kur’ân-ı Kerîm’in Nasr sûresinde işaret edilmektedir: “Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde ve insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde rabbine hamdederek tesbihte bulun ve O’ndan bağışlanma dile. Çünkü O tövbeleri çok kabul edendir” (en-Nasr 110/1-3).

Bu amaçla daha önce de bazı heyetler geldiği halde en çok heyetin geldiği 9. yıla (630-31) siyer kaynaklarında “senetü’l-vüfûd” (heyetler/elçiler yılı) adı verilmiştir. Hz. Peygamber’in vefat ettiği 11 (632) yılının başlarına kadar heyetlerin gelmeye devam ettiği ve en son heyetin Yemen’de Muâz b. Cebel’in gayretleri sonucunda müslüman olan Mezhic’in kolu Neha‘ kabilesinden geldiği belirtilmektedir (İbn Sa‘d, I, 346). Bu arada Âmir b. Sa‘saa heyeti gibi ihtidâ niyeti taşımayan ve Resûl-i Ekrem’i öldürmek niyetiyle gelen heyetler de vardı. Necranlı hıristiyanları temsilen gelen heyet ve Benî Tağlib heyeti gibi kendi dinlerinde kalmayı tercih eden heyetler de mevcuttu. Bunlarla zimmî antlaşması yapılarak kendilerine Medine’nin siyasî otoritesi kabul ettirildi.

İbn Sa‘d, Medine’ye gelerek Resûlullah ile görüşen yetmiş kadar heyetin adını zikreder. 5 (626) yılında gelen Benî Müzeyne heyetiyle yapılan görüşmelerin ayrıntılarını verdikten sonra 9 yılının başında ilk gelen heyetin Benî Esed kabilesine ait olduğunu söyler. Arkasından diğer kabilelerin isimleri, heyet başkanlarının adları, heyet üyelerinin sayısı, nerede misafir edildikleri, kendilerine Medine’deki ikametleri esnasında Kur’an ve İslâmiyet’in öğretilmesi, kimlerle kardeş ilân edildikleri, verilen hediyeler ve yapılan görüşmelerin sonuçları, yazılan mektuplar ve diğer haberler hakkında bilgi verir (eṭ-Ṭabaḳāt, I, 291-359; ayrıca bk. İbn Hişâm, II, 559 vd.). Bunlar arasında Necran, Yemen ve Hadramut’tan gelen heyetlerin dikkati çekecek kadar çok olduğu görülmektedir (Fayda, s. 23 vd.). Elmalılı Muhammed Hamdi, Nasr sûresinde geçen “nâs” ile Yemenliler’e işaret edildiğini ve buradan gelen kabile heyetlerinin fazlalığı üzerine Hz. Peygamber’in, “İman Yemenli’dir, hikmet de Yemenli’dir” diyerek memnuniyetini belirttiğini nakleder (Hak Dini, VIII, 6240).


BİBLİYOGRAFYA

Buhârî, “Meġāzî”, 53, “Tefsîrü’l-Ḳurʾân”, 65/112.

, II, 559-599.

, I, 291-359.

, II, 499-602.

, I, 1687-1692, 1706-1724.

İbn Abdürabbih, el-ʿİḳdü’l-ferîd (nşr. Müfîd M. Kumeyha), Beyrut 1404/1983, I, 295-310.

Mes‘ûdî, et-Tenbîh ve’l-işrâf, Beyrut 1388/1968, s. 172 vd., 185-240.

İbn Abdülber en-Nemerî, ed-Dürer fi’ḫtiṣâri’l-meġāzî ve’s-siyer (nşr. Şevkī Dayf), Kahire 1386/1966, s. 269-284.

, VI, 386-681.

, X, 318-322, 368-388.

, VIII, 6233-6253.

Mustafa Fayda, İslâmiyetin Güney Arabistan’a Yayılışı, Ankara 1982, s. 23-134.

Halîl Abdülkerîm, Devletü Yes̱rib: Beṣâʾir fî ʿâmi’l-vüfûd ve fî aḫbârih, Beyrut 1999, s. 35 vd.

M. Kâmil Yaşaroğlu, “Nasr Sûresi”, , XXXII, 416-417.

M. Lecker, “Wufūd”, , XI, 238-239.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2009 yılında İstanbul’da basılan 36. cildinde, 520-521 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız. Bu madde en son 11.08.2025 tarihinde güncellenmiştir.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER